13 Ocak 2025

Batı, 2024’te ahlakî pusulasını yitirdi

Geçen yıl öyle şeyler oldu ki, Batı’nın artık ahlaki jiroskoplarını yitirdiğini düşünerek ümitsizliğe kapılanlara -Profesör Mearsheimer’ın ileri sürdüğü gibi- Batılılar da katılmaya başladı. 2024’te yaşadıklarımız ve bu ümitsizlik hayra alamet değil!

2024 yılının hafızalarda en derin yer eden gelişmelerinden biri, kendilerini “demokratik ülkeler” olarak tanımlamış ve bizim de uzun yıllardır böyle bildiğimiz Batılı ülkelerin bu “demokratik” sıfatını defterlerinden silmeye başlamaları oldu. Bunu öyle kurnazca bir şeylerin arkasına saklanarak falan değil, gayet açık ve net bir şekilde yapar oldular.

Nelerdi bunlar, gelin bir kısmını ve bu vesileyle 2024’ü birlikte hatırlayalım:

  • Mesela, Rumen halkının 24 Kasım Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tercihini mi beğenmediler! Hemen seçim sonuçlarını iptal ettirme yoluna gittiler. Nasıl olurdu da Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyesi Romanya'da, bağımsız bir aday seçimleri kazanma cüretini kendinde bulabilirdi! Apar topar halk iradesi yok sayıldı!

  • Benzer şekilde Gürcüler de 26 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerinde “Gürcü Hayali Partisi’ne” teveccüh göstererek bazı Batılı liderlerin arzulamadığı bir parlamento aritmetiği mi oluşturdular! Avrupa Parlamentosu milletvekilleri doğruca soluğu Tiflis’teki Hürriyet Meydanı’nda aldılar. Serbest seçim sonuçlarının iptali için demokrasi(!) yanlısı gösterilere dahil olup parlamento binasına girmeye kalkıştılar ve 10 yıl önce Ukrayna’da yaşanan Meydan Darbesi’ne benzer bir sivil darbe gerçekleştirme çabasına giriştiler.

  • İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze’de sürdürdüğü soykırımın birinci yıldönümü geldi çattı ve Almanların artık bu konuda bir açıklama yapması mı gerekiyor! Ülkenin savaş çığırtkanlığı şampiyonlarından Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Federal Meclis’te dehşet verici bir konuşma yaptı ve “Hamas’ın sivil yerlerde saklanması nedeniyle sivil yerlerin koruma statüsünü kaybettiğini” dile getiren bir soykırım savunuculuğuna girişti. Filistinlilerin hastanelerini, okullarını, çadır kentlerini ve ibadet alanlarını vurmakta bir beis yoktu, yani! Alman Dışişleri Bakanı bombardımanlar için başka bir kılıf aramaya gerek görmemişti. Bu ahlaki çöküşün dibi değilse nedir, bilemiyorum.

  • Amerikan yaptırımlarının kuyrukçuluğunu yaparken sanayisi büyük bir çöküş yaşayan Almanya’da 23 Şubat 2025’te yapılması kararlaştırılan ve Federal Meclis’in kompozisyonunu belirleyecek seçimlerde, sandıktan aşırı sağ olarak tanımlanan Almanya İçin Alternatif (AfD -Alternative für Deutschland) partisinin muzaffer çıkma ihtimali mi belirdi? Partisinin önümüzdeki ay yapılacak genel seçimlerden birinci parti olarak çıkması halinde 2022’de sabote edilen Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarını tekrar faaliyete geçireceği sözünü veren (AfD) parti eş başkanı Alice Weidel’in başbakan olma ihtimali belirmişti! Avrupa Komisyonu eski Üyesi ve Fransa’nın eski Ekonomi, Maliye ve Sanayi Bakanı Thierry Breton, hemen çıkıp kapı gibi noktayı koydu: “AB, AfD'nin olası bir seçim zaferini geçersiz kılacak mekanizmalara sahiptir.”

  • Ukrayna enerji şirketi Burisma'dan rüşvet aldığı ayan beyan ortaya çıkan Hunter Biden’ın vergi kaçakçılığından soruşturulması mı söz konusu oldu! Babası ABD Başkanı Joe Biden ne güne duruyor! Firmayı soruşturan başsavcıyı görevden almaları için Ukrayna'ya zamanında baskı yapmış Baba Biden, oğlu Hunter Biden'ın ABD’de vergi kaçırmak ve usulsüz silah edinmekten suçlu bulunup hapse girme ihtimali kesinleşince, “ABD, olasılık ve ikinci şans vaadi üzerine inşa edildi,” diyerek Başkanlık yetkisiyle oğlunu affetti.

  • Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in toplam nüfusu yarım milyarı bile bulmayan AB için Amerikan Pfizer şirketinden, zamanında ihtiyacın çok üzerinde, 1,8 milyar doz koronavirüs aşısı satın aldığı mı ortaya çıktı! Pfizergate adıyla von der Leyen’in merkezde olduğu bir skandal mı patlak verdi! Von der Leyen hakkında görevi ve unvanını kötüye kullanmak, kamuya ait belgeleri yok etmek, yasa dışı menfaat elde etmek, yolsuzluk yapmak gibi iddialar ortaya atılırken, AB n’aptı, dersiniz? Resmi dokümanlara erişimi düzenleyen ve Birliğin şeffaflığının teminatı gibi görülen 1049/2001 no’lu regülasyonuna rağmen, konuyla ilgili resmî belgeleri sunma sorumluluğu yokmuş gibi davrandı. Ursula da aklanana kadar istifa etmek ve 35 milyar dolarlık bu anlaşmayla ilgili olarak Pfizer CEO’su Albert Bourla ile aralarında geçen SMS yazışmalarını açıklamak yerine mesajları silmeyi tercih etti. AB’de eskiden bu tip suçlamalar söz konusu olduğunda veya “kötü yönetim” gerekçesiyle bir yüksek bürokrat hakkında dava açıldığında o kişinin dokunulmazlığı kaldırılırdı, ancak Ursula’ya böyle bir muamele yapılmadığı gibi pişkinliğiyle de ödüllendirildi ve Avrupa Komisyonu Başkanlığına ikinci kez seçildi. Galiba, Avrupa Birliği de “ikinci şans vaadi üzerine inşa edilmişti!”

  • Pandemi döneminde kaderimizi belirleyen en önemli isimlerin başında gelen ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci'nin e-postalarında hem komplo teorilerini haklı çıkaracak şekilde, virüsün laboratuvar yapımı olduğu hem de Covid-19 salgını sırasında taktığımız maskelerin aslında hiçbir işe yaramadığı mı ortaya çıktı! Neticede kendisinin halkı yanlış yönlendiren “büyük bir hilekâr” olduğu kesinleşmiş olabilir ama ne gam! Mali kayıtlarda ülkedeki en yüksek ücretli federal kamu çalışanı olarak görülen ama milyonlarca, hatta milyarlarca insanın kaderiyle oynamış bu hilekâr görevden uzaklaştırılacağına Amerikan Case Western Reserve Üniversitesi’ne bağlı İnamori Uluslararası Etik ve Mükemmeliyet Merkezi, 2024 Etik Ödülünü ona vermeyi uygun buldu.

  • Rus doğalgazını Baltık Denizi altından Almanya'ya taşımak üzere Rusya ile Almanya arasında inşa edilmiş Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarına 2022 yılında zarar veren ve gaz akışının kesilmesine yol açan patlamalara nihayet Ukrayna yanlısı bir grubun karıştığı mı ortaya çıktı! Almanya Federal Savcılığı da yakın zamana kadar Polonya'da ikamet ettiği düşünülen bir Ukraynalı hakkında tutuklama emri mi çıkardı! Hatta Alman ARD televizyonu ile Suddeutsche Zeitung ve haftalık Die Zeit gazeteleri hakkında tutuklama emri çıkarılan Ukraynalının adının Wolodymyr Z. olduğunu mu yazdı! Failin adı bile belirlenmişken patlamanın olduğu günlerde “aktif Avrupa enerji altyapısının kasıtlı olarak kesintiye uğraması kabul edilemez” diyerek sabotajı absürt bir iddiayla boru hattının sahibi sayılan Moskova’nın üzerine yıkmaya kadar işi vardıran AB yüksek bürokrasisinden bu konuda çıt çıkmadı. Hadi siyasetçileri bir kenara bırakalım, belgesel çekip “bazı Rus gemilerinin patlama bölgesinin yakınlarında tespit edildikleri, burada birkaç saat kaldıkları ve bir keresinde neredeyse tüm günü burada geçirdikleri öne sürülüyor” diyen Batı medyası bile ağzını açıp tek kelime etmedi! Sabotajdan kimin sorumlu olduğu aslında başından beri hiçbir şekilde gizemini filan korumadığı halde, 2024’te Batı’da neredeyse tüm aktörler bu konuda üç maymunu oynadı!

2024 yılında bu üç maymun galiba en çok Gazze’de yaşanan dehşet karşısında devreye girdi. Geçen yıl tanık olduğumuz ve yukarıda bazılarını sıraladığım tüm bu gelişmeler, aslında yaşadığımız döneme dair son derece acı bazı olguların varlığına işaret ediyor. Ve bu olguların ardındaki temel gerçeği en iyi yorumlayan isimlerin başında kanımca yine Batı’dan bir isim geliyor: ABD’nin seçkin uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi uzmanlarından Profesör John Mearsheimer. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski Yüksek Mahkeme yargıçlarından Andrew Peter Napolitano’nın YouTube üzerinden yayınlanan “Judging Freedom” (Hürriyet Muhakemesi) isimli programına çıkarak görüşlerini dile getiren Profesör John Mearsheimer şöyle diyordu:

Batı dünyasının dışındaki insanların ahlaki açıdan iflas ettiğimizi artık gayet iyi kavradıklarını düşünüyorum. Ve bence Batı’nın içinde bile, Orta Doğu ile başa çıkma konusunda ahlaki jiroskoplarımızın [pusulalarımızın] yerinde olduğuna dair umudunu kaybetmeye başlamış birçok insan var.”

Yani, “Batı’nın artık ahlaki pusulalarını yitirdiğini düşünerek ümitsizliğe kapılan çok sayıda Batılı var,” diyor Mearsheimer.

Umalım ki 2025, bu insanların sayıca çoğaldığı bir yıl olur ve Batı’ya en büyük ve en sağlam eleştiriler, bir zamanlar olduğu gibi yine içerden, Batı’dan gelebilir. Yoksa Batı medeniyeti sadece iktisadi hegemonyasını değil kültürel hegemonyasını da büsbütün yitirebilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Utancımızdan başka hiçbir teçhizatımız yokmuş

Filistinli Dr. Nuceyle’nin Gazze’nin kuzeyindeki Avdet hastanesi panosuna ölmeden önce yazdığı gibi, “hayatta kalabilenler” ellerinden geleni yapanların hikâyesini anlatacak. Bizim ise henüz utanmaktan öte elimizden gelen bir şey gelebilmiş değil, maalesef!

1996’dan 2025’e III. Dünya Savaşı

Kimilerine göre, III. Dünya Savaşı çoktan başladı bile. Eğer öyleyse, tam olarak hangi gün, neden başladı ve kim başlattı? 2024’ün bu son günlerinde, gelin onun hikayesini yazalım. Zira işin bu “milat” boyut ve karakteri 2025’te gürültüden iyice duyulmaz olabilir

Avrupa’nın ufkunu Trump bulutları karartırken

AB’ye ticari ültimatom veren ABD’nin yeni Başkanı Trump, Birliğe daha fazla sopa göstermeye hazırlanırken, yaşlı kıtanın küresel realitelerle bağlantıyı koparmış görünen top bürokratları kafayı Orta Doğu’da bile Moskova husumetiyle kuma gömmeyi tercih ediyorlar

"
"