Çarçabuk uyum sağlayarak yenebildiğimiz şaşkınlığımızın sınırı yok değil mi?
Şaşkınlığımız ne kadar çabuk geçse ve artık şaşırmayacağımızı düşünsek de çıta hep daha yükseğe çıkabiliyor.
Bu ülke her seferinde şaşırtabiliyor.
Bebeklerin ölümünden para kazanan bir düzenin işleyip gittiğini öğrenebiliyoruz bir sabah.
Diyaliz hastalarından…
Öyle yüzüme bakarak rahatça ahlaktan, vatandan bahseden adamların para için ne haltlar yediğini görüp, şaşıp kalabiliyoruz.
Ama bu da geçer üç güne… Dert eden birkaç kişi takip eder dosyaları, dert eden birkaç kişi sorar, koşturur, bildirir… Birileri o insanlar üzerinden vicdan rahatlatır… Bu düzen böyle gider!
* * *
Gitmez, gitmemeli elbette…
Zira kadınlar ölüyor, bebekler ölüyor, çocuklar ölüyor… Birilerinin sloganla koruduğu koltukları yüzünden insanlar ölüyor.
Bir kadın ve doğmamış bir bebeğin nasıl öldüğünü anlatacağım size.
“Ne zaman böyle olduk?” sorusunu haklı çıkartan bir cinayeti…
Yoksulluk içinde boğuşan kadınların, çocukların ne duruma gelebildiklerini…
* * *
Esra Uşak, 2017’de, ailesinin rızası olmamasına rağmen, henüz 20 yaşındayken Enes Uşak ile evlendi.
Yaşadığını sevgi sanıyordu… Mutsuz hissettiği o hayattan kurtulabileceğini, yoksulluğu geride bırakabileceğini, huzuru bulabileceğini sanıyordu.
Evlenir evlenmez hamile kaldı. Ve aynı dönemde şiddetle tanıştı.
Her gün dayak yiyordu…
Ve ardından uyuşturucu geldi.
Zaten öyle bir çevrede yaşıyorlardı ki uzak durabilmek de çok mümkün değildi.
Enes Uşak, yeni doğum yapmış karısını uyuşturucu ile tanıştırmıştı.
Günler böyle geçti. Esra Uşak, ikinci kez hamile kaldı ve bir çocuk daha dünyaya getirdi.
* * *
Zamanla öyle çok dayak yemeye başladı ki komşular kayıtsız kalamadı. Polis araştırmaya geldiğinde uyuşturucu kullandıklarını da saptadı.
Esra Uşak, o sırada ailesinin baskısıyla boşanma davası da açmıştı ama hem şiddetten korkuyordu hem uyuşturucuya kayıtsız kalamıyordu.
Devlet, biri bebek iki çocuğu koruma altına aldı.
Küçük çocuk yurda verildi, bebek koruyucu aileye…
* * *
Esra Uşak, çocuklarını da kaybettikten sonra bu hayatı geride bırakmaya karar verdi.
Annesinin yanına taşındı. Ancak yine hamileydi.
Annesinin yanında uyuşturucuya veda etti.
Boşanabilmek için uzaklaştırma kararı çıkardı.
Ama yetmedi.
Bir gün, cüzdanı, kişisel eşyalarını bile almadan annesinin evinden çıktı.
Çocuklarının durumunu konuşmak için yeniden Enes Uşak’ın yanına gitti.
İddiaya göre, önce darp etti Esra Uşak’ı. Ardından ilaç getirdiğini söyleyerek metamfetamin verdi.
O yoksullukta, o yoklukta nasıl uyuşturucu alabildiği bile meçhul ama hazırındaydı. Her zaman olduğu gibi…
* * *
Enes Uşak, o halde amcasının evine götürdü Esra’yı. Orada amcasının ve kuzeninin önünde yetiştirme yurdunda kalan çocukla ilgili tartışmaya başladılar.
Esra Uşak, bir an için kendine geldi. Yeniden saldırıya uğrayacağını anladı. Enes Uşak’ı alttan almaya başladı, sakinleştirmeye çalıştı.
Ama yetmedi.
Enes Uşak, mutfaktan aldığı bıçağı, hamile kadının göğsüne batırdı. Hastanede karnındaki 18 haftalık bebeğiyle birlikte can verdi Esra Uşak…
* * *
Ne acıdır ki savcılık, ölümünden önce uyuşturucu kullandığı için soruşturma başlattı Esra Uşak hakkında… Artık ne işe yarayacaksa…
Enes Uşak, karısını ve karnındaki bebeği öldürmekten cezaevine konuldu. İfadesinde uyuşturucu etkisi altında olduğunu, bıçağı öylesine salladığını, ne yaptığının farkında olmadığını söyledi. Niyetinin öldürmek olmadığını ekleyerek…
* * *
Esra Uşak’ın annesi şimdi avukatı Hediye Gökçe Baykal aracılığıyla adalet mücadelesi veriyor. Bir yandan da torunlarının velayetini almaya çalışıyor. En azından yanlarında büyümesini istiyor.
Sorular ise orta yerde duruyor.
İnsanlar uyuşturucuya nasıl bu kadar kolay erişiyor?
Kadınlar neden şiddet görmekten kurtulamıyor?
Kadınlar neden öldürülüyor?
Ve bu düzen nasıl oluyor da herkesi, her şeyi öğüterek böyle sürebiliyor?
Gökçer Tahincioğlu kimdir?
Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.
Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.
Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.
İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.
|