DİĞER
"Kurmacalarındaki toplumsal zeminleri ve anlatımlarıyla dikkat çeken, çok okunan iki yazara bakıyorum. İkisi arasındaki farklılıklar, benzerlikleri ölçüsünde çarpıcı geliyor. Daha doğrusu benzerlikler, farklılıkları ölçüsünde çarpıcı."
Demirtaş’ın öykülerinin en dikkate değer yanı “duygudaşlık kapasitemizi” artıran şeylerdir. Leylan’daki “çoklu bilinç ortamı” serabı, duygudaşlığın ulaşabileceği en uç nokta olsa gerek. Bir başkasının aklından geçen ne varsa görebilmek, tek beyin gibi hareket edebilmek… bundan daha ötesi mümkün müdür duygudaşlığın?
Selahattin Demirtaş, Devran adlı kitabıyla Fransa'nın saygın ödüllerinden Prix Médicis étranger'ye aday gösterildi
Hem Seher’de hem de Devran’da hayatı “pamuk ipliğine bağlı” olanları ya da çağdaş ifadesiyle “prekarya”yı anlatıyor Demirtaş. Ekonomik, kültürel ya da siyasî (ya da evet, üçü birden) anlamda prekarya, yani “sallantıda” olan insanların hikâyeleri...
İpek Hüner Cora: Kadının görünürlüğü çok sınıfsal bir mesele...
Seher'in Fransızca çevirisi, Montluc Direniş ve Özgürlük Ödülü’ne değer görüldü
Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan Prix Médicis étranger'ye bu yıl Türkiye'den aday gösterilen isim ilk öykü kitabı Seher ile Selahattin Demirtaş oldu
Emirali Türkmen: Kitap, her şeyden önce bir tüketim nesnesi, bir meta hâline geldi. Diyebiliriz ki gökdelenlerin kapladığı bir toprak kesitinde, bu gökdelenleri çevreleyen bir gecekonduyuz, gecekondulardan biriyiz.
Selahattin Demirtaş'ın kitabının net bir şekilde ortaya sürdüğü soru: bir toplumun, bir halkın tamamı imha tehdidi altındayken, o halktan “gelen” ve kolay yolu da seçmemiş olan bir sanatçı ne yapabilir?
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık