31 Ekim 2024
2025 yılı asgari ücret tartışmaları başladı. 2025’te asgari ücret ne kadar artacak? Beklentiler ve tahminler…
Değerli okurlar, asgari ücret ekonomi ve çalışma hayatımızın en önemli konularından biri.
Asgari Ücret Yönetmeliğine göre asgari ücreti, Asgari Ücret Tespit Komisyonu (Komisyon) belirliyor.
Komisyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığın tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında; işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşuyor.
Komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıyor ve y çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu tarafın kararı kabul ediliyor.
Yönetmeliğe göre Komisyon şu üyelerden oluşuyor:
a) Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı,
b) İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı,
c) Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, (İşgücü, Hizmetler, Fiyat İstatistikleri ve İndeksler Dairesi Başkanlığı)
d) Hazine Müsteşarlığı temsilcisi,
e) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından konu ile ilgili dairenin başkanı veya yetki vereceği bir görevli,
f) Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci,
g) Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci.
Mevcut üye sayılarına göre İşçi tarafını Türk-İş, İşveren tarafını ise TİSK temsil ediyor.
Yönetmeliğe göre asgari ücret, işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade ediyor.
Komisyon, asgari ücreti bütün işkollarını kapsayacak şekilde belirliyor. Ücretin, bir günlük olarak belirlenmesi esas. Aylık, haftalık, saat başına, parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen durumlarda gerekli ayarlamalar buna göre yapılıyor.
Komisyon, asgari ücreti belirlerken, ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını gözetiyor.
Ücret en geç iki yılda bir olmak üzere belirleniyor. Ancak ülkemizde normalde yıllık belirlenen asgari ücret, enflasyon nedeniyle son iki yılda (2022 ve 2023’te yılda iki defa belirlendi. Yani asgari ücrete temmuz ayında da zam yapıldı. 2024’te ise işçi tarafındaki beklentilere rağmen enflasyonla mücadele politikası gerekçe gösterilerek asgari ücrete ara zam yapılmadı.
Bu durum ülkemizde asgari ücretin ekonomik koşullar gözetilerek değil, seçim atmosferine göre belirlenmekte olduğunu bir kez daha gösterdi. İşin ilginç yanı, bu yıl ara zam yapılmamasına çok büyük bir tepki de gösterilmedi.
Bugüne kadar resmi bir açıklama yapılmadığından, ücretlilerin ne kadarlık kısmının asgari ücretlilerden oluştuğunu kesin olarak bilemiyoruz.
Bu oranın yüksek olduğunu, kişisel gözlemlerimizden hareketle tahmin ediyoruz. OVP hedefleri arasında vergi ve sigorta istatistiklerinin düzenli bir şekilde açıklanacağı taahhüt edilmiş olsa da maalesef bu konuda bir gelişme göremiyoruz.
Şu ana kadar bu konuda tek resmî açıklama 2022 yılı Aralık ayı başında, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından yapıldı ve özel sektörde çalışanların yüzde 37'sinin asgari ücretli olduğu açıklandı. Ancak asgari ücretin yakınındakilerin oranı paylaşılmadı.
Sayın Bakan tarafından bilinemeyeceği için asgari ücretin altında ücret alanların açıklanmamasını normal karşılıyorum.
Bu konuda benim tespit edebildiğim tek çalışma, her yıl düzenli olarak Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi (DİSK-AR) tarafından yapılıyor. DİSK-AR tarafından hazırlanan Asgari Ücret Araştırması (2024)’e göre, asgari ücret civarında ücret alanlar da dahil edildiğinde (asgari ücretin altı ve yüzde 10 fazlası arası) 8,3 milyon işçi, asgari ücret civarı ve altında bir ücret karşılığında çalışıyor.
Bu çalışmaya göre, özel sektörde asgari ücretin altında bir ücretle çalışan işçilerin oranı yüzde 43,9’u oluşturuyor. Asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve altında çalışanların oranı ise yüzde 49,4 ve asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücretle çalışanların oranı yüzde 48,4 ve yüzde 20 asgari ücret komşuluğunda çalışanların oranı yüzde 70,4 civarında. Tüm ücretli çalışanların yüzde 81,9’u ise (17,8 milyon) asgari ücretin altı ile asgari ücretin 2 katı arasında bir ücret elde ediyor. 21,7 milyon işçi ve memurun yalnızca yüzde 18’i asgari ücretin 2 katından daha fazla bir gelir elde edebiliyor.
Bu oranlar gösteriyor ki, özel sektör çalışanlarının yüzde 70,4’ü asgari ücret civarında bir ücret alıyor. Geçen yıl bu durumu “Yakında ücretlilerin çoğu asgari ücretli olursa şaşırmayın!” başlıklı yazımda ele almış ve ücretlerin hızla asgari ücrete doğru gerilediğini ve asgari ücretin temel/ortalama ücrete dönüşmekte olduğunu dile getirmeye çalışmıştım. Korkarım bu süreç hızla ilerliyor!
Asgari ücret tabii ki bu ücret civarında ücret alanları doğrudan etkiliyor. Ancak bunlar dışındaki bazı kişi ve kurumları da etkilediğini söyleyebiliriz.
Başta Maliye'yi etkiliyor, çünkü asgari ücret seviyesine uygulanan gelir ve damga vergisi istisnası nedeniyle devlet önemli bir vergi gelirinden mahrum kalıyor. Buna vergi harcaması diyoruz.
Asgari ücret artışı Sosyal Sigortalar Kurumu'nu ise olumlu yönde etkiliyor. Çünkü sigorta primleri için bir istisna yok. Dolayısıyla bu artış nedeniyle Kurum daha çok sigorta primi tahsil ediyor.
Ayrıca Kurum sadece asgari ücretliler nedeniyle prim artışı sağlamakla kalmıyor, asgari ücret artışı otomatik olarak prim tavanını da artırdığından, genel olarak çalışanlardan tahsil ettiği sigorta prim miktarını ciddi bir şekilde artırıyor.
Çünkü SGK prim hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırı, sigortalıların asgarî ücretinin otuzda biri, üst sınırı ise günlük kazanç alt sınırının 7,5 katı olarak uygulanıyor. Her vesileyle söylüyorum, asgari ücretin 7,5 katı olarak belirlenmiş olan SGK prim tavanı çok ama çok yüksek, mutlaka gözden geçirilmesi gerekir!
Asgari ücret artışının etkilediği başka bir kesim ise tüm ücretliler ve işverenler. Çünkü son yıllarda asgari ücret enflasyon oranından fazla artırıldığı için asgari ücret artış oranı, diğer ücretliler için de referans oluyor.
Başka bir ifade ile asgari ücret artış oranı, özel sektörde asgari ücretin üzerinde ücret alanları da ücret artış beklentisine sokuyor. Ancak bu yıl tam tersi bir süreç yaşanabilir. Çünkü asgari ücret artışı enflasyonun altında kalabilir ve bu durumda diğer ücretlilerin artış oranı asgari ücret artışının üstünde gerçekleşebilir.
Şimdi bunları kısaca hatırlatalım.
IMF Türkiye Şefi'nin açıklamaları
Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye'de asgari ücretin 1 Ocak 2024'ten itibaren yüzde 49 oranında artırılmasının ilk çeyrekteki enflasyonu arttırdığını düşünüyor.
IMF Türkiye Masası Şefi James Walsh, yaptığı açıklamada, "Bu yıl bunun tekrarlanmamasını umuyoruz, çünkü yüksek enflasyona sahip birçok ülkedeki deneyimlerimizden, ulusal düzeyde bu şekilde ücret belirlemenin enflasyon beklentileri için büyük bir çıpa olduğunu biliyoruz” dedi.
Walsh, ücret artışı yerine "düşük gelirli hanelere nakit transferleri yoluyla destek sağlayacak sosyal programlar" geliştirilmesini önerdi.
Basında IMF’nin asgari ücrette yüzde 14 zam yapılmasını önerdiği ifade ediliyor.
IMF şefinin bu açıklamaları kamuoyundan ciddi tepki çekiyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in açıklamaları
Mehmet Şimşek, asgari ücret artış oranıyla ilgili sorular üzerine "Asgari ücret sendikaların, işverenlerin ve hükümetin müzakereleri sonucu belli oluyor, şu aşamada benim yorum yapmam uygun olmaz" şeklinde açıklamada bulundu.
Ancak devamında "Sendikaların, işverenlerin ve hükümetin rekabet gücünü belirli bir düzeyde koruma konusunda duyarlı olacaklarına eminim. Bu nedenle herhangi bir rakam hakkında konuşarak süreci önceden yorumlamak doğru olmaz" demesi, Komisyona bir mesaj olarak algılandı.
Şimşek’in konuşmasında, "bir numaralı önceliğin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu" ve "bunun da zaman aldığını" vurgulaması da bunun bir teyidi olarak değerlendiriliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın açıklamaları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da 2025 asgari ücret zammına ilişkin sorulara muhatap oldu.
Bakan Işıkhan, "2025'ten itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirlemek için de Asgari Ücret Tespit Komisyonumuz var. Aralık ayı başında bu süreci başlatacağız. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin yer aldığı komisyon toplanacak. Çalışmalarını belli bir dönem sürdürecek ve sonrasında nihayete erdirdikleri, hem işçiyi hem de işvereni memnun edecek rakamın gündemimize gelmesi ve daha sonra da karar verilmesi süreci söz konusu olacaktır. Tabii AK Parti hükümetleri olarak biz her zaman işçimizin, işverenimizin bu süreçte maksimum faydayı elde etmesini sağlıyoruz, o yönde çabalarımızı sürdürüyoruz. 2025 yılı asgari ücreti belirlerken de bu hassasiyetimizi sürdüreceğiz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu bu kararı alırken enflasyon oranını dikkate almak, ekonomik büyümemizi, iş gücü piyasamızın ihtiyaçlarını ve vatandaşlarımızın yaşam standartlarını göz önüne alarak bu ücreti belirlemekte. Yaşam standartlarını iyileştirecek, ekonomimizin de genel istikrarına, yapısına zarar vermeyecek düzeyde belirleneceğini umut ediyorum."
Işıkhan, asgari ücreti minimum ücret olarak belirlendiğini, ancak işverenlerin bunun üzerinde de ücret verebileceklerini kaydetti.
Sayın Bakan’ın siyasi nitelikteki açıklamaları çok enteresan, çünkü “hem çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyor; hem de işverenlerin minimum ücret olan asgari ücretin üzerinde ücret verebileceklerini söylüyor. Yani beklentilerin altında bir asgari ücret açıklanacağını bugünden müjdeliyor!
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, “Asgari ücret ortalama ücret değil, daha yukarıda verenler olursa memnuniyet duyarız” şeklindeki açıklamaları da bu yaklaşımı teyit ediyor.
Yani söylemde birlik var!
İktisatçıların açıklamaları
Bu tartışmalar yaşanırken, aralarında T24 yazarı değerli Hocam Prof. Dr. Ercan Uygur’un da bulunduğu 126 iktisatçı ortak bir açıklamayla "asgari ücret artışlarında gerçekleşen enflasyon oranının" dikkate alınması çağrısında bulundu. (Açıklama için tıklayın)
TCMB Başkanı Sayın Fatih Karahan'ın açıklamaları
TCMB Başkanı Fatih Karahan, bu konuda yaptığı açıklamada, asgari ücrette yüzde 25 civarındaki bir artışın enflasyon görünümüyle uyumlu olacağını ifade etti.
İşverenlerin açıklamaları
Basında işverenlerin asgari ücret artışını yüzde 20-25 arasında istedikleri yazılıyor. Ancak ben bunu hiçbir işveren örgütünün resmi açıklamasında görmedim. Eğer işverenler bu görüşte iseler, bunu kamuoyuna açıklamaları gerekir.
Bazı duyarlı açıklamalar
Değerli Hocam Prof. Dr. Ercan Uygur’un bu konuyu da ilgilendiren 10 Eylül 2024 tarihli yazısında yer alan aşağıdaki açıklamaları herhangi bir yorum yapmadan aynen bilgilerinize sunuyorum.
“Özellikle tam istihdamın olmadığı koşullarda, ücretin açlık ve yoksulluk sınırları altına inmemesi için, hükümetler asgari ücret ilân eder. Asgari ücretin insanca yaşamaya; doyunmaya, giyinmeye ve barınmaya olanak vermesi beklenir.
Asgari ücret işsizliği yükseltir diyenler varsa da belli başlı ülkelerin tümü asgari ücret ilân ediyor. Zaten çalışmalarda asgari ücret işsizlik ilişkisi bulunmamıştır. Ücretin açlık ve yoksulluk sınırları altına inmesi sosyal ve toplumsal bir sorun anlamına da gelir ve istenmez.
Asgari ücret ilan etmenin bir başka nedeni de teknolojik gelişmelere uzak ve yeterli eğitimi olmayan niteliksiz emeğin ücretinin çok düşük kalmasını önlemektir. Özellikle bazı hizmet sektörlerinde bu tür emeğe sıkça rastlanır.”
Yukarıda tüm tarafların görüşlerini özetlemeye çalıştım. Benim tahminim 2025 yılı asgari ücretinin ne gerçekleşen enflasyon ne de beklenen enflasyona göre artırılacağı yönünde. Bunun ortasında pazarlıkla yüzde 20 ila yüzde 30 arasında bir oranın tespit edileceğini düşünüyorum.
Benim tahminime göre 2025 asgari ücret artışı yüzde 30 civarında olur. Fazlası, sevindirici olsa da bence sürpriz olur, ancak yüzde 25 civarındaki bir artış da yapılan açıklamaları değerlendirdiğimde muhtemel görünüyor.
Değerli Üstadım/Hocam Sayın Dr. Mahfi Eğilmez de bu konuda topa girdi. Ücretlerin enflasyona neden olup olmadığı konusunda kendisine gösterilen tepkileri de hatırlatarak, Sayın Eğilmez’in görüşlerini aşağıda aynen alıntılıyorum:
“Asgari ücretin geçmiş enflasyon kadar artırılmasının dezenflasyon mücadelesine zarar vereceğini öne süren güçlü bir grup var. Bu grubun içinde IMF, Dünya Bankası, yabancı bankalar, yabancı fonlar, bir bölüm iş insanı ve hükümet yapılacak ücret artışlarının 2025 yılında beklenen enflasyondan fazla olmaması gerektiğini öne sürüyor. Ücretlerde geçmiş enflasyona göre artış yapılırsa eline fazla ücret geçenlerin bu farkı talebe dönüştüreceği ve bu talep artışının enflasyonu yeniden yükselteceği düşüncesi öne sürdükleri görüşün temelini oluşturuyor.
Bu görüşün karşısındaki grup ise emeği temsil edenler, bazı akademisyenler, bazı iktisatçılar ve emeği açlığa mahkûm ederlerse bunun önünde sonunda sermayeyi de vuracağının bilincinde olan az sayıda iş insanından oluşuyor. Bu görüşte olanların asgari ücret artışının oranı konusundaki görüşleri farklı olabiliyor. Bazıları geçmiş enflasyon kadar zam verilmesini savunurken bazıları geçmiş enflasyona yakın ama onun altında, bazıları da geçmiş enflasyonun üzerinde artış yapılmasını savunuyor. Daha küçük bir grup da her ay enflasyon kadar ücret artışı yapılmasını (eşel mobil sistemi) öneriyor. Asgari ücretin artırılmasını savunanların bir bölümü, site ve apartman aidatlarının artışlarından yakınma çelişkisine düşmekten kurtulamıyor. Çünkü o aidatları belirleyen unsurların başında oralarda görev yapan kapıcı, güvenlik görevlisi gibi çalışanların ücretleri geliyor.
Ben, ikinci grubun ilk alt grubunda yer alanlar gibi düşünüyorum. Yani asgari ücretin ve emekliler dâhil bütün ücretlerin geçmiş enflasyon kadar artırılmasının doğru olduğunu öne sürenlerle aynı düşünceyi savunuyorum.”
Ücretler ve enflasyon konusuna gelecekte akademisyenler umarım daha çok ilgi gösterir!
Erdoğan Sağlam kimdir?Erdoğan Sağlam Ankara'da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor. Liseyi İstanbul Maliye Okulu'nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir. Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı. İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye'ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor. Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor. 2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor. Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir. |
Gelir vergisi beyannamesi ile beyanı gerekmeyen kâr paylarından da stopaj yoluyla vergi tahsil edilmiş olacak...
Taşınmazlarla diğer varlıkların satışında uygulanan istisna, koşullar ve oran yönünden aynı olmalı...
Yemek kartı/çeki/kuponu gibi araçlarla sadece yemek hizmeti alınabilir. Bunların market ve benzeri yerlerde amaç dışında kullanılması halinde işverenlere yaptırım uygulanması hukuka aykırı olacaktır
© Tüm hakları saklıdır.