27 Ocak 2025
Defalarca yazdık, ama yine not edelim, xDSL teknolojileri telekom sektöründe geçici bir teknolojidir. Telekom hizmetlerinin 2000 öncesindeki "ses" ağırlıklı olmasından, 2000 sonrasında "veri" ağırlıklı olmasına geçiş döneminde, dünyadaki tüm telekom altyapısının bakırdan, bir anda fibere dönüştürülmesi mümkün olmayacağından, DSL teknolojisi bu geçiş sürecinde kullanılan ikame bir teknoloji olarak düşünüldü. Kalıcı değildir.
DSL’de bakırın bir ucundan giren veri, bir dönüştürücü ile (modem) sese dönüştürülüyor, diğer ucuna ses olarak varıp, yeniden bir dönüştürücü (modem) ile veriye dönüştürülüyor. Bu da en başta zaman kaybına, yani daha yavaş olmasına yol açıyor.
Tüm dünyada, telefonların sadece ses ilettiği dönemin altyapısı olan "bakır şebekeler", internetin hayatımıza girmeye başladığı 1995'ler sonrasında, veri aktarabilen "fiber şebekelere" dönüştürülmeye başlandı. Bunun hepsinin bir anda yapılması; işçilik, zaman ve para açısından mümkün olmadığı için de tüm ülkeler yıl yıl şebekelerini belli miktarlarda bakırdan fibere dönüştürdüler. Bir fikir vermesi için birkaç rakam verelim:
1997: Dünya Çapında Fiber Optik Bağlantı (FLAG) faaliyete geçti ve İngiltere-Japonya arasında yaklaşık 28 bin kilometre uzunluğunda fiber bağlantı yaptı.
2017'de yapılan bir tahmine göre, o yıla kadar küresel olarak yaklaşık 460 milyon kilometre fiber (FKM) oluşturulmuş.
2020 tahminlerine göre, dünya çapında dağıtılan fiber optik kabloların toplam uzunluğu 5 milyar kilometreyi aştı.
Bu rakamları Türkiye’nin fiber altyapısı ile kıyaslayalım. Türkiye'deki operatörlerin yaptığı toplam fiber optik kablo miktarı(BTK'nın verdiği pazar verileri raporunun 2024, 3.çeyrek verilerine göre) 588.148 km. Yani dünyadaki 2020 rakamı ile kıyaslarsak, Türkiye dünyadaki fiberin ancak on binde 1,2'sine sahip. Türkiye'nin ekonomi ve diğer verilerinin hep dünya verilerine kıyasla yüzde 1 civarı olduğu düşünülürse, fiberde on binlere varan bir oran normalin 100 katı geri kalmış demektir. Zaten sonucunu da, internette dünya 103.'sü olarak görüyoruz. Yine aynı nedenle operatörlerin 24 ya da 50 Mbps satılan hattı ölçtüğünüzde gerçekte 5 Mbps ancak oluyor.
Bütün bunları neden araştırdım?
Geçen hafta Vodafone'un önemli bir kararını açıkladığı toplantıya katıldım. Genel Müdür Engin Aksoy, Vodafone'un artık bakır altyapı (yani xDSL) satmayacağını söyledi. Bu şirket açısından "hedefleyebileceği müşteri sayısını azaltan" bir durum. Yani, Vodafone artık sadece fiber altyapı olan yerlerdeki müşterilere hizmet sunacak. Bakır toptan altyapı hizmeti olan yerlerde mevcut müşteriler kalacak ama 1 Nisan'dan itibaren yeni müşteri alımı yapılmayacak.
Vodafone'un bakır altyapı üzerinden hizmet verdiği müşterilerin sabit altyapı tarafında yeni abone kazanımındaki payının yüzde 45, mevcut Vodafone ev interneti müşterileri arasındaki oranının ise yüzde 54 olduğu bilgisi aldım.
Bu açıdan çok şaşırtıcı bir karar. Yani 650 bin kadar fiber abonesi olan Vodafone, diğer alanda satış yapmayarak kendi gelir olanağını sınırlamış oluyor. Nedenini sorduk; Vodafone toptan kiralama yoluyla hizmet verilen mevcut bakır altyapıdan kaynaklı müşteri şikayetlerinden bahsediyor.
Genel Müdür Engin Aksoy, Vodafone'un aralık ayı araştırmasına göre, xDSL müşterileri arasında “detractor” denilen “bizi tavsiye etmeyen” müşterilerinin oranının yüzde 58 ve “deep detractor” diye tabir edilen "kesinlikle tavsiye etmeyen" müşterilerin oranının ise yüzde 37 olduğunu raporluyor. Anlayacağınız, Vodafone kendisinden kaynaklanmayan müşteri şikayetlerinin üzerine yapışmasından rahatsız olmuş durumda. Vodafone çok uluslu bir firma, muhtemelen burada alacağı olumsuz etkilerin, başka yerde karşısına çıkmasından da rahatsız oluyorlardır.
Vodafone'un kendi raporlamasına göre, müşteri alımını bu şekilde sınırlamakla önümüzdeki yıl belirli bir ciro kaybı meydana gelecek. Ancak bakır altyapıda müşterilere sağlanan modem vs. gibi maliyetler yok olacağı için serbest nakit akışına etkisinin pozitif olacağını tahmin ediyorlar.
Yazının başında ikame teknoloji olarak tanımladığım DSL -yani bakır altyapı- görece düşük hız sağlıyor. Buna kesintileri de eklersek, hizmet kalitesi düşük oluyor. Bakım onarım açısından ne kadar yatırım yapılırsa yapılsın, altyapının teknik özelliğinden dolayı, düşük hız ve kesinti problemi tamamen ortadan kalkmıyor.
“Bakır altyapıyla hizmet kalitesini tutturmakta zorlanıyoruz” diyen Engin Aksoy'un ifadesine göre, bakır altyapı abonelerinin yaşadığı arıza oranı fibere göre 2 kat fazla. Vodafone abonelerinin yaklaşık yüzde 5’inin her ay bir arıza kaydı oluşturduğu belirtiliyor.
Engin Aksoy bu şikayetlere ilaveten daha da ilginç bir konuya işaret ediyor; var olmayan portlar:
"Fiber hizmeti bulunmayan noktalarda port yetersizliği sebebiyle tüketicinin mağdur olması söz konusu. Envanter açısından da sıkıntılar var. Sistemde port var görünürken, sahaya inildiğinde port tahsisinde kayıplar yaşıyoruz.
Fiber altyapı daha hızlı ve bu altyapıyla hizmet verdiğimiz müşterilerin iptal oranı daha düşük. Dolayısıyla, fiber altyapı olmayan, sadece bakır altyapı olan yerlerde yeni müşteri alımı yapmayacağız.
Ev interneti müşterilerimize daha iyi hizmet vermek için bu kararı aldık. Bizim için müşterilerimizin mutluluğu ve refahı öncelikli. Müşterilerimize mutsuz olacakları bir ürünü satmamayı tercih ediyoruz. Bakır altyapı gibi eski ve kötü deneyim sunan teknolojiler satmak istemiyoruz. Bu kararımızın, yeni nesil teknolojilerin hayata geçmesi için teşvik edici bir etkisi olmasını umuyoruz.”
Serbest Telekom işletmecilerinin derneği olan Telkoder, 2016'da "ortak altyapı" şirketi fikrini ortaya atmıştı. Bunun arkasındaki mantık, 2007'de verilmeye başlanan altyapı lisanslarına rağmen, yıllar içinde yatırım yapmaları engellenmiş olan firmaların, artık ancak bu modelle yani ortaklaşa altyapı yaparak devam edebileceği fikriydi. O günlerde benzer bir yaklaşım İngiltere'de, eski devlet tekeli olan British Telecom'un altyapısının ayrılmasında görmüştük.
Şimdi, Engin Aksoy da benzer bir konuyu dile getiriyor.
“Ülkemizde uzun yıllardır fiber altyapıyı genişletmek için yatırım planları yaptığımız halde bu planları düzenlemelerin uygulanmasından kaynaklı sorunlar nedeniyle gerçekleştirme imkânı bulamadık. Fiberi ülke genelinde hızla yaygınlaştıracak bir yatırım modeli geliştirilmeli. Bu anlamda, ülke kaynaklarının verimli kullanılması için ortak yatırıma imkân sağlayacak bir ortak altyapı şirketi kurulmasının ülkemizde yatırımların hızlanmasını sağlayacağını düşünüyoruz.
Müşterilere daha iyi servisi daha uygun maliyetle sunabilmemiz için rekabetçi bir ortam sağlanmalı. Bu nedenle altyapı şirketi, herhangi bir operatöre değil, perakende hizmetinden ayrışmış ve tüm operatörlere eşit mesafede duran bir yapı olmalı.
Sektör olarak birlikte çalışmayı da etkinleştirerek daha büyük bir katma değer yaratabileceğimize inanıyoruz. Bakanlığımızın hazırladığı Ulusal Genişbant Stratejisi ve Eylem Planı ve Cumhurbaşkanlığı Kalkınma Planı’nda belirtildiği üzere, güçlü bir dijital altyapının oluşmasını ve yaygınlaşmasını sağlamak üzere gereken adımlar kararlı bir şekilde atılmalı.”
Engin Aksoy'a Türk Telekom'un 21 yıllık imtiyaz yenilenmesinin 2026 Ocak ayında yapılacağını söyledim ve şimdi kendilerinin ortak altyapı için nasıl bir model öngördüklerini sordum. Şöyle cevapladı:
"Bir defa ayrı bir şirket olsun. Sermayesi olan bir şirket olsun ve herkese eşit mesafede olsun. Şirketin imtiyazı bitti. Yani ya bu şirkete tekrar imtiyaz edecekse ayırın bu şirketi. Başka bir operasyona geçsin. Bizler de otururuz; bir pazarlığı yapılır, bedeli yapılır. Biz de ona karşılık bir hisse alırız. İsteyen işletmeci sermaye koyabilir içerisine. Veya bu iş dünyada çok büyüdü. Altyapı ve sırf bu işe yatırım yapan pek çok büyük fon var Avrupa'da. Yatırımcı fon da getirebilir."
Dediğim gibi son 8 yıldır sektörde bu “ortak altyapı” konusu tartışılıyor. Telekom sektöründe bir bölüm firma ortak altyapı istiyor, bazıları istemiyor. Ortak altyapı fikrinin temel nedeni, telekom operatörlerinin yatırım yapmak konusunda mali zorluk yaşıyor olmaları. Bunun önemli bir nedeni ise 2007'den beri altyapı lisansları verilmeye ve çok sayıda firmanın 200-300 bin dolarlı lisans paraları ödemelerine karşın, altyapı yapılmasının önünün kesilmesi, altyapı firmalarının -günümüzdeki ekonomik zorlukların da sonunda- bazılarının pazardan çekilmesi.
Tabii ki bakır altyapı ile sunulan düşük kaliteli hizmetler de daha ucuz oldukları için operatörlerin kur marjını daraltıyor (Gerçi bugünlerde o düşük kaliteli hizmetler bile inanılmaz pahalıya satılmaya başlandı.) Üstelik bu haberin başında gördüğünüz üzere, bakır altyapı ile sunulan toptan hizmet ürünün kalitesi çok düşük. Kullanıcının artan şikayetleri ile karşı karşıya.
Yanı sıra, altyapı tekeline sahip olan Türk Telekom'un aynı zamanda üstyapıda kendi müşterisi olan firmalarla rekabet etmesi ve fiyat belirleyici güce sahip olması nedeniyle, bu durumun değiştirilmesi için de ortak altyapı isteniyor. Çünkü altyapı-üstyapı makasında sıkışan diğer işletmeciler rekabet edemez hale geliyorlar. Bu nedenle, artık farklı model kurulması isteniyor. Giderek sıkıntısı artan altyapının yapılmasının yolları aranıyor.
Ortak altyapı konusunda, 2 ay önce bir başka telekom firmasının üst yöneticisi ile konuştum. Bana 3 modelin tartışıldığını söyledi. Bu modellerden birisinde, ortak altyapı şirketine bütün işletmeciler bugüne kadar yaptıkları altyapıyı verir ve verdikleri miktar orantısında pay alırlar, diğerinde herkesin bugüne kadar yaptığı altyapı kendisinde kalır ve bundan sonra yapılacak altyapı ortak yapılır. Son modelde ise ortak altyapı tamamen farklı bir altyapı firmasına -mesela bugünlerde bir çok ülkede olduğu gibi bir yatırım firmasına- satılır.
Her 3 modelde, Türk Telekom ve diğer operatör firmalar artık sadece abone veri tabanı olan telekom pazarlama firmaları haline dönüşüyor.
Bu çalışır mı?
Bu konuda farklı düşünceleri sektörde duyuyorum. Mesela bir sektörden bir üst yönetici şöyle dedi:
“İlk iki model çalışır. Birinci model daha rahat uygulanır. Üçüncü model aslen birinci modelle aynı sayılır; sahiplik yapısının operatörler dışında bir başkasına geçmesi durumu. Tamamen liberal ve hukuk/regülasyonların doğru çalıştığı piyasalarda bu düşünülebilir. Ayrıca kamu tarafı altyapının bir şekliyle kendi sahipliğinde olmasını isteyecektir.”
Dolayısıyla dışarıdan bir firmaya da “Yine darboğaz yaratır” deniliyor. Yine de bu bir fon ya da yatırım şirketi olduğunda, para kazanmaya çalışacağından altyapı gelişebilir. Ancak Türkiye'de bu yatırımı yapacak bir firma olmadığına göre, ülkemizin altyapısını yabancı bir firmanın ellerine verecek miyiz? Bu da diğer bir soru.
Sen 4-5 yıldır, bir operatör Genel Müdürü ile karşılaştığımızda olmazsa olmaz sorularımızdan birisi tabii ki 5G oluyor. Toplantı sırasında Engin Aksoy, DSL satışlarını durdurma kararını da buna bağladı:
"Bu karar, 5G gibi yeni teknolojilere yatırım yapma isteğimizin bir göstergesi. Kaynakların etkin kullanımı için eskiyen teknolojilerin güncellenmesini önemsiyoruz. Özellikle aynı teknoloji ailesinden gelen eski nesil teknolojilerin, yeni nesil teknolojilerle güncellenmesiyle hiçbir ilave kaynak tahsisine gerek kalmadan tüketiciye fayda yaratmak mümkün. Amacımız, yapılan yatırımın en son teknolojiye yapılmasının sağlanması, bu yolla da tüketicilere daha iyi hizmet sunmak. Bakır altyapıyla ilgili aldığımız kararın da bu vizyonla tutarlı bir karar olduğuna inanıyoruz.
Bizim için müşterilerimizin mutluluğu ve refahı öncelikli. Dolayısıyla, mutsuz olacakları bir ürünü satmak yerine, hizmet vermemeyi tercih ediyoruz. Onlara bakır altyapı gibi eski ve kötü deneyim sunan teknolojiler satmak istemiyoruz.
Şu anda eski teknolojileri kullanan müşterilerimizin bulunduğu yerlere yeni nesil teknolojiler geldiğinde yükseltme yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde de buna devam edeceğiz. Bu kararımızın, yeni nesil teknolojilerin hayata geçmesi için teşvik edici bir etkisi olmasını umuyoruz. Türkiye’de müşterilerin kaliteli ürüne doğru fiyatta ulaşabilmeleri için bu tekel durumu sona ermeli. Bu durumun sona ermesi için de şu anda, imtiyazın bitiyor olmasından dolayı, bir fırsat penceresi var."
Engin Aksoy şöyle devam etti:
"Bizim sektörümüzde de bildiğiniz gibi 2025 yılında çok önemli pek çok gelişme olmasını bekliyoruz. En azından bizim ümidimiz o yönde. Bunlardan bir tanesi açıklandı; 5G.
Diğeri de bizim için çok önemli olan olan ve aslında çok uzun yıllardır dillendirdiüimiz Türkiye'deki sabit geniş banttaki tekel yapısı.
Biz bu konuda çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıl yani 2026’da biliyorsunuz yerleşik operatör imtiyazı konudaki imtiyazı sona erecek. Burada önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Fiber yaygınlaşamıyor. İşte 580bin kilometre fiber var. En az 2 milyon olması lazım.
Türkiye'de 26 milyon hane var diyoruz. Ama işyerleri hesaba katıldığında 40 milyon yaşam birimi var. Yani dükkân, insanların ikinci evleri filan gibi 40 milyon yaşam birimi var. Bunların yaklaşık yüzde 35-36’sında bugün fiber var. Geri kalan yüzde 65’inde ise yok. Ve bu hızla gittiğimizde de olması da çok mümkün değil. Önümüzdeki dönemde kısa dönemde olması da çok mümkün değil. Ve bunu da aslında bir şirketin yapabilmesi mümkün değil.”
Son notumuz şöyle; aldığımız kulis bilgisine göre Türk Telekom’un Ocak 2026’da bitecek olan altyapı imtiyazı için bir süredir çeşitli modeller üzerinden tartışmalar sürüyordu. Ama şimdi süre ve para olarak anlaşmaya varıldığı kaydı var. Sonrası mı? AKP iktidarının Türk Telekom’u yeniden ortaklı bir şekilde satmayı hedeflediğini duyuyoruz. Kim bilir, belki ikinci bir OTAŞ olayı ve kim bilir yine gelişmeyen bir internet. Gençliğimizin teknoloji çağında kaderi bu mu olacak?
Füsun Nebil kimdir?Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan). Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu. 1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir. 1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir. Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı. (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST) 2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı. Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor. 2014 yılından beri T24'te yazıyor. Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı. Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz. |
Yapay zekâ yangın güvenliği sistemlerine entegre edilerek önleme, tespit, müdahale ve kurtarmayı geliştirebilir
İlk etapta elektronik oylamanın, seçim süreçlerini kolaylaştıracağı düşünülebilir. Ancak geçmişte yaşanan örnekler, elektronik oylama sisteminde hile yapmanın mümkün olduğunu ve hile olmasa bile güven sorununu gösteriyor
Eylem planının kâğıt üzerinde kalmasının cezasını, ülkemizin bundan sonraki yıllarını yaşayacak olan vatandaşlar çekecekler. Bu arada, kâğıt üzerinden kalan eksik yapay zekâ stratejisini yazan çalışanlar grubu da, herhalde şimdi gidip, sadece kağıt üzerinde kalacak olan bir Siber Güvenlik Stratejisi yayımlayacak
© Tüm hakları saklıdır.