20 Ekim 2024

Olasılıksız, Empati ve OZ romanlarının yazarı Adam Fawer: Kaderi değiştirmek için elimizden ne kadarı geliyor?

Adam Fawer, yeni kitabı "Mobius"u anlatırken okurlara "Caleb, Rowan’ı istediğini elde etmek için bir araç olarak kullanıyor ve her ne kadar ona değer verse de misyonunu Rowan dahil olmak her şeyden üstte tutuyor" ifadeleriyle ipucu verdi

Adam Fawer

Olasılıksız, Empati ve OZ romanlarıyla tüm dünyada büyük ilgi gören Adam Fawer, April Yayıncılık’tan çıkan yeni romanı Mobius ile okurlarıyla buluştu.

18 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında Ankara, İzmir, İstanbul, Eskişehir ve Bursa’da imza ve okur buluşmalarına katılmak üzere edebiyat turnesinde. Detaylar, April Yayıncılık sosyal medya hesaplarında.

Adam Fawer, April Yayıncılık’tan çıkan yeni kitabı Mobius’un basına özel tanıtım gecesine katıldı. Hey Douglas’ın coşkulu performansı ve İstanbul’un büyüleyici atmosferi eşliğinde gerçekleşen bu etkinlikte, Fawer’ın zaman ve gerçeklik üzerine derin felsefi sorularla dolu romanı gece boyunca konuşuldu.

Mobius, sadece bir bilim kurgu romanı değil; aynı zamanda özgür irade ve kader arasındaki ince çizgide insanın en derin sorularını sorgulayan bir eser. "Zamanı eğip bükmekten ziyade, gerçekliğin geleceğini bükmekle ilgileniyorum," diyen Fawer, Mobius ile okuyucuyu, zamanı ve kaderi sorgulayan bir yolculuğa çıkarıyor.

Felsefi derinliği ve sürükleyici hikayesiyle Mobius, bilim kurgu severleri büyüleyecek bir roman. İstanbul’da buluştuğum ve enerjisine hayran kaldığım Fawer ile, Mobius üzerinden hayatımızı bölen “ayırıcı” anları, zamanda yolculuğun cazibesini ve içinde bulunduğumuz anın geleceği nasıl şekillendirdiğini konuştuk. 

Adam Fawer

- Sizi İstanbul’da görmek büyük mutluluk. Okurlarla bir hafta boyunca berabersiniz. Neler hissediyorsunuz?

En son 2009'da geldiğim Türkiye'ye bir kez daha, bu kez yeni romanımla geliyorum ve aynı coşkuyla karşılanmak çok güzel. Buradaki okurlarıma teşekkür ediyorum ve Olasılıksız'ı sevdiyseniz, Mobius'a bayılacaksınız diyorum. Zamanda yolculuğa çıkıyoruz!

"Olasılıksız en büyük başarıyı Türkiye'de kazandı"

- Türk okurları olarak sizi çok seviyoruz ve müthiş bir ilgi var kitaplarınıza. Bu başarının nedenini nasıl yorumluyorsunuz?

Bir romanın başarısının yayıncının heyecanı ve inancıyla ilişkili olduğunu gördüm. Olasılıksız ABD’de tam anlamıyla başarılı olamadı çünkü yayıncım romanıma inanmadı. Ancak Almanya, Japonya ve Türkiye’de olağanüstü başarılı oldu. En büyük başarıyı da Türkiye’de kazandı. Bunun April Yayıncılık’ın kitabımı çok sevmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.

- Olasılıksız’da insanın olasılık hesaplarına meydan okurken, Empati’de insan zihninin derinliklerine inerek hepimizi büyülediniz. Mobius’ta da zamanı eğip bükme fikrini işliyorsunuz. Olasılıklar, empati ve zaman kavramları arasında nasıl bir bağ kurdunuz? Ayrı zamanlarda yazılsa da ama ortak bir felsefi sorgulama mevcut mu?

Mobius’un zamanı eğip bükmekten ziyade içinde bulunduğumuz mevcut gerçekliğin geleceğini bükmekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Hayatımda zaman zaman gerçekleşmemiş ihtimallere saplanıp zamanı geri alarak yanlışlarımı düzeltebilmeyi dilediğim anlar oldu. Ne yazık ki mevcut teknolojimiz hala buna olanak sağlamıyor ve belki de hiçbir zaman sağlamayacak. Fakat bu saplanmalar genelde iyi hikayelere vesile olur. Ben de bu çıkış noktasıyla bir hikaye yazmaya karar verdim.

İhtimaller, empati ve zaman arasında nasıl bir bağlantı kurduğuma geldiğimizde ise, bunu bilim yoluyla yapıyorum. Tüm romanlarımın fantastik türe ait olmasına rağmen mümkün olmayanın nasıl mümkün olabileceğini açıklamak üzere her zaman temelimi bilim üzerine kurmaya çalışıyorum. Bu sebeple tüm romanlarım aynı dünyada geçiyor-kendi dünyamızdan çok da farklı olmayan fakat bilimin insanlığa daha önceden kapatılmış olan bir kapıyı açmaya izin verdiği bir dünya.

Ortak felsefi soruya ilişkin olarak, her daim kendi kaderimizi ve etrafımızdakilerin kaderini değiştirmek için elimizden ne kadarı geliyor sorusuyla uğraşıyorum. Kendi hayatınızı ve dünyayı seçimleriniz yoluyla derinden değiştirmek ne kadar zor bir eylem? Bu sorular ilgimi çekiyor.

"Caleb’in kırılma anına dair, en büyük korkumu yazdım"

“Hayatımızı ikiye ayıran anlar vardır.” O "ayırıcı" anların gücü sizce nerede yatıyor? Caleb'in yaşadığı o kırılma anı size ne hissettirdi? 

Gücün nasıl tepki verdiğimizden geldiğine inanıyorum. Geri alınması mümkün olmayan anlarda yaşanan belli eylemler olmasına rağmen çoğu an geri alınabilir veya bir şekilde değiştirilebilir. Çoğumuz (kesinlikle ben) kaderimizi değiştirmek için çaba vermektense hayatın kurgusuna kendimizi kaptırıp olup bitene hemen razı geliyoruz.

Caleb’in kırılma anına dair, en büyük korkumu yazdım.

- Nasıl hissettirdi?

Dehşet vericiydi.

Mobius, Adam Fawer (April Yayıncılık)

- Sizin hayat hikayenizde de profesyonel iş hayatından yazarlığa geçtiğiniz cesur bir an var. Güvenli alandan çıkmanızı hayatınızı ayıran önemli kararı diyebilir miyiz? Her şeyin bir daha eskisi gibi olmadığı bir ayırım mıydı?

Bunu tam olarak böyle ifade etmeyebilirdim. Yakın zamanda startuplarda görev almaktan tam zamanlı yazarlığa geçiş yapsam da yirmi yıl boyunca her iki kariyeri beraber yürüttüm. Hayatımdaki en büyük ayırıcı an da, çocuk sahibi olmanın yanı sıra ilk kitabımı yazmaya karar verdiğim an oldu. Hayatımın tuhaf bir dönemiydi; herkesin varoluşsal bir krizden geçtiği ve yakın bir arkadaşımın 30 yaşında ileri evre kanser teşhisi aldığı 11 Eylül sonrası New York. Bir anda eğer bir kitap yazmak gibi bir şey yapmak istiyorsam, boşa harcayacak vaktimin olmadığı gibi bir aydınlanma yaşadım. Ve hemen harekete geçmem gerekiyordu. Bunun ne kadar zor olacağını düşünmeden kitabı yazmaya başladım ve ben bunun gibi imkansız görevlerle başa çıkmanın en iyi yolunun bu olduğuna inanıyorum. İşte o roman da Olasılıksız’ın habercisiydi. Olasılıksız, hayatımın en heyecan verici (ve yerle yeksan edici) yolculuğuna çıkaran kitap oldu.

- Zaman yolculuğu fikri Mobius’ta hem kurtarıcı hem de tehlikeli bir olasılık. Geçmişe dönüp hatalarımızı düzeltme fırsatımız olsa, bu kötücül dünya düzeninde o fırsatlar bizi daha mı kötü daha mı iyi yapar?

Hatalarımızı düzeltebilmek muhtemelen bizi (en azından beni) daha kötü biri yapardı diye düşünüyorum. Bir şey yaptığımda bunun artık geri alınamayacağını bilmek beni daha temkinli ve nazik biri yapıyor. Parmaklarımı şaklatıp istediğim herhangi bir ana geri dönebilmek ne kadar eğlenceli olsa da verdiğim kararlarda daha özensiz ve pervasız davranmama sebep olurdu. Ayrıca benim için daha iyi olanın illa sizin için de daha iyi olacağı anlamına gelmediğini de unutmamak lazım. Herkesin geçmişe gidip eylemlerini değiştirebileceği bir dünya herkesin hiç durmadan geri gidip bir şeyleri değiştirdiği bir dünya olurdu. Hiçbir zaman ileriye bakmazdık, yalnızca geriye bakardık. Bu da korkunç bir yaşama şekli.

"Hepimiz kendi kaderimizin mimarıyız"

- Peki diğer anlamda zamanda yolculuk teknolojik bir atılımdan çok hayatın büyük sorularına açılan bir kapı gibi adeta. Geçmişte yaptığımız hataları düzeltmeden yaşamak gerçekten mümkün mü? Bizi büyüten ve olgunlaştıran acıların bir anlamı olmayacak. Acı olmadan mutluluk mümkün mü? Fazla idealize bir dünya değil mi?

Wow, bunlar gerçekten büyük sorular. Büyümenin yolunun hata yapmaktan geçtiğine inanıyorum. Her ne kadar acı çekmeden mutluluğun mümkün olduğunu düşünsem de acı çekme deneyiminin mutluluk deneyimini çok daha tatlı hale getirdiğini düşünüyorum. Fakat büyük sorulara geldiğimizde hepimizin kendi kaderinin mimarı olduğunu düşünüyorum, ancak kaderimizi hayatımızın figüranı yerine başrolü olduğumuz sürece kontrol edebiliriz.  

Adam Fawer İstanbul'da

- Andy ve Rowan’ın mucizesi olan zamanda yolculuk teknolojisi hepimizin hayalini kurduğu bir şey aslında, değil mi? En azından benim. :) Sizce böyle bir teknoloji gerçek olsaydı insanlık nasıl tepki verirdi? Bir anlamda kaosu mu getirdi yoksa insanlara yeni bir umut mu? Bilimin sınırlarını zorlarken, nerede durmalıyız?

Böyle bir teknoloji gerçekten var olsaydı milyarderler tarafından kontrol edilirdi ve yalnızca muktedirlerin halihazırda daha da güçlenmesine yarardı. Bilimin sınırlarını zorlamak tek başına ne iyi ne de kötü. İyi ya da kötü olan şey bizim yarattığımız teknolojiyi nasıl kullandığımız. Teknolojiyi kitleleri mi yoksa muktedirleri mi güçlendirmek için kullanıyoruz? Kitlenin bir parçası olarak bizlerin görevi istediğimiz değişim için mücadele etmek.

"Ben hem özgür iradeye hem de kadere inanıyorum"

- Kahramanımız Caleb, romanın başında hayatı tamamen rayından çıkmış bir adam. Onu bu kadar derin ve samimi bir karakter haline getiren insanın en derin sorgulamaları. Bu  çağımızın da bir sorunu. Özgür irade gerçek mi? Yoksa özgür iradenin nörobiyolojisine baktığımızda illüzyon mu?

Birçok romanım özgür irade fikrini ele alıyor ve bu kimsenin gerçek anlamda cevaplayamayacağı bir soru. Bense hem özgür iradeye hem de kadere inanıyorum. Kaderin bizim hakkımızda bazı tasarımları var ve bizi en olası varış noktalarına doğru ittiriyor, fakat ayrıca özgür irademizi kullanarak kadere yolunu saptırmak ve tamamen beklenmedik bir yere varmak da mümkün.  

- Rowan, Mobius’un en gizemli karakterlerinden biri. Bu genç dahi, Caleb’in hikâyesinde nasıl bir dönüm noktası ?

Caleb, Rowan’ı istediğini elde etmek için bir araç olarak kullanıyor ve her ne kadar ona değer verse de misyonunu Rowan dahil olmak her şeyden üstte tutuyor. Okuyucular kitabı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaktır. ;)

Ebru D. Dedeoğlu kimdir?

Ebru D. Dedeoğlu, işletme-ekonomi bölümünden mezun oldu. Executive MBA alanında yüksek lisansını tamamladı. İktisat Bankası'nda MT olarak başladığı iş hayatını 13 yıl süresince portföy yönetim şirketlerinin pazarlama biriminde yönetici olarak tamamladı.

Bir yıllık Uzak Doğu serüveninden sonra hayatına yeni bir yön vererek yayıncılık hayatına adım attı ve Doğan Kitap pazarlama biriminde yeniden başladı.

Türkiye'nin çok sayıda yazarlarıyla bire bir geleneksel ve digital medya pazarlama stratejileri üzerine çalıştı.

Cumhuriyet'te Türk/yabancı yazarlarla söyleşiler yaptı. Oksijen gazetesinde de röportajları devam etmektedir.

Yeni yazarlar keşfetti. Doğan Kitap'ta uzun yıllar süren yayıncılık hayatından sonra Ajans Letra'yı kurdu.

Halen Ajans Letra'da çalışıyor ve yazarlara danışmanlık hizmeti veriyor. Aralık 2023'ten itibaren kitaplar, yazarlar, yayın hayatı üzerine T24'te söyleşi yapmaya başladı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zaman, ölüm ve korkunun derinliklerini anlatan “Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün”ün yazarı Murat Gülsoy: Aynaya baktığınızda kimi görüyorsunuz, hep aynı kişiyi mi?

"Ölüm, hakkında emin olduğumuz tek gerçeklik. Dolayısıyla en büyük korkumuz. Arzu denilen duygunun derinliklerinde en karanlık korkumuz duruyor"

Fuat Kökek ve Duygu Güles Kökek, ‘Beşiktaş’ın Gizli Tarihi’ ile geçmişle bugüne köprü kuruyor: Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap!

‘Beşiktaş’ın Gizli Tarihi’nin yazarı Duygu Güles Kökek ve anlatıcısı Fuat Kökek: Bugünkü Beşiktaş'la o zamanki "karakter"in hiçbir ilgisi yok. Yani o karakterde çatlaklar yaratmanın ötesinde, o karakter atın çatlaması gibi çatladı ve içinden bambaşka amorf bir yaratık çıktı.

Ensest istismarını ele alan ‘Mavi -Görüldü’nün yazarları: Tuvalete gidip kustuk, nutkumuz tutuldu, kanımız dondu!

Arif Bilgili: Mavi, hikâyesinin istismar edilmiş bütün yaralı yüreklere merhem olmasını istedi. Fakat bir yandan da geçmişinden kurtulmak için -ne acıdır ki- hayata ve insana teslim edemeyeceğini çok iyi bildiği için edebiyata teslim etti hikâyesini

"
"