Görsel, yapay zekâ tarafından bu yazı için üretilmiştir.
Sonbaharın ilk günlerine bir süredir taşımaktan yorgun düştüğümüz yüklerimizle giriş yaptık.
Doğanın; artık bize hizmet etmeyen yüklerimizi bırakarak, hafifleyerek yeni bir döneme geçiş yapmamızı fısıldayan sesini duymaya başladığımız sonbahar günlerinde, bu sonbahar hepimiz biraz yorgunuz.
Bize ait olmayan suçların vicdani yükünü taşımaktan yorgunuz.
Sorumlusu olmadığımız utançların, vahşetin yükünü taşımaktan yorgunuz.
Sahip çıkmaya çalışmak için çabaladığımız, şükrettiğimiz hayatlarımız için vicdan azabı duymaktan yorgunuz.
Bir süredir toplum olarak maruz kaldığımız, solumak zorunda bırakıldığımız şiddet atmosferinden yorgunuz.
Ağaçların, kadınların, hayvanların, çocukların sistematik bir şekilde maruz bırakıldığı vahşi cinayetlere kahrolmaktan yorgunuz.
Gün be gün koca bir milletin, sırf kolay yönetilebilmesi, hiçbir şeye ses çıkaramaması için nitelikli eğitimden yoksun bir şekilde cahil bırakılarak karanlıklara sürüklenmesine şahitlik etmekten yorgunuz.
İçinde sonsuz olasılık ve aydınlık barındıran her yeni güne, yeni bir karanlık hikâyeyle başladığımız bu günlere direnebilmek ve ayakta dimdik kalabilmek için her zamankinden daha çok çaba sarfetmemiz ve umuda tutunabilmek için daha çok gayret göstermemiz gerebilir.
Bugünlerde sıklıkla nefesimiz daralıyor, içimiz sıkışıyor olabilir.
Direnebilmemiz, hayata yetkinliğimizce katkı sunmaya devam edebilmemiz ve bir şeyleri değiştirebileceğimize olan inancımızı koruyabilmemiz için bu sıkışıklığı hissettiğimiz zamanlarda kendimize özenle, küçük de olsa ferah anlar yaratmamız çok değerli.
Açık havada kısa yürüyüşler yapmak, diğer canlılarla temas kurmak, bir hayvanı okşamak, sevdiklerimizle yakın temasta kalmak, farkındalıklı nefesler almak, kültür/sanat etkinliklerine katılmak, müzik dinlemek gibi herkesin kendi hayat ritmine göre geliştirebileceği aktiviteler ruhumuzu ferahlatmaya, nefesimizi genişletmeye yardımcı olacak ve bu ferahlama yolumuza devam edebilmemiz için bize destek sağlayacaktır.
Ruhumuzu beslemeye ve ferahlatmaya özen gösterelim ki yetkinliğimizce yılmadan çabalamaya devam edebilelim.
Geçtiğimiz günlerde sıkışık hissettiğim anlarda İstanbul'da görme fırsatı yakaladığım iki sergi sanatın iyileştiren ve birleştiren evrensel gücünü bir kere daha hatırlatmasıyla hem bedenimin hem de ruhumun nefes almasına ve ferahlamasına destek oldu.
Sizinle de paylaşmak isterim.
Dünyalar Arasında- Chiharu Shiota - İstanbul Modern
Japonya'nın önde gelen güncel sanatçılarında biri olan Chiharu Shiota'nın İstanbul'un kıtalar arası gerçekliğinden esinlenerek İstanbul Modern için özel olarak hazırladığı 'Dünyalar Arasında' adlı yerleştirmesi 6 Eylül 2024 – 20 Nisan 2025 tarihleri arasında görülebilir.
Eserleri dünyanın önde gelen müzeleri, galerileri ve bienallerinde sergilenmekte olan sanatçının 'Dünyalar Arasında' adlı sergisi Türkiye'deki ilk müze sergisi.
Geçtiğimiz hafta açılışta, müzede bir odaya konumlanmış olan yerleştirmeyi sanatçının kendisinden dinleme ve kendisiyle birlikte gezme fırsatı yakaladım.
İlksen Utlu - Chiharu Shiota
Sanatçının yerleştirmelerinde kullandığı kırmız ip yaşamı, damarlarımızda akan kanı, insanlar arası görünmez bağları simgeliyor. İstanbul'dan ilham alarak özel olarak tasarladığı yerleştirmeye dikkatlice bakarsınız kırmızı iplerin arasında balıkçılardan esinlenerek kullandığı balıkçı ağlarını görebilirsiniz.
Sanatçı eserlerinde birtakım sıradan nesneler de kullanıyor. İstanbul Modern'de bulunan yerleştirmesinde İstanbul'un tarihe tanıklık etmiş, pek çok hikâyeyle dolu eski bir liman kenti olmasından ilhamla bavullar kullanmayı tercih etmiş. İçinde birçok göç, yolculuk hikâyesi barındıran bavulları anıları, hikâyeleri, insan bağlarını, kanı, yaşamı simgeleyen kırmızı iplerle devasa bir yapıyla sararak hafıza ve bilinç kavramlarına vurgu yapmış.
Sergi açılışında bulunan Japonya'nın Türkiye Büyükelçisi Katsumata Takahiko, içinde olduğumuz yılın Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıldönümü olduğunu belirtti. Sergi bu kapsamda Japonya - Türkiye arasındaki sanatsal ve kültürel etkileşimi teşvik etmek amacıyla Japan Foundation tarafından da destekleniyor.
Konuşmasını Türkçe yapan Büyükelçi Katsumata Takahiko'nun sıcak tavrına da Türkçeye hakimiyetine de hayran kaldım. Kendisiyle tanıştığım ve Türkçeye hakimiyeti konusunda kendisini tebrik ettiğim kısa konuşmamızda 40 yıldır belli aralıklarla Türkiye'de bulunduğunu ve Türkçe ile Japonca dillerinin sesleri, vurguları bakımından birbirine yakın olduğunu belirtti. Beni de rahatlıkla Japonca öğrenebileceğimi söyleyerek yüreklendirdi.
Yaptığı konuşmada Büyükelçi Takahiko, Shiota'nın sergisinin Türk halkına Japonya'nın belki de henüz karşılaşmadıkları yeni yönlerini tanıtmak için iyi bir fırsat olmasını dilediğini belirtti.
Sanatçı Chiharu Shiota kendini yarattığı eserlerle ifade etmeyi seçmiş bir sanatçı olarak konuşmak konusunda çekingendi. Utangaç sayılabilecek haliyle, kısa cümleler kurarak İstanbul Modern ile yaptığı iş birliğinden ve İstanbul'da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Buluşmamız boyunca dünyaca ünlü bir sanatçı olan Shiota'nın mütevazı tavrını hayranlıkla seyrettim.
Kurda Kuşa Aşa ve Göze – Lalehan Uysal
İçinde bulunduğumuz çağın insanlara sunduğu sayısız uyaranın, dünyada kopan fırtınaların, savaşların, ülkemizde yaşanan vahşetin, vicdansızlıkların, şiddetin içinde bir yerde her şeyin anlamını yitirdiğini hissettiğimiz anlar yaşayabiliyoruz.
Hayatın hızına ve telaşına kendimizi öyle kaptırıyoruz ki asıl olandan, hakikatten uzaklaşabiliyoruz.
Bu gibi zamanlarda özen göstermezsek hem doğadan hem de kendimizden kopabiliyoruz. Bu noktada da maalesef hem kendimize hem de bir parçası olduğumuz doğaya karşı farkındalığımızdan kopabiliyoruz.
Maalesef böyle bir farkındalık eksikliğinin hakim olduğu yerlerde de ne doğayı ne de kendini koruyabiliyor insan.
Kudret Narı Tohum
Lalehan Uysal, Kurda Kuşa Aşa ve Göze adlı sergisiyle; ayrılmaz bir parçası olduğumuz doğanın döngüsünün merkezinde ve özünde bulunan 'tohum'a dikkatimizi çekiyor. Hepimizi hayatın özünü fark etmeye, hatırlamaya davet ediyor.
Lalehan bunu yaparken tohumların doğasıyla örtüştüğüne inandığı fotoğraf disiplinini kullanıyor. "Tohumların ekilerek çoğaldığı gibi fotoğraflarım da çekildikten sonra çoğalabiliyor" diyor.
Çektiği tohum fotoğrafları ve sergilerinde fotoğraflara eşlik etmesi üzere yerleştirdiği tohumların aslıyla insanlara kendilerinin de bir tohum olduğu gerçeğini hatırlatarak farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Bu sıkıntılı yüzyılda insanlığın geçmişle gelecek arasında gıda/tohum üzerinden sağlıklı bir yaşam bağı kurmalarına hizmet etmeyi amaçladığının altını çiziyor.
Yıldız Anason Tohum
Yıllar önce Gümüşlük Limon'da hem kendisiyle hem de tohum fotoğraflarıyla ilk karşılaştığımda doğa sevdalısı bir insan olarak tohuma gösterdiği saygı, sevgi ve emekten çok etkilenmiştim. Hatta o gösterdikten sonra manolya ağacının büyüleyici beyaz çiçeğinde bulunan küçük kırmızı tohumların güzelliğine ilk defa dikkatimi yöneltmiştim. O gün bugün kendinin sıkı bir takipçisiyim.
Lalehan Uysal'ın renk renk bitkilerden ve içlerinde kadim bir bilgi taşıyan tohumlarından ilham alarak çektiği büyüleyici fotoğraflarıyla en son geçtiğimiz hafta Bomonti Ada'da karşılaştım. Sergi geçtiğimiz hafta sonlandı fakat Lalehan'ı takip edecek olursanız önümüzdeki zamanda açacağı sergilerden haberdar olursunuz.
Bamya Tohum
Uysal'ın tüm sergilerinin başlığı adını; Anadolu insanının toprağına tohum serperken ektiğinin sadece insan için olmadığını, tüm canlılar için olduğunu anlatmak için dillendirdiği "Kurda, Kuşa, Aşa…"dan geliyor. O, kadim sözün sonuna bir de 'göze' kelimesini ekleyerek kendi objektifinden gördüğü ve görünür kıldığı her tohumu herkesle paylaştığını ifade ediyor.
Tohumların şekillerine, renklerine, üzerlerindeki motiflere dikkat gösterdikçe insan bir kere daha doğal yaratımın büyüleyici tasarımına hayran kalıyor. Ve eğer insan bu gözlemi farkındalıklı bir şekilde yapıyorsa derinlerde bir yerde baktığı tohum ve kendi özü arasında mutlaka bir bağ kuruyor.
Lalehan Uysal'ı, çalışmaları ile hayata kattıklarını ve sergilerini takip etmenizi tavsiye ederim.
İlksen Utlu kimdir?
Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.
Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.
Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.
Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.
|