05 Nisan 2025

Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon’un görevden alınmasının anlamı

Azledilen Yoon Suk-yeol işlediği suçlardan dolayı Seul ceza mahkemesinde devam eden davada hesap verecek ve muhtemelen ağır bir hapis cezası alacak. Bu dünya kimseye kalmıyor. Hak ve adalet bir gün mutlaka bir yerine geliyor

Güney Kore sivil darbeye geçit vermedi

Güney Kore Anayasa Mahkemesi dün, Cumhurbaşkanı Yoon Suk-yeol’un 14 Aralık’ta Parlamento tarafından görevden alınma kararını oybirliği ile onaylayarak, azil sürecine son noktayı koydu. Ülkede şimdi Anayasa gereği en geç 60 gün içinde seçime gidilmesi gerekecek.

Bu konuda daha önce T24’te yazdığımız yazılarda anlatmaya çalıştığımız üzere, ana muhalefetteki Demokratik Parti’nin (DP) yasama organı seçimlerinde ezici şekilde çoğunluğu kazanmasından sonra ülkeyi istediği gibi yönetemez duruma düşen Yoon, 3 Aralık’ta ülkede sıkıyönetim ilan ederek Parlamento’yu kapatmaya ve muhaliflerini tutuklatmaya teşebbüs etmişti. Bu bir sivil darbe girişiminden başka şey değildi.

Ama işler Yoon’un beklediği şekilde gitmedi. Cumhurbaşkanı’nın kendi iktidar partisi Halk Gücü (PPP), ana muhalefet Demokratik Parti ve diğer muhalif partilerle birlikte sıkıyönetim ilanına karşı çıktı. Diğer taraftan, muhalif partilerin çağrısına uyan halk, anında Parlamento’nun önünde geniş kitleler halinde toplanarak gösterilere başladı. Askerler tarafından sarılan Parlamento’ya ulaşmayı başaran milletvekilleri barikatları aşarak gece yarısı olağanüstü oturumda Cumhurbaşkanı’nın sıkıyönetim kararını iptal ettiler. O gece Güney Kore demokrasisi için kritik bir geceydi. Asker ve polis yukarıdan verilen emirlere uymayarak, göstericilere ve milletvekillerine şiddet uygulamadılar. Sıkıyönetim kararının kaldırılmasından sonra, askerler barakalarına geri dönmesini bildiler. Buna karşılık göstericiler de aşırılığa kaçmadan barışçıl şekilde anayasal protesto haklarını kullandılar. Eğer o gece kan dökülmüş olsaydı, Güney Kore bugün çok farklı bir yerde olurdu.

Güney Kore’deki kriz bir kişinin iktidar hırsı nedeniyle yaşandı

Cumhurbaşkanı’nın sivil darbe teşebbüsünün dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Güney Kore’ye azımsanmayacak bir maliyeti oldu. Krizin yarattığı finansal ve ekonomik sarsıntı nedeniyle Güney Kore para birimi won, dolar karşısında son 25 ayın en düşük seviyesine inerken, borsa yüzde 5 civarında değer kaybetti. Ülkedeki yabancı yatırımlarda önemli çıkışlar görüldü.  Ama en önemli darbeyi Güney Kore demokrasisi ve ülkenin dış itibarı aldı. Dünyanın en ileri demokrasileri arasında yer alan Güney Kore’nin bu konumu sarsıntıya uğradı, ülkenin siyasi istikrarı sorgulanır hale geldi. Anayasa Mahkemesi’nin dün aldığı karara rağmen Güney Kore’nin eski itibarını yeniden kazanması zaman alacak.

Bunlar sadece bir kişinin siyasi hırsı ve koltuk sevdası nedeniyle yaşandı. Artık “sabık Cumhurbaşkanı” olarak adlandırmamız gereken Yoon Suk-yeol, uğruna ağır bedeller ödenen demokrasiye ve hukuk devletine saygılı davranacağına, ülkenin kazanımlarını bir tekmede yıkmaya çalıştı. Demokrasi uzlaşma gerektirir. Yoon Parlamento’da muhalefetle uzlaşma arayacağına muhaliflerini tutuklatarak onları yok etmeye çalıştı. Demokrasi hukuka saygı gerektirir. Eski bir başsavcı olması sebebiyle hukuka saygılı davranması beklenen Yoon’a hukukun üstünlüğünü mahkemeler hatırlatmak zorunda kaldı. Oysa, kendinden iki önceki Cumhurbaşkanı Park Guen-hye’nin yargılanma sürecinde aktif rol oynayan Yoon, Güney Kore’de yargı erkinin nerelere kadir olduğunu çok iyi bilecek konumdaydı. Ama bunları bir süre daha iktidarda kalabilmek için unuttu. Bir kere daha görüldü ki, koltuk denen şey iktidar sahiplerinin aklı karartabiliyormuş. Osmanlı padişahları boşuna cuma selamlıklarından sonra paralı çığırtkanlara kendilerine “Padişahım senden büyük Allah var” diye bağırtmıyorlardı. Bir zamanlar devlet bürokrasisinin içindeki omurgalı insanlar iktidarda kim olursa olsun, hayır demesini bilirlerdi. En azından benim içinden çıktığım hariciye bürokrasisinde böyle insanlar çokça vardı. Şimdi maalesef bu insanların sesi kısıldı, meydan yardakçılara kaldı.

Parlamento’da azil süreci

Daha önce de yazmaya çalıştığımız gibi, sabık Cumhurbaşkanı Parlamento’da görevden alınırken bir kısım iktidar milletvekilleri de muhalefetle beraber hareket etti. Aksi takdirde 300 üyeli Parlamento’da muhalefetin Anayasa gereği üçte iki çoğunluk için tek başına 200 oy toplaması mümkün değildi.

Güney Kore’de Amerika’da olduğu gibi gevşek bir parti örgütlenmesi vardır. Parti başkanları bizdeki gibi küçük dağları yaratan siyasetçi profili çizmekten çok uzaktırlar. Çoğu zaman kamuoyunda isimleri dahi bilinmez. Partilerde asıl ağırlık, demokratik prosedürle belirlenen cumhurbaşkanı adaylarındadır. Bunlar seçimi kaybettikleri andan itibaren tarihe karışırlar. Siyasi adap bu şekilde davranmayı gerektirir. Hoş, seçimi kazanan cumhurbaşkanları da, beş yıllık görev sürelerini tamamladıktan sonra bir daha seçilme hakları olmadığı için, çok önemli başarıların altına imza atmamışlarsa, aynı akıbete uğrarlar. Bu yüzden Güney Kore’de kimsenin siyasette kazık çakma olanağı yoktur. Milletvekilleri adaylıkları ise ön seçimle belirlendiği için, milletvekilleri partiden önce kendilerini seçmene sadakatle yükümlü sayarlar.  Yoon hakkında bir kısım iktidar milletvekilinin muhalefetle birlikte hareket edebilmesinin nedeni budur. Siyasi hayata kazık çakan liderlerin sultasının, biat kültürünün olmadığı bir demokratik sistemi bakalım biz ne zaman göreceğiz.

Güney Kore’de iktidar uzun süreli kimseye teslim edilmiyor

Güney Kore’de Cumhurbaşkanı ve Parlamento farklı sürelerle görev yaparlar. Cumhurbaşkanları bir kereye mahsus beş yıl için seçilirken, Parlamento için her dört yılda bir seçim yapılır. Cumhurbaşkanlarının süresinin tek dönem için beş yılla sınırlandırılması Güney Kore’de askeri diktatörlükler döneminde yaşanan acı tecrübelerden alınan derslerin sonucudur. Güçler ayrılığının örnek bir şekilde hayata geçirilmesine rağmen ülkede yürütme erki kimseye bir dönemden fazla teslim edilmemektedir. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanlarının beş yıllık görev süreleri içinde Parlamento’nun kompozisyonunun değişmesi farklı seçim takvimleri nedeniyle her zaman mümkündür. Bu da seçmenin yürütmeyi daha iyi denetlenmesine ve güçler ayrılığı ilkesinin somut şekilde hayata geçmesine olanak sağlamaktadır. Nitekim Yoon’da böyle oldu. 2024 yılı başında Parlamento’da muhalefet ezici bir çoğunluk elde edince, Yoon istediği gibi yasa çıkaramaz, bütçe yapamaz oldu. Bunun çözümü, muhalefetle iş birliği ve diyalogla ülkeyi seçimlere kadar götürmek olması gerekirken, Yoon kendince kolay bir çözüm yolu aradı ve sivil darbeye kalkıştı. Ama yanlış hesap meydanlardan, parlamentodan ve anayasa mahkemesinden döndü.

Anayasa Mahkemesi süreci

Yoon’un azil sürecinde son noktayı Güney Kore Anayasa Mahkemesi koydu. Parlamentonun azil kararının Anayasa gereği bu mahkeme tarafından üçte iki çoğunlukla onaylanması gerekiyordu. Dokuz üyeli mahkemenin üyeleri eşit olarak Cumhurbaşkanı, Parlamento ve yüksek yargı tarafından belirleniyor. Sabık Cumhurbaşkanı Yoon Parlamento tarafından görevden alındığı aralık ayında mahkemenin üç sandalyesi boştu. Ama bu kontenjanlar için gösterilen adayların atamaları Yoon tarafından imzalanmadığı için mahkeme sadece altı üye ile çalışıyordu. Yoon görevden alındıktan sonra Cumhurbaşkanlığına vekalet eden Başbakan Han Duck-soo da önünde bekleyen atamaları imzalamayarak Anayasa Mahkemesi’nden aleyhte bir karar çıkmasını zorlaştırmaya çalıştı. Başbakan Han altı üyeli mahkeme heyetinden altı olumlu oy elde edilmesinin çok zor olacağını hesaplamıştı. Parlamento bu kez mahkemeye gereken atamaları yapmadığı gerekçesiyle Han Duck-soo’yu ocak ayında görevden azletti. Anayasa Mahkemesi’nde bu yüzden iki azil kararı ayrı ayrı ele alınmak zorunda kalındı. Başbakan Han’ın yerine vekalet görevini devralan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Choi Sang-mok muhalefetin baskılarına dayanamayarak bekleyen atamalardan ikisini imzaladı, ama, dokuzuncu atamayı imzalamaktan yine de imtina etti. Mahkeme sekiz üyeli olarak çalışarak ilk önce önündeki iki azil kararından Başbakan Han Duck-soo hakkında karar verdi. Çoğunlukla alınan bu kararda Başbakan’ın anayasa suçu işlemediğine hükmedilerek göreve iadesine hükmedildi. Ancak bu karar Yoon hakkındaki hükmü etkilemedi.

Anayasa Mahkemesi’nde başkan dahil en az üç üyenin muhafazakâr görüşlü, dört üyenin ise liberal görüşlü olduğu hesaplanıyordu. Ama muhalefet çizgisindeki liberallerin bir bölümü Han Duck-soo göreve iade edilirken muhafazakarlarla beraber hareket ettiler. Bu kez Yoon kararı açıklandığında sekiz üyenin tümünün oy birliği ile Parlamento’nun azil kararını onaylaması, mahkeme üyelerinin siyasi eğilimlerini bir kenara bırakarak, vicdanları doğrultusunda, hukuk ne gerektiriyorsa o şekilde karar verdiklerini gösterdi. Darısı hukuk devletinden, demokrasiden, güçler ayrılığı ilkesinden nasibini alamamış tüm ülkelerin başına.

Şimdi, azledilen Yoon Suk-yeol işlediği suçlardan dolayı Seul ceza mahkemesinde devam eden davada hesap verecek ve muhtemelen ağır bir hapis cezası alacak.

Bu dünya kimseye kalmıyor. Hak ve adalet bir gün mutlaka bir yerine geliyor. Geçtiğimiz zor günlerde bilinsin istedim.

Arslan Hakan Okçal kimdir?

Emekli Büyükelçi.

1954 yılında İstanbul’da doğdu.

İlkokula Almanya’da başladı. Darüşşafaka Lisesi’ni (1973) ve AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü (1977) bitirdi.

1978 yılında Dışişleri Bakanlığına girdi.

1981-2001 yılları arasında Bingazi ve Münster Başkonsoloslukları, NATO Daimi Temsilciliği, Bonn ve Berlin Büyükelçiliklerinde sırasıyla Muavin Konsolos, Konsolos, Müsteşar, 1. Müsteşar ve Elçi Müsteşar olarak bulundu. NATO’daki görevinden önce 1989 yılında Roma’da NATO Savunma Koleji’nde eğitim aldı.

1992-95 yıllarında Gümülcine’de Başkonsolosluk yaptı. 2005-2008 yılları arasında (ECOWAS ve aralarında Gana ve Kamerun’un da bulunduğu 9 Batı ve Orta Afrika ülkesine nezdinde de akredite olarak) Nijerya Federal Cumhuriyeti; 2008-2010 yılları arasında, o günkü ismiyle Makedonya Cumhuriyeti nezdinde Büyükelçi olarak bulundu.

Merkezde Amerika Dairesi Başkanı (1995-1997), Araştırma Genel Müdür Yardımcısı (2001-2003), NATO İstanbul Zirvesi Proje Koordinatörü (2004) ve Orta Avrupa ve Balkanlar Genel Müdürü (2010-2013) olarak görev yaptı.

Yurtdışında en son 2014-2017 yılları arasında Güney Kore nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptı. Seul’de bulunduğu süre boyunca Kuzey Kore’de nezdinde de akredite Büyükelçi olarak görevliydi.

2018 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

Emekli olduktan sonra bir yıl Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Dört yıl Marmara Üniversitesi’nde ve bir yıl Fenerbahçe Üniversitesi’nde diplomasi dersleri verdi.

Dış politika alanında araştırma, yayın ve eğitim çalışmaları yapan düşünce kuruluşu Ankara Politikalar Merkezi üyesidir.

2021-2023 yılları arasında Gazete Duvar’da konuk yazar olarak makaleleri yayınlandı. 2024 yılının başından bu yana T24’te yazıyor.

     

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin makus talihi bu kez değişecek mi?

Türkiye’de korku duvarları artık yıkıldı. Bu konuda en büyük pay CHP lideri Özgür Özel’e ve üniversite gençliğine aittir. Gençlik elli-altmış yıl önce sokakları, meydanları dolduran önceki çileli nesillere layık olduğunu kanıtladı. Ama tüm muhalefet partilerinin ve sıradan halkın güçlü desteği olmasa buraya varılmazdı

Türkiye büyük bir sınavla karşı karşıya

19 Mart’ın akıl dışı olmasının birkaç sebebi var; biri de “Nas” saplantısı nedeniyle girdiği krizden bir türlü çıkamayan ekonomimizin iyice tepe taklak edilmesidir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bundan sonra ağzıyla kuş tutsa dahi artık ekonomiyi düzeltme şansı bulunmamaktadır. Olan yine kıt kanaat geçinmeye çalışan milyonlarca dar gelirliye, emekçiye, küçük esnafa, çiftçiye ve emeklilere olacak

Suriye’de Alevi Katliamı ve SDG ile imzalanan Entegrasyon Anlaşması

Taraflar Entegrasyon Anlaşması'nı imzaladıktan sonra Ankara’nın müdahale imkânı oldukça kısıtlandı. Anlaşma bir yıllık bir süreci öngörüyor. Bu süre zarfında Suriye’de her şey olabilir

"
"