TUSAŞ'ın Kahramankazan tesislerine yönelik terör saldırısından bir kare
Ülkemizin şok ve yas içinde olduğu bu günlerde en çok konuşulan gündem maddesi elbette TUSAŞ saldırısı.
Güvenlik uzmanları saldırının nasıl gerçekleştiğini, gelecekte önlenebilmesi için nasıl dersler alınması gerektiğini araştırırken, toplumsal arenalarda sürekli saldırı görüntüleri ve doğru, yanlış yorumlar dönüyor.
Belli kesimlerde hüzün, belli kesimlerde intikam duygularının tavana vurduğu duygusal dönemlerde rasyonel olmak veya daha geniş açıdan bakmak çok zordur.
Ülkemizin sıcak kanlı kültürü bunu daha da zor kılıyor.
Ama belki tam da gereken bu olabilir.
On yıllardır (İmparatorluk dönemini de sayarsak, aslında yüz yıllardır) teröre şehit veren ve mücadele etmeye çalışan bir ülkenin yaşayanları olarak düşünmesi zor olabilir ama aslında terörizm dünyada çok da yaygın değildir.
Küresel Terörizm Endeksine göre 2023 yılında dünyada 3,350 terör saldırısı gerçekleşti. (Rakam kulağa yüksek gelse de önceki yıla göre yüzde 22’lik bir düşüş gösteriyor.)
Dünyadaki ülkelerin çoğunluğu terör saldırısı yaşamaz.
Geçen yıl 119 ülkede terör ile bağlantılı tek bir ölüm gerçekleşmedi.
Gerçekleşen ülkelerin çoğu ise limitli sayıda saldırıya maruz kaldı.
Yani aslında terör oldukça konsantre bir sorun.
Bazı ülkeler ise bu ‘barışçıl’ noktaya çok daha kanlı yakın tarihlerden geldiler.
Terör grupları ya uzlaşma ya liderlerinin yakalanması ya yeteri kadar üyelerinin tutuklanması veya öldürülmesi, başarısızlıktan dolayı organizasyonun dağılması veya baskı ile etkisiz hale getiriliyor.
Uzak ve yakın tarihten birçok örneği bulunmakta.
Roma İmparatorluğunun en ünlü generallerinden biri Magnus Pompey’in en büyük başarılarından biri Akdeniz’de korsanlığı bitirmekti.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Nazilerin gerilla savaşı için planladığı Werwolf hareketi savaş sonrası Nazi ideolojisinin çöküşü ile beraber söndü.
2. yüzyılın başından beri IRA ile mücadele eden Birleşik Krallık arasında, 1997’de barış anlaşması imzalanıncaya kadar binlerce asker ve sivil öldürülmüştü. Birleşik Krallık hala başka terör saldırılarına maruz kalıyor olsa da IRA terörü 30 yıla yakın süredir hemen hemen bitti.
2016 yılında Kolombiya Hükümeti’nin FARC gerillaları ile başlattığı siyasi çözüm süreci ile 20. yüzyılın ortasından beri yüz binlerce insanın ölümüne yol açan Kolombiya iç çatışmaları sona erdi.
1983’ten beri on binlerce insanın ölümüne yol açan Tamil Kaplanlarının ayaklanması olarak nitelendirilen Sri Lanka Sivil Savaşı, 2009 yılında devletin askeri yollarla grubu yenmesi ile sonuçlanmıştı.
Teröre maruz ülkelerde terör her ne kadar asla bitmeyen, döngüsel bir sorun gibi görülse de ebedi olmadığının hissedilmesi zor bir gerçek.
2021 yılında Birleşmiş Milletlerin Terörle Mücadele Ofisi’nin Başkanı Vladimir Voronkov, dünyanın her yerinde terör gruplarının yeni stratejiler ürettiğini, teknoloji ve innovasyon ile yeni yöntemler geliştirmekte oldukları uyarısında bulunmuştu.
Orta Doğu’da İran eksenindeki militan güçlerin dron ve füze kullanımından, tek başına siber terörizm uygulayabilen hackerlera kadar, Voronkov’un uyarılarının oldukça yerinde olduğu görülüyor.
Öbür yandan devletlerin sahip olduğu askeri teknolojiler ve terörle mücadele için kurulan ortaklıklar da bir o kadar etkili olabiliyor.
Hala çeşitli ülkelerde saldırı kapasitesi olsa da İŞİD’in Irak ve Suriye’de sınır çizebildiği dönemler Uluslararası bir koalisyonun gayretleri ile sona erdi.
Somali’deki korsanlık sorunu benzer bir koalisyon ile çoğunlukla durduruldu.
Estonya siber savunmada o kadar başarılı bir kapasite geliştirdi ki NATO’nun siber güvenlik merkezine ev sahipliği yapmakta.
Detayları nadiren su üstüne çıksa da MI6’ın başı Richard Moore, 2021 yılında verdiği bir konuşmada yeni teknolojiler sayesinde birçok terör saldırısının önlenebildiğine atıfta bulunmuştu.
Türkiye’de de 1973 yılından on binlerce insanın ölümüne yol açmış olan PKK ile edilen mücadele bu hafta ülkemizde yeniden bir travmaya sebep olsa da en kanlı olduğu 1980-90’lı yılları andıracak bir seviyede değildir (ve dilerim ki bir daha hiç erişmeyecektir.)
Sormamız gereken soru; bu sorunu kökünden çözebileceğimiz bir gün gelecek mi?
Bu çözüm askeri ve asayiş başarıları veya teknoloji kullanımı veya uzlaşma ve başka yöntemler ile olabilir.
Fakat başarılı tüm örneklerde görüldüğü kadarıyla, başarılı yöntemlerin ortak yanları; istikrarlı bir strateji izleyip, yüksek kapasiteye sahip güvenlik güçlerine sahip olmak ve uluslararası iş birlikleri ile sınır ötesi faktörlerin geçebilmek gerekiyor.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|