Siirt’in Şirvan ilçesinde bakır madeni heyelanında 16 işçi toprak altında kaldı. İşçilerden sadece 6’sının ölü bedenlerine ulaşıldı. 10 işçi hâlâ toprak altında. Canlı bulunmaları bir yana cenazelerinin bile bulunması imkânsız görünüyor. Toprak altında kalan 10 işçinin bir mezarı bile olmayacak. Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil. Afşin Elbistan Kömür İşletmesi’nde Şubat 2011’de meydana gelen heyelanda da 9 işçinin naaşları toprak altında bırakılmıştı.
Mezarları maden ocağı olan bu işçilerin isimlerini hatırlayalım: Aydoğan Polat, Cuma Yıldırım, Halil Tatlı, Ruşen Demir, Turhan Gökhan, Adnan Demir, Kemal Elmas, Mehmet İpek, Muhsin Koşan, Nail Yılmaz ve Yaşar Alkaya. Ve bir önemli noktayı daha hatırlayalım. Afşin-Elbistan’daki ocak özel bir işletmeydi. Siirt Şirvan’daki ocak da özel bir işletme. Bir başka ilginç benzerliğin daha altını çizelim: İki ölüm ocağının sahibi de Ciner grubu!
Dün Elbistan’da 9 işçi, bugün Şirvan’da 10 işçi toprak altında. Ölü bedenleri toprak altında kalmış işçiler. Gidecek bir mezarları bile olmayan işçi eşleri ve çocukları. İnsan sormadan edemiyor: İşçilerin cenazeleri neden toprak altından çıkarılmıyor? Biliyorum, “heyelan büyük, maliyet çok” denecek. Ama imkânsız olmasa gerek. Aklıma şu soru geliyor: Toprak altında kalan şirketin patronu olsaydı, ne yapar eder çıkarılmaz mıydı?
Son yıllardaki büyük madencilik kazalarına bakıldığında, neredeyse tümünün özel maden ocaklarında yaşandığı görülüyor. 2010 Balıkesir Dursunbey’de 17 işçi özel bir maden ocağında grizu patlaması sonucu öldü. 2011’de Afşin Elbistan’da 9 işçi toprak altında kaldı, 13 Mayıs 2014’te Soma’da özel bir madende 301 işçi öldü, 28 Ekim 2014’te Ermenek’te özel bir madende 18 madenci madeni su basması sonucu öldü.
Bu kadar tesadüf olamaz. Özel maden şirketleri adeta bir ölüm makinesi haline geldi. Madencilikte özel işletmecilik arttıkça ölümler artıyor. Madencilik yasasında 2004 yılında yapılan değişiklik ile özel maden işletmeciliği hızlandı. Bugün yaşanan vahim tablo aslında özel maden işletmeciliğinin sonucudur.
Özel maden işletmeciliği ile kamu maden işletmeciliği arasında iş güvenliği açısından çarpıcı farklar var. Kamu maden işletmeciliği yüz elli yıla yakın bir birikime sahip. Kamu madenlerinde 70 yıldır sendika var. Toplu iş sözleşmeleri var. Önemli bir iş güvenliği birikimi var. En önemlisi özel sektörde olduğu kâr temel motif değil.
İşte bu durum işçi ölümlerinde de kendini gösteriyor. Zonguldak havzasında ölümlü iş kazalarının dağılımı kamu-özel farkını ortaya koyuyor. Zonguldak Maden Mühendisleri Odası tarafından derlenen verilere göre (Tablo) 2010-2015 yıları arasında 4,2 milyon ton üretim yapan özel ocaklarda 109 madenci iş cinayetine kurban giderken, 13.6 milyon ton üretim yapan kamu maden ocaklarında iş cinayetleri sonucu ölen işçi sayısı 23 olmuş. Ancak bu sayılar durumun vahametini yeterince ortaya koymuyor. Ölüm sayıları yüz bin ton üretimle kıyaslandığında çok daha vahim bir tablo ortaya çıkıyor.
Özel madenlerde 100 bin ton üretimde 16 madenci ölürken, kamu madenlerinde bu sayı 1’e düşüyor. Özel maden ocaklarında ölüm oranları kamunun 16 katı. Mesele budur. Özel madencilik öldürüyor ve ölümler giderek artıyor. Siirt Şirvan’da yaşanan da budur. Özelleştirme ve sendikasızlık madenciyi öldürmeye devam ediyor. Ne fıtrat ne kader, daha fazla kâr hırsı işçileri öldürmeye devam ediyor.
İşte bu yüzden özel kömür işletmeciliğine son verilmeli, bu ocaklar kamu tarafından işletilmelidir.
***
İsmail Saymaz Fıtrat’ta anlatıyor
Siirt’te, Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da, Tuzla’da yaşananlar aynı büyük resmin bir parçası. Özelleştirmeler arttıkça, Türkiye’de vahşi kapitalistleşme derinleştikçe, sendikalaşma azalıp güvencesizlik arttıkça iş cinayetleri de artıyor. Usta gazeteci sevgili İsmail Saymaz yeni kitabı ‘Fıtrat, İş Kazası Değil, Cinayet’te tam da bunları anlatıyor.
Saymaz kitabında iş cinayetlerine yol açan neoliberal sosyal-iktisadi dönüşüme dikkat çekiyor, ama asıl önemlisi iş cinayetlerinin birer istatistiki veriden ibaret olmadığı hatırlatıyor. İş cinayetlerine kurban gidenlerin öykülerini anlatıyor. Okurken ürpereceğiniz insan öyküleri anlatıyor İsmail Saymaz. İnanılmaz ihmalleri, yürek yakan acılar var Fıtrat’ta. Kitabın kapağında yer alan “iş cinayetlerine son” afişini söken taşeron temizlik işçisi fotoğrafı ise sınıfın halini resmediyor adeta. Okumalı, okutmalı.
* Bu yazı ilk olarak Birgün gazetesinde yayımlanmıştır