CHP'nin CNN Türk yayınlarını boykotu, futbol takımlarının zaman zaman kalkıştığı Lig TV'yi namı diğer 'yayıncı kuruluş'u boykotlarından farklı değil. Aynı futbol takımları gibi CHP de sanki diğer partilerle sportif bir rekabet içindeymişçesine ancak yayıncı kuruluş kendisine adaletsiz davrandığı zaman aldı bu boykot kararını. Ki ayrıca da siyasette parti-kulüpler arasındaki rekabet, adalet açısından bakıldığında futboldaki takım-kulüpler arasındaki rekabetin yanından bile geçemez. Futbolda iyi kötü bir rekabet (en azından seyirci için) alınacak zevk ve duyulacak heyecanın besleyicisi olarak istenen, beklenen bir şeydir. Senelerdir kendisine (birçok açıdan) en yakın muhalefet partisine, yani HDP'ye uygulanan ağır sansür ve ayrımcılığa ses çıkarmayıp CNN Türk ve benzeri televizyon kanallarının stüdyolarına elinde tuzlukla koşan CHP, bu kararla da (olması gerektiği gibi) ülke sorunlarını çözmek, ülkede bir demokrasi cephesi oluşturmak, toplumun bütün kesimlerinin taleplerini dinlemekle (en azından ilkesel olarak) yükümlü veya bu işlevlere aday bir siyasi parti değil, 'ana muhalefet' denilen bir 'sistem katalizatörü' olarak elde ettiği rantı kaybetmemeye kararlı bir takım, bir kulüp, bir parti-kulüp olarak işlediğini göstermiştir.
CHP, son yıllardaki her muhalefet atağında bu parti-kulüp tavrını korumaktadır. Çok bel bağlanan adalet yürüyüşünü ancak kendi partisinden bir vekil tutuklandığında başlatan CHP, çoktan cezaevinde olan kendisine (birçok açıdan, en azından milletvekili sayısı olarak) en yakın partinin milletvekilleri için bırakınız gıkını çıkarmayı, öncesinde aldığı mantık dışı bir kararla dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde oy vererek bu tutuklamaların yolunu kendisinin açtığını unutturmak gibi umarsız bir işe koyulmuştur bu yürüyüşle. CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür. Kendisine dokunulmayacak ama kendisine muhalefet cephesinde rakip olacak parti hareket edemez hale getirilerek mıntıka temizliği yapılacak ve böylece siyasi ve iktisadi bir rant payı olarak bahşedilen muhalefet konumundan kulüp olarak bol bulamaç nemalanacaktır.
CHP, bu son televizyon boykotu ile yine bu aynı hesabı yaptığını ele veriyor. Bununla da amaçladığı yine bir taşla iki kuş vurmaktır. Hem televizyon kanalının bugüne kadar uyguladığı bütün sansür ve ayrımcılıkları görmezden geldiğinin, umursamadığının ve önemsemediğinin altını bir kez daha çiziyor ve bu meseleye ilgisiz tavrını bile isteye vurgulayarak, muhalefet alanında rakibi olduğu diğer partinin kamuoyu nezdinde kriminalize edilmesine destek verip katılım sağlıyor hem de kendisine dokunulmadığı sürece her tür muhalefet ittifakının nötralize ve enterne edilmesine açıkça destek vermese bile en azından sessiz kalacağının sinyallerini iktidar-devlete bir kez daha gönderiyor.
CHP, yıllar içinde iyi kötü koruduğu statükocu ve 'bir sistem katalizatörü olarak ana muhalefet' konumundan öyle memnun ve buradan öyle hoş nemalanıyor ki, bu durumda ülkedeki muhalif kesimleri oyalamaya yönelik her gösterisi, bir yandan da adeta kendiliğinden iktidar-devlete yaranmanın sinyallerini beraberinde getiriyor.