23 Şubat 2025

Atı alan New Jersey'i geçti mi, Trump mahkeme kararlarını dinler mi?

Çakma Napolyon Trump: Ülkesini kurtaran kişi yasaları çiğnemez. Watergate'ten sonra en büyük anayasal kriz geliyor. Amerikan halkı derdini mübaşire anlatsın. Gaddar Hitler mi, palavracı Mussolini mi?

Ballı Trump

Hapse girmekten halkını yasadışı göçmenlerle ve olmayan enflasyonla korkutup tekrar ABD başkanı seçilmekle kurtulan Donald Trump bence dünyanın en şanslı adamlarından biridir.

2020 seçim sonuçlarını tanımayıp yandaşlarını Kongre binasına saldırtan, altı polisin ölümüne, yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan, ilişkide bulunduğu seks işçisine seçim kampanyası kasasından sus payı veren, evrakta sahtecilik yapan, en az 34 suçtan hüküm giymiş olan portakal saçlı ve fondötenli reisin şu an kodeste namusunu korumakla meşgul olması gerekirdi. Hapishane tabldotu konusundaki şikayetlerini duyar gibiyim.

Ben bu yazıyı yazarken onun milyarder oligark yardakçıları federal devleti ve onun Amerikan ve kısmen dünya halkına sunduğu hizmetleri yok etmekle meşgul. Amaçları Trump'ın zenginlere sözünü verdiği iki trilyon dolar vergi indirimini gerçekleştirmek. Amerika'nın düşmanları zevkten göbeklerini kaşıyorlar.

Bu iş mahkemede biter mi yoksa bitmez mi?

Olup bitenin hızından ambale olmuş ve devlet düşmanı sosyal mühendis trollarla beslenmiş Amerikan kamuoyu desteği hala sürüyor, ancak bunun daha ne kadar devam edeceği şüpheli. Şüphesiz olan tek şey bu inanılmaz karambolden sonra tarafların mahkemelik olması.

Yenilmiş muhalefetin tek umudu yüzlerce yasa, anayasa ve yönetmelik ihlali yüzünden tıkanmış olan yargı sisteminin bu gidişe dur demesi. Ancak bu oldukça zor görünüyor. Şanslı Trump dört yıllık son başkanlık döneminde ömür boyu görev yapan dokuz üyeli Yüksek Mahkemeye üç kürtaj ve göçmen düşmanı muhafazakâr yargıç atamıştı.

Yine de Yüksek Mahkeme açık anayasa ihlallerine karşı kararlar alabilir. Bu kez öngörülemez ve alışılmadık Başkan Trump'ın topu taca atacağını, rakiplerinden önce kendini yere atıp faul diye bağırarak çamura yatacağını, mahkeme kararlarını uygulamaktan imtina edeceğini, hiç olmazsa saate oynayıp uzun süre geciktireceğini tahmin ediyorum.

Trump kararlarına karşı duran mahkemeleri dinleyecek mi?

Donald Trump görev süresi boyunca ve sonrasında yargı organlarıyla sık sık karşı karşıya gelen bir lider olarak öne çıktı. Özellikle göç politikaları, çevre düzenlemeleri, sağlık reformu ve seçimle ilgili davalarda yargı kararlarına sık sık itiraz etti. Mahkemeler Trump’ın bazı kararnamelerini anayasaya aykırı bularak iptal ettiği zaman Trump sık sık yargıçları ve yargı sistemini siyasi olmakla suçladı.

Trump'ın mahkemelerin kararlarını dinleyip dinlemeyeceği sorusu ABD'nin hukuk sisteminin işleyişi, kuvvetler ayrılığı ve kontrol ve denge ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. ABD'de yürütme organı yargının bağımsız kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Ancak Trump görev süresi boyunca kendisi aleyhine verilen kararları sık sık eleştirdi ve bazı durumlarda bu kararları uygulamakta isteksiz davrandı. Yargıyı baskı altına almaya çalıştı.

Yargının bağımsızlığının korunup korunamayacağı ABD demokrasisi için yaşamsal ölçüde kritik bir sınav olacaktır.

Amerikan başkanlarının mahkeme kararlarıyla imtihanı

ABD tarihinde başkanların mahkeme kararlarını dinlememe veya bu kararlara karşı çıkma örnekleri nadir de olsa görülmüştür. Ülkenin kuvvetler ayrılığı ilkesi ve hukukun üstünlüğü prensibi yürütme organının bağımsız yargının kararlarına uymasını gerektirir. Ancak bazı başkanlar özellikle siyasi, toplumsal veya ulusal güvenlikle ilgili konularda mahkeme kararlarına karşı çıkıp uygulamamış ya da bu kararları uygulamakta isteksiz davranmıştır.

Andrew Jackson ve Cherokee'lerin altın madenine çökme: Worcester v. Georgia (1832)

ABD tarihinde bir başkanın mahkeme kararını açıkça görmezden geldiği en ünlü örnek Başkan Andrew Jackson'ın Worcester v. Georgia davasındaki tutumudur. Bu davada Yüksek Mahkeme Cherokee Kızılderililerinin topraklarının Georgia eyaleti tarafından işgal edilemeyeceğine ve federal hükümetin Amerikan yerlilerinin haklarını koruması gerektiğine hükmetti.

Ancak Jackson bu kararı umursamadı ve "John Marshall kararını vermiş, şimdi gelsin de onu uygulasın" dedi. Jackson'ın bu tutumu yerlilerin zorla göç ettirilmesine ve Gözyaşı Yolu trajedisine yol açtı.

Cherokee halkı Avrupalıların gelişinden önce bugünkü Georgia, Kuzey ve Güney Carolina, Tennessee ve Alabama eyaletlerini kapsayan geniş bir bölgede yaşıyordu. Zengin bir kültürel mirasa ve klan sistemine dayanan bir sosyal yapıya sahip olmalarıyla bilinirlerdi. Kendilerine özgü bir dil ve yazı sistemi vardı. 19. yüzyılın başlarında kendi anayasalarını yazdılar, bir ulusal konsey kurdular ve bir gazete yayınladılar.

Ancak Cherokee'lerin bu gelişmiş medeniyeti Amerikan hükümetinin genişleme politikası karşısında ayakta kalamadı. Özellikle 1830'larda bölgelerinde altın bulunduktan sonra Başkan Andrew Jackson daha önce Cherokee'lerle yapılan anlaşmayı sonlandırdı, sonra Tehcir Yasası'nı imzaladı.

1838-1839 yılları arasında 16.000 Cherokee bugünkü Oklahoma'ya doğru zorla yürütüldü. Bu yolculuk sırasında 4.000'den fazla günahsız yerli açlık, hastalık ve soğuk nedeniyle hayatını kaybetti.

Abraham Lincoln ve Askeri mahkemeler aracılığıyla vatandaşları tutuklama yetkisi: Ex parte Merryman (1861)

İç Savaş döneminde Yüksek Mahkeme Abraham Lincoln'ın savaş zamanında askeri mahkemeler aracılığıyla vatandaşları tutuklama yetkisini anayasaya aykırı buldu.

Ancak Lincoln ulusal güvenlik gerekçesiyle bu kararı uygulamadı ve askeri tutuklamalara devam etti. Lincoln bu dönemde anayasadaki sivil özgürlükleri askıya alan bir dizi önlem aldı.

Franklin Roosevelt ve Yüksek Mahkeme Krizi (1937)

Başkan Franklin D. Roosevelt Yeni Düzen (New Deal) programlarına yönelik Yüksek Mahkeme'nin engellemeleri karşısında mahkemeyi yeni yargıçlarla doldurmaya yönelik bir plan önerdi. Bu girişim Kongre ve halk tarafından büyük ölçüde reddedildi, ancak Roosevelt'in bu hamlesi yargının bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak görüldü.

Richard Nixon ve Watergate Skandalı (1974)

Başkan Richard Nixon Watergate skandalı sırasında, Yüksek Mahkeme'nin United States v. Nixon davasındaki kararını başlangıçta uygulamakta isteksiz davrandı. Mahkeme Nixon'ın Oval Ofis kayıtlarını savcılara teslim etmesi gerektiğine hükmetti. Nixon Kongre'den gelen baskı ve görevden alma tehdidi karşısında sonunda kayıtları teslim etmek zorunda kaldı. Süreç Nixon'ın istifasıyla sonuçlandı.

Donald Trump ve Göçmenlik Politikaları (2017-2021)

Başkan Donald Trump görev süresi boyunca özellikle göçmenlik politikalarına ilişkin mahkeme kararlarını sık sık eleştirdi ve bazı durumlarda bu kararları uygulamakta isteksiz davrandı. Örneğin, Müslüman ülkelerden gelenlere yönelik seyahat yasağı kararı birçok mahkeme tarafından engellendi. Trump yönetimi bu kararları temyiz ederek nihayetinde Yüksek Mahkeme'den onay aldı. Ancak Trump mahkemelerin kararlarını sık sık siyasi olarak nitelendirerek yargıya yönelik eleştirilerde bulundu.

Yargıya karşı tavır ve olası gelecek senaryoları

Trump’ın yağmur gibi yağdırdığı kanun hükmündeki kararnamelerine karşı çıkan mahkemeleri tamamen göz ardı etmesi mümkün müdür?

Bence ikinci döneminde otoriter eğilimleri artan Trump'ın bazı önemli mahkeme kararlarını görmezden gelme ihtimali büyüktür. Bu konuda sabıkası da vardır. 2020 yılı seçim sonuçlarını tersine çevirmek için mahkemelere, valilere ve Kongre'ye baskı yapmaktan hüküm giymiştir.

ABD mahkemeleri şimdiden Trump'ın anayasal sınırları aşan kararlarına karşı çıkmaya başlamıştır. Trump'tan beklenen onun yargıya yönelik sert söylemlerini artırarak mahkemelerin meşruiyetini sorgulamasıdır. Amaç mahkemelerin ve yargıçların halk nezdindeki güvenirliliğini zedelemek, hukuki krizlere yol açıp zaman kazanmaktır.

Trump'ın Yüksek Mahkeme'den sonra alt mahkemeleri de kendisine yakın kişilerle doldurması bekleniyor.

Trump'ın yaptığı ilk işlerden biri Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptırım içeren bir kararname imzalamaktı. Trump UCM’yi Amerika ve yakın müttefiki İsrail’i hedef alan gayrimeşru ve temelsiz eylemlerle suçladı. Kararname ABD vatandaşları veya müttefikleri hakkındaki soruşturmalara yardım eden bireyler ve aileleri hakkında maddi yaptırımları ve vize kısıtlamalarını içeriyor.

Trump kampanyasının ana unsuru: Yasadışı göçmenler

Trump ikinci başkanlık döneminde de yasadışı göçle mücadeleyi yönetiminin öncelikli konusu haline getireceğini tüm seçim kampanyası sırasında defalarca tekrarladı.

Neredeyse her konuşmasında yasadışı olarak ABD'ye girenlerin hepsinin suçlu olduğunu ve ABD toplumunun güvenliği ile huzuruna doğrudan tehdit teşkil ettiğini savundu.

Trump tarihte emsali olmayan bir şekilde 11 milyon yasadışı göçmeni sınır dışı edeceğini söylerken birçok insan bunu onun abartılı ifadelerinden biri olarak gördü. Ancak Trump'ın görevdeki ilk gününde imzaladığı başkanlık kararnameleriyle bu süreç için düğmeye basıldı.

Trump ayrıca doğum yoluyla vatandaşlığın önüne geçecek bir karara imza attı ve ABD göçmenlik görevlilerinin okullar ve ibadet yerleri gibi hassas bölgelerde tutuklama yapmalarını yasaklayan bir kararı iptal etti.

Eleştirmenler bu kararnamelerin yürütme yetkisinin anayasadaki sınırlarını aştığını, göçmenlerin haklarını ve Anayasa'nın 5'inci ve 14'üncü ek maddelerinde garanti altına alınan adil yargılama haklarını ihlal ettiğini öne sürüyor.

5'inci ek madde kimsenin "hayatından, özgürlüğünden veya malından, hukuki usul olmadan" mahrum edilemeyeceğini güvence altına alıyor.

Yaklaşık 11 milyon kişinin sınır dışı edilmesi bu hükmün ihlali olarak görülebilir.

Doğuştan vatandaşlık hakkı

Trump'ın doğuştan gelen ABD vatandaşlığını sona erdirme kararının uygulanabilirliği konusunda büyük şüpheler var. Yüksek Mahkemenin bu davayı ele alacağı kesin değil, çünkü anayasanın 14. ek maddesi ve Yüksek Mahkeme içtihadı ülkede doğanlara açıkça vatandaşlık hakkı veriyor. Hükümetin vatandaşlık hakkını değiştirmesi için anayasayı değiştirmesi gerek.

Oysa ABD'de anayasayı değiştirmek, daha doğrusu ona yeni bir madde eklemek çok zordur. Kongrenin her iki kanadının üçte ikisinin bu değişikliği önermesi ya da eyalet yasama organlarının üçte ikisinin anayasal bir konvansiyon çağrısı yapması gereklidir. Taslak değişiklik kabul edilirse yürürlüğe girmesi için eyaletlerin dörtte üçü tarafından onaylanması zorunludur.

Eyaletlerden tepkiler ve direniş

Başkanlık kararnameleri demokrat partinin güçlü olduğu ve büyük yasadışı göçmen nüfuslarına sahip eyaletlerde tepkilere neden oldu.

Kaliforniya'da Vali Gavin Newsom eyaletin sığınmacı yasalarını gerekçe göstererek federal yetkililerle iş birliği yapmayacağını ifade etti.

New York ve Illinois'un aralarında bulunduğu diğer eyaletler de Trump Yönetimi'nin uygulamalarına karşı çıktılar ve sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya kalan kişilere yasal yardım sunacaklarını duyurdular. 

Yirmiden fazla eyalet doğum yoluyla vatandaşlığın iptaline ilişkin kararın ABD Anayasası'nın 14'üncü ek maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle Başkan Trump'a dava açtı. 

Trump yönetimi eyaletlerin direnişine karşılık olarak federal direktiflere uymayan eyaletlerin federal fonlarının kesilebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Ancak hukuk uzmanları federal fonların kesilmesinin anayasaya aykırı sayılabileceğini ve bu tehditlerin mahkemede dava konusu olabileceğini öne sürüyor. 

Öte yandan Adalet Bakanlığı direniş gösteren eyaletlere bir yazı göndererek tedbirlere uymayan yetkililerin yargılanabileceğini belirtti.

11 eyaletin savcısı ise yayınladıkları ortak açıklamada ABD Anayasası gereği Federal hükümetin eyaletleri kararlara uyma konusunda zorlayamayacağına vurgu yaptı. 

Mississippi'den ibretlik karar tasarısı

Cumhuriyetçi eyaletler yasadışı göçmenlere yönelik kararları yerine getireceklerini açıklarken Mississippi Eyalet Temsilcisi Justin Keen daha da ileriye gitti ve belgelenmemiş göçmenleri tespit eden veya yetkililere yerlerini bildiren "ödül avcı"larına her göçmen için bin dolar öneren bir "Mississippi Kaçak Göçmen Sertifikalı Ödül Avcısı Programı Fonu" yasa tasarısını eyalet meclisine sundu. 

İnsan hakları savunucuları bunun göçmen toplumlarda korkuya yol açmak ve ırk profili oluşturma riski başta olmak üzere ciddi sosyal ve etik sorunlara yol açabileceğini, ayrıca kolluk kuvvetlerine olan güveni zedeleyeceğini söylüyorlar. 

Yargı da kim oluyor?

Trump yönetimi yargının yürütme gücünü kontrol etme yetkisini açıkça sorguluyor. Geçen hafta milyarder Elon Musk, Başkan Yardımcısı Vance ve diğer devlet düşmanı yetkililer federal bir yargıcın Musk'ın Hükümet Verimliliği Departmanı'nın Hazine Bakanlığı kayıtlarına erişmesini engelleyen kararını eleştirmekle kalmadı, aynı zamanda kuvvetler ayrılığına dayanan Amerikan demokrasisinin temel direklerinden biri olan yargı gözetiminin meşruiyetine de saldırdı.

Vance "Bir yargıç bir generale askeri operasyonun nasıl yürütüleceğini söylemeye çalışırsa, bu yasadışı olurdu. Bir yargıç başsavcıya savcı olarak takdir yetkisini nasıl kullanacağı konusunda emir vermeye çalıştıysa, bu da yasa dışıdır. Yargıçların yürütmenin meşru gücünü kontrol etmesine izin verilmiyor" diye yazdı.

Bu gönderi Musk'ın bir gecede aleyhine karar veren yargıcın görevden alınması gerektiğini söylemesinin hemen ardından geldi. "Yolsuzluğu koruyan yozlaşmış bir yargıç. HEMEN görevden alınması gerekiyor!" diyen Musk Başkan Donald Trump tarafından federal hükümetteki israfın kökünü kazımakla görevlendirildi.

Musk aleyhindeki mahkeme kararı ekibinin Sosyal Güvenlik ve milyonlarca Amerikalı için banka hesap numaraları gibi hassas kişisel verileri içeren bir Hazine sistemine erişmesini geçici olarak yasaklamıştı.

Beyaz Saray mahkeme kararını "demokrasiye bir saldırı" olarak nitelendirdi.  "Burada gördüğümüz şey, hiç kimse tarafından seçilmeyen, kimseye hesap vermeyen, ömür boyu kadrolu işleri olan, bize asla kovulamayacağı söylenen başına buyruk bürokratların fikridir".

Trump ve Musk Kongre'den rol çalıyor

ABD Anayasası uyarınca, Kongre harcamalardan sorumlu organdır. Oysa Trump ve Musk Kongre tarafından halihazırda tahsis edilmiş olan harcamalar dahil tüm harcamalara tırpan vurmak istiyor.

Bazılarınızın ne de olsa vatansever insanlar dediğinizi duyar gibiyim. Siz dünyanın en zengin adamının ve girdiği işlerin çoğunu batırmış olan patronunun nasıl zengin olduklarını sanıyorsunuz? Trump zenginlerin vergilerinden iki trilyon dolar indirim yapacağını söylemişti. Bence Musk bu parayı denkleştirmeye girişen bir tahsildardır.

Öte yandan Amerikalılar yıllardan beri yararlandıkları temel hizmetlerin buharlaştığını görünce Trump'ı suçlayacaklardır. Trump defalarca tüketici enflasyonu oranını düşüreceğine söz vermişti. Bu oran hala yüzde 3'tür. Ancak bu az da olsa artmış bir seviyedir ve Amerikalıların algısı çok daha fazlasıdır. Bazı ürünlerdeki, örneğin yumurtadaki fiyat artışı orantısızdır.

ABD'nin Watergate'ten bu yana yaşadığı en büyük anayasa krizi

Demokratlar ve polarize olmuş ülkede hala kalabilmiş tarafsızlar Trump ve şürekasının anayasayı sabote ederek yürütme organının gücünü artırma girişimini ABD'nin Watergate krizinden sonra yaşadığı en büyük siyasal kriz olarak nitelendiriyorlar.

Bunun nedeni de Amerikalı kurucu babaların yarattığı yasama, yürütme yargı organlarının eşit güce sahip olduğu, bunlardan hiçbiri aşırı güçlenmesin diye aralarında bir kontrol ve denge mekanizması oluşturulduğudur.

Oysa çakma Napolyon Trump ve yardakçısı Musk ani ve çok sayıda uygulamalarıyla yürütmenin alanını alabildiğine büyütmek ve diğer iki organın alanlarını daraltmak niyetindeler.

Napolyon gibi bir despot yüzyıllar önce "ülkesini kurtaran kişi yasaları çiğnemez" demiş. Yüzyıllar sonra uzun ve köklü bir demokrasi geçmişi olan ABD'de bir başkanın onu taklit edeceği aklıma gelmezdi. Merak ettiğim konu Trump'ın ikinci döneminde gaddar bir Hitler mi yoksa palavracı bir Mussolini mi olacağıdır.

Yüzlerce füzeyi aynı anda fırlat, demir kubbeyi del

Cumhuriyetçilerin hem Temsilciler Meclisini hem de Senato'yu kontrol ettikleri Kongre'den ve muhafazakarların çoğunluğundaki Yüksek Mahkemeden başlangıçta fazla tepki beklenmiyor.

Trump ve oligark şürekasının amacı bütün düğmelere basarak sistemi ambale etmek ve hiç olmazsa bazı politikalarını gerçekleştirmektir. Bence bu eylem Hizbullah'ın aynı anda 800 roket atarak İsrail'in demir kubbesini bir miktar delmesine benziyor.

Amerikan yargı ve yasama organları yakında modern tarihte benzeri görülmemiş bir senaryoyla karşı karşıya gelebilir. Bu da ABD başkanının mahkeme kararlarına açıkça ve isteyerek itaatsizlik etmesidir.

Geçen yüzyıllardan kalma köhne mahkemeler ve Kongre'deki yaşlı komiteler bu Silicon Vadisi deneyimli milyarderlerin hızlı ateş salvolarına anında cevap verecek durumda değillerdir.

Demokratlar ve ilgili kurumlar kendilerini toparlayana kadar en az altı ay geçecektir. Bu pencere ara seçimler yaklaştıkça kapanacaktır. Gelecek yıl Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisindeki ya da Senatodaki çoğunluklarını kaybetme ihtimali vardır.

Atı alan New Jersey'i geçti, iki trilyon vergi indirimi cukkalandı

Bu arada atı alan New Jersey'i geçmiş, oligarklar kulübü iki trilyon dolarlık vergi indirimini ve ballı devlet ihalelerini cukkalamış olacaktır.

Bir zamanlar ülkemizin politikacıları "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız" diye övünürlerdi. O iş pek olmadı ama Amerika'nın büyük bir Türkiye'ye benzeştiğini söyleyebiliriz.

Amerikalılar dertlerini mübaşire anlatsınlar. Biz öyle yapıyoruz. Tabii Marko Paşa yolu da her zaman açıktır.

Kazandınız!

Trump'ı destekleyen Meksikalılar: Ailenizle beraber memleketinize gideceksiniz.

Trump'ı destekleyen çiftçiler: İki milyar dolar USAID parasını ve ihracatı kaybettiniz.

Trump'ı destekleyen polisler: Polis katilleri, hırsızlar ve uğursuzlar serbest kalacak.

Trump'ı destekleyen askerler: Ukrayna yolu gözüktü.

Trump'ı destekleyen siyahiler: Irk eşitliği yok oldu. İşinizi kaybedeceksiniz.

Trump'ı destekleyen kadınlar: Kürtaja ve ücretsiz sağlık hizmetlerine veda edin.

Trump'ı destekleyen iş adamları: Ham madde, yedek parça kaynaklarınız ve ihracat kurudu.

Trump'ı destekleyen LGBT'ler: Eşcinsel evlenmeye veda edin.

Trump'ı destekleyen Müslümanlar: Mar-A-Gaza villalarını unutun.

Disneyland'e uçmak isteyenler: Uçuş kontrol görevlileri kovuldu.

Kamp yapmak isteyenler: Park Servisi görevlileri kovuldu.

Yeni araba almak isteyenler: Gümrük vergileri fiyatları aşırı yükseltti.

Fabrika işçileri: Ham ve ara madde girdileri azaldı, dış pazarlar yok oldu. Kovuldular.

Ama son seçimlerde o komünistlerin, solcu liberallerin ve azınlıkların hakkından çok iyi geldiniz. Bu arada Trump'ı ve milyarder yardakçılarını daha da zengin ettiniz.

Bilmem sizin oralarda kına var mıdır?

Dünya ve Ay hakimi Trump

Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?

Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi.

Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı.

1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Halk ressamı Norman Rockwell

Amerikalı Ara Güler. Sosyal sorumluluk sahibi. Kul değil vatandaş. Görsel mesaj ustası. Sıcak, sevimli ve komik. Detaycı fotoğraf realisti. Dali'nin kaçırılmış ikiz kardeşi...

Norveç'in başarı hikayesi: Knut Hamsun'un Açlık yıllarından milyarderliğe

Dünyada en az çalışan millet Norveçlilerdir. 5,5 milyonluk küçük Norveç'in ekonomik ayak izi kocamandır. Başarının sırrı doğal kaynakları özel şirketlere kaptırmamaktır. Şeffaflık kuvvettir. Obur Trump Norveç pastasının kokusunu almıştır...

Rol modelim Uzay Yolu'ndan Mr. Spock: Daha fazla bilim, daha fazla mantık

Daha önce hiç kimsenin gitmediği yerlere cesurca gitmek. Yeni dünyaları, kültürleri, fikirleri ve yaşam biçimlerini keşfetmek. Rasyonel, bilge ve olumlu bir takım üyesi olmak…

"
"