DİĞER
"Hiç görüp yaşamadıklarımız, hiç bilmediklerimiz kadar yaşadıklarımızın içinde saklı anlamları da sunan bir edebiyat Javier Marías’ınki. 'O nihayetsiz olanlarla olmayanlar', olmuş ve olabilecek olanlarla dolu bir edebiyat."
Allanıp pullanıp birer tüketim malzemesine dönüştürülen canlıların, çocuklarına “sermayeleriymiş gibi davrananların” hikâyeleridir Ch'oe Yun ve Yoko Tawada'nın kaleme aldıkları...
“Sizin için mutluluğun tanımı nedir” sorusuna, “Okumak,” yanıtını veren, Dünyaya Düşen Adam filminin çekimlerine yanında dört yüz kitap götüren David Bowie'nin şarkıları müzikle edebiyatı eşine pek de rastlanmamış bir biçimde iç içe geçirir
Hayatın "pis ve aşağılık, bayağı ve sıradan yüzünü" anlatmaktan çekinmez Jonathan Safran Foer. Kusurlu hayatlardır anlattıkları. Biten hayatlar. Başlayan hayatlar
Şehir, başka bir deyişle mekân, roman kahramanını, kahramanın karakterini şekillendiren bir unsurdur Marías yazınında. Marías’ın kahramanı mekâna, mekânsa kahramana ayna tutar...
Antik Mısır’da hakikatin rengidir. Yaşamdır, yeniden doğumdur, berekettir. Oysa Antik Yunan’da pek de yer bulamamıştır kendine. Homeros’un ne göğü ne denizi mavidir zira...
Derin keder öldürür sözcükleri, sonra sessizlik katleder her şeyi. Zaman geçer, bedenleri örter. Zaman mezar taşı üstüne mezar taşı diker. Agota Kristof’unki yaşamın dile getirilemez yanının öyküsü…
Auster’ın, anı sıcaklığında eritmeye çalıştığı, donmuş anlarıdır... Kulağımızda bir yazar, buzdan bir aynanın önünde, susmakta ve konuşmakta bütün dillerde: Geriye “daha kaç sabah kaldı?”
Olmayanın, olamayanın anlatıcısı Marías, yaşananların anlatıcısı olduğu kadar. Ölüme ses biçen, ölümü söze döken, gerçekleşemeyeni ölümle, boşlukla, ihanetle, kuytu köşelere sinmiş geçmişin ve savaşın açtığı yaralarla ortaya koyan bir yazar
Türkiyeli okur Latin Amerika’nın en güçlü sesleri arasında anılan Evelio Rosero'yu geçtiğimiz günlerde yayımlanan iki kitabıyla tanıdı. Kitapları birçok dile çevrilirken ödül sicili de hayli kabarık olan Rosero K24'ün sorularını yanıtladı
Yürümek... Ayhan Geçgin'le, Joshua Ferris'le, Werner Herzog'la yürümek... Bazen bir bilinmeze, bazen buzun üzerinde, sokakta, zihinde, rüyada yürümek üzerine bir deneme...
Kjersti Skomsvold’un ilk romanı Hızlandıkça Azalıyorum ve Monika Maron’un Animal Triste romanlarının ortak noktaları, karanlıkları ve berraklıkları üzerine bir inceleme...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık