18 Ağustos 2024

 Koleksiyoncunun kaleminden: Kilidin kültür tarihi -2-

Anahtar da kilit de dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonerlerin gözdeleri arasında. Ünlü müzayede evlerinde yüksek değerler bulan erken nadide örnekler müzelerin raflarını süslediği gibi, çok sayıda koleksiyonerin hayallerinde de yer alıyor

Kilit sistemlerinin ana mantığı binlerce yıl boyunca değişmeden günümüze kadar gelmiş

Kilit mekanizmalarının erken örneklerini görselleri eşliğinde anlatmaya çalıştığım geçen haftaki yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır, Eski Mısır’ın pimli, basit, kapıya çakılan ahşap direk üzerine monte edilen yatay bir sürgüden oluşan düzeneğinin 6000 yıl öncesine tarihlendiğini yazmıştım. Ucunda tek çivi bulunan ahşaptan yapılmış anahtardan Eski Mısır’da görülen “ilk kilit sistemi”, “ilk anahtar” ve “ilk anahtar deliği” kavramlarıyla “kilitleme” sistemlerinin ana mantığının binlerce yıl boyunca değişmeden günümüze kadar geldiğinden bahsetmiştim.


Hatırlatmak gerekirse tarihsel süreç içinde Musul yakınlarındaki “Khorsabad Sarayı’nın” kalıntılarında bulunan günümüz mantığıyla uyumlu 4000 yaşındaki mükemmel düzenekteki kilit ve Eski Yunan, Eski Roma dönemlerine ait mekanizmalar uzmanlarınca yorumlanmış; nadide parçalar dünyanın her yerine dağılmış saygın müzelerde yerlerini almış.

Çin Kültürünün kamış destekli kilitleri, Hindistan’ın çok erken yıllarda değerli eşyaları korumak için kullandığı timsahlı bariyerleri ve sonrasındaki kuş şeklindeki şifreli mekanizmaları kilidin Milat çizgisi öncesindeki yaşanmışlıkları içinde ilkyazımda detaylı olarak işlenmişti. Şimdi sizlere Orta Çağ ve sonrasındaki gelişmeleri sunmak istiyorum.

Orta Çağ'da çilingirlik mesleği doğmuş; kilit sistemleri karmaşık hale gelmeye başlamış  

MS 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kilit icatları büyük ölçüde durmuş, kilit yapımındaki gelişim sekteye uğramış. Artık insanların ayakta kalmak, kilisenin buyruklarına karşı direnmek adına verdikleri yaşam mücadelesinde kilit mekanizmalarına ayıracak imkânları ve geliştirilecek teknolojileri yokmuş.

Avrupa'nın karanlık çağlarındaki çilingirler bilinen kilit düzeneklerini hırsızların, yağmacıların kafalarını karıştırmak için hep birlikte kullanmışlar; tek bir basit kilit yerine birden fazla açılmalı-mekanizmalı sistemler kurmuşlar.

Orta Çağın ilk yıllarında basit ve etkisiz kilit düzenekleri kullanılmış 

Orta Çağ boyunca giderek daha karmaşık hale gelen anahtar tasarımları kilit mekanizmalarında güvenlik sağlamaya çalışmış, sahte ve gizlenmiş anahtar delikleri izinsiz açma denemelerinde bulunanların kafasını karıştırmak için kullanılmış. Anahtar delikleri süslemelerle gizlenmiş; sahte – yapay mekanizmalar içinde sahte anahtar delikleri tasarlanmış.

Ateşli silahların erken örnekleri soygunculara cesaret vermiş, kilit altındaki eşyalara saldırılar artmış.

Orta Çağ’ın ilk yıllarında kullanılan basit ve etkisiz asma kilitlerin düzeneklerinde zaman süreci içinde dönen, vidalanan, itilen ve çekilen anahtarlarla çalıştırılan tipler tasarlanmış. Döner disklerdeki harf veya sayıların hizalanmasıyla çalıştırılan şifreli asma kilitler geliştirilmiş; anahtarsız denemeler yapılmış.  

Anahtarlar giderek daha karmaşık hale gelirken, tümüyle ilk metal kilit 870 ile 900 yılları arasında İngiltere’de ortaya çıkmış; İngiliz ustalar kurcalamayı önlemek için anahtar deliklerinin muhafazalarının etrafına engeller yerleştirmiş. Demirden yapılmış basit cıvatalarla mekanizmayı sağlamlaştırmışlar.

Ama unutmamak lazım ki, 10. yüzyıla kadar Avrupa'da tüm evlerde ahşap kilit ve ahşap anahtarlar kullanılmış, yalnızca zenginlerin evlerinde metal kilit donanımları bulunuyormuş.

Vikingler yağmaladıkları serveti özel olarak tasarladıkları asma kilitlerle korumuşlar

Vikingler yağmaladıkları serveti saklamak, depolamak, hazinelerini bir yerlerde bırakıp seferlerine devam edebilmek için kilitleme mekanizmalarına çok önem vermişler. Ganimet toplama seferleri arttıkça birikimlerini güven altında tutma isteği de büyüyerek devam etmiş. Bu konuda gittikleri uzak coğrafyalarda gözlemlerde bulunmuşlar, kilitleme mekanizmalarını kendilerine öğretecek casuslar kullanmışlar; hareketli yaşamlarına uyumlu olacak şekilde asma kilit yapma konusunda yeteneklerini geliştirmişler.

Viking Çağı'nda İskandinavya'da kilitlerde silah yapımında kullandıkları tekniklerle elde edilen çelik ve koğuş yayları kullanılmış; bu teknik 19. yüzyıla kadar etkinliğini korumuş.

Vikingler yağmaladıklarını serveti korumak için kilitlemeye çok önem vermişler, çelik ve koğuş yaylı taşınabilir mekanizmalar kullanmışlar

11. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar yapımı devam eden ilk asma kilitlerde yayların açılı olarak uygulandığı kelepçeli ve yaylı sistemlerde mekanizma küçük yuvarlak bir demir plakayla kilitleniyormuş. Bir ucunda koğuş yayları için bir açıklığa sahip silindirik demir plakalı kilit gövdesi bulunan mekanizmanın diğer ucunda anahtar için bir açıklık varmış.

Daha önce Kıta Avrupası’nda denenenlere benzemeyen bu mekanizmada kilitleyen bağlantıyı kuran kelepçenin kısa ucu, kilit gövdesine sabitlenmiş; böylece sistemin ayrılmaz bir parçası haline getirilmiş. Kilidi açmak için, anahtar ucu anahtar deliğine sokulduğunda yaylar sıkışınca kelepçeyi serbest bırakmak için koğuş yaylarının bulunduğu ucun geri çekilmesine izin veriyormuş. Özel olarak hazırlanan anahtarın yayları sıkıştırmak için çentikli ve açılı bir ucu varmış.

Genellikle 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılda üretilen ve genellikle Orta Çağ şehirlerindeki kalelerde yapılan arkeolojik araştırmalar sırasında sık sık rastlanılan bu tip kilitlere Vikingler kendi dillerinde “yaylı kilit” ve “köstek” adını koymuşlar.

Kilit gelişmelerinin Rönesans’ı

14 ila 17. yüzyıl arasındaki dönem, çilingir ustalarının sanatsal başarılarının yaşandığı bir süreç olmuş, çilingirler uluslararası üne kavuşan, sınırlar ötesinden davet alan yetenekli metal işçileri haline gelmiş.

14. İla 17. yüzyıl arasındaki dönem, çilingir ustalarının sanatsal başarılarının yaşandığı bir süreç olmuş

Nürnberg'deki Alman çilingir ustaları bu dönemde tasarladıkları kilitlerin hareketli parçalarını birbirine yakın yerleştirip kilit mekanizmalarını dış cephelerde dekorasyonun bir parçası olarak sunmuşlar. Gotik mimaride belirgin şekilde yer edinmeye başlayan “estetik kilit sistemleri” iyileştirilmiş görünümlerine rağmen, kilit mekanizmaları Roma Dönemi’nden beri neredeyse hiç geliştirilemediğinden dolayı kilitlerin güvenliği hala ilkel denilebilecek basit ayrıntılara bağlıymış.

Orta Çağ'da metal kilitlerin yapımında çok sayıda işçi çalıştığını gören, bu konuda önemli bir eksiklik olduğunu fark eden Almanya Kralı IV. Charles, 1411 yılında, usta çilingirleri bir araya getirerek aynı çatı altında toplamış. Usta – çırak ilişkisine dayalı olarak kurulan bu okuldan yetişen yetenekli ustalar Gotik Dönem boyunca metal kilitleme sistemlerini geliştirmeye çalışmışlar.

Almanya Kralı IV. Charles, 1411 yılında, usta çilingirleri bir çatı altında toplamış; bu okuldan yetişen yetenekli ustalar Gotik Dönem boyunca metal kilitleme sistemlerini geliştirmeye çalışmışlar

Muhafaza yaylarıyla desteklenen kemerli döner kelepçeli, namlu şeklindeki birkaç takviyeli yaylı kilitler Orta Çağ kiliselerindeki kapı kornişlerinin kireçtaşı süslemelerinde yer almış, bu yıllarda çilingirlerle taş ustaları birlikte çalışıyormuş.

Durum böyle olunca, usta çilingirler Avrupa’nın her yerindeki soylular için özel kilitler inşa etmeye davet edilmişler. Çilingirler arma tasarımlı ve sembolik şekilli kilitler ve anahtarlar yapmak, karmaşık muhafaza sistemleri üretmek için gizli çalışmalar yapmışlar.

14. ve 15. yüzyıllarda kilitleme mekanizmalarında belirgin bir gelişme olmasa da artık kilidin temel fonksiyonu yanında malikânelerin ve kalelerin mimarisine uyum sağlayacak dekoratif tasarımlar ön plandaymış. Gizli anahtar delikleri, hileli cihazlar ve karmaşık muhafaza düzenekleri kullanılmaya devam ediyormuş.

Zanaatkârlar metal döküm işlerinde uzmanlaştıkça, kapılar, sandıklar ve dolaplar ürettikçe dekoratif bir süsleme aracı olarak da görülen kilit objesi tasarımlarda ilk göze çarpan bir “başyapıt” görünümünü almaya başlamış. Artık kilide atılan imzalar çok uzaklardan duyuluyormuş.

Başyapıt kilitler, görücüye çıktığında mekanizmaların bileşen parçaları, muhafaza kasaları, dekoratif tasarımların işlevi ve montaj yöntemi genellikle kapaksız olarak sergilenmiş.

Rönesans döneminde kilitler sanat eserine dönüşmeye başlamış.

Kilit üretiminde 1700’lü yıllara kadar ciddi bir teknik gelişme kaydedilemese de özellikle Rönesans Dönemi’nin sonlarına doğru yani sanayi devrimine yaklaşılırken hem mekanizmalarda hem de anahtarlarda zarif figürler, geometrik şekilli-heykelli-dekoratif görünümlü tasarımlar görülmeye başlanmış. Bu dönemde Fransa, Almanya ve İngiltere'de ilerideki yıllara yön gösterecek özelliklere sahip, her parçası özenle ve ayrıntılı olarak tasarlanmış oldukça karmaşık mekanizmalı dünyanın en iyi kilitleri üretilmiş.

Rönesans döneminin sonlarına doğru hem mekanizmalarda hem de anahtarlarda zarif figürler, geometrik şekilli
-heykelli- dekoratif görünümlü tasarımlar görülmeye başlanmış

Yüzlerce yıl öncesindeki gibi, kilidin estetik yönü sosyo-ekonomik düzeyle bağlantılıymış; kilit kullanımı sadece güvenlik amaçlı değil aynı zamanda sosyal ayrımın bir işareti olarak da günlük yaşamda yer alıyormuş.

Krallar, soylular, aristokratlar hediyelerini çilingirlere yaptırıyor, elçiler atandıkları ülkeye giderken yanlarında kilitle birlikte kuyumcular tarafından tasarlanan değerli taşlarla bezeli kutular içinde zarif anahtarlar götürüyormuş.

Kilit sistemlerinin modernizasyon süreci, 18. yüzyılda İngiltere'de kapı kilidinin ortaya çıkmasıyla başlamış.

18. yüzyılda yani kısmen Sanayi Devrimi'nin başlangıcına kadar, yaygın kilitleme cihazlarının güvenliğini artıran kilitleme mekanizmalarında çok sayıda teknik gelişme kaydedilmiş. Antik Roma’nın muhafazalı kilidinden sonra çilingirlikte en büyük ilerleme 1778 yılında Robert Baron isimli bir İngiliz’in çift etkili tambur kollu kilit tasarlamasıyla ortaya çıkmış. Onun patentini aldığı çift etkili kol kilidi, bugün hala kullandığımız haliyle kapı kolunun belirli bir yüksekliğe kaldırılmasını gerektiriyormuş.

Kilit yapımında en büyük ilerleme 1778 yılında Robert Baron isimli bir İngilizin çift etkili tambur kollu tasarımı olmuş

Baron’un bu tasarımı 1784 yılında -farklı icatları da olan- mucit Joseph Bramah tarafından geliştirilmiş; yaptığı kilit tam 67 yıl boyunca tüm denemelere karşın anahtarsız açılamamış.  

Artık hırsızlarla ve davetsiz misafirlerle mücadele edecek, izinsiz kilit açmayı deneyenleri pes ettirecek şekilde kilitlerin daha karmaşık hale gelmesi ihtiyacı konuşuluyormuş.

Çift etkili pimli kilit için en eski patent, 1805 yılında İngiltere'de Amerikalı Doktor Abraham O. Stansbury'ye verilmiş.

İlk çift etkili pimli kilit patenti, 1805 yılında Amerikalı Doktor Abraham O. Stansbury'ye verilmiş

1818 Yılı dedektörlü kilidi tasarlayan Jerimiah Chubb'un ortaya çıkışına tanık olmuş. Chubb’un bugün bile bilinen bir isim olmasına, sisteminin yıllarca dikkate alınmasını sağlayan tasarımı, kilidi yabancı ellerin açma girişiminde bulunması halinde mekanizmayı, sıkıştırarak kapatacak bir tür bir manivelalı tamburlu kolu olmuş. Orijinal anahtar takılmadan açılmayan Jerimiah Chubb'un kilitleri ciddi saygınlık kazanmış; hatta birçok Sherlock Holmes hikâyesinde bile yer almış.

1818 Yılı dedektörlü kilidi tasarlayan Jerimiah Chubb'un ortaya çıkışına tanık olmuş; tasarımı birçok Sherlock Holmes hikayesinde yer almış

1850’Li yıllara yaklaşıldığında Amerika’da kilit sistemleri gelişmeye başlamış

İngilizlerin kilit tasarımındaki üstünlüğü kısa sürmüş; Amerika'nın kapı donanımlarını ithal etmek yerine imalata başlaması ve kilit sistemlerini ihraç etmeye geçişi bu dönemde olmuş.

Kilit sistemlerinin en büyük mucitlerinden biri olan Amerikalı Linus Yale, 1848 yılında pimli tamburlu kilit icat etmiş; kilidin doğru anahtar olmadan açılmasını önlemek için değişen uzunluklarda pimler kullanmış. Linus Yale eski Mısırlılar tarafından kullanılan ilk kilitlerin bir uyarlaması olan bu tasarımıyla pimli tambur kilidin patentini almış.

Amerikalı Linus Yale, 1848 yılında pimli tamburlu kilit icat etmiş; mühendis ve ressam oğlu babasının çığır açan buluşunu geliştirmiş; 1862'de modern şifreli kilidi icat etmiş

1851'de Amerikalı çilingir Alfred Hobbs, herhangi bir İngiliz kilidini kolayca açabileceğini ancak hiçbir İngiliz çilingirin kendi tasarımlarından birini açamayacağını iddia etmiş; bu konuda yaptığı gösteriler dönemin gazetelerinde yer almış.  

1857'de James Sargent dünyanın ilk değiştirilebilir şifreli kilidini icat etmiş. Kilidi çok kısa zamanda kasa üreticileri tarafından benimsenmiş; Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı ülke rezervini korumak için ciddi sipariş vermiş. Günümüzde de banka kasalarında kullanılanların prototipi olan bu mekanizmasının patentini Sargent 1873 yılında almış.

1857 Yılında James Sargent dünyanın ilk değiştirilebilir şifreli kilidini icat etmiş

Kilidin efsane ismi Linus Yale’nin makine mühendisi ve portre ressamı olan oğlu babasının çığır açan buluşunu 1861 yılında bugün de kullandığımız modern kilitlerin temel prensibi olan pimli, tamburlu, tırtıklı kenarlı, küçük ve düz bir anahtarla açılan sistemle geliştirmiş; 1862'de modern şifreli kilidi icat etmiş.

Rusya'da doğan, 8 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden, olağanüstü mekanik tasarlama yeteneğine sahip olmasına rağmen 17 yaşına kadar okuma yazma öğrenemeyen Samuel Segal, 1912'de ilk sürgülü kilidi icat etmiş. Samuel Segal, polis memuru olarak çalışırken gece devriyesi sırasında bir mağazada kapılardan birinin açık tarafında 6, diğer tarafında yalnızca iki menteşe olduğunu fark edince menteşeli bir kilit üretmeye karar vermiş! 1921 yılına kadar izinsiz fiziksel girişi durdurmak için dünyanın en iyi sistemi olarak görülen Segal’in sürgü tasarımı, dönemin en iyi kilidi olarak tarih sahnesindeki yerini almış.  

Harry E. Soref isimli Ukrayna doğumlu bir göçmen, Amerika’da güçlü ancak ucuz kilitler oluşturmak için çalışmalar yapmış. 1921 yılında kurduğu şirketinde lamine çelik kullanarak yaptığı tasarımlarla 80'den fazla patent alan Soref, ucuz maliyetli tasarımlarıyla her keseye uygun kilitler üretmiş.

Ömer Faruk’a göre “kilit insanlığın krizi”  

Bugün dünyadaki kilitlerin büyük çoğunluğu mühendislerin icatlarına dayanmakta, kilit pimlerinde, kapı kollarında manyetik anahtarlar ve anti-kavrama teknolojisi gibi gelişmiş teknikleri kullanılmakta. Bırakın ahşap mekanizmalı olanlardan mekanik tasarıma olan dönüşümü, insanlık 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra karmaşık şifreli sistemlerden dijitale, parmak izi-göz retinası tanıyan kilit sistemlerinden ses algılayan, çok uzaklardan kontrol edilen mekanizmalara geçti. Tabii ki gelişmiş kilitlere rağmen insan yaşamı büyük ölçüde gizliliğini kaybetti, kameralarla, cep telefonlarıyla, bilgisayarlarla her gizin bir yüzü birilerince görünür oldu.

Hal böyle olunca kilit de anahtar da farklı felsefi görüşlere sembolik anlam oluşturmuş, insanın kilitleme ihtiyacı zihinleri her çağda meşgul etmiş. “Banka soymuş bir devrimcinin samimi itirafları” öz cümlesi eşliğinde “Yarabıçak” isimli kitabını genişletişmiş haliyle tekrar okuyucunun beğenisine sunan “Çok Kalpli Asi” Ömer Faruk, Yeşil Gazeteye yazdığı bir makalesine “her kilit müthiş bir 'yıkıcı yaratıcılık' örneği, her anahtar bir ihanet sembolüdür” diyerek başlamış. Cebinde anahtar olan her kişinin diğer kişiden korktuğunu söyleyen Ömer Faruk, “her evin kapısındaki kilit o evin diğer evlere ve diğer insanlara güvenmediğini gösterir diyerek, kilidi insanlığın krizi olarak tanımlamış. Ona göre kilitle birlikte konukseverlik de “içeriksiz bir performans”a dönüşmüş, insanın kendisinin kendisine ihaneti ve giderek yükselen bir “iç savaş” potansiyelini cisimleştirmiş.

Ömer Faruk, her evin kapısındaki kilit o evin diğer evlere ve diğer insanlara güvenmediğini gösterir diyerek, kiliti insanlığın krizi olarak tanımlamış

Anahtara da çeşitli felsefi değerler yüklenmiş, fildişi gibi sedef gibi kolayca kırılabilecek anahtarlar simgesel olarak “güç faktörünün” bilgisiz ve erdemsiz kişilerin elinde tehlikeli olabileceğini anlatmış.

Portekiz kültüründe 21 yaşına giren aile bireylerine evin anahtarının hediye edilme geleneği “olgunluk” işareti olarak düşünülüyor ve bu gelenek hala sürdürülüyormuş.

Anahtar da kilit de dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonerlerin gözdeleri arasında. Ünlü müzayede evlerinde yüksek değerler bulan erken nadide örnekler müzelerin raflarını süslediği gibi, çok sayıda koleksiyonerin hayallerinde de yer alıyor.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.


https://precision--locksmiths-co-uk

https://www-armstrong-co-nz

https://www-theportugalnews-com

https://www-sohu-com

https://sino-newdu-com

https://www.superllavetenerife.com/la-historia-de-la-cerradura/

https://www-hermanosjusto-es

https://www-cerrajerosmadridac-es

https://citysecuritymagazine.com/security-technology/brief-history-locks-keys/

http://www.historyofkeys.com/locks-history/history-of-locks/

https://yesilgazete.org/kilit/

https://medium.com/keycafe/the-history-of-keys-and-locks-8869bdc0ee7f

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: Kurabiyenin öyküsü

İnsan kurabiye ile yüzlerce yıl öncesinde tanışmış; kurabiye sevince de kedere de eşlik etmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Eski gazetelerden kasım ayı gündemleri

Geçmişin gelecekle bağını kuran “eski gazete koleksiyonları” kültür hazinelerini sararmış sayfalarında saklıyor

Koleksiyoncunun kaleminden: Yumurtanın öyküsü

Yumurta, yüzbinlerce yıldır sofrada olmuş; tek başına yenilmesi yanında, çok şeyle birlikte de pişirilmiş

"
"