30 Ekim 2024
Hepimiz olmasak da çoğumuz artık ülkeye baktığımızda, salt kötülükten başka bir şey göremez olduk. Elbette güzel şeyler de oluyor Türkiye’de ama artık onları da göremez hale geldik, getirildik. Neresinden tutsak elimizde kalacak zamanlardan geçiyoruz. Yazıya ne kadar karamsar, umutsuz ve sanki geleceği elinden alınmış biri gibi başladığımın farkındayım. Ancak bu hale gelmedik, getirildik. Her şeyin altından bambaşka şeytanlıklar ve kötülükler çıkar oldu. Ne kimseye güvenimiz ne de inancımız kalmadı. Öldürmenin bu kadar normalleştiğini görmek canımı çok sıkıyor.
Hem insanı hem hayvanı hem doğayı katletmek için sessiz bir sözleşme anlaşma yapılmış ve yemin edilmiş gibi. Tüm bu zamanlara bir anda gelmedik elbette. Ayak sesleri çok gürdü.
Her güne acı bir haberle uyanıyoruz. Sokakta sokak hayvanı kalmadı. İnsanlar çok tehlikeli ve zehir saçıyor. Üstelik, salt sevgi olan hayvanları gözlerini bile kırpmadan öldürüyorlar. Sokakta ne kedi kaldı ne köpek. Barınaklar zaten ölüm kampı.
İnsanın kendini üstün görüşünü hiç anlamamıştım ama şimdi ise ‘Müslüman’lıktan dem vuranların Allah ile şirk koşmalarını hayretler içinde izliyorum. İçim, içimiz paramparça.
İyi insanlar olmasa ülke daha da cehenneme dönmüştü. Kim evine ne kadar kedi köpek alabilirse alıyor, alanı olan daha fazlasını yapıyor ve imkânı olan da yapılan işlere maddi katkı sunuyor. Hakikaten dünya, iyi insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Ülkeye başkan olmak, belediyeye başkan olmak, ile ilçeye başkan olmak başka bir şey ama gönüllere başkan olmak en karizmatik olanıdır bana göre. Her şeyi yapabilecek zekâya, güce ve birikime sahip olanlar adım atmak ve bir şeyleri değiştirmek istediklerinde mutlaka bir yere takılıyor. Yani imza yetkisi lazım, izin lazım, onay lazım. Lazım da lazım… Yani bu başkanlara çok iş düşüyor. Son aylarda insanlığını kaybetmiş, gözünü kan bürümüş, para bürümüş sayamayacağım kadar belediye yöneticileri gördük beraber. Acımasızlıklarını, kendinden güçsüzü, kendinden medet umanı ne şekilde katlettiklerini… Hâlâ bebek olanları, annesini emen hayvanları nasıl şiddete başvurarak hayatlarını ellerinden aldıklarını.
Bu kadar çocuk kaybolurken, katledilirken, hayvanlar öldürülürken, kadınlar yüksek binalardan boşluklara atılırken, halkın cinayetlerin anatomisini avuçlarının için gibi öğrendiği bu dönemde ara ara “hiç mi iyi bir şey olmuyor?” diyorum, ki bence hepimiz de soruyoruz bunu. Tam bu noktada biraz da olsa içinize su serpecek bir röportaj yapmak istedim. Çünkü hepimizin bazı yerlerde yapılan ve duyduğumuzda bize iyi gelecek hatta destek bile olmak isteyeceğimiz işler yapılıyor ve bunları anlatmak istiyorum.
Ben, baba tarafından Ardahanlıyım. Çok ama çok güzel bir memlekettir. Şahsına münhasırdır. Zaten ülkemizin her yanı şahane, bilene ve kıymet gösterene. Ve bir süredir de takip ettiğim bir belediye başkanı var. Kemal Çamlıyurt, Damal Belediye Başkanı. Aynı zamanda bir inşaat mühendisi olan Çamlıyurt, ülkenin en genç ilçe belediye başkanlarından biri (1995 doğumlu.)
Kendisi bağımsız bir başkan. Ve az evvel bahsettiğim gibi, yavaş yavaş da gönüllere başkan olmaya gidiyor. Çünkü takip ettiğim kadarıyla çok yararlı işler yapıyor ve bunlar için adımlar atıyor. İletişimini güçlü tutuyor, teknolojiyi takip ediyor, sorumlu olduğu yeri daha yaşanabilir yapmaya ve geliştirmeye çabalıyor. Kreş yapıyor, hayvanlar için koruma ve yaşama alanları yapmaya çalışıyor ve en önemlisi bunu hayvanseverlerle iş birliği içinde yapıyor... Üstelik yaptıklarını sosyal medyada gösterirken, bunu üstten bakmadan yapıyor. Halkıyla beraber ve doğru insanlarla dirsek teması yaparak. Ve ben de hem bir Ardahanlı hem de bir gazeteci olarak daha evvel dedemin doğduğu topraklara bu kadar özen gösteren bir siyasi adım ya da gelişim görmemiştim. Tüm bu gördüklerim beni hem duygulandırıyor hem de bana, “evet Damal’da güvenilir biri var, hayvanlar da çocuklarda, kadınlar da güvende” dedirtiyor.
Peki tüm bu gördüklerimin ötesinde berisinde nasıl çalışmalar yapıyor Kemal Çamlıyurt? Hemen sormaya başlıyorum kendisine:
- Aklımdan bir sürü soru geçiyor, ama şöyle başlamak isterim. Damal’da doğup büyüdüğünüzü biliyorum. Öncesinde bir siyasi geçmişinizin olmadığını da. Ne oldu da Damal’a belediye başkanı olmayı istediniz? Neyi değiştirmek istediniz? Kıvılcımın yandığı anı merak ediyorum.
Öncelikle Damal’dan sevgiler. Benim için memleketimde doğmak önemli değil, asıl önemli olan doğduğum topraklar ile temasımı, duygusal bağlarımı, kültürel etkileşimlerimi koparmamak ve hatta, tüm bu benzersiz ekosisteme hizmet ederek kendimi ve bulunduğum toprakları var edebilmek. Benim siyasete girmemi motive eden soru öyleyse doğduğum bu topraklarda ‘ben ne yapabilirim?’ oldu. Bu noktada, önceki yurtiçi ve yurtdışı mesleki tecrübelerimi, entelektüel birikimimi siyaset sanatı ile birleştirerek Damal’a hizmet verebilecek bir cesaret doğdu içimde. Beni anlamanız için, bir an olsun konvansiyonel siyaset pratiklerini ve ilişkilerini düşünmenizi istiyorum. Basit bir şekilde, insan kendi kapısının önünü süpürürse mahalle cennet olmaz mı? Ben de bu işe Damal’ı, yani kendi kapımın önünü süpürmekle başlamak istedim.
- Kaç nüfuslu bir yer Damal ve yaşlı genç nüfusu ne durumda?
Damal ilçesinin yaklaşık nüfusu 4.757. Son kayıtlarımıza göre 65 yaş ve üstü nüfusumuz 906 kişi ve 18 yaş altı 957. Dolayısıyla Damal halkı için, belediyenin sosyo-kültürel hizmetleri ile hem yaşlılarımızı hem de çocuklarımızı önceliklerimiz arasına almak durumundayız. Neticede, güçlü bir kültürel ve felsefi mirası nesiller boyu geleceğe aktarmış bir gelenekten geliyoruz. Yaşlılarımız kültürümüzün, inancımızın ve dünyaya bakış açımızın aynasıdır. Okuyucular neden bu denli kültürün üzerinde ısrarla durmak istediğimi merak edecektir. Çünkü bence kültür, kent inşasının en temel unsuru.
- Aslında konuşmak istediğim iki konu var. Kadın ve sokak hayvanları. Bu iki mevzuya dair neler yaptığınızı merak ediyorum. Şu aşamada en çok konuştuğumuz ve dipsiz kuyuya benzer durum olan bu olaylardan bahsedelim istiyorum. Sizi sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla oldukça her yaştan insana ve hayvanlara dokunan işler yapıyorsunuz ve büyük bir çabanız var. Biraz yaptıklarınızdan söz eder misiniz? Siz o koltuğa oturduktan sonra, halkın ve Damal’ın neye ihtiyacı vardı ve bu sürede ne kadarının ne kadarlık kısmını karşılayabildiniz?
Son yıllarda kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın ve kadının toplumsal yaşamdan koparılmaya çalışıldığının farkındayım. Bu nedenle belediyeyi teslim aldığımdan bu yana, toplumsal cinsiyet eşitsizliği konularına duyarlılık gösteriyorum. Bu yönüyle, ekibimizle ilk yaptığımız girişimlerden biri, toplumsal cinsiyet eşitliğinin çıtasını daha da yükseltmek için, haziran ayında DAP (Doğu Anadolu Projesi) birimine ‘Kadın Sosyal Lokali Projesi’ni sunmak oldu ve aralık ayında projenin olumlu bir şekilde sonuçlanmasını bekliyorum. Ayrıca, kadınlarımızın gündelik ve çalışma yaşamlarında daha aktif hale gelebilmeleri için belediye kreşimizin inşasına başladık, 40-50 gün içerisinde kullanıma açmayı hedefliyorum. Kreşimiz Ardahan ilinde ve ilçeleri içerisinde ilk defa bir ilçe belediyesi tarafından yapılan ilk kreş. Esasında, önce çocuk oyun alanı oluşturduk ancak çalışan annelerin yoğun talebi üzerine tam günlük, uykulu ve mutfak bölümlü bir kreş oluşturuyoruz. Neticede bizim dergahımızda kadın ve erkek aynı mecliste yan yana hayat derdini tasasını birlikte sırtlanır. Sokak hayvanları meselesine gelince, can dostlarımızın yaşam hakları kişisel olarak da ilgilendiğim ve yakından takip ettiğim bir konu. Savunmasız canların, eziyet ve işkencelerle katledildikleri ve hatta canlı canlı gömüldükleri bir dönemde yaşadığımızdan, bu konuda her vicdanlı yurttaş gibi can dostlarımıza karşı büyük bir sorumluluk hissediyorum. Çok soğuk bir coğrafya burası. Çetin koşullarda yaşamak insanlar için bile yeteri kadar zorken, can dostlarımız için bu durum yaşamlarını tehlikeye sokan bir tehdide dönüşüyor. Sokaktaki canlarımızı sevmekten öte, özellikle kış aylarında onların daha korunaklı bir yuvaya kavuşmaları ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik veriyoruz. Bu motivasyonla kentimizden ve dışarıdan gelen desteklerle, can dostlarımızın yaşam kalitelerini arttıracak ve aynı zamanda ihtiyacı olanları rehabilite edebilecek Can Dostlar Rehabilitasyon Merkezi’nin ilk adımlarımızı attık. Hedefimiz, vakit kaybetmeden sokak canlarımızı olumsuz dış etkenlerden koruyabilmektir.
- Kadınların korunması çok önemli bir konu Türkiye’de. Erkeğin kadına şiddeti her şekliyle var ve maalesef gün geçmiyor ki acı bir tablo görmeyelim. Bunların sebeplerini saymaya başlarsak da çok uzar. Aşağı yukarı zaten bu ülkede yaşayan herkes de bilir bunlar nasıl niye oluyor diye. Sorum şu; Damal’da şiddetten etkilenen kadın ve çocuklar için neler yapıyorsunuz? Ve şiddetin önlenmesi için ne tür çabalarınız oluyor? Eğitim, denetleme vs. gibi… Ve eğer yapmıyorsanız planlarınız arasında var mı? Var ise nasıl bir plan bu
Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin ne denli önemli olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Bu yüzden, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar hayata geçirilmesinin koşulsuz savunucuları ve taraftarlarıyız. Zira Damal’da bu zamana kadar ilk kez kurulacak olan Damal Kent Konseyi’nin içinde yer alacak Damal Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde başta kadına şiddet olmak üzere, kadına yönelik her şeyi gündemde tutma kararlılığındayız. Sadece gündeme almak ve gündem de tutmak dışında nasıl çözümler üretiriz sorusunu birlikte tartışacağız.
- Bir kadın gece geç saatte Damal’da güven içinde yürüyebilir mi? Yanıtınız evet ise, bunun için ne yaptınız? Diğer belediyelere örnek olması için soruyorum.
Bu zamana kadar bir kadının gece geç saatte Damal’da yürüyememesine yönelik bir problem ile karşılaşmadık. Ancak şiddetin yalnızca fiziksel özellikte olmadığını aynı zamanda psikolojik ve ekonomik yönlerinin de olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu durumlara temas edebilmek için, kadın derneklerinin kurulmasına öncülük etmeyi de hedefliyorum ve her zaman iş birliğine hazır olduğumu belirtmek istiyorum.
- Sokak hayvanları için verilen karar ve hemen ardından soluksuzca bu dostlarımıza yapılanlar hepimizi kahretti ve maalesef devam ediyor. Siz oralarda neler yapıyorsunuz, az önce biraz anlattınız ama biraz açacak olursak, sokakta yaşayan hayvanlar için attığınız adımları merak ediyorum. Barınağınız var mı demek istemiyorum, onun yerine yaşam alanınız var mı demeyi tercih ediyorum. Çünkü artık “barınak” hepimizin aklında, hafızasına “ölüm kampı” olarak kazındı. Kar ve tipi başladı oralarda, hava şartları iyice çetin bir durumda. Hayvanlar için neler yapıyorsunuz orada? Sokakta kaç kedi köpek var rakamını biliyor musunuz? Hepsi ya da çoğu kısır mı? Belediyenin veterineri var mı?
Can dostlarımıza yaşam alanı yapma çalışmalarına devam ediyoruz. Bununla beraber, sokaktaki can dostlarımızın mama ve su ihtiyaçlarını kendi gücümüz ve çeşitli gönüllülük olanaklarıyla temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Ayrıca, belediyemiz bünyesinde, henüz veteriner hekim istihdam etmiyor olsak da kısırlaştırma ve tedavi gibi birtakım çalışmalarımızı Damal Sokak Canları Derneği’nin gönüllü veteriner hekimleriyle yürütüyoruz.
- Ayrıca, yaşlı hasta ve bebek hayvanların konaklaması için de konteyner kampanyanız var hayvanseverlerle yaptığınız. Ne durumda kampanya? Kaç tane ihtiyacınız var? Ayrıca tek ihtiyaç bu da değil. Battaniye, mama ve kulübe ihtiyaçlarını da söylemek gerekirse ne durumdasınız?
Esasen can dostlarımıza barınak çalışmalarımızın ilk basamağı konteyner kampanyası ile başladı. Kampanyamız iyi bir talep gördü, beklenenin üzerinde destek alıyoruz. Eksiklerimiz elbette var, o yüzden bu konuda herkesin desteğine açığız ve hala ihtiyacımız var.
- Etrafta bulunan ilçelerde durum nedir gözlemlediğiniz kadarıyla? Onların ilgi alakası nedir bu konularda? Ve beraber toplantılar yapıp bu eksiklikleri, bu ihtiyaçları beraber karşılayabilme olanaklarını konuştunuz mu hiç? Ya da konuya dair herhangi bir şikayetiniz? “Şu da şöyle olursa ne şahane olur” dediğiniz bir şey var mıdır?
Can dostlarımıza hayvan barınağı projemize başlamadan önce, Kars Susuz Belediyesi’nin Mutlu Patiler Barınağı’nı ve belediye başkanı sayın Oğuz Yantemur’u da ziyaret ederek tecrübelerinden faydalandık. Öte yandan Damal Belediyesi’nin bu zamana kadar yaptığı girişimler kadar Damal’a sınır olan Posof ve Hanak belediyelerinden ise destek gördüğümüzü söyleyemem. Çevre ilçelerimizin de aynı ölçüde duyarlılık ve eş zamanlı çalışma programıyla hareket etmesi bölgemizde sokak canlarımıza temasımızı daha sistemli bir hale getirir.
- Ardahan’da üniversitede veterinerlik fakültesi var mı ve eğer var ise bu insanlarla bir iş birliği içinde misiniz? Ya da üniversite ve belediye fikirleşmesi açısından üniversitedeki akademisyenlerden ve bilgilerinden faydalanıyor musunuz? Eğer evet ise hangi alan ve konularda?
Yakın zamanda kurulumunu tamamlayacağımız kent konseyimize akademisyen ve sivil toplum kuruluşlarını da davet etme kararı aldık. Bu doğrultuda Ardahan bölgesinde çalışan Veteriner Hekimler Odası ile irtibatımız devam ediyor. Ardahan Üniversitesi’nde Veterinerlik Fakültesi bulunmamasına rağmen Kafkas Üniversitesi ile irtibat halindeyiz ve aynı zamanda Susuz ilçesinde belediye iş birliği ile çalışan Mutlu Patiler bize destek olacaklarını belirtti. Bu desteklerin kurumsal bir yapıya erişmesi ile kısa zamanda güçlü sonuçlar alacağımıza inanıyorum. Diğer yandan Ağrı-Kars-Ardahan-Iğdır Tabip Odası, Kafkasya Veteriner Hekimler Birliği, Ardahan Veteriner Hekimler Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası Ardahan Şubesi ile Kafkas Üniversitesi Şehir ve Çevre Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi stratejik plan ve kent konseyi çalışmalarımıza destek ve danışmanlık veriyor.
- AKP hükümetinin sokak hayvanlarıyla ilgili getirdiği yasadan sonra yaşananlar malumunuz. Pek çok belediye başkanı, “biz hayvanları çok seviyoruz tabii ki aşılatıp kısırlaştırıp yerine bırakacağız” dedi. Ancak gelen görüntülerde bu sözleri söyleyenlerin hayvanları ne şekilde şiddetle öldürdüklerini ve bu kararı hiç gözlerini kırpmadan verdiklerini izledik günlerce. Hayvanseverler bunu peşine düşmese hiç haberimiz olmayacaktı belki de! Sizin belediyenizde bunu görmeyeceğimizin, hayvanların bunları yaşamayacaklarını nasıl garanti edebilirsiniz?
Ünlü bir Alevi türküsü olan “Acıyı Bal Eyledik” türküsünde şöyle der: “Hor baktık mı karıncaya, kırdık mı kanadını serçenin, vurduk mu karacanın yavrusunu ya nasıl kıyarız insana.” Bu kısım beni çok etkiler. Bizim inancımızda doğaya ait her şey kutsal sayılır. Bu hassasiyetimiz, bizi AKP belediyelerinden ayırır.
- Damal’da kültür sanata dair de pek çok organizasyon yaptığınızı ve planladığınızı da biliyorum. Ancak ülkede, insanların içini rahatlatacak en iyi haber bize mecbur olan, bize muhtaç olan canlara ne şekilde can olabildiğimiz ve bu sebeple sizinle konuşmak istedim. Son olarak, önümüzdeki sene bu zaman konuştuğumuzda neleri değişmiş göreceğiz orada? Yani, nasıl bir Damal hayal ediyorsunuz?
Teşekkür ederiz. Damal’daki kültür ve sanat organizasyonlarımızın devamını da beğeneceğinizi ümit ediyoruz. Bildiğiniz gibi Damal iklimsel olarak çok zor bir coğrafyada bulunuyor. Bu durum canlarımızın hayatta kalmasını da zorlaştırıyor. Bizim bu dezavantajlı durumumuz, canlarımıza bir yuva yapmak için tüm imkanlarımızı seferber etmemiz için kıvılcım oldu. Hayalimiz, canlarımızın sıcak bir yuvaya ve tok karınla uyuyabileceği güvende olduğu ortamı yaratmak. Umudum bu kış canlarımızın zorlukla geçirebileceği son kış olmasıdır. Sonuç olarak, tüm çalışmalarımızda önümüzdeki sene içerisinde çalışma sistemimiz kendi kendini idame ettirebilecek düzeye erişecektir.
“Bu müziği icra ederken neredeyse babamın yüreğine akmaya başlıyorum ve onu yeniden biraz daha düşünüyorum.”
Kelimelerin gücüne kalp mi dayanır, akıl mı dayanır arkadaş diyor ve uzaklara dalıp okuduklarımı kalbime indirmeye çalışıyorum…
Michelangelo’nun, mermerin içinden söküp çıkardığı Davut heykelini konuşmamızın üzerinden biraz zaman geçmişti. Peki ya, Sistina Şapeli'nin tavanını tezyin ettiği günlere giden yol, yapılan diyaloglar, yaşadığı bedensel zorluklar ve sonuçta ortaya çıkan o inanılmaz ve seyretmeye doyamadığım görüntü…
© Tüm hakları saklıdır.