11 Ekim 2024

Cumhurbaşkanımız, güncel olaylar…

AKP’li arkadaşlar, geçmiş Türk siyasetçilerden daha mı akıllı, daha mı tahsilli, daha mı görgülü, daha mı global görebilen, hareket edebilen insanlarmış da 70 yıl sonra nükleer santral kurmaya kalkmışlar?.. Kendileri, karar versin, cevaplasınlar

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Okuyucularım bilir ben “eski okul” bir insanım, geleneklerimize ve devlet büyüklerine hep saygılıyım.

Ancak, köşe yazarlığı fonksiyonumu yerine getirebilmek için kibarca, asla hakaret etmeden kritik etmeliyim ki bir fayda sağlasın. İşler berbat eden kişileri methiyeler düzmek, işlerin daha da sarpa sarmasını sağlar…

Cumhurbaşkanları milletleri temsilen devletleri yönetirler. Yani “devlet” başkanlığı tevarüs edilmiş bir hak değildir. Karşılığında maaş alınan bir görevdir. Kişisel bir hak da olmamalıdır. Çünkü 85 milyon insanı temsilen karar alıp uyguluyorsunuz. Seçilirken yapacaklarınızın özetini, ruhunu, seçmene anlatıyorsunuz; onlar da anlıyorlar ve sizi ya seçiyorlar ya da seçmiyorlar.

Demokrasi denilen yönetim sisteminin zayıf noktası da burada, iktidar partilerinin 4 yıl süre ile sözlerinin dışında bir şeyler yapması çok zor denetleniyor. Hele günümüzde olduğu gibi denetimin dışına çıkacak Anayasa değişiklikleri, kamu kurumları ile farklı ilişkiler, ordu, adalet, gibi kurumların, yasal sayılabilir çeşitli manipülasyonlar ile doğrudan kontrolunu elde edebilirseniz, hiç denetlenmezsiniz.

Bizim cumhurbaşkanı pek denetim yanlısı gibi davranmıyor…

Bunu birçok hayati konuya uygulayabilirsiniz.

Mesela ben ülkede nükleer enerji santralı kurulmasına bir referandum yapılarak karar verilmesini isterdim. Vatandaşı “adam yerine” koymaktır önemli olan

Türkiye gibi bir ülkede yapılmalı mı yapılmamalı mı?

Ben vatandaş olarak bilemiyorum. Eğer bu konu kamuoyuna sorulsa idi, gelen bilgilerden herkes öğrenmiş olurdu.

Ancak AKP İktidarı siyasi otorite olarak karar verdi ve yapmaya başladı. O zaman Başbakan olan Sayın Erdoğan basına “Nükleere başladık!” diye bilgi verdi.

2025 de elektrik vermeğe başlayacak. Senaryoya göre talebin yıllık ortalama yüzde 3,8 artışla 409 milyar kilovat saate ulaşacağını öngörülüyor. Bu senaryoda ise nükleer santraller toplam talebin yüzde 16,3’ünü karşılayabilecektir. Ancak bunun ne zaman olacağı bilinmiyor.

Akkuyu yönetimi, kurulan şirket devam ettiği sürece Ruslara ait olacak. İlk 20 yıl tamamen Rus sermaye ve yönetiminde kalacak olan şirketin, 20 yıl sonra yüzde 49 hissesi Türklere geçecek; ancak anlaşılacağı gibi Ruslar yüzde 51 hisse ile sonsuza kadar canlarının istediğini yapacaklar. 

Enerji durumumuz, nükleerin Türkiye için vazgeçilmez bir seçenek olmadığı gösteriyor. Nitekim Almanya 2023'te tüm santrallerini kapattı; rüzgâr koskoca endüstrili Almanya’nın ihtiyacını nerede ise yüzde 40’ını karşılıyor. Hemen -özel şartlı ülkeler hariç- tüm Batı dünyası bu durumda.

Güneş ve rüzgâr enerjisi potansiyeli çok yüksek olan Türkiye ihtiyacı olan elektriği yenilenebilir kaynak çeşitliliğini artırarak ve enerjisini verimli kullanarak da karşılayabilir.

Üretilen Rus elektriğinin Kwa fiyatı en çok 15.33 dolar olacak. Hesabı bu fiyata göre yapmak gerek, Rus yönetiminin daha az alacak hali yok!.. Günümüz itibari ile ülkede elektrik sıkıntısı yok. Peki nedir o zaman bu; telaş içinde, milyar dolarlık lüzumsuz işleri yapmağa çalışmak?..                                               Ben, bu “nükleer santral” konusunu “vatandaşa Sormak düsturu” bakımından konu ettim. Ancak ülkemizin enerji sorununu ciddiyet ile sizlere sayılar vererek yazma niyetim var. Ciddi araştırma ile yapacağım.

Şimdilik kısaca söyleyeyim. Dünyada İlk nükleer enerji santralı 1954’te Rusya’da kurulmuş. Bu tarihten 2002’ye kadar yarım asra yakın geçmiş. Bu dönemde ülkeyi yöneten onlarca siyasetçi, araştırmış, bu işe sıcak bakmamış.

Bu AKP’li arkadaşlar, geçmiş Türk siyasetçilerden daha mı akıllı, daha mı tahsilli, daha mı görgülü, daha mı global görebilen, hareket edebilen insanlarmış da 70 yıl sonra nükleer santral kurmaya kalkmışlar?.. Kendileri, karar versin, cevaplasınlar.

Sonunda ne olacak biliyor musunuz; bugün ülkede yıllar önce kurulmuş bir elektrik borsası var, orada elektrik Kwa’sı 5 dolar civarı. Yani, Rusların ki tam üç misli pahalı… Üstelik acil ihtiyaç da yok ama devletten devlete anlaşma var. Kapasite ne ise onu ödeyeceksin. Bilin bakalım kim ödeyecek?.. Hani Köprüleri otoyolları ödeyen aklı evveller var ya; işte onlar… Sen ister AKP’ye oy vermiş ola ister olma; bastır vergiyi, bastır parayı!    

Bütün bu AKP tutarsızlıkların bir tane anlaşılabilir, yakıştırılır sebebi olabilir. Kimi işi, para çalmaya, rüşvet almaya, vatana ihanete kadar götürüyor. Ben o düşüncelerde değilim; aksi ispat edilmeden kimse bana İktidardakiler para çalıyor dedirtemez.

Sebep bilgisizlik ve görgüsüzlük.

AKP’nin yaptığı ilk işlerden biri devlet seviyesinde karar verebilmek için yegâne “bilgi” kaynağı olan Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapatmak oldu.

Yarı cahillerin hemen her konuda ilk yaptıkları odur. Civarda bulunan, kendisinden daha iyi bilenleri ortadan kaldırmak. Rüyalarını gerçekleştirmek için kurguladıkları manasız işlere kimsenin mâni olmaması için yaparlar bunu.

Ülkemizde, fabrikatör Hulusi Kentmen’e özenerek iş yatırımı yapmağa heveslenen kişiler genellikle kendilerine hemen bir Mercedes (Bu aralar AUDİ daha revaçta!) alırlar, daha sonra da fabrika ve ofis binaları. Yanlarında “helal olsun patron, kral adamsın, sana yakışır…” filan diyen personeli tutarlar, “aklını mı oynattın patron, banka kredisi ile çalışma odana ipek halı koymak da ne oluyor?” diyen iş bilir personeli işten çıkartırlar… Saçmalığın savunması hep aynıdır; “Temsilde israf olmaz!!, İtibardan tasarruf olmaz!!” Para bitince, onlara asıl para kazandıracak olan makine ekipman ve işletme sermayesi akıllarına gelir. Betonları ve Mercedesleri ile baş başa kalırlar. AKP’nin hikayesi de aşağı yukarı budur.

Şimdi bir yıldır Israil ile meşgulüz.

Üstelik Sn. Cumhurbaşkanı birden, durup dururken, “İsrail bize saldıracak!” dedi; Sonra da bu konudaki TBMM toplantısına gelmedi!

Bir cumhurbaşkanı; ülke bütünlüğünün tehdit altında olduğu, bu konuyu üstelik kendisi söylediği süreçte, milletle yapılan toplantıya gelmezse; hangi konu çıktığı vakit gelir acaba?  

Orta Doğu’da çok ciddi olaylar oluyor. Büyük Orta Doğu (ABD jargonunda Greater Middle East) projesi eş başkanı Sayın Cumhurbaşkanı bugüne kadar, kimilerine “van minit, onunla ayni masaya oturmam, zalim, darbeci, katil…” gibi diplomatik! sözler söylememiş ve Orta Doğu halkları bu sözleri duymamış olsa idi; Bugün eskiden olduğu gibi, Türkiye tüm Orta Doğu’nun ağabeyi kabul edilir ve Sn. Erdoğan bugün T.C. Cumhurbaşkanı olarak Telaviv’de veya Beyrut’ta’da tarafların arasını bulmaya çalışıyor olur, belki de bu kadar insan ölmemiş olurdu. Bağırıp çağırıp lanetleyip boyumuz mu büyüdü acaba?

Konu itidale gelince bir de aklımdaki bir iki konuyu sizinle paylaşmak isterim.

Birincisi CHP Başkanı Özgür Özel Bey ile ilgili. Cumhurbaşkanı TBMM salonuna girince ayağa kalktı. Bravo; bizim atalardan gördüğümüz terbiye bunu gerektirir. Yaşı genç olanlar tenkit ettiler. Haklılar; zavallı gençlerin 25 yıldır öğrendikleri davranışa uymadı bu “nezaket.”

Ancak; kendisine sorulunca, “CHP’li seçmen memnun oldu; kabahatse ben şahsen öderim’’ dedi.

Özgür bey; eğer seçmen memnun olsun diye yaptı isen, yapma kardeşim… Üstelik sonucu iyi olmaz ise sen ödemezsin; tüm millet öder. Şu anda AKP’den kurtulmamızın yegâne yolunun CHP olduğunun farkına var. Sadece AKP’nin Atatürk tavrı ortaya çıktığı için milyonlarca CHP’ye oy vermemiş kimse (ben dahil) size oy verdi, veriyor. Seçim hazırlığında geç kaldığınızı anlayış ile karşılıyorum; AKP’nin 2002 de düştüğü duruma düşmek istemiyorsun. Ancak, lütfen taraftara siyaset yapmağa uğraşma, ne desen sana oy verecek zaten. Sen, biran evvel, akıllıca kurduğun şu Bakanlar Kurulunu çalıştır. Vatandaş “CHP sadece konuşur!” mitinden kurtulsun…

Bir de şu “Köfteci Yusuf” konusu var. Tarım Bakanı İmam Hatipli kardeşimiz, 6 ay evvel yakalamış, faş etmek yeni aklına gelmiş…

Kim kızarsa kızsın, ben riyakarlık yapmam, domuz eti de yerim, Şarap da içerim. Severim de. Üstelik dana eti ile karıştırınca çok lezzetli olur.                                                                                         

Burada isteyen istediğine inanır, istediğini yer, içer. Bu ülkenin adı Türkiye’dir. İslam’ın en iyi uygulandığı Müslüman çoğunluklu ülke burasıdır…

Ben karışmam, kendileri bilir ama, dinen yasaktır diyorlarsa, önce Kuranımızı okumalarını sonra, daha da önemlisi ruhunu anlamalarını tavsiye ederim.

Yazarın Diğer Yazıları

Eğitim, eğitilmesi gerekenler…

Hakikaten Atatürk Türkiye’sinin sonunda değiştireceklerini sanıyorlar... Böyle bir gücü kendilerinde vehmediyorlar... Aptallık bile değil bu…

Türkiye Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu'na mektup

Dünyanın hiçbir organizasyonu aynı şahıs tarafından 22 yıl yönetilmez. Her türlü yönetim bilimi ve etik uygulamasına karşıdır. Aile şirketlerinde bile yeni nesil yönetime gelir. Sen niye 22 yıldır oradasın?

Kükreyen fare Selçuk Pehlivanoğlu

Benim ve benim gibi birinci nesil Atatürkçü olan Türklerin, Yusuf Tekin'i anlaması ve muhatap alması olası değil... Ancak, bizi kolejli Selçuk ilgilendiriyor. Onu yeni tıraş olmuş, Fransız kravatları ile sarayda eğitim politikası geliştirirken görmek istemiyoruz

"
"