DİĞER
“Uyku evrenseldir. Sadece bizim türümüz değil, sinekler, arılar, hamamböcekleri, en küçüğünden en büyüğüne tüm balıklar ve omurgasız hayvanlarla çok ilkel kurtçuklar bile uyku döngüsüne girer. Hatta bakteriler bile uykunun aydınlık karanlık safhalarını deneyimler. Belki de Walker’ın dediği gibi, uyku bu gezegendeki ilk yaşama haliydi ve uyanıklık ondan doğmuştu.”
"Gılgamış hikâyesi 4.000 yıl önce bir Mezopotamyalıya ne diyorsa, aslında bugün bize, ya da gelecekte bunu okuyanlara da aynı şeyi söylüyor. Ne yaparsan yap, ölümden kaçamazsın! Bu kadim metin birkaç şey daha söylüyor. Kaçınılmaz olandan korkmanın beyhudeliği hakkında bir şeyler. Gelecekte bir yerlerde bizi bekleyen doğal bir sondan kaçmanın bugünü mahvettiğine, bugünü yaşanmaz kıldığına dair bir şeyler..."
"Thomas Hardy yazın hayatı boyunca sınıf ve cinsiyet adaletsizliklerini ele almaya çalışmıştır. Kırsal kesimden şehre göçü zorunlu kılan yoksulluğun şehirde de bitmediğini, tam tersine, gelenlerin halihazırdaki yoksul kitleye eklemlenerek hayatın daha da zorlaştığını anlatmıştır hep."
"İyi bir Auster okuyucusu bir yerden sonra hep aynı romanı okuduğu izlenimine kapılabilir. Bunun bir zayıflık olarak görülmesinden ziyade, tutkulu bir romancının kendi yazı evrenini kurması olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak aynı zamanda da bu durum, onun metinlerinin ulusal alegori yaklaşımı çerçevesinden de okunabileceğinin bir örneğidir."
"Bugün 21. yüzyılın mottosu olan, 'ânı yaşamak' deyimi bir yanılsamadan başka bir şey değildir. İnsan ânı yaşamaz, sadece hatırlayabilir. Hatırlayarak yaşayabilir."
“David Foster Wallace insanın varoluşunun temelinde acı olduğunu söyler ve bir sanat yapıtı acıyı asla azaltmaz, olsa olsa genelleştirebilir, gerçek empati diye bir şey yoktur, diye de ekler. Ona göre insanlar acıdan kaçarken aslında kendilerinden kaçtıklarını bilmezler.”
"Saramago, peşinen doğru kabul ettiğimiz bütün olguları titiz bir cerrah gibi parçalara ayırmayı ve sonra da onları bambaşka bir şekilde bir araya getirmeyi sever. Böylece bizlere her şeyin –hem de ilkine hiç benzemeyen– bir alternatifinin kurulabileceğini gösterir. Her olay, durum, vaka farklı bir şekilde cereyan edebilir. Onu her okuyuşumuzda buna iyimserlikle ikna oluruz."
"Edebiyat çalışmalarında ünlü kurgu kahramanları ortak bazı özellikleri nedeniyle belirli sınıflara sokulmuşlardır hep. En iyi âşıklar, en kıskanç olanlar, iyi yürekli katiller gibi… Peki kurgu kahramanları çok konuşup da bir türlü eyleme geçemeyenler ya da geç kalanlar diye tasnif edilecek olursa, bu kümenin en ünlü kahramanları kimler olurdu acaba?"
"Moravia’nın romanlarında her unsur temelde cinsel bir metafor işlevi görmektedir. Bu metinlerde birçok eylemin ana motivasyonu olan cinsellik çoğunlukla stilize edilmez, cinselliğin epik ya da erotik bir yönü yoktur, hayatta nasılsa öyledir. Bazen estetik, bazen yavan, bazen düpedüz bayağı ve acınası."
"Oidipus’un yani oğulun trajedisi aynı zamanda babanın trajedisi olarak da okunamaz mı? Oidipus’un trajedisi belki de gerçekte Laios’un trajedisidir. Oğul babanın günahını ödemektedir. Zira bir trajedi kahramanı olarak kaderine hiçbir dahli yoktur."
"Charles Dickens’ın yaşarken kazandığı ün ve itibar, gördüğü sevgi ve ilgi belki de edebiyat tarihinde hiçbir yazara nasip olmamıştır. Peki, 151. ölüm yıldönümünde Dickens okumak nasıl bir deneyim olabilir?"
"Veba Geceleri’nde Pamuk tarihî olayları romandaki iç dengeyi bozacak kadar uzun uzadıya anlatıyor. Anlatıcının tarihçi ve “amatör” bir romancı olması ise ne yazık ki durumu kurtaramıyor."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık