Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Almanya Başbakanı Olaf Scholz bugün günü birlik bir çalışma ziyareti için Türkiye’ye geliyor. Başbakan Scholz, İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dört ay içerisinde üçüncü kez bir araya gelecek. Her iki lider geçtiğimiz temmuz ayı başında NATO Zirvesi vesilesiyle Washington’da, Eylül ayı sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sırasında da New York’ta iki kez görüştüler. Geçen ay da muhalefetteki Hristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) başbakan adayı Fredrich Merz’in Türkiye’ye gelmesi öngörülmüşken, iç politik nedenlerle bu ziyaret ileri bir tarihe ertelendi.
Türk-Alman ilişkilerinde seçimlerin rolü
Peki Almanya’nın bu Türkiye aşkı birdenbire nereden kabardı? İlk akla gelen sebep seçimler. Almanya’da müteakip Federal Parlamento seçimlerinin önümüzdeki yıl 28 Eylül’de yapılacağı resmen açıklandı. Türkiye’deki ve Almanya’daki seçimler garip bir şekilde iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini ters yönde etkiliyor. Türkiye’deki seçimler Türk siyasilerinin Almanya’da gerçekleştirdikleri propaganda çalışmaları nedeniyle ciddi krizlere yol açıyor. Hatırlayacaksınız 2022 yılında Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Almanya Erdoğan’ın yapmak istediği ziyarete uzun süre onay vermedi. Daha önceki seçim kampanyaları sırasında gerçekleştirilen ziyaretler sırasında da vatandaş toplantıları için yer temininde güçlük çıkarılması, makam arabasına bayrak çekilmesine müsaade edilmemesi, resmi yetkililerden randevu alınamaması gibi tatsız olaylar yaşanmıştı. Oysa Almanya’daki seçimler ise tam tersine Almanya’nın Türkiye’yi hatırlamasına vesile oluyor, ilgisini arttırıyor.
Almanya Federal İstatistik Bürosu’nun 2023 yılı sonunda yayınladığı verilere göre, Almanya’da 1 milyon 347 bin Türk vatandaşı yaşıyor. Alman pasaportu taşıyan Türk kökenlilerin sayısı ise 1 milyon 558 bin. Çifte ve çoklu vatandaşlığa imkân tanıyan Alman vatandaşlık kanununda gerçekleştirilen değişiklikler bu yıl 27 Haziran’da yürürlüğe girdi. Türklerin büyük bir bölümünün bu haktan yararlanarak Alman vatandaşlığını da kazanması ve önümüzdeki yıl yapılacak federal parlamento seçimlerinde ilk kez oy kullanması bekleniyor.
Aşırı sağcı “Almanya için Alternatif Partisi” (AfD), eylül ayı başında Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde yapılan parlamento seçimlerinde yükseliş trendini sürdürerek yüzde 30’un üzerinde oy aldı. Hem sosyal demokratlar hem Hristiyan Birlik Partileri oy kaybediyor. Bir oyun önemli olduğu, partilerin birbirlerine yakın oylar aldıkları seçimlerde Türk kökenli seçmenler iştah kabartıyor.
Almanya’nın korkulu rüyası yasadışı göç
Yasadışı göç sorunu, Almanya’nın korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Aşırı sağın oylarının artmasındaki temel neden de göçmenler. Orta-Doğu’daki son gelişmeler yeni bir göç dalgasını gündeme getirdi. Bu nokta da Almanya için Türkiye’nin önemi bir kez daha kendisini gösteriyor. Hatta BM Genel kurulu sırasındaki son Erdoğan-Scholz görüşmesinde, AB ile mutabık kalınan yasadışı göç konusundaki 18 Mart bildirisinin güncellenmesi için görüş birliğine varıldığına dair ortada haberler dolaştı. Bu haberler doğru olmasa da İstanbul’da bugün yapılacak görüşmelerde yasadışı göç meselesinin masada olacağına kesin gözüyle bakılabilir.
Ukrayna’daki savaş Alman ekonomisini fena vurdu
Alman Başbakanı’nı Türkiye’ye getiren bir diğer neden de Rusya-Ukrayna savaşı. Bir zamanların ekonomik açıdan Avrupa’nın itici gücü sayılan Almanya zor günlerden geçiyor. Rusya’ya uygulanan ambargolar neredeyse Rusya kadar Alman ekonomisini de vuruyor. Bu açıdan Orta Doğu’daki İsrail saldırıları nedeniyle uluslararası toplumun gündeminden düşmeye başlayan Ukrayna’daki savaşın daha fazla uzamadan sona erdirilmesi Almanya için büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile doğrudan görüşebilen nadir Avrupalı liderlerden. Scholz’un beraberinde getirdiği dosyalar arasında şüphesiz Rusya-Ukrayna savaşı da yer alıyordur.
Ziyaretin Türkiye açısından önemi
Ziyarete Türkiye açısından bakacak olursak, herhalde birinci sırada Türk vatandaşlarına uygulanan vize engelinin kaldırılması geliyor. Yıl başından bu yana Çinlilerin, Rusların bile Schengen vizesi alabilme oranları Türkleri sollamış. Son 10 yıl içerisinde vize başvuruları reddedilen Türklerin sayısı üçe katlamış. Türk vatandaşlarının ülke sınırlarına adeta hapsedilmesi kabul edilebilir bir durum değil, mutlaka bir çözüm yolu bulunmalı. Umarım Scholz bu konuda en azından vize alımını kolaylaştıracak öneriler getiriyordur.
Yine Avrupa Birliği ile ilgili konular meyanında gümrük birliğinin modernize edilmesi, artık üyelikle sonuçlanmayacağı hemen hemen kesinlik kazanan adaylık sürecinin hiç olmazsa canlı tutulması Türkiye tarafından gündeme getirilecek konular arasında görünüyor.
NATO’nun iki büyük ortağı arasındaki ilişkilerde savunma iş birliği ayrı bir önemi haizdir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın hafta içerisinde bir televizyon mülakatında teyit ettiği üzere, bu alanda son dönemde olumlu gelişmeler kaydedilmeye başlanıldı. Alman “Der Spiegel” dergisinin haberine göre, Federal Milli Güvenlik Konseyi, gizli bir toplantısında aralarında hava savunma füzeleri ile denizaltı ve fırkateyn modernizasyonunda kullanılan askeri malzemeleri de içeren 250 milyon avro tutarındaki bir paketin Türkiye’ye ihracını onayladı. Şimdi sıra 40 adet EUROFİGHTER savaş uçağının satışında. Her ne hikmetse Türkiye’nin ABD’den satın alması için Amerikan Kongresinden onay alınmış olmasına rağmen sanki yeni sıkıntılar ortaya çıkmış gibi bir görüntü var. Bu bakımdan EUROFİGHTER Projesi Türkiye açısından aciliyet kazandı. Hatta Almanya’dan gelen bir heyetin bu konuda Millî Savunma Bakanlığı yetkilileriyle teknik görüşmeler yaptığı söyleniyor.
Alman Hükümeti sözcü yardımcısı Wolfgang Büchner, geçen hafta Scholz’un Türkiye ziyaretini açıkladığı basın toplantısında, iki liderin görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenleneceğini söyleyince, aklıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl 17 Kasım’da Berlin ziyareti sırasında yapılan basın toplantısındaki Gazze savaşına ilişkin söz düellosu geldi. Aradan geçen bir yıl içerisinde her iki ülkenin İsrail hakkındaki görüşleri değişmiş değil. İnşallah kamuoyu önünde benzer bir senaryo tekrar yaşanmaz.
Her ne kadar Hans’lar, Mehmet’leri kıskanıyor olsa da öyle görünüyor ki Almanya Türkiye’den kolay kolay vazgeçemiyor.
Hasan Göğüş kimdir?
Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.
Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.
Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.
Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.
Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.
|