07 Aralık 2018

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...

Ben kitabımda Cumhurbaşkanı Erdoğan için, “sahtekâr” demedim...

“Düzenbaz” demedim...

“Çirkef” demedim...

“Edepsiz” demedim...

Bu ifadeleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için kullandı...

Kılıçdaroğlu hakaret davası açtı...

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Soylu’nun eleştiri hakkını kullandığını, bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamına girdiğine ve kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti...

Kararın gerekçesinde de AİHM’nin kararlarına bolca atıf yaparak şunları vurguladı:

“Fikirlerin serbestçe dile getirilmediği toplumlarda kamusal sorunlar hakkında sağlıklı bilgi edinmek mümkün değildir. Politik tartışmalar esnasında politikacılara yönelik eleştiriler söz konusu olduğunda saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması ve kaba cümleler kurulması beklenebilir bir şeydir.”

Soylu’nun Baskın Oran hakkındaki, “Kendisini ilim adamı diye pazarlamış, yazısının her kelimesini alçakça kurgulamış bir uşak” sözleri de eleştiri hakkı olarak görülmüştü.

Soylu’nun Kılıçdaroğlu’nu ve Baskın Oran’ı hedef alan, “Düzenbaz, sahtekar, çirkef, edepsiz, alçak, uşak” ifadeleri, eleştiri ve ifade özgürlüğü sayıldığına göre...

Kitabımda kendisine hakaret ettiğim gerekçesiyle dava açan ve 1 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılmamı talep eden Erdoğan’a nasıl hakaret etmişim acaba?

Erdoğan’ın iki avukatının dilekçesinde “İçimde Kalmasın – Tanıklığımdır” isimli kitabımda hakaret olarak gördükleri bölümler şöyle sıralanmış:

“Kitapları bombadan daha tehlikeli gören bir iktidar daha doğrusu tek adam vardı karşımızda.” (S. 12)

Bu mu hakaret!

(Kendisi Ahmet Şık’ın kitabıyla ilgili, “Öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tehlikelidir” diye bir açıklama yapmadı mı?)

“Her şey bir kişinin doymak bilmeyen güç ve yetki açlığına kurban edildi.” (S. 25)

Bu mu hakaret!

“Erdoğan’ın geleceğe dönük bir söylemi ve vizyonu kalmadı.” (S. 15)

Bu mu hakaret!

“Erdoğan’ın bir dediği, diğerini tutmuyor, devamlı kendisiyle çelişiyor. Erdoğan’ın tutarsızlıkları listesi o kadar kabarık ki; say say bitmiyor.” (S:16)

Bu mu hakaret!

“Basın zaten büyük ölçüde Saray’ın kontrolüne geçtiğinden, doğru haber almanın yolu da hemen hemen tıkandı.” (S.18)

Bu mu hakaret!

“Erdoğan’ın iktidarda kalmasını sağlamak amacıyla bir sistem kuruldu. Herkesi sindirmek, korkutmak, yıldırmak ve susturmak için kurulan bu sistemin her yerde hafiyeleri zaptiyeleri var. Yandaş basın, Ak troller, Saray ile doğrudan irtibatlı savcı ve hakimler, istihbaratçılar, polisler herkesi gözetliyor ve herkese gözdağı veriyor.” (S. 17)

Bu mu hakaret!

“Gül’ün bir daha seçilemeyeceğine dair yasak konulmasını bizzat Erdoğan istemişti.” (S. 87)

Bu mu hakaret!

(Köşk’teki 36 başdanışman hakkında) “Bu yetki hiçbir Cumhurbaşkanı tarafından bu kadar keyfi kullanılmamış, bu denli istismar edilmemişti.” (S. 176)

Bu mu hakaret!

“Cumhurbaşkanlığında başdanışmanlık tam bir arpalık olmuş.” (S. 177)

Bu mu hakaret!

“Hem Türkiye’de hem dünyada Erdoğan hakkında kendisini yanıltılmış ya da yanılmış hisseden ve bu yüzden suçluluk duygusu yaşayan o kadar çok insan var ki...” (S. 196)

Bu mu hakaret!

“Türkiye’de bazıları ve içten içe Erdoğan’ın kendisi de İslam dünyasının lideri olduğuna inanıyor, ama İslam dünyasında Türkiye’yi ve Erdoğan’ı önder olarak görene pek rastlanmıyor. Yani kendi kendine gelin güvey olma hali...” (S. 206-207)

Bu mu hakaret!

“Geçmişte yapılanları anlatırken meğer kendisinden öncekilerden daha acımasızlaşacağını ve daha beterini yaşatacağını haber veriyormuş.” (S.242)

Bu mu hakaret!

“Kadim dava kılıfıyla demokrasiyi yerle bir eden ne varsa yaptınız.” (S.243)

Bu mu hakaret!

Soylu’nun “Sahtekar, düzenbaz, çirkef, edepsiz, uşak, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, benim yukarda kullandığım eleştiri içeren cümlelerimi Erdoğan şikayetçi olunca AİHM’i yok sayıp hakaret sayıyor...

Hakaretlerin ifade özgürlüğü, eleştirilerin hakaret sayıldığı bir Türkiye’de yaşıyoruz...

Yargı artık dava açana ve açılana, şikâyetçinin ve şikayet edilenin kimliğine göre karar veriyor...

Dava açılan Soylu ise, ifade özgürlüğü; dava açan Erdoğan ise eleştiri de olsa hakaret sayılıyor...

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

“Dava” için her yol meşru değil artık...

Böyle devam ederse, 24 Haziran’da yapılacak seçimlerde demokrasi son yolculuğuna uğurlanacak...