30 Temmuz 2022

Pod diye bir yer

Pod'un yaptıklarını ilk elden gözlemleme şansı bulduğum ve etkisini önemsediğim için sizinle paylaşmak istedim. Model olarak alınabilir

Size Coventry'deki bir mekândan bahsetmek istiyorum.

Çok eskiden, Pod, kasaplık yapılan bir yermiş. Şimdi ise vejeteryan cafési var. Asıl görevi vatandaşlara ikincil derecede akıl sağlığı hizmeti sunmak. Belediyeye bağlı çalışıyorlar. Birincil hizmetleri doktorunuzla olan temas gibi düşünebilirsiniz. İkincil olan da örneğin Pod'daki etkinliklere katılmanız, sosyalleşmeniz ve bazı ek hizmetler almanız. Yani, doktorlar reçete olarak sosyalleşmek, bahçecilik yapmak, sanat dalları ile ilgilenmek gibi 'ilaç'lar yazıyor ve şizofreni, bipolar, psikoz tanısı konulmuş kişileri Pod'a yönlendiriyor.

Ateşin başında

Bahçecilik, zaman bankası, sanat kolektifi ve sessiz aktivizm gibi uygulamalar var Pod'da. Beraberce tohum ekiyorlar, toprağı suluyorlar, mahsülleri topluyorlar ve zaman zaman ateşin başında toplanıyorlar. Şarkılar söyleyip yetiştirdikleri ürünlerin tadına bakıyorlar. En uzun geceyi ve gündüzü kutluyorlar. Bahçede çalışmak şüphesiz ki akıl sağlığına iyi geliyor. Doğada olmak da öyle...

Zaman bankası bir diğer uygulama. Zumbara adı ile Türkiye'de yıllar önce karşılaşmıştım. 1980 yılında Edgar Chan hepimizin eşit olduğunu vurgulayarak bu fikri ortaya atmıştı. Misal, siz bana bir saat boyunca turşu kurmanın inceliklerini öğretiyorsunuz ve kumbaranıza ekleyeceğiniz bir saat kazanmış oluyorsunuz. Daha sonra bu bir saati, sistemdeki bir başka kişiden matematik dersi almak için kullanıyorsunuz. Paranın değil zamanın en değerli birim olduğu bu sistemde köpek gezdirebilirsiniz, bilgisayar programlarını öğretebilirsiniz, dil öğrenebilirsiniz ya da bebek bakabilirsiniz.

Şimdilerde bazı ülkelerde* (İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Yeni Zelanda, İspanya, Yunanistan) benzer sistemler uygulanıyor. Örneğin, İsviçre'de gençler gönüllü olarak bakım hizmeti veriyor ve ileriki yıllarda aynı hizmetten faydalanmak için saat biriktiriyor. İsviçre Federal Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Swiss Federal Ministry of Social Security) uygulamayı kontrol ediyor.

Seramik atölyesi sonrası

Pod'un sanat kolektifinde çeşitli projeler yürütülüyor. Bunlardan beni en çok etkileyeni fanzin yapım atölyeleri. Kağıtları kesip boyaları kullanıp üzerine düğme yapıştırıp simler dökebileceğiniz bazen de delikler açabileceğiniz (yani siz nasıl isterseniz öyle) mükemmel olma zorunluluğu olmadan kendinizi ifade etme alanları. Bir nevi görüntülerin demokrasisi üretiliyor bu atölyelerde.

Bununla birlikte doktorların yönlendirdiği kişilere eşlik eden, onlarla klinik değil café ortamında buluşan ve onları sahiden dinleyen kişiler var. Bu kişilerin genellikle psikoloji alanında diploması yok. Sanat tarihi, sosyoloji gibi başka başka birikimleri var. Bu da onların 'üstünlük' kurmamalarına neden oluyor. Bu destek ekibi aynı zamanda, Pod'a yönlendirilen kişilere kiralık ev seçenekleri araştırıp sunmak, vize işlemlerinde onlara yardımcı olmak, vatandaşların** ihtiyacı olan bilgileri edinip yaşamlarını kolaylaştırmayı sağlamak gibi roller üstleniyor.

Bir fanzin sayfası örneği

Dünya Sağlık Örgütü de bu sistemi, Türkiye'deki adı ile Toplum Temelli Ruh Sağlığı Modeli'ni (TRSM) öneriyor. 

Şengül Şahin ve Gülçin Elboğa'nın yaptığı*** araştırmaya göre Türkiye'de sunulan TRSM hizmetlerinden faydalanan kişilerin iç görü, yaşam kalitesi ve genel ve sosyal işlevselliğinin belirgin oranda arttığı gözlemlenmiş.

Pod'un yaptıklarını ilk elden gözlemleme şansı bulduğum ve etkisini önemsediğim için sizinle paylaşmak istedim. Model olarak alınabilir. Akıl sağlığına dair bilinçlendiğimiz ve ayrımcılığın azaldığı nice günlerimiz olur dilerim.

Fanzin odası


* https://www.indiatimes.com/worth/news/switzerland-citizens-can-now-save-and-deposit-their-time-in-banks-558501.html

** 'Vatandaş' kelimesi Pod'da şizofreni, bipolar, psikoz tanısı konulmuş kişiler için kullanılıyor. Bu kullanım dildeki ötekileştirmenin önüne geçiyor çünkü hepimiz vatandaşız ve tanı konulması kimseyi ötekileştirmemeli: https://www.coventry.gov.uk/pod-1/pod

*** “Toplum ruh sağlığı merkezinden yararlanan hastaların yaşam kalitesi, tıbbi tedaviye uyumu, içgörü ve işlevsellikleri”: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/656550

**** Dünyadan örnekler: https://www.who.int/news-room/feature-stories/detail/community-based-mental-health-services-using-a-rights-based-approach

Hande Çayır kimdir?

Hande Çayır 1982 yılında Eskişehir'de doğdu. Sabancı Üniversitesi'nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı (lisans), İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Sinema ve Televizyon (yüksek lisans) ve İletişim (doktora) eğitimlerini çeşitli burslarla tamamladı.

Akademide bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı, kurumsal iş hayatında vitrin tasarımcılığı ve yayın yönetmenliği gibi görevler üstlendi.

Doçentlik unvanını Plastik Sanatlar alanında aldı. İkinci yüksek lisansını Sussex Üniversitesi'nde Gazetecilik ve Belgesel bölümünde Chevening bursu ile yaptı.

Warwick Üniversitesi'nde Uygulamalı Film Çalışmaları programında ikinci doktorasına Warwick Collaborative Fellowship bursu ile devam ediyor.

Gönlünü uzun süre tiyatroya, ondan sonra da caza kaptırmışlığı var. 2014'ten beri T24'te yazıyor. 

Kitapları:

Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz, 2015, Ka Kitap, İstanbul.

Tunceli'ye Gittim Dersim'den Döndüm, 2016, Ka Kitap, İstanbul.

Documentary as Autoethnography: A Case Study Based on the Changing Surnames of Women (Otoetnografi Olarak Belgesel: Kadının Değişen Soyadına Dair Bir Vaka Çalışması), 2020, Vernon Press, Amerika Birleşik Devletleri.

Filmleri:

Eye-Then-Tea-Tea/Identity/Kimlik, 3'40'', 2005, İstanbul.

Yok Anasının Soyadı/Mrs His Name, 17'00'', 2012, İstanbul.

What Makes an Artist/Sanatçıyı Sanatçı Yapan Nedir, 6'00'', 2019, Birleşik Krallık. 

The Paris House, 10'00'', 2019, Birleşik Krallık. 

Tiny Little Things/Küçük Minik Şeyler, 20'00'', 2019, Birleşik Krallık.

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.