08 Eylül 2024 07:00
T24 Haber Merkezi
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine 12 yılın ardından ilk kez Türkiye'yi ziyaret etti. Dış politika analisti Barçın Yinanç, Dış Politika ile İçli Dışlı programında Türkiye'nin eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk'e Sisi'nin Türkiye ziyaretinin şifrelerini sordu. Göktürk, Mısır liderinin Ankara'ya yaptığı ziyaretin başarı olarak takdim edilmesini, AKP'nin ilişkileri bozarken de tamir ederken de sürekli bir olağanüstülük kurgusu yaratma ihtiyacına bağladı.
Filistin konusunda ortak manşetleri, "basının rejimantasyonu" olarak niteleyen Göktürk, iki ülke arasında Filistin konusunda geçmişten farklı yeni bir ortak zemin oluşmadığına dikkat çekti. Anlaşmaların bağlayıcı belgeler olduğuna, Mısır'la imzalanan mutabakat belgelerinin ise teknik belgeler olduğuna dikkat çeken Göktürk, "Bu bir iyi niyet beyanıdır" dedikten sonra Türkiye ile Mısır arasında 17 anlaşma imzalanması söylemiyle ilgili olarak AKP'nin "belge fetişizmi ile stratejik işbirliği fetişizmi yaptığı" yorumunda bulundu.
Uzun süre naz yapan Sisi, neden hızlıca Ankara’ya geldi? Erdoğan'ın giderayak verdiği "rabia" fotoğrafına Kahire kör kalır mı? Barçın Yinanç sordu, eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk yorumladı.
Dışişleri’nde 40 yıla yakın süren bir kariyerin ardından 2019’da emekliye ayrılan eski Kahire büyükelçisi Şafak Göktürk’ün Barçın Yinanç’ın sorularına verdiği yanıtlardan satır başları şöyle:
"AKP iktidarının 2013’te Mısır’daki darbeye verdiği tepkinin arkasında, otoriteleşme eğiliminin güçlenmesi yatıyor.
AKP iktidarı iç politika ve dış politikada büyüyen bir beka algısı yaratmak istedi.
Mısır tepki olarak Türkiye’yi jeopolitik olarak yalıtma çabasına girdi.
Mısır’ın acelesi yoktu, talepkar olan Türkiye’ydi. Eli güçlü olduğu için Ankara’dan beklediği adımların atılmasını sağlamak için ayağını sürüdü.
Mısır’ın iki konuda beklentisi vardı: Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki liderlik yapısı ile propaganda aygıtına dair somut adım atılması, Libya’da Türkiye’nin tutum değiştirmesi. Türkiye birinci konuda adım attı; Libya’da ise iki ülkeyi karşı karşıya getiren unsurlar görece önemsizleşti. Türkiye’nin Libya’da rolü azaldı.
Rusya’nın Sahel’den tüm Kuzey Afrika’yı ve Akdeniz havzasının güney tarafını çevreleme çabası ve Rusya’nın Libya’daki milislerinin varlığı Mısır’ın Türkiye’nin faaliyetlerinden duyduğu tedirginliği azalttı. Türkiye’nin Libya’da hareket alanı kısıtlandı.
Gazze savaşı sanıldığı gibi Türkiye ile Mısır’ın normalleşmesine yol açan ana etken değil. Gazze savaşının bölgesel izdüşümü ve bölgede yarattığı kırılmalar iki ülkenin normalleşme sürecinin bu aşamada hız kazanmasını sağladı.
Gazze savaşı bölgede genel kırılmaları keskinleştirecek bir gelişme olduğu için iki ülke birbirleriyle gerilimli ilişki içinde bulunma ortamının sürdürülebilir olmadığını tespit ettiler.
Basının rejimantasyonu, Türkiye’de yapılan çok büyük bir buluş değil. Öteden beri basının kontrol altında tutulduğu ortamlarda bu manzarayı çok sık görüyoruz.
Filistin konusunda ortak bir duruş var. İnsanî felaket karşısında ortak bir seslenme var. Filistin sorununun iki devletli zeminde çözülmesi yönünde iki ülkenin ilke edindikleri tutumun tekrarı var. Bunun ötesinde savaşın durdurulması, ateşkesin sağlanması konusunda Mısır’la Türkiye’yi birbirine yakınlaştıracak bir gelişme yok; yeni bir zemin oluşmuş değil.
AKP iktidarı son 15 yılda sürekli olağanüstülük üzerinden bir kurgu yaratıyor. İçeride bir olağanüstülük, dışarıda sürekli bekâmızı tehdit eden olağanüstülük; (bu kurgu) içeride işbirlikçileri ve dışarıdaki destekçileri şeklinde bir hava içinde gitti.
İşler sarpa sarıp ilişkilerin nispeten normale çekilmesine de olağanüstülük atfediliyor.
12 yıl sonra ilk ziyaret deniyor; ama ortada yeni bir olağanüstülük yok; yeniden rayına girmesini ümit ettiğimiz bir sürece giriliyor.
Filistin’in ateşkesin sağlanması, Türkiye’nin Filistin’deki yeniden imar çalışmalarına davet edilmesi, etkin bir ortaklık ortaya konmasını izdüşümünü ne açıklamada ne ortak bildiride görmedim.
Sisi, momentumu korumak istediği için hızlıca iadeiziyarette bulundu. Bu Sisi’nin momentumu korumak istemesinden kaynaklanıyor.
Mısır da diğer Körfez ülkeleri de Türkiye’de hükümetin aslında bir niyet değişimi değil ihtiyaç değişiminden normalleşmeye yöneldiğinin farkındalar.
Normalleşme gelişmesini büyük bir basiretle takdim edilmesinin bir altyapısı yok.
Belgeler anlaşma değil, mutabakat zabıtlarıdır. Yani teknik belgeler... Olumlu bir iyi niyet beyanıdır. Ama anlaşmalar bağlayıcıdır. Maalesef AKP hükümetinin kağıt fetişizmi, stratejik ilişki fetişizmi ile beraber yürütüldü. Zamanında Irak'la, Suriye’yle, Yunanistan’la ortak bakanlar kurullarının bir araya geldiği kapsamlı toplantılar yapılıp sayısız belgeler üretildi; demek ki bu yapıların değil, bunların altının doldurulması gerekiyor.
Ekonomi çok önemli, tüm ideolojik söylemlerine ve "Büyük Türkiye" vizyonuna rağmen Türkiye'nin etkisinin artmasının temel motoru ekonomi.
Türkiye ekonomisi, taşan bir ekonomi; kendi sınırlarını aşmak zorunda olan bir ekonomi.
Mısır bölgenin en büyük ülkesi olduğu için oraya yatırımlarımız 2000’li yılların ilk on yılında büyük ivme kazanmıştır.
"Külliyeloji" demeye gerek yok çünkü bunun sistematik bir yapısı yok; rejimin devlet yapısı yok. Duygularla günlük ihtiyaçların harmanlandığı bir durum.
Rabia işaretli görüntü aynı zamanda cumhurbaşkanının havaalanından verdiği bir fotoğraf. Yani uğurlamak için havaalanına kadar gitmiş. Normalde konuklarına Külliye’de veda ediyor. Buna çok derin anlamlar yüklemek yanıltıcı olabilir.
Orta Doğu bir akıntı halinde, doğusu ile batısı birbirinden ayrışıyor."
© Tüm hakları saklıdır.