20 Mart 2024

Türkiye'de iklim daha sıcak, kurak ve öngörülmez olabilir

İklim değişikliğinin aşırı iklim olaylarını nasıl etkileyeceğini inceleyen yeni bir araştırmaya göre, Türkiye'nin giderek daha sıcak ve kurak koşullara sahip olacağı öngörülüyor. Ortalama yağışlar azalırken, aşırı yağışların ise artması ve şiddetlenmesi bekleniyor. Toplumsal ve ekonomik riskler barındıran bu değişimlere karşı uyum politikaları geliştirmek gerekiyor

Prof. Dr. İsmail Yücel ve Prof. Dr. M. Tuğrul Yılmaz

İklim değişikliğinin Türkiye'de yaşanan aşırı iklim olaylarına etkilerini inceleyen, Berkin Gümüş ve Doç. Dr. Sertaç Oruç ile birlikte yayımladığımız yeni bir çalışma, Türkiye'de sürekli olarak daha kurak koşulların oluşacağı öngörüsünü ortaya koyuyor.

Çalışmanın bulgularına göre, ülke genelinde sıcaklıkların artması, yağışların ise azalması bekleniyor. Öte yandan aşırı yağışların, daha sık ve şiddetli yaşanacağı öngörülüyor. Bu değişimlerin, ülkelerin sera gazı emisyonlarını anlamlı şekilde azaltmadığı kötümser bir senaryoda çok daha belirgin gerçekleşmesi bekleniyor.

Kuraklık koşullarının giderek artacağı öngörülen bu yakın gelecekte, Güneydoğu Anadolu en uzun kurak dönemlerin yaşandığı bölge olmaya devam etse de, kurak dönemlerin en çok Marmara Bölgesi'nde uzayacağı hesaplanıyor. Ortalama yağışların ise özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde azalması bekleniyor. 

Emisyon senaryolarına göre ülkemizdeki toplam yağışlar azalıyor

Türkiye'de yağış, sıcaklıklar ve aşırı iklim olaylarındaki değişimleri mekansal ve zamansal olarak inceleyen araştırmada, en güncel küresel iklim modelleri çıktıları kullanılarak iki farklı senaryo çalışılmıştır. Bu senaryolar, emisyonların bugünkü seviyelerinde devam edip yüzyıl ortasına doğru yavaş yavaş düşeceğinden yola çıkan, daha iyimser senaryo (SSP2-4.5) ile emisyonlarda anlamlı bir düşüş sağlanamayan, yüksek emisyon senaryosu olan (SSP5-8.5)'tir.

Çalışmaya göre, Türkiye genelindeki ortalama yıllık toplam yağışlarda yüzyıl sonuna kadar düşüş yaşanması bekleniyor. Bu düşüşün, iyimser senaryoya kıyasla yüksek emisyon senaryosunda daha sert gerçekleşebileceği ancak yağışlardaki değişimin bölgeler arasında farklılık gösterebileceği öngörülüyor.

İyimser senaryoya göre toplam yağışların, Türkiye'nin güney ve batı bölgelerinde azalması öngörülürken, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri'nde ise değişmeyeceği ya da hafifçe yükseleceği tahmin ediliyor.

Ancak kötümser senaryo, farklı bir eğilime işaret ediyor. Bu senaryoda, yalnızca Doğu Anadolu'nun bazı kesimlerinde hafif artış eğilimi görülüyor; buna karşın, ülkenin geri kalanında toplam yağışlar azalıyor. En şiddetli düşüşler ise Güney Ege ve Akdeniz kıyılarında bekleniyor. Muğla ve Antalya çevresinde yağışların, yüzyıl sonunda yüzde 30'a kadar azalabileceği öngörülüyor.

İklim, tahmin edilemez hale gelebilir

Bu değerlendirmeler, iklim değişikliğinin ortalama yağışlar üzerindeki etkisini gösteriyor. Ancak iklim değişikliğinin ayrıca yıllar arasındaki değişkenliği de artırdığı biliniyor. Bu, ortalama yağışların değişmediği bir senaryoda dahi, geçmişe kıyasla daha şiddetli kurak veya aşırı yağışlı yılların yaşanmasının mümkün olduğu anlamına geliyor. Bu beklenmedik değişkenliğin de iklimin daha belirsiz ve tahmin edilemez hale gelmesine sebep olabileceği düşünülüyor. 

Yapılan çalışma, her iki senaryoda da, toplam yağışlardaki değişkenliğin tüm Türkiye'de artacağını gösteriyor. Özellikle kötümser senaryoda kurak yılların, geçmiş dönemlere göre hem daha sık hem de daha şiddetli yaşanabileceği öngörülüyor.

Aşırı yağışlar artacak

İklim değişikliğinin yağışlar üzerindeki bir diğer sonucu ise kısa süreli aşırı yağış olaylarındaki artış olarak karşımıza çıkıyor. Araştırma bulgularına göre, aşırı yağışların tüm Türkiye üzerinde daha şiddetli hale gelebileceği tahmin ediliyor.

Bir yıl içinde gerçekleşen en şiddetli 24 saatlik yağışların incelenmesi, değerlerin tüm bölgeler için arttığını ortaya koyuyor. Aşırı yağışların en fazla Karadeniz Bölgesi'nde şiddetlenmesi bekleniyor. Özellikle Doğu Karadeniz sahil şeridi üzerinde aşırı yağışların maksimum şiddete ulaşabileceği görülüyor.

Aşırı yağış olaylarının sayıları ile birlikte, bu olaylar sırasında düşen yıllık toplam yağış miktarının da artması bekleniyor. Aşırı yağışların yıllık toplamlarının ülkemiz üzerinde 1961-2014 yılları arasında ortalama 138 mm olduğu görülüyor. Fakat yüzyıl sonuna gelindiğinde bu değerin yüzde 25 ila 30 aralığında artarak, iyimser senaryoda 170 mm'ye, kötümser senaryoda ise 177 mm'ye ulaşması bekleniyor. Aşırı yağışlardaki artışın iyimser senaryoda dahi bu denli yüksek olması, aşırı yağışların Türkiye'nin iklimsel geleceğinde kaçınılmaz olarak belirleyici bir etmen olacağını gösteriyor.

Özetle, elde edilen sonuçlar, bir yandan toplam yağışların azalacağına, diğer yandan ise aşırı yağışların ve bu olaylar sırasında düşen toplam yağış miktarlarının artacağına işaret ediyor.  

Çalışmada, geçmiş dönemde bir yıl içinde aşırı yağışlardan düşen miktarın tüm yağışlar içindeki oranı, ortalama yüzde 20 olarak karşımıza çıkıyor. Kötümser senaryoda, bu değerin gelecekte ortalama yüzde 29'a çıkacağı öngörülüyor. Yıllar arasındaki doğal değişkenlik de dikkate alındığında, aşırı yağışların yaşandığı bir yılda bu değerin yüzde 40 seviyesine kadar yükselebileceği hesaplanıyor. Bu durum kurak dönemlerin ortalama süresinin ve sayısının artabileceğini bununla birlikte yağışların, gerçekleştiğinde, çok daha şiddetli olabileceğini gösteriyor.

Marmara'da yağışsız dönemlerin uzaması bekleniyor 

Bu sonuçları destekleyen bir diğer bulgu ise, yıl içinde hiç yağış gerçekleşmeyen aralıksız en uzun dönemlerin sürelerindeki değişimler olarak karşımıza çıkıyor. Her iki senaryoda da, yağışsız dönemlerin Türkiye genelinde uzayacağı görülüyor. Yağışsız dönemlerde en fazla artış yaşaması beklenen bölge ise Marmara. 

Geçmiş dönemde, Marmara Bölgesi'ndeki en uzun yağışsız dönemlerin ortalamaları yaklaşık 50 gün seviyesindeyken kötümser senaryo altında bu değer, yüzyıl sonunda 75 güne, yani bugün Güneydoğu Anadolu'da gözlenen değere ulaşabiliyor. 

Aşırı soğuk ve sıcak olaylar daha hızlı gerçekleşiyor

İklim değişikliğinin günlük en düşük ve en yüksek sıcaklıklara etkisinin de araştırıldığı çalışmanın bulgularına göre, her iki senaryoda da sıcaklıkların yüzyıl boyunca artması bekleniyor. İyimser senaryoda, bu artış giderek yavaşlıyor ve yüzyıl sonunda neredeyse durma noktasına geliyor olsa da kötümser senaryoya göre yüzyıl sonuna kadar hızlanarak devam etmesi bekleniyor.

Yağışlardan farklı olarak sıcaklık değişimlerinin, tüm bölgelerde birbirine paralel ilerlediği görülüyor. Günlük en yüksek sıcaklıkların bir yıl içindeki ortalamalarının, yüzyıl sonuna kadar, iyimser senaryoda 3.5 derece, kötümser senaryoda ise 6.1 derece artması bekleniyor. Benzer şekilde, en düşük sıcaklıkların ortalamasının da 3.3 derece ila 5.6 derece arasında yükseleceği öngörülüyor.

Yıllık ortalama değerlerin yanı sıra, bir yıl içinde ölçülen en düşük ve en yüksek sıcaklıklarda da artış olacağı hesaplanıyor; ancak bu artışların daha şiddetli olacağı öngörülüyor. Yüzyıl sonunda ise yıllık en yüksek sıcaklıkların 1961-2014 dönemine kıyasla 4.3 derece ila 7.5 derece artabileceği tahmin ediliyor. En düşük sıcaklıklardaki artışın ise 4.6 derece ila 7.6 derece arasında seyredeceği hesaplanıyor.  

Bu değişimler, en düşük ve yüksek sıcaklıkların, ortalamaya göre daha fazla arttığını gösteriyor. Bu sonuçlara göre, aşırı soğuk olayların sayılarında azalmalar beklenirken, aşırı sıcaklıkların sürekli şiddetleneceği söylenebilir.

Sıfırın altında gün sayısının büyük ölçüde azalması bekleniyor

Çalışmada incelenen bir diğer değer ise, bir sene içerisinde sıcaklıkların en az bir kere sıfır derecenin altına düştüğü gün sayısı. Geçmiş dönemler incelendiğinde, ülkemizde ortalama 105 gün olan bu değerin, Doğu Anadolu'da ortalama 163 gün olduğu, Marmara Bölgesi'nde ise yalnızca 49 gün olarak gerçekleştiği görülüyor.

Öte yandan, artan sıcaklıklarla birlikte, bu değerlerin gelecekte ülkenin tamamında hızla düşeceği öngörülüyor. Kötümser senaryoya göre, yüzyıl sonunda sıcaklıkların en az bir kere sıfır derecenin altına düştüğü gün sayısının ortalama olarak ülke genelinde 105 günden 49 güne, Doğu Anadolu'da 163 günden 91 güne, Marmara'da ise 49 günden 12 güne inmesi bekleniyor.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin, yaklaşık 72 günlük düşüş ile, bu değerin en fazla azalacağı bölge olması bekleniyor. Bu durumun, bölgedeki kar yağışlarında da ciddi azalmalara sebep olacağı öngörülüyor ve artan sıcaklıkların kar erime dönemlerini de daha erken aylara kaydırabileceği hesaplanıyor.

Bölge koşullarına uygun uyum planları hazırlanmalı

Türkiye'nin, karşı karşıya kalacağı bu gibi aşırı iklim olaylarının olumsuz etkilerini azaltmak için bazı uyum politikaları geliştirmesi şart. İlk olarak, değişen sıcaklık ve yağış karakteristiklerinin farklı bölgelerde yaratabileceği farklı sorunları ele alan, her bölgenin özel koşullarına cevap veren uyum planları oluşturulması gerekiyor.  

Sel ve sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarının topluluklar ve kritik hizmetler üzerinde olumsuz etkileri olması beklenebilir. Aşırı yağışlardaki şiddetlenme, özellikle Karadeniz gibi, taşkın konusunda zaten hassas olan bölgeleri daha riskli hale getirebilir. Bunun yanı sıra, tarihsel olarak aşırı yağış riski bulunmayan bölgelerde de sel olayları yaşanmaya başlayabilir. Bu gibi aşırı yağış olaylarının birçok farklı alanlarda sorun yaratabileceği öngörülüyor.  

Altyapı ve kentsel planlama açısından, drenaj sistemlerine aşırı yük binebilir; bu da kentsel taşkın risklerinin artmasına ve kentsel altyapının zarar görmesine neden olabilir. Bu gibi olumsuz etkileri azaltmak için, uyum politikalarında kentsel ve kırsal dayanıklı altyapı yatırımlarına öncelikle verilmesi önemli.

Aşırı olaylardan kaynaklanan yoğun yağışların, tarımsal üretimi de etkilemesi bekleniyor; bu yağışlar su basmasına, toprak erozyonuna ve mahsulün zarar görmesine neden olabilir. Yoğun yağış olayları, hızlı akışlara yol açabildiğinden ve yeraltı suyunun beslenmesini etkileyebileceğinden, su kaynakları yönetimi açısından da riskler oluşturabilir. Ekosistemler, bozulmalarla karşı karşıya kalabilirler.

Artması beklenen kuraklıkla birlikte, sürdürülebilir su mevcudiyetini sağlamak da aciliyet kazanacak. Bunun için, değişen kar erimesi düzenlerini, artan buharlaşmayı ve değişen yağış eğilimlerini hesaba katan detaylı su yönetim stratejileri geliştirilmesi gerekecek. Aynı zamanda kuraklığa dayanıklı mahsulleri teşvik etmek ve değişen iklim koşullarına dayanıklı, sürdürülebilir tarım uygulamalarını desteklemek, atılması gereken adımlar arasında yer alıyor.


Kaynak Makale: Impacts of Climate Change on Extreme Climate Indices in Türkiye Driven by High-Resolution Downscaled CMIP6 Climate Models. Berkin Gümüş, Sertaç Oruç, İsmail Yücel ve M. Tuğrul Yılmaz: Sustainability 2023, 15(9), 7202; https://doi.org/10.3390/su15097202

İsmail Yücel kimdir?

Prof. Dr. İsmail Yücel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Laboratuvarında profesör olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Yer Sistem Bilimleri programının akademik ve yürütme kurulundadır.

Lisans derecesini 1993'te İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği bölümünden alan Dr. Yücel, Arizona Üniversitesi Hidroloji ve Su Kaynakları Bölümü'nden Master derecesini 1996'da, doktora derecesini ise 2001 yılında almıştır. Aynı bölümde 1.5 yıl post-doktora çalışmalarına devam ettikten sonra, 2002-2006 yılları arasında Virginia, Hampton Üniversitesi Atmosfer Bilimleri Bölümünde öğretim üyesi olarak araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmiştir.

Dr. Yücel hidrometeoroloji alanında özellikle bölgesel sayısal hava tahmin modellerinin hava tahmini ve iklim projeksiyonları, iklim değişikliği etki analizleri, veri asimilasyonu ve uzaktan algılama teknikleri kullanımı ile model tahminlerinin iyileştirilmesi alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Bu konularda birçok ulusal ve uluslararası komite üyelikleri ve projeleri vardır. Dr. Yücel 30'dan fazla hakemli ve prestijli uluslararası dergilerde (Monthly Weather Review, Journal of Hydrology, Journal of Hydrometeorology, Earth's Future, Journal of Geophyiscal Research-Atmosphere, HESS, v.b.) ve birçok konferanslarda sunum ve bildiriler yayınlamıştır.

Uzmanlık Alanları: Hidrometeorolojk tahmin ve analizler; Bölgesel iklim modellemesi ve iklim değişikliği analizleri; Uzaktan algılama ve veri asimilasyonu 

 

Tuğrul Yılmaz kimdir?

Prof. Dr. M. Tuğrul Yılmaz, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Dr. Yılmaz, lisans derecesini 2003 yılında ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden, yüksek lisans derecesini 2005 yılında Vrije Universitiet Amsterdam'dan ve doktora derecesini 2011 yılında George Mason Üniversitesi'nden almıştır. 2004-2013 yılları arasında doktora ve doktora sonrası çalışmaları sırasında ABD Tarım Bakanlığı Uzaktan Algılama ve Hidroloji Departmanı'nda 5 yıl süresince çalışmıştır. Doktora çalışmalarını 1 yıl süren bir NASA projesi ve 3 yıl süresince aldığı NASA Earth and Space Science Fellowship adlı bursu ile fonlamış ve tamamlamıştır. Dr. Yılmaz'ın çalışmalarını NASA, Avrupa Komisyonu, UNDP ve TÜBİTAK ile birlikte birçok devlet ve özel kuruluş fonlamıştır.

Dr. Yılmaz Türkiye Bilimler Akademisi Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı ödülü, Parlar Vakfı Araştırmacı Teşvik Ödülü, ODTÜ Geliştirme Vakfı Genç Araştırmacı Başarı Ödülü başta olmak üzere çeşitli kamu  ve özel kuruluşlardan birçok ödül almıştır. Yüksek etki faktörlü dergi ve konferanslarda 150'den fazla çalışma yayımlamış olup, 33 makalesi en yüksek Q1 etki sıralamasında yer alan dergilerde bulunmaktadır ve h-indeksi şu anda 26'dır. Geçmişe ait ve kısa vadeli, orta vadeli ve iklim projeksiyonu zaman ölçeğinde geçmişe ve geleceğe ait hidrometeorolojik tahminler ve analizler çalışmalarının odağını oluşturur. Araştırma ilgi alanları su kaynakları, tarım, yenilenebilir enerji, kuraklık ve iklim değişikliği ile ilgili değişkenlerin tahmini ve analizinin çeşitli hidrometeorolojik değişkenlerin uzaktan algılama ve model verilerinin kullanılması odaklıdır.

Uzmanlık Alanları: İklim değişikliği; Hidrometeorolojik analiz ve tahmin; Hidrolojik modelleme; Veri asimilasyonu ve uzaktan algılama analizleri 

 

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye'de otlaklar verimsizleşiyor, geleneksel hayvancılık gerileyecek

Milyonlarca insanın geçim kaynağı olan geleneksel hayvancılık, iklim değişikliği nedeniyle tehdit altında. Yeni bir çalışmaya göre, Türkiye'nin de dahil olduğu Batı Asya'da kuraklıkların kuvvetlenmesi ve otlakların verimsizleşmesi, geleneksel hayvancılığa zarar verecek. Yerel halkların geçim kaynaklarını destekleyebilmek için geleneksel ekolojik bilgi birikiminden faydalanmak ve uyum önlemleri almak gerekiyor

G7 Bakanlar Toplantısı: "1,5°C vurgusu önemli fakat somut adımlar yetersiz"

G7 Zirvesi öncesi İtalya’da bir araya gelen iklim, enerji ve çevre bakanları, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedefini yineledi. Ancak kömürden çıkış için mutabık kalınan 2035 tarihi, bu hedef için yetersiz. G7 Bakanlar Deklarasyonu’nda yalnızca ‘‘verimsiz’’ fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması çağrısı yapılması ve enerji arz güvenliği ile azaltım politikaları arasındaki mücadelenin devam etmesi de dikkat çekici. Bu eksiklikler, 1,5°C hedefi için hâlâ yeterli kararlılığın sağlanamadığını gösteriyor

Marmara'da gemicilik kaynaklı hava kirliliği yüzde 80'e kadar azaltılabilir

İstanbul ve Çanakkale boğazlarından her yıl geçen yaklaşık 50 bin gemi, Marmara Bölgesi'ndeki hava kirliliğinin de önemli sebepleri arasında. Gemi yakıtları nedeniyle açığa çıkan kükürt ve azot oksitler ile parçacıklı maddelerin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor. Türk Boğazlar Sistemi'nin "Emisyon Kontrol Alanı" ilan edilmesi ve gemi yakıtlarının denetlenmesi, gemicilik kaynaklı hava kirliliğini yüzde 80'e kadar azaltabilir