Gisèle Pelicot
Toplumsal her konuda olduğu gibi feminizm de küresel ideolojik çatlaklardan biri…
İnsanların siyasi çizgilerine göre çoğu konudaki görüşlerini tahmin etmek mümkün.
Belki nedeni kutuplaşmış toplumlarda herkesin kendini yakın gördüğüne sığınmasından doğan grup psikolojisi.
Ya da algoritmaların dikte ettiği sosyal medya etkisi ile herkesi aynı yönde ikna ediyor.
Neden ne olursa olsun, eğer belli konum veya görüşe sahiplerse, yüzde yüz tanımlanmış kalıplara yerleşebileceklerine inanılan bir dünyada yaşıyoruz.
Oysa bu yıl gerçekleşen çoğu sosyal akım, eski konvansiyonel düşüncelerin sağ veya sol, liberal veya muhafazakâr gibi ayrılamayacağını gösterdi.
LGBT hareketinin cinsiyetleri yeniden tanımlandırma teşebbüsleri veya Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlara ilişkin tutumlar gibi, feminizm de sürekli tanımının değiştiği ve kültürlere göre şekil değiştiren bir hareket.
Eski feminist kahramanlar, bugün aynı hareketi temsil ettiğini iddia edenler tarafından dışlanabiliyorlar.
Örnek normalde şiddet görmüş kadınlar için dev kaynak ve efor harcamış JK Rowling, birçok feminist tarafından kadın hakları düşmanı olarak anılıyor ve sürekli sosyal medyada saldırı altında.
Bir erkek olarak bu konuya yaklaşımım elbette temkinli.
Yine de cinsiyetten bağımsız olarak kadınların toplumda erkekler ile aynı seviyede saygı görmesi, eşit fırsatlara sahip olmaları tartışma yaratacak konular olmamalı.
Ama JK Rowling gibi görüşlerinden dolayı kadın haklarına karşı oldukları iddia edilen beklenmedik karakterler bazen kadın haklarına en fazla katkıda bulunanlar olabiliyor.
En bariz örneği bu hafta haberlerdeydi:
72 yaşındaki Gisèle Pelicot, 2011'den 2020'ye kadar sistemik bir şekilde kocası tarafından uyuşturuldu ve kocasının tanıştığı erkeklerin tecavüzüne uğradı.
Yapılan tacizden ve hafıza kaybı ve bayılmalardan neden muzdarip olduğundan haberi yoktu.
Kocası, 2020'de bir süpermarkette bir kadının eteğinin altından çekim yaptığı için tutuklandığında her şey ortaya çıktı.
Polis telefonlarını ve dizüstü bilgisayarını incelediğinde; Gisele’nin kocası ve başkaları tarafından tecavüze uğradığı görüldü.
Kurban olarak saklanması ve hayatının kalanını utanç içinde yaşaması bekleniliyordu.
Tam tersine utanmayı reddetti. 'Utanması gereken biz değiliz, onlar' diyerek, duruşmanın kamuya açık olmasını kabul ederek, uğradığı korkunç muameleyi güce dönüştürerek feminist bir kahraman haline geldi.
Bambaşka bir deneyimden geçen ve sürekli faşist olmakla suçlanan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, kadın ve anneliği kampanyasının merkezine koymuştu.
Ama kendisini feminist olarak tanımlamıyor ve kadın hakları savunucuları tarafından anti-feminist olarak anılıyor.
‘Pembe Kotalara’ karşı olduğunu belirten Meloni, kariyer başarısının cinsiyetten ötürü değil, liyakata göre hak edilmesini savunuyor.
Muhaliflerine göre, partisinde liderlik pozisyonunda yeteri kadar kadın barındırmıyor.
Buna rağmen kadınlara karşı suçlarda daha hızlı yargılamalar ve suçlular için daha ağır cezalar; çocuk yardımında artış ve işsizlik yardımının çocuklarla ilişkilendirilmesi; aile içi şiddetin önlenmesine yönelik tedbirleriyle bazı kadınlardan onay aldı.
Ama Başbakanlık statüsünün dışında da Gisèle Pelicot’ya benzer bir tutum gösterdi.
‘Deepfake’ teknolojileri ile imajını kullanıp sahte pornografi videoları düzenlemekten yargılanan iki sanığa karşı mahkemede ifade veren Meloni, “Bu kadınlara karşı şiddetin bir türüdür. Bana hissettirdikleri dayanılamaz... Her gün kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için çalışıyorum ve sorumluluk sahibiyim. Bununla mücadeleyi bırakmak istemiyorum. Aksi takdirde aynı şeyi başka kadınlara da yapılabileceği mesajı içeriyor," diyerek karşıtlarının bile kabul ettiği bir tutum gösterdi.
Başbakanlık statüsünün dışında, İtalya gibi muhafazakâr bir toplumda benzer saldırılar altında kadınlar için büyük bir kalkan oldu.
Öbür yandan daha önce birçok kez konu aldığım Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman, son olarak Dünya Kupası turnuvasının ev sahipliğinin Suudi Arabistan’a verilmesi ile yine gündem oldu.
Bin Salman ülkesinde insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialardan dolayı kadın hakları ile ilgili yaptığı reformların gösteri olduğu ile suçlanmakta.
Bu yıl Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu’nun başkanlığına Suudi Arabistan seçildiğinde, oldukça eleştirilmişti.
Bu eleştiriler doğru da yanlış da olsa; tartışılamaz gerçek, yaptığı reformların milyonlarca kadının hayatını geliştirmesi ve özgürleştirmesi…
Krallık kadın hakları alanında, ülkenin köklü değerleri ve kültürüyle uyumlu 50'den fazla reform gerçekleştirdi.
Hepsini sıralamak sayfalar alır.
Bazılarından bahsedecek olursak; katı giyim düzenlemeleri, zorunlu cinsiyet ayrımı ve kadın sürücü, spora katılım yasaklarının kaldırılması, kadınların seyahat etmesini veya erkek bir aile üyesi olmadan evden çıkmasını yasaklayan bir vesayet sisteminin değiştirilmesi, kadına karşı tacizle mücadele için ceza sisteminin geliştirilmesi, eğitim, sağlık ve sosyal koruma haklarının artırılması ilk sayılabilecekler...
21. yüzyılda kadının konumu geliştirmiş liderlerden biri mutlaka Prens Bin Salman olacaktır.
Bütün örneklerde bu karakterlerin feminist olarak tanımlanmamaları için nedenler var.
Karşıtları çok...
Oysa kadın haklarının ilerlemesinde büyük rol oynuyorlar.
Belki de ön yargılarda özenli olursak, kadın hakları gibi hayati konularda daha başarılı ittifaklar oluşturabilir ve çok daha değerli sonuçlar almayı başarabiliriz.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|