08 Temmuz 2023

"Dil o kadar da masum sayılmaz…"

Neden "ABD" diyecekken çoğu zaman "Amerika" diyoruz? Neden bir ülkeyi koca bir kıtanın yerine koyuyoruz? Belki alışkanlıktan, belki kolayımıza geldiği için, belki de…

Geçen Ocak ayındaki bir yazımda "Kızılderili mi, Amerika Yerlisi mi?" diye sormuştum.

Kuzey Amerika'yı ele geçirip yüzlerce kabilenin yaşadığı topraklara yerleşen Avrupalılar Yerliler'e ırkçı bir yaklaşımla "Redskin", yani "Kızılderili" demişlerdi. "Kızılderili" terimi zamanla Türkçeye de girmiş, bir daha da çıkmamıştı. Oysa çoktandır "Kızılderililer" yerine, ırkçı çağrışımlar uyandırmayan, daha bilimsel bir yaklaşımı yansıtan "Amerika Yerlileri" terimi kullanılıyordu. Dilimizde hâlâ üstünde hiç düşünülmeden kullanılagelen "Kızılderili" terimini artık tarihin çöplüğüne atmakta yarar vardı. Kuzey Amerika'nın yüzyıllarca soykırıma uğramış, yerleştirme kamplarına kapatılmış, ABD toplumu içinde eritilmeye çalışılmış Yerli insanlarına neden bu baskıları uygulamış olanların diliyle "Kızılderili" densindi ki? Kaldı ki, ABD'nin okumuş yazmış, aydın insanları da "Redskin" sözcüğünü uzun yıllardır sözlüklerinden çıkarmış bulunuyorlardı.

* * *

Benzer bir "dil yarası"nın da "Amerika" sözcüğü için geçerli olduğunu düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nden söz edeceğimiz zaman çoğu kez "ABD" değil de "Amerika" diyoruz. Belki alışkanlıkla, belki kolayımıza geldiği için, belki de umursamazlıktan. Aslında bu başta ABD olmak üzere nerdeyse bütün dünyada böyle.

ABD'de "yurt güzellemesi"yle dolu "America the Beautiful" diye bir şarkı vardır. Elvis Presley'den Frank Sinatra'ya, Ray Charles'dan Barbra Streisand'a kimler söylememiştir ki! ABD, ABD'lilerin gözünde Amerika'dır… Onlar öyle eğitilmiş, öyle yetiştirilmişler.

Biz de bir süreliğine ABD'ye gittiysek, döndüğümüzde, "Yahu, neredeydin?" diye sorana, "Amerika'daydım," deriz.

Televizyonda 19 Yaş Altı FIBA Dünya Kupası'nı izliyorum. Spiker, "Amerika" elendi diyor.

Bizde bir zamanların ABD karşıtı gösterilerinde bile "Kahrolsun Amerika!" sloganları atılmıyor muydu?

* * *

Oysa, söylemek bile gereksiz, Amerika çok büyük bir anakara. Kuzey Amerika var, Orta Amerika var, Güney Amerika var. Bu koca kıtada, Kuzey Amerika'daki Amerika Yerlileri'nin dışında Aztekler, İnkalar, Mayalar, Olmekler gibi halklar yaşamış. Kanada'da İngilizce ve Fransızcanın, ABD'de ingilizcenin, Orta Amerika ve Güney Amerika'da Brezilya dışında bütün ülkelerde İspanyolcanın, Brezilya'da Portekizcenin konuşulduğu uçsuz bucaksız bir kıta. Öyleyse, ABD neden Amerika olsun?

* * *

Anımsıyorum, 2014 yılının ağustos ayı boyunca New York'un Times meydanına bakan kırk beş ekranda alışılmadık görüntüler yanıp sönmüştü. Her gece on biri elli yedi geçeden on ikiye kadar, tam üç dakika…

Önce, yıldızları ve şeritleriyle bir Amerika Birleşik Devletleri bayrağı beliriyor, üstünde kocaman bir yazı okunuyordu: "BU AMERİKA'NIN BAYRAĞI DEĞİLDİR".

Ardından, ABD haritasının dev bir silueti görünüyor ve üstünden şu sözler geçiyordu: "BU AMERİKA DEĞİLDİR".

Ve en sonunda, ekranlarda, Kanada'nın kuzeyinden Güney Amerika'nın güney ucundaki Ateş Toprakları takımadasına kadar uzanan tüm bir Amerika anakarasının haritası patlıyordu…

Böylece, ülkenin haritası ve bayrağının üstüne sanatçının mesajları yerleştirilerek ABD'nin bu iki ikonik simgesinin alışılmış anlamları darmadağın ediliyordu.

* * *

"Amerika İçin Bir Logo" adlı bu video enstalasyonun Şilili sanatçısı Alfredo Jaar yaptığı işi şöyle söze döküyordu:

"Dil o kadar da masum sayılmaz ve jeopolitik bir gerçekliği yansıtır. Amerika Birleşik Devletleri'nde 'Amerika' sözcüğünün bütün Amerika anakarası için değil de, yanlış bir biçimde 'ABD' anlamında kullanılması, ABD'nin anakaranın geri kalan bölümündeki siyasal, parasal ve kültürel egemenliğinin apaçık bir göstergesidir."

Ancak sıradan ABD'lilerin bir bölümü Jaar'ın enstalasyonunu kavramaktan o kadar uzaktı ki, sanatçı bir açıklama daha yapmak zorunda kalıyordu:

"İşimi izleyenlerin bazıları, 'Bu yapılan yasalara aykırı; bunu yapmasına nasıl izin verildi?' diye sordular. ABD'nin Amerika olduğu zihinlerine o denli kazınmış ki, kıtanın geri kalanı kafalarından silinmiş."

* * *

Jaar'ın Times Meydanı'ndaki enstalasyonunun bir özelliği daha vardı: Büyük bir zenginliği ve gücü ellerinde tutan şirketler ve kuruluşların emperyalizmi daha sinsice dayattıkları bilbordlarla aynı yöntemi kullanarak veriyordu mesajını. Başka bir deyişle, politik mesajını kitlelere vermek için tecimsel reklamların dilini kullanıyordu.

"Amerika İçin Bir Logo", yalnızca "Amerika" sözcüğünün yanlış kullanımı üstüne bir açımlama değildi belki de, ABD'nin sömürgeci geçmişinden günümüzdeki eşitsizliklere kadar uzanan tarihine bir meydan okuma olarak da yorumlanabilirdi.

* * *

1995'te İstanbul Bienali'ne katılan, 2013 Bienali'nde Şili'yi temsil eden sanatçı, işlerinde politikayı, şiddeti, savaşı ve küreselleşmeyi sorguluyor; yapıtlarıyla askeri çatışmalara, politik yozlaşmaya ve sanayileşmiş ülkeler ile kalkınmakta olan ülkeler arasındaki güç dengesizliklerine tanıklık eden Jaar, her sanatçının bir düşünür olduğuna inanıyordu:

"Sanat, düşünmekle ilgilidir. Bence, sanatın yüzde doksan dokuzu düşünmek, yüzde biri yapmaktır. Ancak uzun bir düşünme sürecinin sonunda ortaya bir şey çıkar…"

Bana kalırsa, sanatçı olmasak da, ABD'den söz ederken "Amerika" demeden önce biraz düşünelim...

Celal Üster kimdir?

Celal Üster, İngiliz Erkek Lisesi ve Robert Academy'yi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Çeviri Ödülü'ne değer görüldü. Aralarında Yeni Dergi, Aries, Sözcükler ve Notos'un da bulunduğu birçok dergide çevirileri yayımlandı.

Belgelerle Türk Eczacılığı, National Geographic Fotoğraflarıyla İstanbul, Metropolis: Ana Tanrıça Kenti, Unforgettable/Unutulmaz Dizisi, Ortak Kültürel Miras: Birlik İçinde Çokluk gibi kitapları yayına hazırladı.

Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Kültür Editörlüğü'nü, ilk yayımlandığı yıllarda Cumhuriyet Kitap'ın, 1996-2005 arasında P Dünya Sanatı Dergisi'nin, 2003-2008 arasında Can Yayınları'nın yayın yönetmenliğini üstlendi. “Yeryüzü Kitaplığı” yazılarını Radikal Kitap'tan sonra Cumhuriyet Kitap'ta sürdürdü.

Robert Louis StevensonH. G. Wells, Jaroslav HašekJames JoyceLiam O'FlahertyGeorge OrwellJuan RulfoIris MurdochRoald DahlJorge Luis BorgesJohn Berger gibi yazarların yapıtlarının yanı sıra Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'su ve Lenin'in Devlet ve Devrim'i gibi Marksist klasikleri dilimize kazandırdı.

Ünlü yazarlardan özlü sözleri Sözün Özü, eski ozanlardan aşk şiirlerini Aşk Olsun! adlı kitaplarda bir araya getirdi. İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları adlı bir antoloji hazırladı. Körün Taşı ve Bir 'Çevirgen'in Notları adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Futbolun içinde var bunlar…

Son yıllarda Türk futbolunda yaşanan düzeysizlik belki hiçbir dönemde yaşanmamıştı. Pek çok alan gibi futbol da iktidarın ellerinde yerlerde sürünüyor

Kendi yurdunda sürgün

Elli yıldan fazla bir zaman önce Robert Kolej'de çıkardığımız İzlerimiz dergisinin sayfalarında geziniyorum. Filistin direniş edebiyatının şiir ustaları Mahmud Derviş, Tevfik Zeyyad, Semih el-Kasım'ın dizeleri arasında bir umut yolculuğu…

Hayal gözü ve renk belleği

Katarakt ameliyatı olduktan sonra, özellikle eski dönemlerde gözleri bozulan ressamların yapıtlarında ne gibi değişiklikler olduğunu merak ettim. Uzun yıllar kataraktla boğuşan Monet neler yaşamıştı? Resimleri nereye doğru evrilmişti?