15 Mart 2024

Oppenheimer, Klein, McCarthy ve üniversite meselesi

Klein ve Oppenheimer’ı, örgüsü çok benzer olaylar etrafında buluşturan ABD’li senatör Joseph McCarthy veya onun adıyla anılan McCarthy’cilik

Oppenheimer

Oppenheimer, dört gün önce 10 Mart’ta ABD’de yapılan Oscar ödül töreninde en iyi film ödülü alan filmin adı. En iyi film yanında en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu gibi toplam sekiz ödül alan bu film, ABD’li ünlü kuramsal fizikçi, “atom bombasının babası”, J. Robert Oppenheimer’ın yaşam hikayesini anlatıyor.

Filmin dayandığı hacimli biyografik kitabın bazı bölümlerini okudum. Kitabın yazarları Kai Bird ve Martin J. Sherwin; başlığı “American Prometheus: The Triumph and Tragedy of J. Robert Oppenheimer.” 2023 yazında gösterime giren film sonrasında bu fizikçiyi anlatan çok yazı da var.

Lawrence Klein, 1980 yılında Nobel ödülü almış, ABD’li ünlü iktisatçı ve ekonometrici. Kendisiyle ABD’de 14 ay aynı projede çalışma mutluğu yaşadım. Prof. Klein çok anlatmazdı, ama 1950’lerde yaşadıkları bazı olayları eşi Sonia Klein’dan dinledim.

Bu olaylar, Oppenheimer’ın aynı tarihlerde yaşadıkları ile çok benzeşiyor. Klein ve Oppenheimer’ı, örgüsü çok benzer olaylar etrafında buluşturan ABD’li senatör Joseph McCarthy veya onun adıyla anılan McCarthy’ciliktir. McCarthy’ci yapılanma ABD’de 1950’de sahneye çıkıyor.

Aşağıda açıkladığım olaylarda birçok boyut var. Benim dikkatimi çeken bir boyut “üniversite meselesi.” Üniversite var, üniversite var. Diğeri bilim insanlarının olaylar karşısındaki tavrı. Bu konuda da bilim insanı var, bilim insanı var diyorum.

II. Dünya Savaşı, nükleer silahlar ve Oppenheimer

Bu savaş 1939’da Avrupa’da Nazi Almanyası’nın komşu ülkeleri işgali ile başladıktan sonra, 1941 Haziran’ında Sovyetler Birliği’ne (SSCB) saldırısı ile genişler. ABD savaşa fiilen Eylül 1941’de denizden ve ucundan dahil olmuştur. Ancak Japonya’nın 1941 sonundaki Pearl Harbour saldırısı ile resmen savaşa girmiştir.

ABD, 1941 öncesinde Britanya’ya ve müttefiklere yardım etmektedir. 1941’den başlayarak SSCB ve Çin’e de silah satışı başlar. Karşı tarafta olan Almanya, İtalya ve Japonya dahil, savaşa katılan tüm ülkeler tahrip gücü çok yüksek silahlar geliştirmeye çalışmaktadır.

Savaşın başlarında Almanya’nın bir nükleer bomba üretme kapasitesi olduğu bilgisi yayılır. Bunun üzerine ABD de bir nükleer bomba üretme girişimi başlatır. Girişimin adı Manhattan Projesidir. Bu proje için 1939’da fizikçi bilim insanları, hükümet ve ordu arasında görüşmeler, tartışmalar başlar.

İlk aşamada 1940’ta küçük ölçekte bir fizyon işlemi (madde çekirdeğinin parçalanması) başarılı olur, ancak yeterli değildir. Proje için gereken işlemleri ve hesapları hızlandırmak adına, California (Berkeley) Üniversitesinden Prof. Oppenheimer, 1942 ortalarında Manhattan Projesine davet edilir. Kendisi nükleer fizik yayınları ile bilinir, daveti kabul eder.

Bir yıl kadar sonra 1943’te Oppenheimer’a, öğrencilerinin taktığı kısa adıyla Oppie’ye bu projenin New Mexico, Los Alamos’taki laboratuarının başkanlığı önerilir. Onu da kabul eder. Burada nükleer silahlar üretilecektir.

Oppie, politik olarak solda birisidir, eşi ve erkek kardeşi dahil yakın çevresi ve arkadaşlarının çoklukla sol ve barış yanlısı örgütlerle ilişkisi vardır. Yakınlarının ve hâttâ kendisinin ABD Komünist Partisi üyesi olduğu duyumları vardır. Bazı fizikçi yakın arkadaşları, savaşa karşı olduklarından, Manhattan Projesine katılmayı kabul etmezler.

Oppie, solcu ve belki Komünist Parti üyesi olmasına karşılık, Manhattan Projesinin tüm aşamalarında yapılan güvenlik soruşturmalarından geçer. Ancak dosyasında bazı soru işaretleri vardır. Oppie, California (Berkeley) Üniversitesine 1936’da profesör olarak atanırken, FBI kendisinin politik yapısı nedeniyle atamayı durdurmak ister, ancak başarılı olamaz.

Manhattan Projesi ilk nükleer bombayı Temmuz 1945’te New Mexico Çölünde patlatır. Bu sırada savaş Avrupa’da bitmiştir, Almanya ve İtalya yenilmiştir. Japonya direnmektedir ama kaybedeceği de bellidir. Buna karşılık ABD Japonya’ya bir atom bombası atmaya karar verir.

Bilim insanları buna gerek kalmadığını, Japonya’nın yakında düşeceğini söyleyerek karşı çıkarlar. Ancak ABD hükümeti ve Başkan Truman kararlıdır. Çünkü ABD küresel hakimiyet kurma peşinde bir güç gösterisi yapmak ister. 6 Ağustos 1945’te önce Hiroshima’ya, sonra Nagasaki’ye atom bombası atılır.

Oppie, büyük ölüm ve yıkım yaratan bu bombalardan 10 gün sonra savaş bakanına nükleer silahların yasaklanması gerekir der. İki ay sonra Başkan Truman’dan randevu alır ve atom bombasından vicdanen rahatsız olduğunu, nükleer silahların sınırlanması gerektiğini söyler ve ekler: “Sayın Başkan, ellerimde kan olduğunu hissediyorum.”

Truman kendisini neredeyse kovar ve sonra başkalarının yanında Oppie’ye küfürler eder. Bu tavırlar sonrasında Oppie, bir süre Kaliforniya’da ders verdikten sonra 1947’de Princeton Üniversitesinin önerisini kabul edip Araştırma Enstitüsü başkanı olur.

Başkan Truman döneminde ABD, kendi etki alanını genişletip SSCB’nin etki alanını daraltmak için Avrupa ve Asya’da hakimiyet hamleleri yapar. Bu Truman doktrinidir. Marshall Planı ve NATO bu amaçla kullanılır. Truman 1947’de kamunun solcu ve “kızıl” etkisinden temizlenmesi için sıkı bir inceleme yapılmasını ister. Oppie dahil bazı kişilere karşı iftira ve karalama kampanyaları başlar.

Bu arada bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde komünist partiler iktidara gelir. SSCB 1949’da ilk atom bombasını beklenenden erken dener. Soğuk savaş dönemi başlamıştır. Bu gelişmeler, ABD içinde “kızıllar geliyor” korkusu yaratmak için ortam oluşturur.

McCarthy sahnede

Şubat 1950’de Senatör McCarthy yaptığı bir konuşmada şu açıklamayı yapar: “ABD Dışişleri Bakanlığında çalışan Komünist Parti üyelerinin listesi elimde.” Listede 205 kişinin adının olduğunu ve tüm bakanlıkların temizleneceğini söyler.

Yapılan suçlamalar ve saldırılar için ABD basını McCarthy’cilik deyimini kullanır. Sonra yapılan soruşturmalarda böyle bir liste olmadığı anlaşılır. (Bu tür hayali listeler yakın zamanda Türkiye’de de örneğin İBB için var denildi.)

Julius ve Ethel Rosenberg böyle bir ortamda “atom bombası sırlarını çalıp SSCB’ye verdiler” suçlaması ile hapse atıldılar. O dönemin acımasız ortamında bu karı-koca ağır suçlamalar ile idama mahkûm oldular ve Haziran 1953’te idam edildiler. Duruşmaları ve idamları yıllarca tartışıldı.

İşte böyle bir ortamda, 1953 sonlarında, bazı üst düzey kişilerin de aleyhinde görüş bildirmesi ile, Oppie için de yeniden bir soruşturma başlatıldı. O sırada Atom Enerjisi Komitesi üyesi ve Princeton’da enstitü başkanı olan ünlü fizikçi bu soruşturmada temize çıkamadı. Sonradan anlaşıldı ki, FBI kendisini 1930’lardan başlayarak sürekli izlemekte ve fırsat kollamaktadır.

Ancak Oppie, “atom bombasının babası” sıfatı nedeniyle olmalı, ceza almadı. Ayrıca, yapılan baskılara karşılık, Princeton Üniversitesi’ndeki görevinde kaldı. Üniversite baskılara boyun eğmedi. 1963’te kendisine, belki bir özür mahiyetinde, ABD Başkanı tarafından Enrico Fermi ödülü verildi.

Bu ödülde şöyle bir yaman çelişki vardı: Atom Enerjisi Komitesi üyelerinin bazıları 1954 soruşturmasında Oppie aleyhinde görüş bildirdi. Aynı komite, neredeyse oybirliği ile, 1962’de kendisine ödül verilmesi için Başkana öneride bulundu. Oppie, 1967’de ölümüne kadar fizikle uğraştı ve nükleer silahların sınırlanması gerektiği görüşünü korudu.   

Sözü yine McCarthy’e getirelim. McCarthy’nin bazı kişiler için yaptığı suçlamaların doğru olmadığını ve bu sayının giderek yükseldiğini gören ABD senatosu, Aralık 1954’te yaptığı oturumda konuyu tartıştı. McCarthy’nin senatonun onurunu zedeleyip lekelediği sonucuna varan senato kendisini kınadı. Böylece McCarthy’cilik etkisi azaldı ama ortadan kalkmadı.

Sonia Klein: 1954 bizim için de kötü bir yıldı

Bir LINK konferansı (LINK’in anlamını aşağıda açıklıyorum) sonrası ben sordum, Prof. Klein’ın eşi Sonia Klein anlattı:

“1954 bizim için de çok kötü bir yıldı. Larry’nin (Lawrence kısaltması) 1947’de kısa süre için ABD Komünist Partisi üyesi göründüğünü bir yerlere şikâyet etmişler.

Larry zaten sol eğilimli birisidir, bu doğru. Ama parti üyeliği, partinin Marksist iktisat konusunda 1947’de düzenlediği bir toplantıda hızlıca yapılmıştı. Larry bir yıl bile olmadan üyelikten ayrıldı. Politikaya yakın ve yatkın birisi değildir çünkü. Bir anlaşmazlık olmadı yani.

Bazı dostlardan öğrendik ki, solculuğu ve kısa süreli parti üyeliği nedeniyle kendisi sorgulanacak ve belki de hapse atılacak. Böyle bir korku ortamı vardı. İşte ABD demokrasisi o zaman böyle idi.”

Burada durup, Klein’ın 1954’e kadarki iktisatçı oluşumu konusunda bilgi vereyim. Sonia Klein’ın anlattıklarına aşağıda devam edeyim.

Klein, ABD’nin orta-batısında doğup okula başlar. Büyük Buhranın yarattığı yoğun yoksulluk ve sefaleti gördüğünde (ve belki yaşadığında) 9 yaşındadır. Gözlediği sefaletin daha sonraki yaşamını yönlendirmede önemli etkisi olduğunu söyler. Klein (1980).

Klein’ın ailesi, büyük olasılıkla buhran etkisinden biraz kurtulmak için, San Fransisco’ya taşınır. Burada Klein, matematik ağırlıklı bir lise eğitimi sonrasında, “yoksullara biraz olsun katkı yapmak üzere” (kendi sözleridir) iktisat öğretimi için California (Berkeley) Üniverisitesi’ne girer. 

Klein ve Oppie bir süre aynı üniversitede birlikte olurlar. Klein 1942’de mezun olurken, aynı tarihte Oppie nükleer bomba çalışmaları için üniversiteden ayrılır. Berkeley, politik öğrenci hareketleri ile bilinen bir üniversitedir. Örneğin, ABD’nin Vietnamı işgal ettiği savaşa karşı ilk ve yoğun protesto gösterileri 1960’lar ortasında burada olmuştur.

Klein, üniversitede iken, ekonometrik ve matematiksel makalelerin ağırlıkta olduğu Econometrica dergisini duyar, inceler ve çalışmalarını bu konularda yoğunlaştırmaya yönelir. Sonrasında doktorasını “dönemin yükselen yıldızı Paul Samuelson” ile yapmaya karar verir. Klein (1980).

Doktorasını iki yıl gibi kısa sürede 1944’te bitirir, ekonometri çalışmalarının yoğun olduğu Cowles Komisyonundan aldığı araştırmacı teklifine evet der. Komisyonun o zaman yer aldığı Chicago Üniversitesi’ne gider. Burada kendisinden Jan Tinbergen’in yaptığı modellerin benzerini ABD için yapması istenir. Tinbergen modellleri konusunda bakınız Uygur (2006).

Klein Chicago’da bir yandan makroekonometri ile uğraşırken, diğer yandan Ricardo, Marx, Keynes çalışır. Komünist partinin birkaç toplantısında Marx’ın iktisadını anlatır. Chicago’da dönemin ünlü iktisatçılarını tanır ve iktisatçı Sonia Adelson ile ikinci evliliğini yapar.

Chicago’dan sonra bir yıl Avrupa’da, ABD’ye döndükten sonra bir yıl NBER’da çalışır ve 1949’da Michigan Üniversitesi’ne girer. Burada hem ders verir hem Anket Araştırma Merkezinde model çalışmalarına devam eder. Michigan’da eski öğrencisi ile birlikte oluşturduğu model Klein-Goldberger modeli olarak bilinir. Sonra Michigan Modeline dönüşmüştür.

Michigan’da ekonometrik model çalışmaları sürerken, McCarthy’ci “çamur” Klein’ı da bulur. Sonia Klein anlatmaya devam ediyor:

“Bu çamur Larry’ye de bulaştığında, o sırada öğretim üyesi olarak çalıştığı Michigan Üniversitesi Larry’nin görev süresini uzatmayacağını bildirdi. Bunun üzerine hemen, yedi yıl önce geri geldiğimiz, Avrupa’ya gitmeye karar verdik. Birkaç seçenek vardı; Norveç, İsveç veya İngiltere olabilirdi. İngiltere’yi tercih ettik.

Çünkü İngiltere ile, daha doğrusu Oxford Üniversitesi ile zaten temas halinde idik. Hızlıca toparlandık. Çocuklar küçüktü, kolay olmadı. İlk bulduğumuz gemi ile İngiltere’ye yola çıktık. Eşyalarımızı ve arabamızı da gemiye yüklettik.

Oxford’da yüksek tavanlı bir evi önerdiler, hemen orayı kiraladık. Ancak ev ısınmıyordu, çocuklar sık kık hastalanıyordu. Kızlardan birisi bronşit oldu, sürekli öksürüyordu. Sonra evi değiştirdik ama yine zordu. Yaklaşık dört yıl Oxford’da kaldık.

Ve eve dönüş

Sonra 1958’de bir gün bizleri, en çok beni duygulandıran bir davet aldık. Pennsylvania Üniversitesi (UPenn) Larry’ye görev teklif ediyor ve “eve geri dönün, ihtiyacımız var” diyordu. Acaba dönünce bir sorun olur mu diye düşündük, sorduk. Biz sahip çıkarız, merak etmeyin dediler. Hemen hazırlandık, eve geri döndük. Gerisini biliyorsun.”

(Burada bir parantez açayım.

  1. O dönemde ABD’den yurt dışına gidenlere kimse “Giderlerse gitsinler” demedi. Tersine, süreç çok eleştirildi. Üniversiteye de önemli bir itiraz olmadı. Olsa, üniversite zaten gerekli yanıtı verirdi.
  2. Klein, Upenn için gerçekten “benim profesyonel evim” diyordu.)

Gerisi şöyle: Anlaşılan Klein eve dönünce daha çok ve şevkle çalıştı. Hemen ertesi yıl 1959’da ABD’nin iktisat alanında en prestijli ödülü sayılan John Bates Clark ödülünü aldı. Ekonometrik çalışmalarını anlatmak için dünyanın birçok yerine davet edildi. Gitti, anlattı. Barış ve işbirliği önerdi.

1976’da Jimmy Carter’ın daveti ile başkanlık seçimi döneminde kendisinin ekonomi ile ilgili başdanışmanı oldu. Ancak ısrarlı davete karşılık seçim sonrası kurulan hükümette yer almadı. “Ben uzmanlık alanımda danışmanlık yaparım, ama politikaya girmek istemem“ dedi.

1980’de Nobel ikisat ödülünü aldı. Konuyu daha fazla uzatmadan Prof. Klein ile olan ilişkimi kısaca söyleyeyim.

Prof. Klein ile 1987’de Ankara’da tanıştım. Kendisini o dönemin TÜİK (o zaman DİE) Başkanı Prof. Dr. Orhan Güvenen model konusunda konuşmak, danışmak üzere davet etmişti. O sırada bizler de TCMB’de ekonometrik model çalışması yapıyorduk. Klein’ın konferansını ilgiyle izledik. Yöneticilere danışarak Klein’ı TCMB’ye davet ettim. Bir konuşma yapıp sorulara yanıt verdi.

Ertesi yıl Fulbright bursu ile ABD’ye gidecektim. Klein’a benim için hangi üniversite uygun olur diye sordum. “UPenn’e, bize gel, orada LINK Projesinde de çalışırsın, Türkiye’yi de LINK sistemine eklemiş oluruz” dedi. Çok sevinmiştim.

LINK modeli, belli başlı ülkelerin ekonometrik modellerini birbirine bağlayan küresel bir model idi.

Küresel düzeyde tahminler ve önemli değişkenler için öngörüler yapıyordu. IMF ve OECD de benzer model çalışmaları ve öngörüler yapmaya başladılar. Bu modelin Birleşmiş Milletler çatısı altında işletimi sürüyor.

1988’de ailecek Upenn’e gittik. Orada 14 ay kaldık. LINK modelinde hem ABD’de iken, hem daha sonra toplam üç yıl çalıştım. Önemli bir deneyimdi.

Yılda bir kez LINK modelindeki ülkelerin temsilcilerinin katıldığı konferanslar oluyordu. Sonia Klein ile yukarıda aktardığım konuşmam da, ABD’de yaptığımız konuşmaların devamı olarak, böyle bir konferans sırasında oldu.

Prof. Klein 2013’te vefat etti. Sonia ve Lawrence Klein, her ikisi de çok yardımsever ve mütevazi insanlardı. Kendilerini saygı ve sevgi ile anıyorum.


Kaynaklar

Klein, Lawrence (1980) “Lawrence R. Klein BiographicalNobel Prize

https://www.nobelprize.org/prizes/economic-sciences/1980/klein/biographical/

Uygur, Ercan (2006) “Ekonometrinin Serüveni: İktisadın Bilim ve Çare Olması İçin Arayışlar”, Türk İktisadının Öncülerinden Nejat Bengül’e Armağan içinde.  Editör Tuncer Bulutay. Ankara: Mülkiyeliler Birliği.

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Faiz kararı ve döviz kuru

TCMB, 500 baz puanlık artışın etkisini “bekleyip görelim” mi dedi? Hangi değişkene, değişkenlere etkisini bekleyip görecekti? Zaten bakabileceği göstergeler yok mu?

Uluslararası ticarette sınırlamalar ve Çin-Rusya gruplaşması

Şimdilerde tartışmayı ve çelişkiyi yoğunlaştıran iki gelişme yaşanıyor. Birincisi, yine başkan seçilmeye çalışan Trump’ın, seçilirse, ABD’nin Çin’den yaptığı tüm ithalata yüzde 60 vergi uygulayacağını açıklaması. İkincisi, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in Çin’i ziyaret edip şöyle bir uyarıda bulunması

St. Petersburg’da farklılaşma ve sovyet devrimi izleri

SPEC-2024’ün başladığı günlerde, finansın en önde olduğu iktisat dünyasında konu şuydu: ABD faiz oranı Euro Bölgesi ve diğer bölgelerdeki faize göre yüksek kalacak mı?