Fotoğraf: Büşra Alakoyun/AA
Sevinç içinde "yüzde yüz enerjiii, sinerjii…" diye bağıran birilerini izlerken insanın gözlerinden yaş gelir mi?
Gelir(miş) ne yazık ki.
Sevinç değil, üzüntü hiç değil!
Sevinç değil, üzüntü hiç değil!
Ama öfke sadece.
İki kuruş adına kömür madenlerinde diplerinden çıkamayanlar ve yaşamak için gecesini gündüzüne katıp ter dökenler geliyor akla. Çocuklarını doyuramadığı için öldürmeyi tercih eden babalar, yoksulluğun çukurlarında debelendikçe insan olmayla ilgili tüm dayanaklarını yitirenler…
Baklava çaldığı için tutuklanarak çift jandarma eşliğinde mahpus yatmaya götürülen dokuz yaşındaki çocuğun görüntüsü…
İtiraz, eleştiri içeren davranış ve eylemlerinden ötürü bir ömür boyu hayatlarını dört duvar arasında geçirenler…
Ödeyemedikleri faturalar yüzünden hapis cezası alanlar…
Saymaya ne ellerin ne de zamanın yetemeyeceği Euro'ların dolarların dört bir yana saçılması; gözleri fal taşı gibi açılmış vaziyette izleyenlere yönelik yapılan altınlı performanslar. Altın konulmuş kahvenin tadıyla ilgili lakırdılar eşliğinde -ama ille de karı, koca ve çocuktan oluşan kutsal aile üçgeninin arka planda olduğu- pırlantalarla donatılmış bedenin el, ayak, saç, gözlük sapıyla belirginleştirildiği vaziyet alışlar. Sözüm ona yeni, zengin Türk aile modelinin arkasına sığınmalar yani.
Kökleşmiş bir zenginin bile almaya cesaret edemeyeceği milyonlarca dolar eden onlarca araba, lüks villa ve konutlar, yaklaşık yedi-sekiz ay önce bu kutsal aile üçgeninin kadın ve erkeği tarafından ekranlarda ve sosyal medyada her Allah'ın günü resmigeçit yaptı.
Bu karı-kocanın ve yakın çevresinin bir kasaba hatta bir şehir halkının gereksinimlerini, onların çocuklarının eğitimlerini, sağlık harcamalarını yıllar boyu karşılayacak bir servete sahip olmalarının kaynağı nereden gelmişti ya da geliyordu?
Şimdi bir çocuğun bile bildiği yanıtı tekrarlamaya gerek var mı (!)
Ama "hangi ülke, hangi yönetim, hangi sistem olursa olsun üstünden geçemeyeceği, altı kalınca çizilmiş şeyler vardır; dolandırıcılık, hırsızlık, kara para ticareti vb. suçtur ve dünya da bunu böyle kabul etmiştir. Zira evrensel hukuk sistemi, ülke, yönetim, sistem tanımaz! İnsanlık tarihi boyunca ortak karara varılmış suç ve cezayla ilgili kuralları uygulamayanları da insanlık affetmez! Ve tüm bunlar da ülke sınırlarını aşan şeyler olarak tüm insanlığı bağlamaktadır…"
Tabii durum böyle olunca; bu durumda kara para ticareti iddiasıyla suçlanıp, tutuklanan kişilerin (Engin - Dilan Polat çifti ve ortakları), bir yılı bile bulmayan tutukluluklarının sona erdirilmesi hukukun sınırlarını zorlamaz mı? Ve ardından "enerji, sinerji…" nidalarıyla paylaşılan sevinç videoları da bunun tuzu biberi olmaz mı(!)
Sürreal bir filmle karşı karşıya olduğunu sanabilir izleyenler, zihin yanılabilir bunca akıl sır ere(meye)cek durumlar(lar) karşısında.
Ama asıl sorun, tüm bu yaşananları ve olan bitenleri anlayıp, değerlendirerek tavır geliştirebilecek bir zihin ve düşünce yapısından yoksun oluşumuzdan kaynaklanıyor olabilir mi, diye, sormak gerekiyor.