16 Ekim 2022

Suriyeli yönetmen Soudade Kaadan: Umuda dair bir film yapmak istedim, zira elimizde kalan tek şey umut

"Kanımca Suriye'deki durum şimdi daha da kötü. Ülkenin altyapısı tamamıyla yıkılmış halde, bu büyük savaşta çok büyük kayıplar verildi. Suriye'nin yeniden inşa edilebilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekecek"

Suriye'nin başkenti Şam'da neredeyse yerle bir olmuş bir mahalle, sık sık duyulan savaş uçağı sesleri, yaz sıcağında elektriği suyu kesik bir apartman dairesinde, her şeyi düzelteceğine inanan bir baba, her şeyi bırakıp gitmek isteyen bir anne ve her şeye rağmen düşler kurabilen bir genç kız. 

Atılan roket daireyi adeta enkaz haline getirse de, baba Mutaz "Merak etmeyin ben her şeyi tamir edebilirim, duvarlarda, tavanda açılan delikleri kapatırım" diyerek karısı ve kızı dışardan görünecek diye, dış duvarda açılan büyük deliklere çarşafları çiviliyor. Diğer iki kızından biri daha önce kaçmış, diğeri göç etmiş olan anne Hala, bir an önce evi terk edip güvenli bölgeye kaçmak için ısrar ediyor (ama kaçmak için yanında taşıyacağı büyük siyah çöp torbasına, hiç giyemediği yüksek topuklu kırmızı rugan ayakkabılarını, şık elbiselerini, kürkünü koymayı da ihmal etmiyor). 14 Yaşındaki Zeyna ise, karşı komşunun oğlu Amer'in tavandaki delikten sarkıttığı urgana sarılıp, yepyeni umutlara tırmanıyor. Yıldızları seyretmek, film izlemek, bir gün deniz kıyısında balık tutabilmek düşleriyle… 

Ülkenin gelenekleriyle yeni gerçekleri ve insanların yaşadıkları trajediyle vazgeçemedikleri umutları, zaman zaman güldüren bir üslupla anlatıyor Suriyeli sinema yönetmeni Soudade Kaadan.

Londra'daki gösterimlerde büyük ilgi gören filminden sonra görüşme fırsatı bulduğum Kaadan'a, önce, "Nezuh"un ne anlama geldiğini sordum:

Soudade Kaadan: Arapça "Nezuh" sözcüğü, kaçış, insanların kaçışı, bir şeyin yer değiştirmesi anlamına geliyor. Telaffuzu zor olsa da, daha şiirsel bir anlam taşıdığı için filmin Arapça ismini değiştirmedim. İngilizcede yer değiştirme sözcüğü, sadece siyasî ve coğrafî anlamda düşünüldüğü, mülteci bağlamında algılandığı için. Nezuh, Arapçada yer değiştirmenin, hareket halinde olmanın şiirsel yanını da ifade ediyor.

- Suriye savaşı ve trajedisi hâlâ bitmiş değil, buna rağmen niçin düşler üstüne bir film çevirmek istediniz?

Ben umuda dair bir film yapmak istedim, zira elimizde kalan tek şey umut. Hayatı sürdürmek için elde olan, tutunabileceğiniz, sadece umut. Evinizi, ailenizi, arkadaşlarınızı kaybettiğiniz zaman, yolunuza devam edebilmek için elde kalan tek şey umut oluyor.

- Son yıllarda Suriye'ye gidebildiniz mi? Halk neler hissediyor? Memleketten kaçıp başka yerlerde yeni hayatlar kurma isteği yaygın mı hâlâ?

2012'den beri Suriye'ye dönmedim, önce Lübnan'da yaşadım, bir süredir de Londra'da yaşıyorum. Kanımca Suriye'deki durum şimdi daha da kötü. Ülkenin altyapısı tamamıyla yıkılmış halde, bu büyük savaşta çok büyük kayıplar verildi. Suriye'nin yeniden inşa edilebilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekecek. Hâlâ kan dökülüyor, nefret duygusu kol geziyor. Memlekette kalmaktansa, bırakıp gitme isteği, duygusu, şimdi daha da çetin bir seçim bence.

- "Nezuh"u nerede çektiniz? İzlediğimiz o yerle bir olmuş mahalleler, kimselerin görünmediği sokaklar Suriye topraklarında mıydı?

Film Türkiye-Gaziantep sınırında çekildi, işine çok bağlı, harika bir ekibimiz vardı Gaziantep'te. Kentte bir bölge, set olarak tıpkı Suriye'deki duruma benzetildi, filmde izlediklerinizin yüzde 70'i, aslında sette çekildi. Türkiye'deki yapım tasarımcımız Osman Özcan ile Serdal Ateş, Emre Oskay, Salih Murat Aşık, Selin Özen'ın yer aldığı büyük ekibin çalışması olmasaydı, yapamazdık. Onlara sonsuza dek minnet borçluyum. Bu filmin bu şekilde ortaya çıkması, oradaki ekibimiz sayesinde oldu. Büyük özveriyle, uzun saatlere aldırmadan, kendilerini vererek çalıştı hepsi. 

- Londra'daki izleyiciler filminize çok olumlu tepkiler gösterdi, pek çok alkış aldınız. Suriyeliler nasıl tepki gösterdi? Suriye'de gösterilebiliyor mu 'Nezuh'?

"Nezuh"un Londra'daki ilk gösteriminde çok sayıda Suriyeli vardı. Adeta memlekette yapılan film prömiyeri gibiydi. Onun için seyircilerin filmdeki bazı ince noktalara güldüğüne, duygusallaştığına tanık oldunuz. Londra Film Festivali sırasında hem diasporadaki Suriyeliler, hem de çeşitli uluslardan izleyiciler vardı. Maalesef filmi şu dönemde Suriye'de gösterime sokmak çok zor. Ama "Nezuh" şimdiye dek pek çok ülkede gösterilebildi, ben de bu gösterimlerde elimden geldiğince ulaşmaya çalışıyorum Suriyelilere. Daha önce Venedik'te, şimdi de Londra'da, Suriyelilerden müthiş tepkiler aldım. Suriye'nin sinemada varlık göstermesinden, yansıtılmasından memnun olduklarını söylüyorlar. 

- Bildiğiniz gibi, Türkiye'de uzun zamandır bir 'Suriyeli mülteci' sorunu mevcut. "Bayram ziyaretine sınırı geçip ailelerine gidebilenler, neden memleketlerinde kalmıyor da, buraya geri dönüyor?" deniyor. Neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Mültecilere gösterilen tepkiler, önce onlara kapı açılması, ardından bunun sorgulanması, sonra da geri gönderilmelerinin istenmesi şeklinde, bir değişimi yansıtıyor. Bu sadece o ülkenin ekonomik durumundan kaynaklanmıyor, siyasi nedenleri de var. Türkiye'deki mültecilerle ilgili tartışmalara, maalesef siyasi partiler de karışıyor. Sorunun insanî yanına bakılmıyor. Suriye, güvenli bir ülke olmaktan çok uzak. Suriye'ye birkaç günlüğüne dönebilmek, orada haysiyetli ve güvenli bir şekilde yaşanabileceği, siyasî koşullar da dahil, günlük hayatın sürdürülebilmesi için gereken unsurların var olduğu anlamına gelmiyor. Suriye'deki savaş yüzünden çok büyük sayılarda insan başka ülkelere göç etti ama bir ülkeyi terk edip başka bir ülkede daha iyi yaşam koşulları aramak, sadece Suriye'ye özgü değil. Bir insanın başka bir ülkeye gidip yaşamasını engellemek, onun temel insan haklarını engellemek olur. 

- Süregiden travmalara, trajedilere farklı bir bakış getirilmesi aşısından, sinemanın rolü ne olabilir sizce?

Ben sinemayı ve sanatı, bir self-terapi olarak görüyorum. Savaşın travmasından iyileşmeme yardımcı oluyor. Sadece benim için değil, birlikte çalıştığım ekibim, oyuncular için de aynı şey söz konusu. Bir film yönetmeni olarak benim için önemli olan, yaşananların insanî yanlarını gösterebilmek. Suriye'nin yalnızca yerlerinden yurtlarından edilmiş mülteciler konusu olmadığını anlatabildiğimi umuyorum. Zira hepimiz eşit konumdayız.

Yazarın Diğer Yazıları

66. Londra Film Festivali “Matilda’nın meydan okuyuşu”yla açıldı

“Matilda - Müzikal” filminde Matilda Wormwood’u canlandıran küçük oyuncu Alisha Weir’in, başarılı oyunculuğu ve sevimliliğiyle sinema izleyicilerini etkileyeceğine kuşku yok. “Çok gergindim, çünkü benim ilk büyük filmimdi. Bütün bu oyuncularla birlikte çalışmak ürkütücüydü ama hepsi de çok iyi davrandılar” dedi Alisha. Ön sıradan basın toplantısını izlerken Alisha’nın 10 - 20 yıl sonra nerelerde olabileceğini düşünmeden edemiyor insan

"
"