01 Nisan 2025
Hartum
Sudan'da devam edegelen ordular savaşı iki yılını doldururken başkent Hartum'un düzenli ordunun eline geçmesi üzerine, bu gelişme basınımızda sanki ülkenin milli ordusu yabancı düşmanları yenilgiye uğratarak başşehri işgalden kurtarmış gibi yansıtıldı. Ortada yabancı asker falan bulunmadığını hemen belirtelim. Her ikisi de yerli ve milli olan rakip iki ordunun savaşından söz ediyoruz: Birisi bilinen manada geleneksel Sudan Silahlı Kuvvetleri, diğeri İstihbarat teşkilatına bağlı paramiliter ordu. Ülkeyi kimin yöneteceği konusunda anlaşmazlık patlayınca, kavgaya tutuşarak, en başta başkent Hartum sakinleri olmak üzere, tüm ülkeyi kana bulayarak perişan eden iki ayrı silahlı gruptan bahsediyoruz.
İç savaş 2023 nisan ortasında General Hemeti'ye (Muhammed Hamdan Daglo) bağlı Hızlı Destek Güçlerinin (Rapid Support Forces-RSF) düzenli ordu karargahına saldırıları ile başladı. İlk bir buçuk yıl içinde başkent Hartum'a ilaveten ülkenin güneyi ve batısı (Darfur) RSF’ nin kontrolüne geçti. Wagner üzerinden biraz Rusya ve daha ziyade BAE'nin desteklediği RSF, hâkim olduğu alanları ehil biçimde yönetemedi, böyle bir kapasitesi olmadığından gönülleri fethetmeyi beceremedi. 2024 sonbaharından itibaren Wad Madani’nin (Al Jazirah eyaleti) kaybıyla dengeler değişti. Hartum düştükten sonra karargâhı 700 km uzaklıkta Kızıldeniz kıyısındaki liman şehri Port-Sudan'a taşıyan General Al-Burhan, Mısır, İran ve Rusya'nın desteğini (silah dahil) arkasına alarak savaşın gidişatını değiştirmeye muvaffak oldu. Bu yılın başından itibaren Hartum'a bitişik şehirler Bahri ve Omdurman'ı ele geçiren Sudan ordusunun mart sonunda başkenti “kurtarmasıyla” Sudan iç savaşının bir dönemeç noktasına ulaştığını söyleyebiliriz. RSF güçlerinin bu aşamadan sonra Sudan'ın sahibi ve hâkimi olmaları söz konusu değil, kozlarını Darfur'da toplayarak büyük katliamlara sahne olan (2003) bu sorunlu bölgeyi muhafaza etmeye ve hatta Sudan'dan koparmaya gayret edeceklerini tahmin ediyorum.
Sudan'ı 2009 yazından bu yana izliyorum. Diktatör Ömer El-Beşir'in siyasi İslam’a yaslanarak iktidarını sürdürdüğü yıllarda, El-Kaide lideri Usame bin Ladin'in Hartum'da ikametine ve faaliyetlerine (1991-1996) müsaade edilmesi dahil olmak üzere, teröre müsamaha gösteren bir siyasi çizgi benimsemesinden ötürü, Sudan, ABD'nin “şer ülkeleri listesi”nin başlarına yerleşti. Ülkenin güneyinde uygulanan otonominin iptali ve buralarda yaşayan Arap olmayan Afrika kökenli topluluklara Arapçayı ve Müslümanlığı zorla kabul ettirme gayretleri Sudan'ın uluslararası toplum nezdindeki kredisini sıfırlara indirgedi. Neticede, Vaşington, diktatörü ve ülkesini fena halde cezalandırdı. Güney Sudan liderliği (SPLM) ile Hartum arasında imzalanan (2006) Kapsamlı Barış anlaşmasının öngördüğü referandum seçeneğini istismar eden ABD ve batılı ülkeler, Güney Sudan'ın aşiret önderlerini bağımsızlık yönünde teşvik edince, ülke 2011 referandumuyla parçalandı: Bağımsız devlet olmak bilinci ve kurumsal kamu kapasitesi bulunmayan Güney Sudan'ın yüzü ayrılıktan bugüne dek hiç gülmedi.
Sudan ikinci büyük sarsıntıyı, son iki yıl boyunca, ülkenin sahibi olduğunu düşünen iki farklı ancak rakip ordunun birbirlerine üstünlük sağlamak ve Hartum'un dizginlerini ele geçirmek ihtirasından ötürü yaşadı. General Al-Burhan ile General Hemeti'nin birleşik tek ordunun komutası altında entegre olmaya ikna ve muvaffak olamamaları kardeş savaşına yol açtı; on binlerce insan öldü, milyonlar evlerini terk etti, yine milyonlar komşu ülkelere sığındı, kamplarda çetin koşullarda yaşamak zorunda kaldı, ülke genelinde nüfusun yarısı için açlık tehlikesi baş gösterdi. RSF güçleri hâkim oldukları bölgeleri talan ettiler, gasp, işkence, tecavüz dışında bir hatıra bırakmadılar. Düzenli ordu askerlerinin bir iki tık daha iyi davrandıkları kabul ediliyor. Her iki grubun da defalarca insanlık suçları işlediği kanıtlanmış durumda. Böylesi koşullarda düzenli ordu kaybettiği başkent Hartum'u 2 yıl sonra rakiplerinin elinden geri aldı. Al-Burhan uçağın merdivenlerinden indi, yere secde ederek şükretti, zafer işaretiyle taraftarlarını selamladı: Medya bu gelişmeyi Hartum'un kurtuluşu, düzenli ordunun zaferi biçiminde sundu. Bu nasıl zafer, nasıl kurtuluş? Anlaması hayli müşkül. Yukarıda vurgulanan devasa mezalimin baş sorumlularından Al-Burhan Hartum'a geri dönünce zafer ve kurtuluş mu söz konusu oluyor? Halkın çektiği derin çilenin müsebbibi hala en orta yerde ve muzaffer edayla gülümsüyor! Asker yönetimde oturduğu sürece Sudan halkı kurtulmuş varsayılabilir mi?
Al-Burhan'ın Hartum'a ayak bastığı günlerde, Güney Sudan'dan silahlı çatışma ve tutuklama haberleri geliyordu. 2011 yazında bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan o tarihten bugüne seçim düzenleyemedi, ayrı devlet olduktan iki yıl sonra (2013) iç savaş baş gösterdi. Uluslararası toplumun baskılarıyla 2018 yılında imzalanan barış anlaşması bir türlü uygulanamıyor, 2024 sonuna ertelenen seçimler son defa 2026 yılına atıldı. Bir tarafta Cumhurbaşkanı Salva Kiir, diğer tarafta cumhurbaşkanı yardımcısı Riek Machar yıllardır uzlaşamıyorlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde iki taraf arasında silahlı çatışmalar başladı, Riek Machar ve ekibinde yer alan bazı bakanlar tutuklandılar. Bağımsız devlet olduğundan günümüze, son 14 yıl içinde, Güney Sudan’la ilgili hiçbir olumlu gelişmeye şahit olmadım. Güney Sudan basketbol takımının, 2023 yılında, dünya şampiyonasına iştiraki dışında, bu ülke kaynaklı hiçbir pozitif habere rastlamadım. Devlet olma özelliklerine sahip olmadan bağımsızlığa teşvik edilen Güney Sudan halkı Sudan içinde kalmaya devam etseydi, iç savaş muhtemelen vuku bulmaz ve bunca insan kaybı yaşanmazdı. Son 14 yıl içinde bu bahtsız ülkenin çektiği sıkıntıların vebali, diktatör Ömer El-Beşir'i cezalandırmak üzere ülkeyi ikiye bölen ABD ve destekçisi batılı liderlere aittir. Güney Sudan'la ilgili endişelerini belirten BM Genel Sekreteri Guterres’in “Güney Sudan'ın devlet olamamak” gerçeğini dillendirmesi zamanı gelmiştir.
Hartum'un “kurtuluşu” vesilesiyle bir kez daha vurgulayalım. 2019 ilkbaharında, haftalarca sokakları doldurarak, onlarca can kaybederek, diktatör Ömer El-Beşir'i koltuğundan indiren kahraman Sudan halkının elinden, elde ettiği bu demokrasi zaferi, düzenli ordu ve RSF tarafından çalınmış, karma geçici hükümet kurmak suretiyle iktidarın tamamen sivillere devredilmesinin önü kapatılmıştır. Askerler, verdikleri sözü unutmuşlar, seçim düzenlemek suretiyle iktidarı sivillere devretmeye bir türlü yanaşmamışlar, üstüne üstlük aralarında savaşa tutuşmuşlar, neticede Sudan halkı tarihindeki en büyük can kaybı, göç, sıkıntı ve mezalimi askerlerin elinden yaşamıştır. Hartum'u kurtaran Al-Burhan hükümetinin meşru bir yönetim olmadığını aklımızda tutalım. Nitekim, Afrika Birliği Al-Burhan yönetimini ülkenin meşru hükümeti olarak tanımamaktadır.
Sudan'ın kurtuluşunun yolu askerlerin yönetimi sivillere devretmesinden, ordunun siyasetin dışında kalmasından ve silahlı grupların kışlalarına dönmelerinden geçmektedir. Siviller, tek ses halinde, Sudan'a, demokrasi, refah ve istikrar getirmeye muvaffak oldukları takdirde, Güney Sudan, orta/uzun vadede, yanlış karardan dönecek ve anavatana ilhak edecektir. Farklı dil, din ve kökenden oluşan Sudan halklarının kurtuluşunun anahtarı, askerin siyasetten uzak durması koşuluyla, demokrasi ve uzlaşma kültürüdür. Güney Sudan liderliği bu sınavda başarılı olamamıştır. Nil Nehri’nin kuzeydeki sivil elitleri bakalım sınavı geçebilecekler mi?
Sudan'da olanlar vesileyle T24 okurlarının Şeker/Ramazan Bayramı'nı kutlarım.
Hasan Servet Öktem kimdir? Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu. Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor. |
ABD başkanı Trump’ın dünyayı adeta bir çorba gibi karıştırdığı şu dönemde, Avrupa’nın güvenliğini ABD'ye emanet edemeyeceğini kavradığı şu kritik konjonktürde, Sırbistan'dan karmaşa ve istikrarsızlık sesleri yükselmesi ciddi bir talihsizlik, Balkanlar'ın lider ülkesinden S.O.S sinyalleri geliyor
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Doğu Kongo'ya dair kararı onaylayarak, Ruanda'yı ismen zikretmek suretiyle, askerlerinin KDC topraklarından çıkmalarını buyurdu. Bu defa Kigali'nin yoğun ateşe maruz kaldığına şahit oluyoruz
Başbakan Kurti hükümet kurmaya muvaffak olamaz ve erken seçim kararı alınır ise Brüksel ve Vaşington'un mutlu olacaklarına inanıyorum
© Tüm hakları saklıdır.