21 Aralık 2024

Her kadını beğenen erkekler, kimseyi beğenmeyen kadınlar

Flört uygulamaları da ‘insanlığın’ en temel sorunlarından birine çare getiremedi. İzleyebildiğim kadarıyla erkekler hâlâ her gördükleri kadına asılmaya çalışıyor; kadınlar ise kendilerine askıntı olan bu tiplerden nasıl kurtulup da “iyi aile çocuğu” bulabileceklerini bilmiyor...

Düzenli ve tertipliyimdir. Tabii bu “düzenli ve tertipli insan” tanımı, herkes için aynı anlama gelmiyor olabilir.

Neden derseniz; herkesin kendine göre bir düzen anlayışı var, benimkinin esası kaostan bir düzen çıkarmaktır.

Her şey, evren bir toz ve ateş bulutuyken başladı ve şekilsiz, biçimsiz bir durumdaydı ki bu durumu “evrenin kaos hali” olarak tanımlıyoruz.

Tanrı, kuşkusuz ki isteseydi o vakit de buna izin vermezdi.

Nebulalar, diğer nebulalar ile bir arada olurdu, uzay boşluğu dediğimiz boşlukta yıldızlar, gezegenler, onların uyduları, göktaşları, kuyruklu yıldızlar oraya buraya saçılmış olmazdı.

Böyle olduysa Tanrı’nın bir bildiği var demektir ve nitekim Einstein Bey’in de isabetle buyurduğu gibi Tanrı bunları zar atarak tesadüfen yaratmadı.

Benim düzenim kaostan ibaret

Bir sistem olarak kaos; dış etkenlerin gelişigüzel etkilerine açık, istikrarsız, öngörülemez, kontrol edilemeyen bir durumu ifade ediyor.

Ve benim kendi iktidar alanımdaki düzenim de tıpkı bunun gibi!

İstikrarsız, öngörülemez ve kontrol edilemez çünkü her ne kadar “dış etken” sayılmasa da “malum birisi” zaman zaman çekmecelerimi, masamın üstünü, kitaplığımı, giysi dolabımı düzenliyor!

Bu düzenleme eylemi, benim için aradıklarımı bulamamak gibi bir sonuca yol açıyor!

Gerçi bunun yararını da görmüyor değilim.

O sayede ne zaman aldığımı bile unuttuğum kitapları bulabiliyor, kaybolmuş tekini yaşlı gözlerle aradığım çoraplarıma kavuşabiliyorum.

O arada gerçekten aradıklarım bulunamaz hale geliyor ama olacak artık o kadar.

Geçen gün “dış etki tarafından düzenlenmiş” masamda kaybolmuş bir kitap ararken eski bir not elime geçti.

Devletten bir garip beklenti

Gazetecilik alışkanlığı; mesleğe başladığımda küçük kağıtlara yazılmış bu notları daha çok cebimde taşırdım, “bu yaşımda ceplerimin de düzenli olması” gerekiyormuş, şimdi masamın üzerinde tutuyorum.

Bazen bir kitabın içinden, bazen kalemlikten bazen de bir çekmeceden karşıma çıkıveriyorlar.

2019 yılı aralık ayında aldığım bir not, bir vatandaşın CİMER’e yaptığı başvuru ile ilgili.

Vatandaşımız “devlet gözetiminde bir çöpçatan uygulaması yapılması” dileklerinin Reis’e iletilmesini “arz ediyordu”!

Bunu not etmişim, çünkü her işi devletten bekleme alışkanlığının zirvesi olduğunu düşünmüştüm.
Bitmiyor: Aile Bakanlığı, CİMER’in kendisine ilettiği dileği ciddiyetle yanıtlamış.

“Ailenin varlığını ‘güçlü ve sağlıklı’ bir şekilde sürdürmesi için toplumsal değerleri içselleştiren, insan merkezli ve koruyucu, önleyici bir yaklaşımın esas alındığı politikalar uygulamaya geçirilmektedir.”

Bu yanıt da bana biraz tuvalet kâğıdı isteyen müşteriye, zımpara almasını öneren tezgahtarı hatırlattı.
Bakanlık bu konuda akademik çalışmalar da yapmayı vaat etmişti ama bir şey çıkmadı.

Biliyorsunuz bizim devlet geleneğimizde açılışlar büyük önem taşır.

Eğer böyle bir uygulama hayata geçirilmiş olsaydı, eminim ki devlet büyüğümüz bu uygulamanın açılış törenini kaçırmazdı.

Gözümü kapatıp böyle bir açılış töreninde sanal kurdeleyi sanal makasla kesmeden önce neler söyleyebileceğini hayal ettim ama size söylemeyeceğim, kusura bakmayın.

Aslına bakarsanız bu uygulamaların “erkekleri değersizleştirdiğine” yönelik bir bulgu da var; böyle bir şeyi Reis elbette kabul etmezdi.

Sorunun temelinde bu tür uygulamalara kaydolanlar arasında erkek sayısının, kadın sayısından fazla olması yatıyor.

Desen: Tan Oral

Erkekler fark yaratıyor!

Flört uygulaması Bumble’ın aktif kullanıcılarının yüzde 67.4’ü erkek. Tinder için oran yüzde 76.
Kadınlar, uygulama içinde erkeklere göre 3-4 kat daha fazla beğeni alıyorlar. Bu, kadınların “daha seçici” olmalarına neden oluyor. “İlgiye aç kalan” erkekler ise giderek daha az seçici olmaya başlıyorlar.

Tinder’da kadınlar karşılaştıkları erkek profillerinin yüzde 14’ünü beğenirken, erkeklerde oran yüzde 46. Bir kadın günde ortalama 92.1 beğeni alırken, erkekler günde ancak 7 beğeni alabiliyorlar.

Kadınlara gönderilen “beğenilerin” yarısı, en çok beğenilen ilk yüzde 25’e giderken, erkeklere gönderilen beğenilerin yarısı en çok beğenilen ilk yüzde 15’e gidiyor. Bu, erkeklere yollanan beğenilerin az sayıdaki erkek üzerinde yoğunlaştığını gösteriyor.

Flört uygulaması OkCupid’de erkeklerin, çekicilik açısından ortalamanın altında olan kadınlar ve olmayan kadınlar diye işaretledikleri kadınların sayısı eşit. Kadınlar ise beş erkekten dördünü “ortalamanın altında” buluyorlar.

Bunun sonucunda erkeklerin en üstteki yüzde 10’u, kadınların en üstteki yüzde 10’undan daha fazla eşleşme alıyor.

Bu şu demek: Erkeklerin büyük bölümü, bu tür uygulamalara girdiklerinde, karşılaştıkları ilgi azlığı neticesinde kendilerine güvenlerini yitiriyorlar.

Tersi de doğru: Karşılaştıkları yoğun ilgi nedeniyle kadınların kendilerine güveni artıyor, “herkes tarafından beğenilmenin ve istenmenin” tadını çıkarmaya yöneliyorlar.

İnternette bu tür araştırmalar ile ilgili haberlere bakarken 40 yıl önceki Türkiye’yi hatırladım.

Yıl 1984 olmalı. Erkekçe dergisinde çalıştığım dönem.

Sistem 3-4 ay dayanabildi

Hıncal Uluç genel yayın müdürü. Ali Kocatepe yazı işleri müdürü. Rahmetli Prof. Dr. Kurthan Fişek Hocam’ı darbeciler üniversiteden atmış, hem dergiye çeviriler yapıyor hem de bazı yazıları “okunur hale getiriyor”!

Ben de genel yayın müdürü yardımcısıydım.

Bilgisayarların hayatımızdaki önemini yeni yeni anladığımız yıllardı, bir bilgisayar mühendisi yepyeni bir proje ile geldi. Bilgisayar kullanarak çöpçatanlık yapacaktık.

Bilgisayarların hayatımızdaki önemini yeni yeni anladığımız yıllardı, bilgisayar kullanarak çöpçatanlık yapacaktık. Dergide formlar yayımladık, kadınlar, erkekler bunları doldurup kişilik özelliklerini tespit edebileceğimiz sorulara yanıt verdiler

Dergide formlar yayımladık, kadınlar, erkekler bunları doldurdular. Kişilik özelliklerini tespit edebileceğimiz sorulara yanıt verdiler.

Bunlar o zamanın teknolojisiyle kartlara delinerek bilgisayara yüklendi. Sonra da makine çalıştırıldı, eşleştirmeler öyle yapıldı.

Sistem yanlış hatırlamıyorsam üç-dört ay sonra tamamen çöktü.

Çünkü müracaat eden erkek sayısı, kadın sayısının aşağı yukarı 80-90 misline çıkmıştı ve program çalışamıyordu.

O günden bugüne Türkiye’de değişen bir şey oldu mu diye soracak olursanız, bana olmamış gibi geliyor.

İzleyebildiğim kadarıyla erkekler her gördükleri kadına asılmaya çalışıyorlar, kadınlar da kendilerine askıntı olan bu tiplerden nasıl kurtulup da “iyi aile çocuğu” bulabileceklerini bilmiyorlar.

Flört uygulamaları belki yararlı olur diyordum ama anlaşılıyor ki bu işin merkezi ABD’de bile sorunlar var.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erkek odaklı flört kültürü Trump ve “üç harfli!"

Kadınların toplumsal hayatta eşit bireyler olarak yer almaya başlamasının erkeklerde yarattığı rahatsızlık dünyanın en önemli seçiminin kaderini belirlemiş olabilir mi? Bu konuyu ele alan The New York Times’taki makale, Trump’ı iktidara taşıyanın, iş hayatında geri kalan düşük eğitimli erkeklerin yarattığı öfke dalgası olduğu önermesini ortaya atıyor...

Kadınlar neden istediklerini elde edemezler?

Her kadın, hayatını nasıl bir erkekle geçirmek istediğini gayet iyi bilir. Bunun için upuzun bir liste sayabiliriz. Ancak her 100 kadına karşılık 101 erkeğin yaşadığı bu küçük mavi küremizde tüm kriterleri aynı anda karşılayabilecek tek bir erkeğin bile bulunmaması başlıktaki sorunun yanıtı olabilir

Ne kadar suçlusunuz?

Yasunari Kawabata’nın “Uyuyan Güzeller” isimli romanı arzulara ket vurmanın zorluğunu, genç kadınların yaşlı erkeklere “hizmet” verdiği bir ev üzerinden anlatıyor. Kawabata’nın romanını yazarken Lacan okuyup okumadığını bilmiyorum ama Lacan zamanında “İnsanın suçlu olabileceği tek şey arzusundan kaçınmasıdır” demişti. Bir düşünün bakalım, siz ne kadar suçlusunuz?

"
"