07 Mart 2025
Sean Baker’ın altı milyon dolarlık bağımsız filmi Anora, 97. Akademi Ödülleri’nde dev prodüksiyonları ve erken favorileri yenerek En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu ve En iyi Kadın Oyuncu Oscarlarını aldı. Toplamda 13 ödüle aday olan film, sezona Cannes Film Festivali’nde Palme D’Or kazanarak başlamıştı, bir daha da durulmadı. Peki Anora’yı özel yapan ne? Kimilerinin yükselen muhafazarlık trendinin temsilcisi olduğunu iddia ettiği, kimilerinin Rusya yanlısı bulduğu film gerçekten sağcı bir anlatıya mı sahip? Bu küçük ama unutulmaz film neyi anlatıyor?
Anora, veya arkadaşlarının çağırdığı adıyla Ani, New York’un Rus göçmen mahallesi Brighton Beach’te yaşayan, yirmili yaşlarında bir seks işçisi. Ani, Headquarters isminde bir strip kulüpte genellikle orta yaşlı, orta sınıf erkekler için dans ediyor. Ne iş arkadaşları ona bayılıyor, ne Ani onlara. Mesai bitince yine ondan pek haz etmeyen ev arkadaşıyla paylaştığı hap kadar dairesine gidiyor. Ölmüş bir büyükannenin lafı geçiyor, ama görünürde başka bir aile üyesi veya destek sistemi yok Ani’nin. Tıpkı Baker’ın bir başka sevilen filmi Florida Project’te Walt Disney World’ün eteklerinde yaşayıp kapısından içeri giremeyen kahramanlar gibi, Ani de zengin bir hayatın dalgalarının vurduğu ama asla ulaşılabilir olmadığı bu kulüpte günlerini dolduruyor. Ta ki bir gece Rus bir oligarkın yasadışı baltalarına bile sap olamamış avare oğlu Ivan “Vanya” Zakharov (Mark Eydelshteyn) içeri girip, Rusça konuşan bir dansçı talep edene dek. Böylece başlıyor Ani ve Ivan’ın “aşk” hikayesi.
Ivan, babasının kim olduğunu saklamak şöyle dursun, bunu bir övünme aracı olarak kullanıyor. Ani’yi götürdüğü malikanesi sinemanın sevdiği Brooklyn manzaralarından ve Brown Stonelardan uzakta. Pekâlâ İstanbul Beykoz’da bir zengin sitesinde, Dubai’de veya Miami’de olabiliriz. Ivan, vakit kaybetmeden Ani’ye 15 bin dolar karşılığında bir haftalık kız arkadaşı olmasını teklif ediyor. Ani, “10 bine de kabul ederdim” derken kendisiyle gururlu. Ivan “30 da verirdim” derken esas gücün kimin elinde olduğunu hatırlatıyor. İki taraf arasında film boyunca süregelecek güç alış verişi böylece başlıyor. Muhteşem geçen bir haftanın sonunda çiftimiz Las Vegas’ta evleniyor. Kurtuluş biletini eline aldığına ikna olan Ani, işine ve evine “bay bay” deyip, kocasının evine taşınıyor.
Başka bir yönetmenin elinde bir şiddet sarmalına dönebilecek bu anlar, Tangerine, The Florida Project ve Red Rocket ile filmografisini seks işçilerinin hikayeleri üzerine kuran Baker’ın elinde Ani’nin kurbanlaşmadığı ve iki adamı da bir güzel benzettiği yarı komedik sahnelere evriliyor |
Bu noktaya kadar bir Pretty Woman hikayesi gibi ilerleyen film, Ivan’ın ailesinin evlilikten haberdar olmasıyla sert bir viraj alıyor ve bir kaçma kovalama hikayesine dönüşüyor. Vanya’nın anne babası, has adamları Toros (Sean Baker filmlerinin gediklisi Karren Karagulian) ve onun emrindeki elemanları Garnick (Vache Tovmasyan) ve Igor’u (Yura Borisov) bu evliliği iptal etmeye yolluyorlar. Vanya tam bir ergen gibi topuklayınca, Ani bu iki adamla mücadele etmek zorunda kalıyor. Başka bir yönetmenin elinde bir şiddet sarmalına dönebilecek bu anlar, Tangerine, The Florida Project ve Red Rocket ile filmografisini seks işçilerinin hikayeleri üzerine kuran Baker’ın elinde Ani’nin kurbanlaşmadığı ve iki adamı da bir güzel benzettiği yarı komedik sahnelere evriliyor.
Baker, daha gerçekçi ve karanlık bir anlatıdan kaçınarak hem filmi daha kolay hazmedilir ve geniş kesimlerce sevilebilir bir hale sokuyor, hem de hikayeyi olası bir siyasi kutuplaşmadan uzak tutmaya çalışıyor. Bu Baker için önemli. Zira yönetmen, Florida Project’in başarısından sonra filmin hem sağ hem sol kesimler tarafından sevildiğini ve bu mesafeyi korumak istediğini, kendi politik görüşünü vaazlamak istemediğini belirten röportajlar vermişti. Ancak Baker’ın kendini kutuplaşmadan uzak tutma çabası tam olarak başarılı oldu denemez çünkü sosyal medyada takip ettiği sağ görüşlü veya Israil ordusu yanlısı hesaplar öne sürülerek Baker’ın sağ tandanslı bir sanatçı olduğu iddiası son günlerde kuvvet kazandı. Bu önermeden yola çıkarak Anora’nın da seks işçiliğinin sistemsel kusurlarını yeterince göstermediği ve kadın bedeninin metalaşmasıyla derdi olmayan bir anlatı kurduğu yönünde eleştiriler yapılıyor.
Özellikle En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday olan Borisov, Rusya’da kahraman ilan edilmiş ve Trump liderliğindeki ABD’nin Rusya “hayranlığının” sembolü haline gelmiş durumda. Her iki yıldız da Ukrayna işgali hakkında konuşmama prensibine sahip |
Baker’ın “tarafsız” tutumu filmin Rus yıldızları Yura Borisov ve Mark Eydelshteyn tarafından da aynalanıyor. Özellikle En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday olan Borisov, Rusya’da kahraman ilan edilmiş ve Trump liderliğindeki ABD’nin Rusya “hayranlığının” sembolü haline gelmiş durumda. Her iki yıldız da Ukrayna işgali hakkında konuşmama prensibine sahip. İngilizceleri present perfect tense seviyesinde olan iki star, biraz da bu sayede sezon boyu “tatlı ve naif” duruşlarını koruyabildiler ve ciddi açıklamalardan kaçabildiler. Oysa Borisov, Kalaşnikof’un hayatı gibi Kremlin tarafından yaptırılan askeri propaganda filmlerinde oynamış bir yıldız. 2022’den sonra muhalif filmlerde yer alsa da, savaş konusunda dudakları mühürlü. Rus muhalefetinin üyeleri ise bir çok Rus sanatçı kara listeye alınmış ve hayatları tehdir altındayken, Anora ve Borisov’un milli bir kazanım olarak yorumlanan Oscar adaylıklarını kutlama yanlısı olmadıklarını ifade ediyorlar. Conan O’Brien’ın töreni sunarken Anora için “Amerikalılar nihayet güçlü bir Rus’a karşı çıkan birini gördükleri için heyecanlılar” demesi fikirlerini değiştirir mi, bilemiyorum.
Igor, Anora’da bir kurtarıcı veya beyaz atlı bir prens değil. Ama Ani’nin tarafında duran bir karakter. Film, kahramanlarını Vanya’yı aramaya yolladıktan ve bir nevi yol hikayesine dönüştükten sonra sınıfsal farkları da belirginleştiriyor ve Anora, çalışan sınıf ile ultra zengin sınıf arasında bir kaçma kovalama ve güç alışverişi öyküsüne dönüşüyor. Hikaye ilerledikçe Ani, lovebombingci Vanya’nın zannettiği büyük ikramiye değil, kendi gibi hayatlarını çalışarak kazanmak zorunda olan Toros ve benzerlerine hayatı zehir eden şımarık bir velet olduğunu öğreniyor. Öğrendiği andan itibaren de kendi elini güçlendirmek ve bağımsızlığını korumak için savaşıyor. Tıpkı “aşk” bitince ilişkinin gerçek renklerini göstermesi gibi, kış gelince Coney Island ve ikonik kaldırımları da sihrini yitiriyor. Gece soğuğunda yürürken Igor, üşüyen ama üşümemek için ne yapması gerektiğini tam da bilmeyen Ani’ye DAHA ÖNCE ONU SUSTURMAK İÇİN KULLANDIĞI KIRMIZI ATKIYI uzatıp “Boynunu kapat” diyor. “Boynunu kapatmazsan üşürsün.” Böylece ikisinin arasında bir alışveriş başlıyor, para veya güç değil, hayatta kalma ipuçları ve koruma alıp satan bir ilişki.
İlerleyen dakikalarda Ani de Igor’a uyurken üstüne örtmesi için kırmızı bir battaniye veriyor ve böylece taraflar eşitleniyor.
Bu eşitlik önemli çünkü Baker Anora’da, diğer filmlerinde yapmadığı bir şey yapıyor ve Ani ve “ekürisinin” karşısına savaşacakları kanlı canlı birer düşman çıkarıyor: Vanya’nın oligarktan çok bir şirketin CFO’suna benzeyen babası ve esas patron anası Galina (Darya Ekamasova). Böylece o tarafsız duruşundan biraz kımıldayıp sola doğru meylediyor. Bu alışverişte kasa mı kazanıyor yoksa kahramanlarımıza yeni bir el mi açılıyor Baker kendi siyasi duruşu gibi onu da epey tartışılan bir son sahneyle seyirciye bırakıyor.
Ama Anora, her şekilde seyircinin kalbini kazanıyor.
Binnaz Saktanber kimdir? Ankara'da doğdu. Tevfik Fikret Lisesi ve başarı bursuyla okuduğu Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. Gazeteciliğe okul yıllarında Sabah Gazetesi ve Turkish Daily News'da çalışarak başladı. Fulbright bursuyla gittiği ABD'de The City University of New York'ta siyaset bilimi üzerine lisansüstü eğitimini tamamladı. New York'ta yaşadığı yıllarda Türkiye'nin ilk bloglarından Loonybinsblog'u kurdu, Radikal İki, Birikim, Bant Mag. gibi yayınlarda yazı ve makaleleriyle yer aldı. Aynı zamanda The Museum of Modern Art, The Metropolitan Museum of Art, Film at Lincoln Center, Carnegie Hall gibi kurumlarla film, görsel sanatlar ve performans sanatları üzerine projeler geliştirdi ve yönetti. 2012'de Türkiye'ye dönüşünden itibaren politika ve kültür-sanat alanındaki yazılarıyla The Guardian, CNN International, Roar Magazine gibi uluslararası yayınlar için yazdı, Witte de With Review'un İstanbul temsilciliğini yaptı. Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde popüler kültür, televizyon ve sinema üzerine yazdı. 2021-2024 yılları arasında haftalık yazı ve röportajlarıyla Gazete Oksijen 'de yer aldı. Eylül 2024'te T24 ailesine katıldı. |
Elisabeth Moss: “Dünyanın her yerinden insanlara biraz cesaret, biraz ateş, biraz da güç verebildiğimiz için gururluyuz” | Yvonne Strahovski: “The Handmaid’s Tale ikonik bir direniş sembolüne dönüştü. Bunu hiçbirimiz tahmin edemezdik”
Baskıcı coğrafyalarda değişim talep eden hareketler susturulur, marjinalleştirilir ve cezalandırılır. Ünlüler bu hareketleri desteklediğinde veya duyurduğunda toplumun daha geniş kesimleri bu talepleri ciddiye almaya başlar. Halihazırda “talepkâr” olan kesim ise yalnız olmadığını, yalnız bırakılmadığını hisseder, ünlü ve seyircisi arasında kurulan parasosyal, tek taraflı ilişki bir boyut daha kazanır
Okul mu aile mi, arkadaşlar mı öğretmenler mi, internette gördükleri mi, kendi kafasından geçenler mi? Adolescence, bir çocuktan bir katil yaratan sebeplerin birbirine görünmez iplerle bağlı olduğunu anlatıyor
© Tüm hakları saklıdır.