07 Nisan 2025

WhatsApp yerine Signal, X yerine Bluesky kullanınız…

Sosyal medya şirketleri öyle büyüdüler ki, kimseye aldırdıkları yok. Tek düşünceleri "para kazanmayı sürdürmek" hâline geldi. Asıl sermayeleri olan kullanıcıları harcayıp, para kazanmayı sürdürmek için hükümetlere istediklerini verme ikilemine düşüyorlar. Burada bahaneleri de sağlam; "yerel kanunlara uyuyoruz"

10 gün önce "x'i boykot edin, BlueSky'a geçin" başlıklı yazımda neden Musk'ın x.com'unu bırakmak gerektiğini yazmıştım. Bugün buna "WhatsApp'ı boykot edin Signal'e geçin" diye devam edeceğim. Ama bunu zaten ben ya da dünya yeni söylemiyoruz. Hatta 2020'de AB Komisyonu da kendi elamanlarına söyledi.

Şimdi artık, sosyal medyanın merkezi ve kapalı kod olanlarını kullanmaya son vermek lazım. Bunu kendi kişisel verilerinizin ne olduğunu bilmediğiniz yerlere satılmasını ya da hükümetlere verilmesini önlemek için ya da okumak isteyeceğiniz bilgilerin/kişilerin sansürlenmesini istemiyorsanız yapmalısınız.

"Sosyal medya" hayatımıza, aşağı yukarı 2005'ler sonrasında girdi.  Bunları, antik Yunan kentlerinin merkezinde halkın politik, dini, ticari her türlü konudaki gelişmeleri öğrendiği, fikirlerini açıkça beyan edebildiği "AGORA" meydanlarına benzetebiliriz. Yani demokrasinin bileşenlerinden birisi gibi gözüküyorlar. Halkın sesini duyuruyorlar.

Ancak halkın düşüncelerini bu derece aktarması hoşa gider mi? Noam Chomsky'nin Medya Gerçeği kitabında, 1985'lerde UNESCO altında yapılan "Medyanın demokratikleştirilmesi" çalışmasına işaret eder. Başlatılmış ama kısa süre sonra, vatandaşın sesinin duyulması kurulu düzende sıkıntı yarattığı için sona erdirilmiş.

Sosyal medya şirketlerinin yeni hareket tarzı

Sosyal medya platformları için de benzer bir durum söz konusu. Hükümetler kademeli olarak artan düzeyde, sosyal medyanın özgürlüğünden hoşlanmadıklarını ortaya koyuyor. Özellikle de otokrasiler hiç hoşlanmıyor. Demokrasi diye geçinenler de bir şekilde engellemeye çalışıyor. Sosyal medya şirketleri de gitgide buna daha fazla uyum gösteriyor.

2011'de New York polisi, Wall Street Occupiers konusunda Twitter'ı sıkıştırdı. Jack Dorsey neredeyse 1 yıl kadar direndi. Ama sonuçta mahkeme kararı ile kendisinden istenen bilgileri verdi. Aslında 2005-2010 aralığında, kendilerini henüz oluşturmaya çalışan sosyal medya platformları için kullanıcıları çok çok önemliydi. Mesela o dönemde Google, New York'taki "Çin'in antidemokratik yaklaşımlarına" yönelik protestolar nedeniyle Çin gibi dev bir pazardan çıkmayı göze almıştı.

Şimdi 2025’te artık böyle değil. Farklı dikey ya da yatay kitlelere hitap eden sosyal medya platformlarının ya engellenmeleri (dolayısıyla para kazanamaz hâle gelmeleri) söz konusu, ya da paşa paşa kendilerinden istenenleri vermek zorundalar. Uzun uzun açıklamalar yayınlasalar da, EkşiSözlük'ün başına gelen de bu olabilir.

2009’larda kullanıcılarının protestosu ile Çin gibi dev bir pazardan çıkan Google'un şimdilerde hükümetlerle düşüp kalktığı ve kullanıcılarına pek aldırmadığı, bazen hükümetlere kişisel veri kapsamında gizli kalması gereken müşteri bilgilerini (Gmail) verdiği biliniyor. En azından Hindistan'da iklim aktivistinin 2 kişilik görüşmelerinin (mesela aktivist ve Greta Thurnberg arasındakini) ya da maillerinin dava dosyasında gözükmesi buna işaret ediyor. Tabii kullanıcı bilgilerini veren ya da hesapları askıya alan, kapatan sadece Google da değil, x.com, Facebook, Instagram, Linkedin ve hatta Zoom da böyle davranıyor.

Sosyal medya şirketlerinin başı globalde zaten dertte. Avrupa’da vergi vermiyor olmaları ve çok büyümeleri nedeniyle Avrupalı şirketlerin (ya da diğerlerinin) büyümelerini engelledikleri için dertte. ABD’de ise çok büyüdükleri, her alana el attıkları ve diğer şirketleri satın alma ya da önünü kesme yoluyla engelledikleri için tartışılıyorlar. Hatta eski ABD Başkanı Biden hem Cumhuriyetçilere, hem Demokratlara, bunlara karşı birleşmek ve mücadele etmek için çağrı yapmıştı.

Sonuçta, sosyal medya şirketleri öyle büyüdüler ki, kimseye aldırdıkları yok. Tek düşünceleri "para kazanmayı sürdürmek" hâline geldi. Asıl sermayeleri olan kullanıcıları harcayıp, para kazanmayı sürdürmek için hükümetlere istediklerini verme ikilemine düşüyorlar. Burada bahaneleri de sağlam; "yerel kanunlara uyuyoruz."

Vatandaşın haberleşmesinin kontrolü

AKP hükümeti, 2020 yılında 5651 sayılı kanuna sosyal medya düzenlemeleri eklemişti. Yani istemedikleri mesajları ya da kişileri, sosyal medya firmalarına uygulayacakları para cezası, bant daraltma vs. ile kontrol altına almaya çalıştılar. Ancak haberleşmelerin 2 kişi ya da grup arasında kalan modellerini (yani WhatsApp, Gmail, Zoom vs) henüz kontrol edemiyorlar. Şimdi AKP’nin mart ayında TBMM'den son geçirdiği Siber Güvenlik Kanunu ile bu sefer bu 2 kişinin ya da grubun arasında kalması gereken haberleşmeler için yeni düzenleme geliyor.

Yasanın adı Siber Güvenlik Kanunu ama hedefin, siber güvenlikten çok vatandaşın gözönünde olmayan haberleşmesinin kontrol edilmek istenmesi olarak değerlendiriliyor. Çünkü içeriğe bakıldığında, son yılların esas sorunlarına dair yeni önlem göremiyoruz. Halkın çok rahatsız olduğu telefon ve banka dolandırıcılıklarına karşı gerekli koordinasyonun yaratılmadığı, siber güvenlik açısından önemli olan bazı konuların ele alınmadığı anlaşılıyor. Çünkü kanun hazırlanırken, akademisyen ya da özel sektör siber güvenlikçilerinden görüş alınmadı. Kendilerin lazım olan maddeleri yazıp geçtiler. Kadroları da, zaten şu ana kadar siber güvenlikte herhangi bir başarısını göremediğimiz BTK'nın USOM ekibi ve Dijital Dönüşüm Ofisi'nin elemanları ile oluşturdular. Yani eski tas, eski hamam.

Signal'e neden geçmeliyiz: WhatsApp konusundaki şaibeler

Genel perspektifi böyle çizdikten sonra WhatsApp ve x.com özelinde sorunlara yakından bakalım.

AKP'nin hedefinde WhatsApp mesajlaşmaları olduğu anlaşılıyor. Çünkü x.com gibi ortamlarda açık yazılan eleştirilerin, vatandaşların başına çeşitli dertler açması yüzünden, muhalefetin yürütüldüğü önemli bir ortam WhatsApp platformu. AKP şimdi WhatsApp'ın bir temsilcilik açmasını istiyor ve önüne sosyal medya firmalarına yönelik getirilen bant daraltma, para cezaları gibi tehditleri koyuyor.

Bunun sonucu ne olabilir? Basit: WhatsApp engellenebilir, (gerçi WhatsApp 2023'te bant daraltmalara karşı önlem aldığını açıklamıştı) ya da daha kötüsü, acaba AKP talep ederse, bazı kişiler ya da gruplar arasındaki mesajlaşmalar şifresiz olarak verilebilir mi?

Olmaz diyemiyoruz. Çünkü 2021'de WhatsApp'ın düzenli olarak ABD'li savcılara platformun üzerindeki konuşmaları sunduğu ve/veya 15 bin kadar moderatörün bunları inceleyebildiği ortaya konulmuştu. Yani WhatsApp kendisinin iddia ettiği kadar güvenli değil. Zaten en azından meta verilerini (kimin kiminle, hangi gün ve saatte, ne sıklıkla konuştuğu, hangi cihazla, hangi IP'den konuştuğu vs) verdiği, kullandığı biliniyor.

Ayrıca çok güvenli olmadığını da, Canduri casus yazılımı ile hacklenmesi ya da bazı bilgisayar korsanlarının  WhatsApp kullanıcılarının telefonlarını açık açık satmasından görmüştük. Bu nedenle yapılan araştırmalara göre, ABD'liler artık Instagram ve WhatsApp'a güvenmiyor.

"tan uca şifreleme" ve "yüksek gizlilik" iddiaları öne süren ama Gözetim Kapitalizmi'nden nemalanan WhatsApp'a karşı, kısa bir süre önce önemli bir eleştiri Signal Başkanı Meredith Whittaker'dan  geldi.  Whittaker, Meta'nın (Facebook'un ana şirketi) WhatsApp'ı "uçtan uca şifrelenmiş" olarak sunmasını karşın, arka planda kime, ne zaman, ne sıklıkta ve ne kadar süreyle mesajlaştığınızla ilgili verileri toplamasını eleştirdi. Whittaker, "Meta verileri işlerken, WhatsApp gizliliği pazarlıyor" şeklinde suçladı. Bunu "gizlilik tiyatrosu" olarak adlandırdı: Çünkü yüzeyde şifreleme varken, altında gözetim mevcut.

Bu nedenle yazımızın başlığındaki tavsiyemizi hatırlatalım; bir an önce WhatsApp'tan Signal'e geçin. En azından hassas haberleşmelerinizi Signal üzerinden yapın.

Bunu sadece biz değil, bugünlerde bütün dünya yapıyor. Mart ortasında ABD üst yönetiminin Yemen konusundaki konuşmalarını Signal üzerinde yaptığı ortaya çıktı, sonrasında yapılan araştırmaya göre ABD'li kullanıcıların yüzde 45'i, küresel kullanıcıların yüzde 28'i Signal'e geçti bile.

Dünya neden Signal'e geçiyor?

Çünkü Signal açık kaynaklıdır. Gizli bir gözetim olup olmadığını kontrol için kodu herkes tarafından incelenebilir. Bu önemli.  Dolayısıyla kodlarından hareketle, Signal sizin hakkınızda neredeyse hiçbir veri toplamaz sadece telefon numaranız elindedir. Signal bağışlarla finanse edilen kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Signal her zaman yeni güvenlik özelliklerini (kaybolan mesajlar, mühürlü gönderici vb.) zorluyor. Çünkü Signal ile amaç sadece güvenli iletişim olarak veriliyor (en azından şimdilik).

Buna karşılık WhatsApp, uçtan uca şifreleme iddia etse de, uzun bir gizlilik skandalları geçmişi olan Meta'ya (Facebook) ait. Tonlarca meta veri toplar (kiminle, ne zaman, ne sıklıkla konuştuğunuz, cihaz bilgileri, IP adresi vb.). WhatsApp reklam içermez ama bilgilerinizi paylaştığı ve kullanıcı verilerinden kâr eden devasa bir reklam ekosisteminin (Meta) parçasıdır.

WhatsApp iş modeli güvenliğe odaklanmıyor; etkileşim ve para kazanmaya odaklanıyor. WhatsApp'ta (Meta altında) amaç kârı artırmak için veri toplamaktır.

Bu arada Signal'in bir zamanlar WhatsApp'ın altyapısı olduğunu hatırlatalım. Ama WhatsApp'ı Zuckerberg'e satan 2 kurucu, Acton ve Koum, daha sonra sistemin güvenliğinin geldiği noktaya itiraz ederek ayrıldılar ve Acton Signal'i tek başına güvenlikli bir uygulama yapmak için uğraşıyor.

Özetle; Gerçek gizlilik, daha az risk arıyorsanınz ve gizli veri madenciliği istemiyorsanız Signal daha iyi bir seçimdir (en azından şimdilik, yarın değişirse durum bakarız).

x.com'u da bırakıp, merkeziyetsiz sosyal medyaya geçin (Mastadon, Bluesky)

x.com'u neden bırakmanız gerektiğini, 10 gün önce belirtmiştik. Bu yazıda başka birkaç noktaya değinelim.

ABD'de 2020'deki "Goeorge Floyd'un polisler tarafından öldürülmesi" sonrasında patlayan "Black Lives Matter" olaylarında, Trump'ın şiddet öneren 2 tweet'inin altına uyarı etiketi eklenmişti. Arkasından 6 ocak 2021'deki Capitol Hill baskını sonrasında ise Trump'ın hesabı hem Facebook, hem de Twitter'dan bloklandı. O zaman henüz x'i almamış olan Elon Musk güya "ifade özgürlüğü"nü savunmuştu. Meğerse sadece Trump'ın ifade özgürlüğünden bahsediyormuş. Zaten bu nedenle x sürekli üye kaybediyor.

Jack Dorsey, zaten bu hükümetlerden gelen baskılar olayını fark etmiş ve 2019'dan itibaren "merkezi olmayan" sosyal medya üzerinde çalışmaya ve yatırıma başlamıştı. "Neden merkeziyetsiz?" diye hâlâ  soran var mıdır? Bu; sansürlenemez, kapatılamaz anlamına geliyor. Orası kapatılsa, başka bir IP'den devam eder. Bir başka önemli merkeziyetsiz sosyal medya da kendisini Satılık Olmayan Sosyal Medya diye sunan, Alman menşeli "Mastodon"dur sırası gelmişken hatırlatalım.

Şimdi ‘neden x.com'u bırakıp, Mastodon ya da BlueSky'a geçmeliyiz'i özetleyelim;

x, Elon Musk'a aittir; yani ifade özgürlüğü, moderasyon ve algoritmalarla ilgili kararlar bir topluluk tarafından değil, tek bir kişi tarafından verilir. Bluesky ve Mastodon ise merkeziyetsizdir; hiçbir kişi veya şirket onları kontrol etmez.

x'in moderasyonu karmaşıklaştı: Musk devraldığından beri daha fazla nefret söylemi, bot ve yanlış bilgi arttı. Mastodon'da her sunucu kendi kurallarını belirler. Bluesky, istediğiniz içerik filtrelerini seçtiğiniz "birleştirilebilir moderasyon" üzerinde çalışıyor.

x'in akışı sizi bağlı tutmak için viral ve tartışmalı içerikler sunar. Bluesky ve Mastodon size manipüle edilmiş bir algoritma dayatmaz; takip ettiğiniz kişilerin gönderilerini kronolojik olarak görürsünüz. Bluesky kullanıcıların algoritmaları seçmesine (veya devre dışı bırakmasına) olanak tanır. Mastodon (Fediverse) varsayılan olarak kronolojiktir; zorunlu algoritmik beslemeler yoktur.

x, reklamlar ve etkileşim algoritmaları için kapsamlı kullanıcı verileri toplar. Bluesky ve Mastodon daha katı gizlilik politikalarına sahiptir ve Mastodon merkeziyetsizdir (tek bir şirket verilerinizin sahibi değildir).

Bluesky ve Mastodon açık kaynaklıdır herkes işlerin nasıl yürüdüğünü görebilir. x artık platformunu nasıl çalıştırdığı konusunda kapalı ve gizlidir.

Bluesky'nin protokolü (AT Protokolü) sosyal kimliğinize sahip olmanızı ve hatta isterseniz başka bir uygulamaya geçmenizi sağlar. Mastodon Fediverse'nin bir parçasıdır. Takipçilerinizi kaybetmeden  sunucular arasında seçim yapma ve hareket etme özgürlüğü de verir. x tamamen merkezileştirilmiştirElon Musk politika değişikliklerini tek taraflı olarak kontrol eder.

x çok daha toksik ve aşırı hâle geldi. Öfke ve reklamları teşvik eden etkileşim odaklı algoritmalar kullanıyor. Mastodon ve Bluesky genellikle daha küçük, daha sağlıklı topluluklara sahip. Mastodon sunucuları topluluk tarafından modere edilir (iyi kurallara sahip bir sunucu seçin). Bluesky proaktif moderasyona ve kullanıcı odaklı raporlamaya sahiptir.

sa özet:

Bluesky ve Mastodon = Özgürlük, gizlilik, kontrol.
x = Merkezi güç, toksisite, manipülasyon.

Füsun Nebil kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı. (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST)

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Prof. Dr. Klein: Ortak akıl nasıl kullanılabilir?

Tabii ki kolektif zeka (ortak akıl) dediğimizde aklımıza "yapay zeka" da geliyor. Sonuçta, günümüzde üretken yapay zeka olarak adlandırılan yapay zeka türü, toplumun yıllardır biriktirdiği kolektif ürünler ile eğitiliyor. Ayrıca sosyal medyaya da baktığımızda kolektif zeka gibi bir şey görüyor olabilir miyiz? Bunları ve yaptığı çalışmalardan aldığım notları Prof. Klein'a sordum

Trump vergiyi neden koydu, neden kaldırdı?

Tarife muafiyetleri büyük tüketici elektronik markalarına rahatlama sağlasa da B2B donanım şirketleri, girişimler ve daha geniş tedarik zinciri için zorlukların yanında dengesizlik getiriyor

Yapay zekânızı sağ görüşlü mü, sol görüşlü mi tercih edersiniz…

Zuckerberg sağa kayma işini sessiz sedasız yapmış olsa da, Amerikalı teknoloji camiası, uzmanlar ve akademisyenler durumu hemen farkettiler. Bu nedenle de tepkiler de gecikmedi. Bilim insanları, "Yanlış bilgilere (örneğin, aşı karşıtlarına) eşit ağırlık vermek sorumsuzluktur" derken, etikçiler "Bu denge değil, yerleşik konularda yanlış eşdeğerliktir" diyorlar. Tabii ki muhafazakârlar da, "Sonunda, bizi kapatmayan bir yapay zekâ"  diye değerlendiriyor

"
"