13 Kasım 2024

Starsailor’ın vokali James Walsh: Kadın sanatçılar inanılmaz şeyler yapıyor ve şu an dünyayı ele geçiriyorlar

"Solo müziklerim tamamen bana ait. Benim etkilendiğim şeylerden çıkıyor lirikler. Grubun müziklerinde ise sözleri ben yazsam da, hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda hemen söylerler ve herkes şarkıya kendi katkısını yapar"

James Walsh

Kasım ayının ilk hafta sonunda gerçekleşen ve iyi müzik açlığımızı gideren Mix Festival’de sahne alan gruplardan Starsailor’ın vokali James Walsh ile konser öncesinde konuştuk. Sadece sıradan bir konuşma diyemeyiz buna aslında. Derin ve sorgulayıcı James’e terapide konuşacak malzeme veren bir sohbet oldu demek daha doğru! 

- İstanbul’u özledin mi?

Evet. Gelmeyeli çok uzun zaman oldu.

- İstanbul’a birçok kez geldin. Seyirci ve İstanbul hakkında ne düşünüyorsun?

Harika. Türkiye, dünyanın en iyi kebaplarının ülkesi! Gerçekten muhteşem bir yer. Türkiye’de her zaman çok hoş karşılandık ve geri dönmek çok güzel.

- Sizi ilk izlediğim zamanı hatırlıyorum ve sesin kalbimi acıtmıştı resmen. O zamandan bu yana yaklaşık 20 yıl geçti ve şu an 45 yaşındayım. Şimdi iyi bir şarkının ne olduğunu biliyorum, ama o acıyı artık hissetmiyorum ve aslında bunu özlüyorum. Peki, bunca yıl sonra bu duygusal şarkıları tekrar tekrar nasıl yapabiliyorsun? Bu duyguları nasıl hâlâ hissedebiliyorsun?

Bilmiyorum, belki şarkıları yazarken duygulara uzaktan bakılıyordur. Hissetmek yerine üzerine düşünüyorsundur belki. Çünkü dediğin gibi, yaş aldıkça duyguları aynı yoğunlukta hissetmiyorsun, duygularını biraz daha iyi yönetebiliyorsun. Ama yine de zorlu dönemlerden geçtiğin zamanlar ya da seni derinden etkileyen şeyler oluyor ve bunlar şarkılara ilham verebiliyor. Ayrıca başkalarının yaşadığı deneyimlere, hikayelere ve onların başına gelenlere de bakmak ilham verici olabiliyor.

James Walsh

- Starsailor ile yeniden birlikte olmak ne hissettirdi?

10 yıldır tekrar birlikte konser veriyoruz, yani stüdyoya girmesek de birlikte gibiydik. Türkiye’deki son konserimizi sanırım Liam Gallagher ile yaptık. Türkiye gibi yerlere geri dönmek, İtalya ve Yunanistan’da çalmak güzel bir his. Yeni müzik yapmak da güzel. Eski şarkıları çalmak ve insanlara o anıları hatırlatmak güzel. Ama müzisyen olarak, şimdiki yaptığımız müzikle gurur duyuyoruz. “Where the Wild Things Grow” albümünden şarkıları çalmak heyecan verici.

- Solo albümün “Renewal” adı gibi bir yenilenme hissi veriyor. Starsailor şarkılarına göre daha aydınlık, daha umutlu bir yanı var solo şarkılarının. Birbirini dengelediğini düşünüyor musun?

Evet, grup üyeleri müziğe kendi etki ve yeteneklerini katıyorlar. Solo müziklerim tamamen bana ait. Benim etkilendiğim şeylerden çıkıyor lirikler. Grubun müziklerinde ise sözleri ben yazsam da, hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda hemen söylerler ve herkes şarkıya kendi katkısını yapar. Solo şarkılarda sadece benim kararım var, ama grup şarkılarında fikir birliği oluşana kadar hep birlikte çalışıyoruz.

- “Love Will Surely Come” (Aşk muhakkak gelecek) şarkınızdaki gibi gerçekten aşkın, sevginin eninde sonunda geleceğine inanıyor musunuz?

Bence o şarkı inançla ilgili. Şu an çok şanslıyım çünkü harika bir kız arkadaşım var, üç yaşında bir kızım ve büyük çocuklarımla da iyi bir ilişkim var. Ama hayatımda eksik olan şeylerin olduğu zamanlar da oldu. İyi bir insan olmaya çalışıyorsun, doğru şeyleri yapmaya çalışıyorsun ama hâlâ hayatında bir şeyler eksik olabiliyor. Sanırım sadece inancını koruyup, o şeyler gerçekleşmeden önce yolculuğun tadını çıkarmaya çalışmak lazım.

James Walsh

- Büyük oğlun 16 yaşında, bildiğim kadarıyla. Şarkıların hakkında ne düşünüyor? Favori bir şarkısı var mı?

Şu anda kendi kişiliğini oluşturmaya başladığı bir yaşta ve kendi müziğini dinliyor. Bizden sanırım “Four to the Floor”u seviyor; daha hareketli şarkılarımızı tercih ediyor. Ama Led Zeppelin ve Green Day gibi grupları, biraz daha ağır müzikleri seviyor, AC/DC’yi de. Anime filmlerine ve Japon çizgi filmlerine bayılıyor, bu onun gerçek tutkusu. En küçük kızım Cherry de yeni albümdeki “Heavyweight” şarkısını seviyor, ama ona “Sucker Punch” diyor ve “Baba, ‘Soccer Punch’ çal!” diye istiyor.

- Diğer röportajlarını okudum ve çoğu gazetecinin sana sorduğu ortak sorulardan biri; “Şu an 20’lerinde olsaydın hayatında neyi değiştirirdin..." Tekrar tekrar aynı yerlere dönmek, genç halinle tekrar yüzleşmek ve neredeyse her röportajda nostaljik bir yolculuk yapmak sana nasıl hissettiriyor?

Bu gerçekten iyi bir soru. Garip, çünkü hayatımızın o dönemi, 20’li yaşlar oldukça yoğundu ve bize başarı kazandırdı. Ama bir anlamda iki ucu keskin bir kılıç gibi; nostaljinin hem iyi hem de kötü yönleri var. Şu anki başarılarımızın veya deneyimlerimizin kendi başlarına değerlendirilmesini istiyorsun. İnsanlar eski şarkıları çok sevdiğinde ve yeni şarkılarla aynı başarıyı yakalayamamak zor olabiliyor. Nostaljiye minnettar olmak gerekli ama karşılaştırmalarla çok fazla ilgilenmemek de önemli.

James Walsh

- Bugünün müzikleri hakkında ne düşünüyorsun?

Şu anda harika müzikler yapılıyor. Kadınlar müziğe her zaman katkı sağladı ama şu an büyük takdir görüyorlar. Lizzie McAlpine, Phoebe Bridgers, Julian Baker, Lucy Dacus, Charlie XCX ve Billie Eilish gibi kadın sanatçılar inanılmaz şeyler yapıyorlar ve şu an dünyayı ele geçiriyorlar. Bunun yanında Bon Iver’i de çok seviyorum; biraz daha yaşlı olduğu için müziği benimle çok yankı buluyor. The National’ı da seviyorum. Hâlâ  daha genç kitlelere ulaşan müzik yapıyorlar ve 40’larının üstündeler, tıpkı benim gibi. Bu bana ilham veriyor; yeni müzikler üretmek ve yeni insanlara, gençlere ulaşmak mümkün.

- Dinleyiciler ve birleşmeler hakkında konuşunca Oasis’i de sormak zorundayım. Oasis’in birleşmesi hakkında ne düşünüyorsun, konserlere bilet alabildin mi?

Hayır, bilet almak isteyen milyonlarca insan varken onunla uğraşmak istemedim. İstanbul’da Liam ile sahne aldığımız zamanki gibi eğer kader bizi bir araya getirmek istiyorsa, buna hayır demem. Eğer olacaksa olur. Yeniden birleşmeleri heyecan verici ve bu konserlerdeki atmosferin yüksek olacağını düşünüyorum; bu atmosfer grubu tekrar arşa ulaştırabilir.

- O zaman “geçmişe kızgınlıkla bakmıyorsun?”

(Oasis’in ünlü “Don’t look back in anger” şarkısına referans veriyorum burada çünkü bir konserde Oasis ve James Walsh arasında büyük bir anlaşmazlık yaşanmıştı ve Liam Gallagher James hakkında pek de iyi konuşmamıştı.)

(Gülüyor.) Hayır, kesinlikle hayır. 

Yazarın Diğer Yazıları

Çocukluğumuzu canlandıran kahraman: Mark Henn

Mark Henn: Animatörler, aslında birer oyuncu ama ekranda beni değil, çizdiğim karakterleri görüyorsunuz. Karakterle ilgili sevdiğim yönleri alıp o karaktere bürünüyor ve onun yaşadığı durumlarda benim ne hissedeceğimi canlandırmaya çalışıyordum

Biz, siz, onlar ve köpekler

İnsanların yaptıklarının ve yapması gerekip yapmadıklarının cezası köpeklere kesildi. Peki şimdi toplanıp slogan atmaktan başka bir şey yapacak mıyız yoksa babası tarafından cezalandırılmış çocuklar gibi inatlaşmaya devam mı edeceğiz? Uzun bir yazı bu. Uzun bir sorgulama, yüzleşme, iç dökme

Lionel Boyce, The Bear'ı anlattı: Her şey bir fikir olarak başladı, ikinci sezonda gerçeğe dönüştü, peki şimdi ne olacak?

Disney+'ta yayınlanan ve yıllar sonra 2020'lere dönüp bakınca muhakkak kült diziler listesinde olacak The Bear, üçüncü sezonunda ilk iki sezonu alıp ortaya her saniyesi önemli, anlatım dili ile çıtayı çok yükseltmiş, tadı damakta kalan bir sofra kuruyor. Dizinin basın toplantısından notlar ve Marcus'u canlandıran Lionel Boyce ile sohbetimiz de üçüncü sezonun etkisi ile gerçekleşti

"
"