01 Eylül 2024

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

Desen: Tan Oral | Kolaj: Faruk Ekici

"Teori ile pratik arasındaki fark, sizin beceriksizlik seviyeniz kadardır!"

ODTÜ İşletme bölümünün ilk öğrencilerinden ve sonrasında hocalarından olan Prof. Dr. Muhan Soysal'ın ardından, kendisine referansla yazılanları okurken not almıştım bu cümleyi.

1 Eylül 2009'da, finansal ve ideolojik takıntılardan bağımsız bir gazetecilik için yola koyulurken niyetimiz halis, ancak akıbetimiz belirsizdi. Mümkün olanı yeniden tarif edip bağımsız gazetecilik yolunda öğrenilmiş çaresizlikleri reddederek tuttuğumuz dileği şişeye koyalı 15 yıl olmuş! Gazeteciliğin var olmakta zorlandığı eski medyanın ve eski alışkanlıkların kalıntıları arasında geçen 15 yılın muhasebesini yaparken, Muhan Hoca'nın işaret ettiği açığa düşüp düşmediğinizi düşünmeden yapabilir misiniz?

T24'ün 14. yaşı için geçen yıl bu köşede çıkan yazı, "Nasıl da yılları buldu, bir mısra boyu macera" başlığını taşıyordu. İnsan, önündeki hayatı ardına süpüren zamana serüvenini işaretlerken, tecrübe ettiği yılları insanlığın binyıllarıyla boy ölçüştürmekten alamıyor kendisini. Tersten bir okumayla, "insanlık için küçük, bizim için büyük bir adım" hikâyesi.

Peki T24, sadece bizim için mi büyük bir adım? Yanıtını, önemli ölçüde, yazının başlığına Murakami'den* ilhamla taşıdığım cümleye bırakmak istediğim bir soru bu.

Neden, anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın? Zira 15 yıllık serüvenimiz; mesleğimizi hedef alanlar bir yana, T24'e kıymet verdiğini, düzenli takip ettiğini paylaşanların büyük bir bölümünün bağımsız gazeteciliğin meselelerine karşı kararlı bir kayıtsızlık tavrına muhatap olma tecrübesini de kapsıyor. Yalanla, tehditle, şantajla, zaafla, buyrukla kendi kapıları da çalınana kadar 'sarı öküz' masalına yatan bir 'büyük' Türkiye de var karşımızda. Sözüm ona haktan, hukuktan, özgürlükten yana olduğunu fısıldayıp, Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesi kararlarının bile askıya alındığı bir ortamda ve çılgınca imkânsızlıklar içinde yapılmaya çalışılan bağımsız gazeteciliğin sorunları karşısında kılını kıpırdatmayan "creme de la creme" bir Türkiye. Bütün çareler tüketildiğinde bile çalınacak tek kapı olan gazeteciliği, akılsız bir akılla sadece bir "aldım verdim" matematiğinin şaşkınlığında tüketmeye çalışan bir Türkiye…

Hâl böyle olunca neyin bilinmediğini düşünerek ne anlatacaksınız? Elbette hiçbir yere bakmadan, hiçbir şeyden yılmadan işimizi yapmayı sürdüreceğiz. Nihayet, hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymadan, hiçbir kişi, kurum, devlet, şirket, fon ve benzeri oluşumdan tek kuruş almadan, sadece gazetecilik gelirleriyle, finansal ve ideolojik takıntılardan bağımsız yapmak üzere yola çıkan T24 bugün 15. yılını geride bırakıyor.

Hemen herkesin, her kesimin inanmakta güçlük çektiği bu iş nasıl oldu, teori ile pratik nasıl uyuştu, derseniz; kökü mesleğimizin çocukluk hastalıklarına da ulaşan uzun bir hikâye.

Gazeteciliğin bugün geldiği / getirildiği noktadan geriye bakıp mesleğimizin geçmişini  sadece övgüyle yâd edersek -mutluluğu hatırlamak kadar acı bir şey yoktur- eskinin yanlışları arasında bir kez daha yolumuzu kaybederiz. Anılar her zaman doğruyu söylemez!

Türkiye'de gazeteciliğin; yasaklayıcı mevzuat, devlet-siyaset nüfuzu ve dili, çarpık sermaye yapısı içinde gazetecilik dışında işler için araçsallaştırılması, ideolojik takıntılar ve medya elitlerinden kaynaklı ciddi sorunları hep olageldi. Bugünün geçmişten en büyük farkı, devasa kamu kaynakları da kullanılarak tarihimizde emsali görülmemiş bir iktidar medyasının inşa edilmiş olması. "İyi bir kukla gösterisinde ipleri göremezsin" derler, ama iplerin de cambazların da saklanmaya bile ihtiyaç duymadığı arsız bir düzen on yıllar içinde serpildi, nihayet bugünkü hâline ulaştı. Siyasal, bürokratik, ekonomik iktidar sahipleri ve tutsağı oldukları zaaflarıyla yönetilen medya elitleri; artık geri vermeye kendi güçlerinin de yetmeyeceği kadar çok şey aldılar gazetecilikten.

T24, ifade/basın özgürlüğünün tarihten güncelliğe alabildiğine kısıtlandığı bu süreçte bağımsız gazeteciliği kurumsallaştırmak amacıyla kuruldu ve 1 Eylül 2009'da yayınlarına başladı. Bugün editör ve muhabir kadrosu, medyanın en geniş ve en etkin yazar/yorumcu/analist ekibiyle Türkiye'nin dünyada da referans alınan mecrası oldu. Dijital yayınları dışında her yıl düzenlediği konferanslar, çıkardığı Yıllık dergiler, hazırladığı video programlar, podcast ve belgesellerle, gazetecilik mesaisini -imkânları nispetinde- alabildiğine geniş bir yelpazede sürdürüyor.

Özür dilemek ve dileyememek

15 yılda, ülke gündemini değiştiren, dünya medyasında referans gösterilen, gazetecilik ödülleriyle takdir edilen haberler, dosyalar yayımladık, yayımlıyoruz. Elbette hatalarımız, niyet etmediğimiz yanlışlarımız da oldu, oluyor. The Bear dizisinin grup terapisi seansında "özür dilemek ve dileyememek" üzerine yapılan konuşmadan not aldığım şu satırlara, özellikle meslektaşlarımın dikkatini çekmek isterim:

"Özür dilemek kolay gibi geliyor. Sadece boğazınızda düğümlenen birkaç kelime var ve onları söylemeniz gerekiyor. Ama onları hızlıca söylemezseniz, o kelimeler içinizde daha da derine iner, ta ki onları (artık) bulamayana kadar. Ve... Kaburgalarınızda, kalbinizde ve ciğerlerinizde sıkışır kalır. Ve şimdiye kadar yaptığınız her hata ve yanlış yaptığınız her şey, onlara yapışır ve bu kelimeleri o kadar sıkı tutar ki, asla bırakmazlar."

T24'te, hatalarımızın gerektirdiği özürleri derinlere itip, yeni hataların da yapışacağı bir ayıbı büyütmedik. Kamuoyu önünde yaptığımız hatalar için kamuoyu önünde özür diledik. Böyle yaparak kabul ettiğimiz hataları tecrübeye çevirirken, dünden bugüne gazeteciliğin kurtulamadığı "özür fobisi"nden uzak durmaya çaba gösterdik. Geçmişin bugünlerdeki ayak bağı olan pişmanlıkların vakit kaybı olduğunu aklımızdan çıkarmadık.

Bugün T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız, kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar.

15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler.

Bir teşekkür de, 15 yılda beş kere T24'ün kayıtlarını ve kurucusu olarak benim hesaplarımı denetime alan devletimize. Her şey göründüğü gibi değildir, evet, ama bazı şeyler de göründüğü gibidir! Devletimiz -zeval görmesin- kayıt dışı ve şeffaf olmayan hiçbir işi bulunmayan T24'ün göründüğü gibi olduğunu, kaynaklarını da heba ederek, peş peşe yaptığı denetimlerle teyit ve tescil etti.

Evet; anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın.
Ne diyelim; emredilmiş iftiralarla insanların hayatlarını, itibarlarını, onurlarını, özgürlüklerini hedef almayı sürdürerek can çekişen eski medyanın kalıntılarına bak, T24'ü anlarsın!


* "Açıklanmadan anlayamazsan, açıklanınca da anlayamazsın…"

Doğan Akın kimdir?

Doğan Akın, Ankara'da doğdu. Ankara'da Necatibey İlkokulu, Anafartalar Ortaokulu, Anıttepe Lisesi'nde ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.

Gazeteciliğe, 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda başladı.
Gece muhabirliği, belediye muhabirliği, Başbakanlık muhabirliği ve parlamento muhabirliği görevlerinin ardından Cumhuriyet Ankara Haber Müdürlüğü'ne getirildi.

1997 yılında Milliyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi oldu. 1998'de Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürlüğü'ne, 1999'da Milliyet Haber Merkezi Müdürlüğü'ne getirildi.

Milliyet Haber Merkezi'ni sekiz yıl yönettikten sonra 2008'de Doğan-Burda Dergi Grubu Yayın Direktörü oldu. Grubun ilk haber portalı Tempo24'ü kurup yayına geçirdi.

1 Eylül 2009'da; hiçbir kişi, kurum, şirket, dernek, devlet, fon ve benzeri bir oluşumdan herhangi bir destek almadan bağımsız internet gazetesi olarak kurduğu T24'ün yayınına başladı.

Yaptığı çalışmalar, Sedat Simavi Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Bülent Dikmener, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik haber ödüllerine değer görüldü.

"Uçuran Holding - Tansu Çiller'in Can Sıkıcı Belgeseli" ve "İki Gözüm Ayşe - Sabahattin Ali'nin Yayımlanmamış Mektupları" adlı iki kitabı yayımlandı.

Halen, kurucusu olduğu T24'ün genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

"
"