08 Ağustos 2024

Dışardaki Rus muhalifler: Yurt dışından bağırsan memleket duyar mı?

Rusya'da gerçekten muhalif olanlar ya “içeride” ya da “dışarıda”. Peki, yurt dışındakiler nasıl siyasi mücadele verebilir?

Son aşaması 1 Ağustos’ta Ankara Esenboğa Havalimanı’nda gerçekleşen büyük mahkûm takası sonucunda özgürlüğüne kavuşan muhalif Rus liderlerden İlya Yaşin, ertesi gün Köln’de düzenlenen basın toplantısında şöyle dedi:

“2022’de tutuklanacağımı bildiğim halde yurt dışına çıkmamak benim bilinçli tercihimdi. Şimdi de cezaevindeki işlemler sırasında hapiste de olsam memleketimde yaşamayı seçtiğimi sözlü ve yazılı olarak yetkililere ilettim. Talebimi ve anayasal hakkımı hiç dinlemeden beni zorla ülkemden kovdular. Şimdi düşünüyorum da… Yurt dışında nasıl muhalif çalışma yapılabileceğini gerçekten bilmiyorum.”

İlginçtir, bu son cümle son 2,5 yılda yurt dışına çıkmak zorunda kalmış muhalif Ruslar arasında birdenbire büyük yankı uyandırdı.

Gerçekten de Rusya ve Türkiye gibi ülkelerden yurt dışına çıkmak zorunda kalmış insanlar, özellikle de memleketteyken yaptıkları işlerle ve açıklamalarla ciddi ses getiren muhalifler, uzakta yaşarken neler yapabilir?

Kitap okuma, dil öğrenme, kişisel gelişimle ilgilenme, yeni bir meslek edinme?

Hayır hayır, ilgi odağı burası değil.

Toplantılar, tartışmalar, YouTube yayınları ve başka sosyal medya aktiviteleri?

Evet, çoğu böyle yapıyor zaten. Ama bunun ne kadar etkisi oluyor?

Yaşadıkları ülkede (söz gelimi, Almanya’dalarsa oradaki Türkiye vatandaşlarına ve Almanlara)? Ayrıca uzun yıllar bile sürse hep “geçici sığınak” olarak bakılan yabancı ülke ve halkıyla ne kadar entegre olabiliyorlar ki?

Ya terk etmek zorunda kaldıkları ülkeye uzaktan ne kadar etki edebiliyorlar?

Mesela, yukarıdaki sözleri söyleyen 41 yaşındaki Yaşin, YouTube yayınlarında usta biri. Ancak tam da şu sıralarda Rusya’da devlet YouTube yayınlarını epeyce yavaşlattı, yakında tümüyle kapatabilir de. Diğer birçok sosyal medya platformu da yasak. Eh, VPN’lerle nereye kadar?

Asıl önemlisi şu galiba: Yaşin’in hapisten ilettiği mesajlar bile (bizdeki Selahattin Demirtaş örneğinde olduğu gibi) ülke siyasetinde şu ya da bu şekilde yankılanabiliyordu. Ama yurt dışında yaşayan liderlerin sözleri toplumda hemen hemen hiç gündem yaratmıyor.

Yurt dışında siyasi mücadele geleneği

Rusya’nın tarihi, muhaliflerin ve aydınların yurt dışında yaşama ve mücadele etme örnekleriyle dolu. 1917 Ekim Devrimi’nin lideri Vladimir Lenin de 14 yıl kadar yurt dışında yaşamak zorunda kalmıştı (1900-1905 ve 1908-1917 yıllarında).

O iktidara geldiği zaman da yüzbinlerce Rus (doğruysa, Kızıl Haç verilerine göre 3 yıl içinde yaklaşık 2 milyon kişi) ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı (bunların önemli bir bölümü Karadeniz’den gemilerle Türkiye’ye giderek sürgün hayatına adım atmıştı).

Oradan başlayıp Saharov, Soljenitsin gibi isimlere kadar çok sayıda insan yurt dışında yaşamakla memlekete dönmek arasında yıllarca mücadele verdi.

Uzun süredir çeşitli Batılı ülkelerde yaşayan birçok eski Sovyet ülkesi vatandaşı vardı ve var. Bunlardan biri, Başkan Putin’e karşı 2013 yılında bayrak açarak yurt dışına çıkan ünlü satranç şampiyonlarından Garri Kasparov. Yıllardır ABD ve Avrupa’daki bağlantılarını kullanarak çeşitli girişimlerde bulunuyor. Ama ülke içinde neredeyse unutuldu.

Bir başka önemli isim de, vaktiyle Rusya’nın en zengin insanı olan Mihail Hodorkovski. Putin’le kameralar önünde tartışacak kadar “ileri giden” ünlü iş insanı, 2003-2013 yıllarını hapiste geçirdikten sonra Devlet Başkanı tarafından affedildi ve yurt dışına gönderildi. Hodoskovski internetten çeşitli yayınlar yapılmasına öncülük edenlerden ve muhalefeti birleştirmeye çalışanlardan biri. Ama Ruslar zenginleri pek sevmez; hem zengin hem de muhalif olmak ise tam bir felaket halidir.

24 Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasından sonra kimisi muhalif, kimisi zorla askere alınmaktan korkan çok sayıda Rusya vatandaşı çeşitli ülkelere kaçtı: Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, İsrail, Türkiye vs.

Bazı verilere göre bunların sayıları 1 milyona yakındı, bazılarına göre ise çok daha fazla. Geçenlerde bir Rus yayınının kapsamlı araştırmasında, bunların önemli bölümünün bir süre sonra memlekete döndüğü, ancak 650 bin kişinin dışarda yaşamaya devam ettiği yazılmıştı.

Bunlar arasında siyasetçi, aktivist ve youtuber Maksim Kats,  Leonid Volkov, Mariya Pevçih, İvan Jdanov, Gennadiy Gudkov, Vladimir Milov gibi birçok ünlü isim var.

16 Şubat 2024’te hapiste hayatını kaybettiği öğrenilen Aleksey Navalni’nin eşi olan Yulia Navalnaya da önemli bir isim. Navalni bütün Rus muhalifleri arasında lider olarak açık ara öne çıkan bir kişiydi. Onun ölümü sonrasında birçok farklı örgüt ve çevreden eşi Yuliya’nın muhalefetin başına geçmesi çağrıları yapıldı. Ancak geçen aylar içinde Navalnaya’nın büyük bir aktivite içinde olduğunu iddia etmek zor.

Yurt dışındaki muhalif liderler kervanına şimdi “Esenboğa Operasyonu” sonucunda serbest kalanlardan İlya Yaşin’in ve Batı’da oldukça etkili olduğu bilinen Vladimir Karamurza’nın da katıldığını ekleyelim.

Fraksiyon kavgaları ve ego savaşları

Rusya’da ciddi güç sahibi olduğunu iddia edebileceğimiz bir muhalefet yok. Duma’daki irili ufaklı sözde muhalif partiler (Komünist Parti de dahil) Kremlin’e karşı çıkar gibi yapsa da stratejik konularda hep onu destekliyor. “Sıkı muhalif” olanlar ise ya “içeride” (hapiste) ya da “dışarıda” (yurt dışında).

Dışardaki muhaliflerin etkisinin oldukça sınırlı olduğunu söylemiştim. Bunlar zaman zaman ülkede demokrasinin durumu, yolsuzluklar gibi konularda bazı araştırmalar, filmler, sosyal medya yayınları yapıyor. Muhalif televizyon kanalı (Dojd TV) ve birkaç gazetenin (başta Novaya Gazeta) yerinin de artık AB ülkeleri olduğunu belirteyim.

Batılı devletler yönetimleriyle iyi ilişkiler içinde olmak, yurt dışındaki muhalif liderler açısından önemli bir gündem maddesi. Öncelikle kendilerinin yaşadığı yerler olması bakımından. Muhtemeldir ki, bazıları sadece yaşama izni değil, maddi destek de alıyor. Onun dışında muhalifler, Rusya yönetimine baskıların ve ekonomik yaptırımların sürmesi için lobi de yapıyorlar.

Peki onların hepsi “Batıcı” ve “Amerikan, AB, NATO ajanı” mı? Değil elbette. Ama öyleleri de olabilir. Hem Batı’ya karşı tavır hem de “Putin sonrası Rusya nasıl bir ülke olmalı?” konusunda muhaliflerin görüşleri çok farklı. Siyasi yelpazenin sağına yakın olanları da var, soluna yakın olanları da. Rusya’nın Ukrayna’daki işgaline hemen hepsi karşı çıksa da, bir dizi konuda farklı tutumdalar ve pek çoğu Ukraynalılar ile fazla anlaşamıyor.

Yurt dışındaki muhalifler kendi aralarında bol bol anlaşmazlık ve polemik yaşıyorlar. Bir dizi iş birliği toplantısı yapmalarına karşın bir türlü birlik sağlayamıyorlar. Hemen herkes kendi görüşünün en doğrusu olduğundan emin. Ego savaşları da az değil tabii. Can alıcı bazı meselelerde (örneğin, “Rusya seçimlerinde ne yapmalı? Boykot mu edilmeli yoksa Putin dışındaki adaylar mı desteklenmeli?” gibi sorularda) bile ortak tavır almakta zorlanıyorlar.

Bu açılardan durumun, fraksiyon kavgalarının sık yaşandığı Türkiye solundaki bölünmeleri hatırlattığını söylemek mümkün.

Yurt dışındaki Rus muhalefeti arasında, “bir şeyler olur da birdenbire Moskova karışırsa” kendilerine fırsat doğabileceğini, hatta olası bir Kremlin darbesi sonrası kendilerine avantajlı alan açılabileceğini düşünenler de az değil (bazı muhalifler geçen yılki Prigojin isyanının desteklenmesi gerektiğini bile söyleyebilmişti).

Bir de tabii Putin’in aslında çok hasta olduğu ve yakında Kremlin’deki koltuğun boşalacağı söylentileriyle avunanlar var ki, biz aciz muhaliflerin “işi veya umudu Allah’a bırakması” örneğiyle ilk kez karşılaşmıyoruz, değil mi?

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ne kadar çok kötü insan var bu ülkede ve bu dünyada

Bana biraz geldiler. Onun için ben gidiyorum. Bir süreliğine...

“Esenboğa Operasyonu”: Biden başarı, Putin zafer kazandı

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında tutuklama kararı çıkardığı Putin, bu takas ile birdenbire “Batı’nın muhatabı” oluverdi

Genco Erkal olmadan da döner bu dünya elbette ama onun yeri doldurulmaz

70'lerin Dostlar Tiyatrosu'ndan Moskova'da Nâzım Hikmet anmalarına, gazetecilik söyleşilerine kadar Genco Abi ile birkaç anı

"
"