30 Eylül 2021 15:39
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde açıkladığı tutum belgesinde Kürt sorununa yönelik “Çözüm adresi, Meclis” vurgusu dikkat çekti.
11 maddelik “Adalete, Demokrasiye, Barışa Çağrı Deklerasyonu”nda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi için “ilkesel buluşma” vurgusu yapıldı.
HDP'nin 'Tutum Belgesi'nin verdiği mesajlar, muhalefetin 2023 stratejisi, HDP'nin yol haritası, ittifaklar, sistem ve Kürt sorunun tartışmalarını HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Şirin Payzın'a yorumladı.
Buldan şu ifadeleri kullandı:
"Bugün AKP hükümetinin yaratmış olduğu, çok önemli krizler var. Türkiye’nin gerçekten tarihsel olarak şimdiye kadar yaşamadığı, hiçbir zaman insan haklarının, adaletin, hukukun, birçok sorunun bu kadar krizleştiği bir dönemi Türkiye tarihi hiçbir zaman yaşamadı. Bunu Türkiye toplumu açısından kritik bir dönem olarak nitelendirmek isterim. Çünkü Türkiye toplumu bu dönem açısından yapılacak seçimlerde kendi kaderini belirleyecek.
Ya bu rejimle devam etme kararı alacak ya da demokrasiden yanayız kararını verecek. O yüzden tarihsel bir dönemde, tarihsel bir seçime yakın olan bir süreçte HDP tarihi bir belge açıkladı. İktidar açısından elbette ki bir ters köşe durumu var. HDP artık çözüm gücü, müzakere partisi olarak Türkiye’nin temel sorunlarını çözme yönünde adım atmış oldu. Bu adımla iktidara cevap vermiş oldu.
Şirin Payzın’ın “Muhalefet cephesinde tutum belgesi konusunda destek var. HDP’ye hâlâ kapatma davası mümkün mü?” sorusuna Buldan, “HDP’ye kapatma davası zaten siyasi bir karar. Bu kadar sorun varken bir de HDP’nin kapatma davasını bir kriz haline getirmek Türkiye’nin yararına olacak bir gelişme değil. Dolayısıyla biz HDP’nin kapatılmayacağını düşünüyoruz. Hiçbir somut delilin olmadığı bir iddianame. Bu kadar krizin içinde 5-6 ay sonra yeniden bir kriz yaratmanın ve yaşatmanın Türkiye’yi bir dönem daha geri götürmekten başka hiçbir faydasının olmadığı bir gelişme olarak nitelendiriyoruz” yanıtını verdi.
Buldan sözlerine şöyle devam etti:
HDP kapatılacak bir parti değil, bugün HDP Türkiye’nin en temel sorunlarını çözme noktasında girişimleri, söylemleri, pratikleri olan, çaba harcayan, büyük bir umut veren bir parti haline gelmiştir. O yüzden HDP kapatılamaz.
Tutum belgesini elbette ki bir günde, sadece bir MYK kararıyla almadık. Biliyorsunuz HDP’nin dönem dönem başlatmış olduğu kampanyalar vardı. İlk kampanyamızı Hakkâri ve Edirne’den yürüyüşlerle yapmıştık, büyük bir yankı uyandırmıştı. Bizim bu yürüyüşümüz topluma cesaret vermişti. Arkasından ne baskılar ne gözaltılar durdu. O yüzden yeni bir şeye ihtiyaç vardı. Herkes HDP’nin bu dönem ne yapacağını merak ediyordu.
Biz kararlarımızı her zaman için halktan alan bir parti olarak sahaya inme kararı aldık. Ulaşamadığımız kesimler vardı, daha önceki kampanyalarımızda, seçim dönemlerimizde gitmediğimiz, yan yana olmaktan kaçınan kesimleri bu sefer biz ziyaret edelim görüşü ortaya çıktı.
Üç aylık yeni bir kampanya başlattık, hem genel hem de kadın alanlarında. Tarlalarda, fabrikalarda, atölyelerde çalışan, kadın yoksulluğu adı altında başlattığımız kampanya çerçevesinde bütün kadınlara ulaştık. Halk buluşmaları gerçekleştirdik. Gaziantep’te, Şanlıurfa’da, Hakkâri’de, Van’da, Ege’de, Marmara’da vs. halkla buluşmalar gerçekleştirdik, STK’larla, gazetecilerle, kentin dinamikleriyle görüştük.
Halk bizden şunu istedi: HDP bugün Türkiye siyaseti açısından tarihsel bir konumdadır. Çünkü HDP 31 Mart yerel seçimlerinde gücünü ortaya koymuştur dedi. Şu an erken, baskın seçim olabilir, zamanında da olabilir ama HDP’nin ne yapması gerektiğine dair insanlar görüşlerini aktardı. Biz bunu Tutum Belgesi haline getirdik."
Tutum belgemiz okunduktan sonra da geri dönüşlerden anlıyoruz. Bir-iki noktada eksiğimiz var, bir özeleştiri olarak bunu ifade etmek isterim. Tutum belgemizde yer almayan engelliler, göçmenler, LGBTİ+’lar…
Laiklik konusunda bir eleştiri geldiğini görmedim. Metne baktığınızda bütün söylediklerinizi içine alan bir açıklama olduğunu herkes görebilir. Laiklik de bunun içerisinde.
Bir – iki konuda eleştiri geldiğini biliyorum.
O dönem açısından yanlış olan neydi? CHP’nin Meclis’te kurulan komisyona üye vermemesi büyük bir yanlıştı. O dönem açısında söylüyorum. Barış ve müzakere sürecinde Meclis’te bir komisyon kuruldu. Bu komisyona CHP üye vermedi. Vermemesinden kaynaklı CHP bu sorunun çözümünde çok katkısı olan bir parti olarak ortaya çıkmadı.
Bugün CHP’nin Kürt sorununun Meclis’te çözülmesi ve HDP’nin bu konuda muhatap alınması görüşünün önemli olduğunu düşünüyorum. CHP’nin bu çıkışı daha da cesaretlendirilmeli. Mutlaka gündem olmalıdır."
Kürt sorunu sadece HDP’nin, Kürtlerin sorunu değildir, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren temel sorundur. Sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklı yaşanan krizler var Türkiye’de. Bu sorunun çözümü, biz barış ve müzakere sürecinde İmralı Adası’nda yaptığımız bütün görüşmelerde Abdullah Öcalan’ın da ifade ettiği en temel meselelerin başında sorunun çözümünün Meclis’te çözülmesi gerektiğine olan inançtır.
CHP’nin işaret ettiği Meclis ayağı elbette ki önemlidir, biz de bunu destekliyoruz. Muhatap elbette ki HDP’dir ancak başka aktörle de vardır.
Şeffaf işlemeli süreç, gizli kapaklı, kapılar ardında herhangi bir tartışmanın, belgenin görüşülmesinin çok sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Biz o dönem herhangi bir görüşmeden hemen sonra yaptığımız en ufak açıklama bile AKP hükümeti tarafından eleştirilere maruz kalıyorduk.
Bütün bunların daha şeffaf tartışılması anlayışındayım. Bu işin içerisinde 3 yıl çalıştım, inanın. 2 gün evimde kalmadım. Kandil- İmralı – hükümet görüşmeleri çerçevesinde İmralı heyeti olarak mekik dokuyarak geçirdik. Hepsi iktidarın bilgisi dahilinde, bugün o dönem yaptıklarımızla yargılanır hale düştük.
© Tüm hakları saklıdır.