28 Ağustos 2022

Türkiye’de Alman İzleri (IX) | Dostluk Yurdu

O günlerde Galiçya cephesinde zaferden zafere koşan Mareşal von Mackenzen'in "Türkiye Türklerindir" ve "Almanlar da Türklerin en iyi dostlarıdır" diye biten telgraf metni oldukça alkış topladı. Hâlâ kullanılan "Türkiye Türklerindir" sloganı demek bir Alman'dan çıkmış.

Bir yanda komşularıyla geçinemeyip uzaklardaki Almanya'ya daha çok güven besleyen Osmanlı İmparatorluğu, diğer yanda komşuları tüm denizaşırı dünyayı kolonileştirirken kendi iç birliğiyle uğraştığından, ayıldığında çoktan parsellenmiş bir dünyada kendisine kala kala Orta Doğu topraklarına hâkim bir Osmanlı Devleti kaldığını gören Alman İmparatorluğu'nun yolları 20. yüzyılın başlarında yine kesişmişti. Bu kez eskilere nispeten daha derin bir kesişme. Savaşın ayak sesleri duyuluyordu. Ortadoğu ve Kafkasya yeraltı kaynaklarının değeri artık biliniyordu. Silah sanayi bacaları tütmeye başlamıştı. Çarklar dönüyordu.

Savaş ittifakını silah arkadaşlığının ötesine taşımak, halk nezdinde de "dostluk" bayrakları dalgalandırmak istiyordu Almanlar. Çünkü Müslüman halk nezdinde sempati kazanmak gerekiyordu. Bir Hristiyan halkla dost olmak pek görülmüş şey değildi o güne dek. Yirminci Yüzyılın ilk devasa projesi Bağdat Demiryolu inşaatında işçileri ikna etmek için bile Alman İmparatorunun Müslüman olduğu rivayeti yayılmıştı halk arasında senaryo icabı.

Alman Şark siyasetinin yönünü değiştiren adam Konstantiniyye'ye yollanan yeni büyükelçi Mareşal Adolf von Bieberstein olmuş. Dış politikayı daha çok kendisi belirlemek isteyen İmparator II. Wilhelm ile pek anlaşamayan ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı makamından tenzil-i rütbe ile İstanbul'a tayin edilmiş olan Bieberstein, Kayzer'in İstanbul ziyaretinin, II. Abdülhamid ile Gümüşsuyu Alman Sarayı'nda görüşmesinin, Anadolu Demiryolu'nun Bağdat'a uzatılması projesinin mimarı olmuş.

1914 yılına gelindiğinde büyük savaşın eli kulağındaydı.

İşte bu sırada Türk-Alman Dostluk Derneği kuruldu. Yöneticiler arasında hep üst düzey bankacılar, iş adamları ve şarkiyatçı akademisyenler vardı. Derneğin Fahrî Başkanları Başkomutan Enver Paşa, Mareşal Liman von Sanders Paşa, Mareşal Colmar von der Goltz Paşa, Sabık Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa ve Almanya'da askeri eğitim görmüş olan General Mahmud Muhtar Paşa ve niceleri idi. Tüzel kişiler de üye olabiliyordu. Özellikle bu tüzel kişiler, bankerler ve şirket temsilcilerinden toplanan aidat ciddi bir yekûn tutuyordu.


Alman Doğu Akdeniz (Levante) Gazetesi.

Deniz ticareti yapan şirketlerin bir yayını olan Deutsche Levante-Zeitung (Alman Doğu Akdeniz Gazetesi) Türk-Alman Dostluk Derneği'nin de resmi yayın organı olma görevini üstlendi. Derneğin merkezi Berlin'de, şubesi İstanbul'daydı. Savaş boyunca Osmanlı halkı tarafından pek talep olmasa da Almanlar sürekli "dostluk" kavramını pompalıyordu. Durmaksızın "biz dostuz" mesajı veriliyordu. 1918 yılına gelindiğinde Almanya'da beş binden fazla üyesi ve en az on şehirde şubesi vardı. Kuruluşunun hemen ardından Adana'da çağdaş eğitim verecek bir "Alman Okulu" açılmıştı bu derneğin yardımlarıyla.


Dostluk Yurdu Projesi.

Derneğin en büyük projesi ise İstanbul'da bir "Dostluk Yurdu" inşa etmekti. Divanyolu padişah türbelerinin hemen karşısındaki arazi, içindeki bir cami de dahil olmak üzere, istimlak edildi, temel atıldı ve inşaata başlandı. Proje ilginçti. Marmara Denizi açısından bakıldığında en az Ahmediye (Sultanahmet) Camisi kadar göze batacaktı. Binanın mimarı Hans Poelzig, 6 bin metrekare alana tasarladığı Dostluk Yurdu'nda en son teknolojiyle donatılmış derslikler, konferans ve konser salonları, sinemalar düşünmüştü.

Nihayet büyük gün gelmişti. 27 Nisan 1917'deki temel atma töreninde Türk tarafından Talat Paşa hariç tüm hükümet erkânı hazır bulunuyordu. Talat o sırada İmparator II. Wilhelm'in sürekli yer değiştiren komuta karargâhındaydı. O günlerde Spa kentindeki Hotel Britannique'teydiler. Hâlbuki Talat Paşa, Dostluk Yurdu'nun isim babasıydı. Cağaloğlu'ndaki temel atma töreninde ünlü bir Alman fabrikatör de vardı: Robert Bosch. O gün orada bir şey daha oldu. İlginç bir telgraf okundu. O günlerde Galiçya cephesinde zaferden zafere koşan Mareşal von Mackenzen'in "Türkiye Türklerindir" ve "Almanlar da Türklerin en iyi dostlarıdır" diye biten telgraf metni oldukça alkış topladı. Hâlâ kullanılan "Türkiye Türklerindir" sloganı demek bir Almandan çıkmış.

Temel atma töreni. Jäckh nutuk atıyor.

Dernek, daha aynı yıl Berlin'in Grünewald semtinde bir binayı Osmanlı topraklarından yollanan Türk öğrenciler için bir temel eğitim yurdu haline getirdi. Burada birçok savaş yetimi çocuk önce Almanca ve yol-yordam öğrenip başarılı olurlarsa çıraklık eğitimlerine yollanacaklardı. 


Proje.

Gayrimüslim Galata yerine Müslüman tarihi yarımadada, padişah türbelerinin, selatin camilerinin yakınında, İmparator II. Wilhelm'in bahşettiği çeşme hizasında, özellikle seçilmiş bu noktadaki devasa inşaat hiçbir zaman bitmedi. Şimdi orada, iki "Türk dostu" Fransız edebiyatçının, Piyer Loti ve Klod Farer'in adlarıyla anılan sokakların arasında kalan parselde, kocaman bir otel ve kafe var.

 
Bugün orada bir sokak.  Burada bir Dostluk Yurdu olacaktı.

Türk-Alman Dostluk Derneği'nin ne zaman kapandığını tam olarak bilmiyoruz. Savaşın bitmesiyle zaten ülkedeki Almanlar ve Avusturyalılar kovulmuştu. Bildiğimiz, sanayi ve madencilikte ta o zamanlar Almanya'nın ihtiyacı olan işgücünün kısmen bu dernek yoluyla tedarik edilmiş olduğu. Son 60 yılın işgücü göçü ve Almanya'daki Türklerin dernekçiliğiyle pek ilgisi olmayan bir tefrikadır bu.

Temel atma töreninde konuşma yapan Şarkiyatçı Prof. Ernst Jäckh ise (Türkler ona kısaca Yek diyordu) herhalde en renkli simaydı. "Muhammed Peygamber'in sancağı Hindistan'dan Fas'a kadar her yerde dalgalanmalıdır" diye bas bas bağıran bir Alman.

Siz hiç Alman cihatçı gördünüz mü?

Yazarın Diğer Yazıları

Üzüm Bayramı

Apostolik Ermeniler her sene 15 Ağustos günü kutlanan Asdvadzadzin gününe en yakın pazar günü üzümleri kutsarlar, yani "okurlar" üzümü. Dindar Apostolik Ermeniler daha önce üzüm yemez. Cemaat üyeleri kilolarca üzümü bayram öncesinde kiliseye bağışlarlar ve okutmak için getirirler. Kilise bahçelerine kasalar dolusu üzüm yığar, halka dağıtırlar

Türkiye'de Alman İzleri (VIII) | Almanya'da unutulmuş bir kunduracı çırağı

Oğlu Rudi Achmed'den bir kız bir erkek iki torununu ve onlardan olan üç torun çocuğunu da gören Achmed Talib Doğu Almanya'dan hiç çıkamadı. Hatta, Fürstenwalde'den çıkamadı

Yalanlar, iftiralar ve Herostratos

Herostratos idam ve damnatio memoriae cezasına çarptırılmış. Yani, adının hafızalardan kazınması cezasına; adını ananlara dahî ceza verilmiş - istediği olmasın, "nâmı yürümesin" diye

"
"