06 Nisan 2025
İşin çok zor Tom Barrack!
ABD'nin yeni Türkiye Büyükelçisinin adını duydunuz mu? Barrack adı size kimi çağrıştırıyor? Evet, bildiniz. Ancak bence Trump'ın kankası cumhuriyetçi emlakçı milyarder iş adamı Tom Barrack eski başkan Barack Obama'nın tam tersi niteliklere sahiptir.
Bu isim benzerliğinin nedeni Tom Barrack'ın dedesinin 1900 yılında Lübnan'dan göçmüş olan bir Hristiyan Arap olmasıdır.
Tom Barrack 1947'de Los Angeles'te doğdu. USC'de lisans, San Diego üniversitesinde hukuk eğitimi aldı. Kariyerine başkan Nixon'un avukatı Kalmbach'ın firmasında başladı. 1972'de Suudi Arabistan'a gitti ve Suudi prenslerle squash oynayarak yakın ilişkiler kurdu.
Barrack'ın yegane devlet tecrübesi 1982'de Reagan yönetiminde içişleri bakanlığında bir süre müsteşar yardımcısı olarak çalışmaktı.
Daha sonra emlakçılığa başlayan Barrack'ın 1985'te diğer bir emlakçı Donald Trump'la yolu kesişti ve ona Alexander's mağazalar zincirinin beşte bir hissesini, 1988'de Plaza otelini sattı. Daha sonra ikisi de iflas etti ve bu varlıkları kaybetti.
Barrack'ın uzmanlık alanı risk sermayedarlığı, yani haczin eşiğinde son derecede sıkıntılı gayrimenkuller satın almaktı. 2008'de pop yıldızı Michael Jackson'un ünlü Neverland çiftliğini 22 milyon dolara satın aldı. 100 milyona satmaya çalıştıysa da beldenin kötü şöhreti yüzünden sonunda yine aldığı fiyattan satmak zorunda kaldı.
Barrack Trump’ın damadı Jared Kushner’in batmak üzere olan projesini kurtarmak için Katar yatırımcılarla görüşmeler ayarladı. Katar reddedince Kushner’in Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar’a ambargo uygulamasını desteklediği iddia edildi. Barrack’ın BAE bağlantılarının bu kararda etkisi olup olmadığı sorgulandı.
Barrack'ın 2010'da iflas etmek üzere olan Trump'ın damadı Jared Kushner'i bazı kötü emlak yatırımlarından kurtarmak için 70 milyon dolar harcadığı rapor edildi.
Barrack 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Trump'ın kampanyasına çok büyük bir destek sağladı ve sadece Amerika'yı Hemen Yeniden Yap adlı siyasi eylem komitesi aracılığıyla onun için 23 milyon, toplam 38 milyon dolar bağış topladı. Trump'ın göreve başlama ve yemin töreni için 107 milyon dolar harcadı.
Barrack Trump'ın ilk yıllarından itibaren sözünü dinlediği has adamıydı. Onun seçim kampanyası ve yönetimdeki kilit pozisyonlar için yaptığı tavsiyeler ağırlık taşırdı. Örneğin Trump'ı siyasi danışman Paul Manafort'u işe almaya ikna eden ve bugün onu "dahi bir katil" olarak adlandıran Barrack'tı.
Manafort'un müşterileri arasında bağımsızlık yanlısı Ukraynalı milliyetçiler tarafından indirilen Moskova yanlısı Ukrayna başkanı Yanukovich, Filipinlerin diktatörü Ferdinand Marcos, Zaire diktatörü Mobutu Sese Seko ve Angola gerilla lideri Jonas Savimbi gibi karanlık tipler vardı.
Manafort daha sonra çeşitli yolsuzluk suçlamalarından hüküm giydiği zaman Trump onu affetti.
2021 yılında Barrack ABD Adalet Bakanlığı tarafından Birleşik Arap Emirlikleri adına yasadışı lobi faaliyetlerinde bulunmakla suçlandı ve FBI tarafından tutuklandı.
Suçlama Trump yönetiminin dış politikasını BAE lehine etkilemeye çalıştığı, BAE yetkililerine ABD'nin iç siyaseti hakkında gizli belgeler sızdırdığı ve bunları yaparken yabancı ajan olarak kayıt yaptırmadığı yönündeydi. Her ne kadar 2022'de beraat etmiş olsa da dava süreci onun güvenilirliği ve diplomatik uygunluğu konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu.
Bir toplantı sırasında BAE’li bir yetkili kendisine "lider sensin!" diye yazdığı zaman Barrack "Ben lider değilim… Sadece herkesi mantıklı olmaya ikna etmeye çalışan aptal biriyim" yanıtını verdi.
Barrack’ın Türkiye ile olan finansal ilişkileri çıkar çatışması endişelerine yol açtı. Hürriyet’in de dahil olduğu Doğan Medya’nın Demirören Grubu’na satışında önemli rol oynadı. Bu satış Türkiye’de basın özgürlüğünü zayıflattığı için eleştirildi.
Barrack'ın şirketi Colony Capital Türk bankalarından 1,5 milyar dolara yakın kredi aldı. Bu durum Barrack’ın Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı olduğu spekülasyonlarını körükledi.
Barrack Trump’ın 2017’deki başkanlık yemin töreni komitesinin başkanlığını yaptı. Ancak 107 milyon dolarlık bağış fonu skandallara karıştı. Trump’ın Washington Oteli’ne aşırı ödeme yapıldığı iddia edildi ve paranın Trump’a geri döndüğü öne sürüldü.
Katar ve Suudi Arabistan’ın fonlara büyük bağışlar yapması yabancı hükümetlerin ABD siyasetine etkisi konusunu gündeme getirdi.
S-400'leri bize verin. Çıkmaz ayın son çarşambası F-16 kitlerini fahiş fiyata satarız. Balık kavağa çıktığında F-35'lerin uzaktan resmini gösteririz.
Barrack Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile yakın ilişkileriyle bilinir. Trump’ın ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a ayarladı. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından Selman'ı savundu ve eleştirileri büyük hata olarak nitelendirdi.
Günümüzde ABD ve Türkiye bölgede etkin olmak için farklı stratejiler izliyorlar. İki ülkenin politikaları kimi zaman iş birliği içerirken, kimi zaman da keskin anlaşmazlıklara yol açıyor.
ABD'nin Ortadoğu politikasının temelinde enerji kaynaklarının kontrolü, İsrail'in güvenliği ve bölgesel rakiplerin (İran, Rusya, Çin) etkilerinin kırılması yatar.
ABD Suriye'de PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’yi silahlandırarak DEAŞ’a karşı mücadelede kullandı ve bu durum Türkiye ile ilişkileri gerdi.
ABD, İran'ın nükleer programını ve bölgesel etkinliğini sınırlamak için İsrail ile iş birliği içinde askeri, diplomatik ve ekonomik baskı uyguluyor. Türkiye ise İran ile dengeli bir ilişki sürdürüyor.
ABD geleneksel olarak Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle savunma iş birliklerini sürdürürken Türkiye son yıllarda Katar gibi ülkelerle yakınlaştı, Suudi Arabistan ile ise gerilimler yaşadı.
Günümüzde Suriye'de genellikle kuzeydeki petrol bölgelerinde ve YPG çevrelerinde konuşlanmış 2000 kadar ABD askeri var. Trump'ın onları birinci döneminde çekmek istediği, ancak CENTCOM'un onu oyaladığı biliniyor. ABD gerçekten Suriye'den ayrılırsa buna İran, Rusya ve Türkiye sevinirler.
Türkiye son 20 yılda stratejik derinlik doktrini çerçevesinde Ortadoğu’da daha aktif bir rol üstlendi. Terörle mücadele bağlamında PKK/YPG gibi örgütlere karşı askeri operasyonlar düzenledi. DEAŞ'la mücadele ikinci planda kaldı.
Suriye'de muhalif grupları, Libya'da Ulusal Mutabakat hükümetini destekledi.
Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynakları için bölgesel aktörlerle mücadeleye girdi ve sık sık geri çekilmek durumunda kaldı. Enerji konusunda Katar ve Azerbaycan'la iş birliği yaptı.
Türkiye'nin bölgedeki en önemli problemi ABD'nin YPG’ye verdiği destek nedeniyle yaşanıyor. Ayrıca Mısır’da Sisi yönetimiyle yaşanan gerilimler ve İsrail-Filistin meselesindeki tutumu Türkiye’yi Batı ittifakı içinde zaman zaman yalnızlaştırdı.
ABD ve Türkiye Ortadoğu’da hem rakip hem de müttefik konumundadır. Washington için bölgedeki öncelikler değişse de Türkiye, kendi güvenlik ve jeopolitik çıkarlarını ön planda tutar.
Türkiye’nin göreceli bağımsız ve çok yönlü dış politikası ABD ile iş birliği yaparken aynı zamanda Rusya, Avrupa, Çin ve diğer bölgesel aktörlerle dengeli ilişkiler kurmasını gerektirir. Ortadoğu’nun geleceği bu karmaşık güç mücadelesinin sonuçlarına bağlı olacaktır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye yeni büyükelçi olarak Thomas Joseph Barrack Jr.’ı atama hazırlığı Ankara-Washington hattında merakla takip ediliyor. Lüks gayrimenkul projeleriyle tanınan bir milyarder, Trump’ın yakın dostu ve 2017 yemin töreninin mimarı olan Barrack’ın diplomasiye ne katacağı en hafif tabirle tartışmalı.
Tom Barrack, Donald Trump’ın en yakın çevresinden geliyor. Trump yönetimiyle Erdoğan arasında dönem dönem sıcak ilişkiler yaşansa da bu kişisel bağlar her zaman diplomatik başarıya dönüşmüyor. Bu aynı zamanda iki ülke ilişkilerinin kurumsallıktan uzaklaşması anlamına da geliyor.
Türkiye’nin uzun süredir sorun yaşadığı S-400 krizi, F-16 satışı, Suriye politikası ve insan hakları eleştirileri gibi konular bireysel ilişkilere değil, kurumsal stratejik planlamaya ve duruşlara dayanır. Barrack’ın bu alanlarda ne kadar etkili olabileceği ise belirsiz.
Barrack’ın sahip olduğu küresel iş ağı bazı çevrelerde ekonomik diplomasi için fırsat olarak yorumlansa da Türkiye açısından bu yaklaşım riskler barındırıyor. Kamu yararından ziyade özel yatırımlar ve şirket çıkarları ön planda olursa bu durum Türkiye’nin dış politikadaki bağımsızlık iddiasıyla çelişir.
Ayrıca Tom Barrack Türkiye’yi yakından tanıyan bir isim değil. Ne dil bilgisi ne kültürel deneyimi ne de bölgesel uzmanlığı bulunuyor. Türkiye'nin siyasi kültürü, iç politikası, bölgesel hassasiyetleri, diplomatik gelgitleri hakkında dişe dokunan bir tecrübesi bulunmuyor.
Türkiye sadece ABD ile değil, Rusya, İran, Avrupa Birliği ve Arap dünyasıyla da çok katmanlı ilişkiler yürüten bir ülke. Böylesi bir karmaşada derin analiz ve yerel bilgi birikimi olmadan etkili sonuçlar üretmek zordur.
Barrack'ın uzmanlığı gökdelen pazarlamak, yatırım fonları yönetmek ve zenginlerin dünyasında cambazlık yapmak üzerinedir. Ancak Türkiye gibi hem Doğu’yla hem Batı’yla derin ilişkiler içinde olan, jeopolitik fay hatları üzerinde yer alan bir ülkede büyükelçilik yapmak özgeçmişinde yazan “Trump’ın yakın dostu” ifadesinden fazlasını gerektirir.
Barrack klasik bir büyükelçi profili çizmiyor. Ne bir dış politika geçmişi var ne de diplomasi koridorlarında pişmiş bir bürokrat. Dış politika uzmanı bir akademisyen hiç değil.
ABD Büyükelçisinin Birleşik Arap Emirlikleri adına gizli lobi yaptığı için tutuklanıp sonradan aklanmış olması Türkiye gibi nispeten bağımsız dış politika iddiası taşıyan bir ülke için sorunlu olabilir.
Günün sonunda büyükelçilik makamı lüks yemek masalarında poz vermekten, özel jetlerle uçmaktan ya da yatırımcılara göz kırpmaktan ibaret değildir. Diplomasi kriz anında soğukkanlılık, anlaşmazlıkta sabır, müzakerede denge ister. Bu nitelikler yalnızca parayla değil, bilgiyle, tecrübeyle ve liyakatle kazanılır.
Tom Barrack’ın büyükelçilik görevi durumu şimdilik idare etmeye odaklı daha çok sembolik bir atama gibi duruyor. ABD'nin Türkiye’ye yönelik dış politikasında gerçek bir yön değişikliği yaşanmadığı sürece Barrack gibi isimler sadece vitrin işlevi görecektir.
Sayın Barrack umarım beni şaşırtır ve iki ülke arasındaki sorunların bir kısmının çözülmesine yardımcı olur. Benim aklıma gelen ve çözülmesi nispeten kolay sorunların başında konsolosluklardaki inanılmaz randevu ve vize zorlukları geliyor. Öte yandan ABD'deki Türk öğrencilerin anayasal haklarını göz ardı eden vize iptallerinin de durdurulması gerek.
Cumhuriyetçilerin ve Trump aşıklarının çoğunlukta olduğu ABD Senato'sunda Tom Barrack'ın Türkiye Büyükelçiliğine atanması mutlaka onaylanır.
Şurası bir gerçek ki yeni ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın işi çok zor. 1950'lerde Celal İnce'nin "Amerika Amerika! Türkler dünya durdukça beraberdir seninle hürriyet savaşında!" diye haykırdığı günler tarih oldu. Bugünlerde Türkiye Amerika'nın en az sevildiği ülkelerin arasında başı çekiyor. Ne yaparsa yapsın, ne derse desin memnun olmayacak büyük kitleler var.
Barrack üstelik Türkiye'nin İmamoğlu'nun tutuklanmasından sonra girdiği ve gittikçe artan siyasi huzursuzluğun ve karambolün ortasında ülkemize geliyor.
İki ülke arasında halledilmesi gereken bir sürü sorun masada yatıyor: Suriye politikası ve YPG'ye destek, F-16'lar, S-400 krizi ve savunma iş birliği, gümrük vergileri ve muafiyetler, CAATSA yaptırımları, Rusya ve İran'la ilişkiler, İsrail ile ilişkiler, Halkbank davası, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs politikası, Ermeni soykırımı iddiaları, insan hakları sorunları, Ukrayna ve Avrupa'nın güvenliği, sınır dışı edilen Türk öğrenciler, verilmeyen randevular ve vizeler.
Umarım Tom Barrack yanında devlet düşmanı Elon Musk'ın tırpanından kurtulmuş kılıç artığı ve bu işlerden anlayan birkaç gözlüklü diplomat getirir.
Aksi halde Türkiye ve ABD ilişkileri tabulinin mi yoksa kısırın mı daha lezzetli olduğu muhabbetinden fazla öteye gidemez.
Celal İnce: Dostluk şarkısı
Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi. Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı. 1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor. |
Tembellik diye bir şey yoktur, gizli engeller ve motivasyon eksikliği vardır. Mükemmeliyetçilik yaratıcılığın katilidir. Öğrenilmiş çaresizlik: Neden uğraşayım ki? Kendi zincirini tanı, belki de bir ipliktir. Motivasyon gökten zembille inmez. Senin yakıtın hangi motivasyon? Brigitte ev ödevini bitirmeni bekliyor.
Çok çekmiş yaşlı bir siyahi gibi gitar çalan beyaz çocuk. Ruh ve vicdan sahibi teknik mükemmeliyetçi. Hem yetenekli hem çalışkan. Geçmiş ile gelecek, ırklar ve kültürler arasında bir köprü. Blues de canımı al ağabey!
Köy yanar, kahpe taranır. Ella Fitzgerald, Louis Armstrong, Duke Ellington, John Coltrane, Muddy Waters, Howlin' Wolf, B.B. King, Cannonball Adderley. Blues de canımı al ağabey! (İstanbullu taksi şoförü)
© Tüm hakları saklıdır.