16 Nisan 2025

Magna Carta

Türkiye’de sorun, mevcut Cumhurbaşkanı'nın 2028’de yapılacak seçimde yeniden aday olabilmesi için Anayasa'da bunu düzenleyen maddenin değiştirilmesi. Şu anda ülke ekonomisinin, hukukunun, yurttaşların sorunları ilgi beklerken, günler, haftalar, aylar bunun tartışılması için harcanıyor

Magna Carta ilkeleri

Aylardır, hatta doğru yönetim (governance) ilkesini gündeme getireli beri, yıllardır, bıkmadan usanmadan tekrarladığım Magna Carta 1215 konusunun geçen hafta Kral III Charles tarafından İtalyan parlamentosunda da altı çizilerek tekrarlandığını okuyorum. Adolf Hitler’in propaganda bakanı Goebbels yalan söyle, bir daha, bir daha tekrarla, sonunda inanırlar demiş; bu ilkenin gündelik siyasette doğru olduğuna kuşku yok, ama hukukun, adaletin, tarafsızlığın esas olduğu ülke yönetiminin henüz yeterince beimsenmediğini görüyoruz. Demek ki yetmiyor, imanla devam etmeli tekrara.

Siyasetçinin sorunu

Kimi siyasetçi yeniden cumhurbaşkanı seçilebilmek için, kimisi mevcut dünyada benzeri görülmemiş sahipsiz, kimseye hesap vermeyen rejimi değiştirmek için anayasa değişikliğini savunuyor. Bunu ilk yapan V.Putin’di, ardından Xi Jingpin geldi. Şimdi D.Trump başladı. Herhalde sırada Macaristan Başbakanı Orban ve Hindistan başbakanı Narendra Modi var.

Türkiye’de sorun, mevcut Cumhurbaşkanı'nın 2028’de yapılacak seçimde yeniden aday olabilmesi için Anayasa'da bunu düzenleyen maddenin değiştirilmesi. Şu anda ülke ekonomisinin, hukukunun, yurttaşların sorunları ilgi beklerken, günler, haftalar, aylar bunun tartışılması için harcanıyor. Ülkenin ana sorunları, eğitim, binlerce doktorun Almanya’ya ve başka Avrupa ülkelere göçmesinin ardından karşılaşılan sorunlar konuşulmuyor.

Geçen hafta dinlediğim sağlıkla ilgili iki olay tüyler ürperticiydi. Üstelik olayı anlatan kişi sorunu sağlık bakan yardımcısı düzeyine kadar çıkarmış, yine çözülememişti. Bir başka yakınımın annesi dizkapağı protezi ameliyatı için iki yıldır devlet hastanesinden randevu bekliyor. Son bir haftada yatmak için gelip, eli boş dönerken harcadıkları para, gelirlerinin hayli üstünde.

Her şeyin karşılığı var: Bedava ekmek (Josephine Paris’’inde brioche) ve karşılığı:

Tüm siyasi rejimlerin temelinde Roma uygarlığı olduğunu unutuyoruz. İki bin yıl önce Romalı şair Decimus Junius Juvenalis (“Juvenal”) bedava ekmek (rüşvet) ve gladyatörlerin savaşarak birbirini öldürdüğü siyaset olayını eleştirmiş. Siyasetçi böylece toplumun rahatsızlığını ona eğlence sunarak gideriyormuş. Cem Uzan’ın seçim kampanyasını anımsıyor musunuz, gladyatör kavgası yerine stadyumlarda bedava konser ve benzeri eğlencelerde sandviç dağıtarak yapmıştı bunu. Sonuç aldı, kurduğu parti birkaç ay içinde fena oy almadı. Demek ki, Juvenal’in şiirlerini okumuş, veya okumak gerekmiyor, beyindeki nöronlar farklı zamanda ve yerde de olsa doğru davranışı buluyor.

Geçen yıllarda sık sık siyasetçinin Karadeniz bölgesinde çay yetiştiricisine çay dağıttığına tanık olmuştuk. Siyaset meydanında kullanılan daha açık bir rüşvet mekanizması oy satın almak. ABD bu konuda dünya genelinde birinci sırada yer alır. Birkaç hafta önce Wisconsin eyaletinde yüksek mahkemeye üye seçiminde muhafazakar yargıcın seçilmesi için E. Musk’la G. Soros ve öteki iş adamlarının 100 milyon dolar dağıttıkları yazıldı. 2014 başkanlık seçimlerinde ise adayların 1.6 milyar dolar topladıkları, bunun 1.3 milyar dolarının seçim kampanyasında harcandığı yazıldı.

Demokrasinin finansmanı

ABD’de yasa bu harcamaların açıklanmasını gerektiriyor. Yani bu sayılar dedikodu ürünü değil, resmi bilgiye dayanıyor. Bu gibi olaylar her ülkede oluyor, yani seçmen iradesi, tercihi zannedildiği gibi bağımsız olarak oluşmuyor, seçmen politikacıyı bir görev için seçerken, ona görev veriyor, aynı zamana çıkar yaratıyor.

Bir iş üzerinde çalışırken Cenevre’de o vakitler Rusya politikasında ön sırada olan bir politikacının danışmanıyla konuşurken, ailesinin İtalya’da yaşadığını, kendisinin patronunun seçim finansmanı için Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde bulunan Ruslardan veya Rusya’da menfaati olan kişilerden katkı topladığını, bunun için özel uçak kullandığını, toplanan nakit parayı uçakla Rusya’ya taşıyıp, belirli yerlere dağıttıklarını anlatmıştı. [1] Hatta, özel uçak sahibi olmanın ekonomik olması için iki uçak gerektiğini, uçaklardan biri siyaset için uçarken, ötekinin ticari amaçlı uçarak, ikisinin giderini karşılayacak geliri yarattığını söylemişti.

Amerikan ekonomisi ne kadar sağlam?

Ülke hazinesinin iflasından söz etmişken ABD’ni unutmamak gerekir. Bugün dünyada ülkelerin toplam borcu 300 trilyon dolar. Bunun 28 trilyonu ABD’ne ait. ABD devletinin toplam borcunun, ABD ekonomisinin yarattığı katma değere oranı yüzde 124. Bu oran Japonya için bunun iki katı, Singapur’da yüzde 173, Yunanistan’da yüzde 149, İtalya’da yüzde 128. Türkiye’nin dış borç oranı son yıllarda yüzde 36 ile yüzde 43 arasında değişiyor. Bu oran 2001’de yüzde 71’e ulaşmıştır. Ülkelerin yurdiçi ulusal hasılası, yani yarattığı katma değer büyüdükçe, dış borçlanması da artmaktadır. Çünkü tıpkı şirketler gibi, fazla üreten ülkenin dış borç ödeme kapasitesi de yükseldiği için daha fazla borçlanabilmektedir. D.Trump, ABD’ni ticaret savaşına sokmaktan çekinmemektedir, çünkü ABD’nin ihracatı ve ithalatı, dünya ticareti içinde payı yüzde 27’dir. İhracatın toplam ticaret içindeki payı yüzde 17, ithalatın payı ise yüzde 15.6’dır

Makineyi yağlamak gerekir!

“Rüşvet” vermek de almak da doğru değil. Rüşvetin amacı, verilen kişinin iradesini veren kişinin isteği, menfaati doğrultusunda etkilemektir. Bu bazen küçük hediyeler yoluyla, bazen yasaya aykırı olan bir şeyi yaptırmak için, bazen de alanın aksi halde kuralları ters yorumlayarak verenin hakkını reddetmesini önlemek için verilir. Hatta kimileri bunu rüşvet verenin kazancının zekatı olarak dahi değerlendirebilir. Kısaca amaç bilgi ortamını bozmak, rasyonel gelişmeleri önlemektir. Siz dilediğiniz gibi yorumlayın.

Siyasetin dili

Naomi Klein, Kanada’lı ve sol görüşleri seslendiren, kendi doğruları o yönde oluşan ünlü bir yazar. Birçok kitabı var. 2024’te yayınlanan son kitabı [2] “No Is Not Enough”ta D.Trump’ın yönetim anlayışını, kişiliğini tartışıyor. Kitabını Trump’ın devirmek için yazmadığını, şirketler sektörünün bunu zaten yaptığını söylüyor. Ülkemizin içinde bulunduğu talihsiz durumdan yakınırken, buraya gelirken ekonomiye hükmedenlerin, şirketlerin sustuğunu söylemiyor muyuz? Siyaset oyunu pazarda alış verişten farklı değil. N.Klein, D.Trump’ın siyaset yapma tarzını incelerken, Dünya Güreş Eğlencesi (World Wrestling Entertainment) ağının üyesi olduğunu hatırlatıyor ve başkanlık seçiminde diğer adaylarla ilişkisini anlatırken, güreş müsabakalarında kullanılan hitap şeklinden “yalancı Hillary, yakalayın, kapatın onu; uykucu JOE” gibi örnekler veriyor. Ülkemizde bugün Hakaret, aşağılama yüklü hitapları aynı şeyleri duymuyor, yaşamıyor muyuz? Demek, ister İngilizce, ister Fransızca veya Türkçe, siyasetin ana dili ortak.

Ütopya mı?

N.Klein, “No is Not Enough”da Martin Luther King’in 1967’de Vietnam savaşına ilişkin olarak şunu söylediğini hatırlatıyor: ”Hızla “şey, madde” odaklı toplumdan,” insan” odaklı topluma geçmeliyiz. Kâr, makine, bilgisayar, insandan daha önemli olarak değerlendirildikçe, ırkçılık, maddecilik ve materyalizmin üstesinden gelinemez.”

Doğruluğu tartışılamayacak bir ifade, ama böyle bir dünyanın finanse edilebilmesi için gereken fazlayı-surplus- nasıl yaratacağız. Birleşmiş Milletler iki büyük savaştan sonra kavgasız bir dünya için kuruldu, güvenlik konseyinde ABD liderliğinde, veya Çin liderliğinde kullanılan veto, barışı engelliyor. N.Klein’ın kitabını Trump’ı devirmek için yazmadığını, şirketlerin, kapitalizmin bunu zaten yaptığını not etmiştim. Çin ve “Köprü ve Yol girişimi” fayda üretebilir mi?[3]


[1] Rusya devleti iflas etmişti, elinde Rus hazine kağıtları bulunanlar bunlardan kurtulmak istiyordu, bir dolarlık kağıdı 2 cent’e satmaya hazırlardı ve bunun alıcısı da vardı. Beni de böyle bir alış verişte yatırımcıyı , yani İsviçre bankasını temsil etmek üzere davet etmişlerdi. Sonunda iş olmadı, Moskova’da Bakanın daçasındaki müzakere heyecanı kazancım oldu. Hayatta hergün yaşanmıyor böyle şeyler.

[2] Klein, Naomi; No Is Not Enough, Haymarket Books, 2024

[3] Kırımlı, Cevdet Kadri,” Çin’in istediği bir gözdü Trump verdi iki göz!T24; 14 Nisan 2025

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Büyük hesaplaşma: Yeniden büyük Amerika, gerisi başının çaresine baksın

Küreselleşmeyi nihai ürün ticaretiyle sınırlı görmek aldatıcıdır, o tedarik sistemleriyle tüm dünya üretiminin kılcal damarlarına girmiştir ve teknolojik gelişmenin her düzeyde devam etmesiyle, değer zincirinin evrilmesiyle ilerlemektedir

Donald Trump: Trajedi mi komedi mi?

Nereye gidiyoruz, "quo vadis" sorusu Roma yıkılırken sorulmuştu, tarih melodi değiştirerek de olsa tekrar ediyor. Şimdi güldürmek yerine korkutuyor, tabii her trajedinin bir komedi yanı vardır

Hastalık

Birçok düşünür dünyada demokrasinin aşındığını, sağın güçlendiğini görüyor. Bunun nedenlerini sorguluyor. Toplumların yönetiminde rejimlerin sağlığının, hangisinin daha makbul olduğunun nasıl belirleneceği sorgulanmıyor. Bugün geldiğimiz noktada bu daha kritik hal alıyor

"
"