27 Eylül 2019

BM'ye insanlık dersi veren cumhurbaşkanının kendi ülkesindeki tarikat ve cemaatleri yönetim dışı bırakmaya gücü yetmiyor mu?

Her türlü kuşatmaya karşı çıkan cumhurbaşkanının belki laiklerle iş birliği yapma zamanı gelmiştir

Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Birleşmiş Milletler'deki konuşmasını dinleyen, okuyan sosyal demokratlar hatta sosyalistler bile "Seni sevmeyen ölsün Erdoğan" derler.

Suriye, Filistin, Karabağ, Keşmir, Afganistan, Libya, Kıbrıs halklarının savunmasını takdire değer üslupla yapan Erdoğan BM'ye evrensel bir ders verdi.

Erdoğan BM'yi İslam dünyasının Sünni, Şii ayrımı başta olmak üzere siyasi çıkar çatışmalarının aracı olarak kullanılmasını muhasebe etmeye çağırdı ve emperyalizmin iki yüzlülüğünü vurguladı;

"Nükleer güç sahibi ülkelerle bunlara sahip olmayan ülkelerin varlığı tek başına dünyanın dengesini bozmaya yetiyor." 

Türkiye Cumhurbaşkanı BM'yi adalet, ahlak, vicdan temelinde yeniden yapılanmaya çağırdı. 

BM'deki bu konuşmanın altına imza atmayacak barış bildirisi imzalayan bir akademisyen var mı?  

Örneğin, Türkiye'deki bir barış imzacısı akademisyen Mühdan Sağlam bu bildiriye imza atmaz mıydı? Mühdan Sağlam diğer yandan "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalayarak barış isteyen ve üniversiteden ihraç edilen akademisyenlerin yaşadıklarını şöyle özetledi; 

YÖK bir yandan, medya diğer yandan, rektörler beri taraftan ikna odaları kuruldu, bildiriden imzasını çekmeyenler üniversitelerden atıldı. İntihar edenler oldu, cezaevine atılanlar oldu, evleri basılanlar oldu, öğrencisinin gözü önünde ifadeye çağrılanlar oldu, çocuklarını okula gönderemeyenler oldu, kirasını ödeyemeyenler oldu, sağlık hizmeti alamayanlar oldu, nikâhını kıyamayanlar oldu. Maaşlarımıza el kondu, burslarımız iptal edildi, pasaportlarımız elimizden alındı. 

Bunlara yol açan ise BM değil, Türkiye yargısı

Bütün dünyada adaleti, ahlakı ve vicdanı inşa etmek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi ülkesinde adaleti, ahlakı ve vicdanı tesis etmek için elini kolunu bağlayan mı var? 

Türkiye yargısı başbakana ve kraliçeye rağmen karar alabilen İngiltere yargısından daha mı kudretli de Erdoğan akademisyenleri savunamıyor? 

Metastaz kitabında Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu'nun çok somut yazdığı gibi Türkiye'de yargı dahil her kurum tarikat ve cemaatlerin kuşatması altında ve bu kuşatma kırılamıyor mu? 

Cumhurbaşkanının gücü yetmiyor mu? 

BM'ye insanlık dersi veren cumhurbaşkanının kendi ülkesindeki tarikat ve cemaatlere orkestra şefliği yapmak dışında onları ülke yönetiminin dışında bırakmaya gücü yetmiyor mu?

İnanç temelli olmaktan öte rant temelli olan tarikat ve cemaatlerden oy kaygısı olmasa belki cumhurbaşkanı da artık kurtulmak istiyor.

Her türlü kuşatmaya karşı çıkan cumhurbaşkanının belki laiklerle iş birliği yapma zamanı gelmiştir. 

Necdet Saraç'ın Türkiye'de laikliğin önemini vurguladığı yazısını bugünlerde muhafazakarların okuması belki biraz düşünmelerini sağlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

LGBTİ+'lar ölsün mü, başka kimler ölsün?

Sadece birbirimizi okuduğumuzu bilmeme rağmen kendi kendime konuşmaya dayanamayıp yazdım

Ertugrul Özkök'e mektup

Mehmet Yılmaz'a katılıyorum. Biz bu toplumu eski kodlarımızla artık yeterince tanımıyoruz. Ben zaten uzun süredir nadastayım. Hepimizin ihtiyacı var. Sizin de Ertugrul Bey

Hepimiz bir tuğla koyarız evelallah

Allah, kendi adına tuğlaları toplama yetkisini Diyanet'e vermiş de, haberimiz yokmuş

"
"