02 Aralık 2024

Erdoğan bir çıkmaz sokakta

Erdoğan, gelecek seçimi AKP’nin kazanmasını istiyorsa yapması gereken değişiklik kendisinden başlıyor. Parti içinde kendi yerine alternatif olabilecek kimseyi bırakmadığı için de işi zor. Birçok kişiye göre Hakan Fidan bu pozisyonun doğal adayı. Bu “doğal adaylık” hali de Fidan’ın gelecek ile ilgili planlarını zorlayacak hususlardan biri olarak not edilmeli

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçim yenilgisinin ardından partinin değişik kademelerindeki yöneticiler ve milletvekilleriyle yüzlerce görüşme yapmış. Bununla da kalmamış parti yetkililerinin hazırladığı raporları filan da incelemiş.

Ve sonra parti yönetiminde köklü bir değişiklik yapmaya karar vermiş!

Erdoğan’ın bir yandan tek adam olarak memleketi yönetirken diğer yandan böyle yüzlerce toplantı yapmaya nasıl vakit bulduğunu merak etmiyorum.

Ülkenin hali ortada. İyi yönetilmediği apaçık belli.

Demek ki toplantılardan kafasını kaldırıp, ülkeyi nasıl iyi yönetirim diye düşünmeye fırsat bulamamış.

Bir de buna Erdoğan’ın birçok konuda “hiçbir şey bilmiyor olduğunu bilmediğini” de eklerseniz, tablonun nedeni anlaşılıyor.

Gazete Duvar’daki kulis haberine göre Erdoğan’ın yapacağı “köklü değişiklikler” parti yönetiminde, kabine ve TBMM grup yönetiminde olmak üzere üç katmanlı olacakmış.

Adına Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları adı verilen ve normal devlet düzenimiz içinde ne yaptığını kimsenin tam olarak bilmediği kurullarda da değişiklikler olması mümkünmüş.

Bu haberi okuyunca “köklü değişiklikler” beklentisinin gerçekçi olmadığını düşündüm.

Çünkü AKP’yi yerel seçim yenilgisine götüren asıl sorunlu nokta, bizzat partinin genel başkanlık makamı.

Bu partinin bütün “ağır topları” zaman içinde Erdoğan tarafından tasfiye edildiler ve yerlerine gelenler de o koltukları dolduramadılar.

Partide Erdoğan’dan başka kimsenin sözü geçmiyor. Aynı şekilde devlet yönetiminde de Erdoğan’ın onayı olmadan adım atılamıyor.

Erdoğan, güçlü karakterleri, aykırı sesleri sevmiyor, duymak istemiyor ve uzakta tutuyor.

Bunun sonucunda da parti de ülke de rüzgârın önünde savrulup duruyor.

Dış politikada da bunu yaşadık, ekonomide de bunu yaşadık.

Erdoğan yönetiminin özeti bu!

Metropoll’ün dün yayınlanan son araştırmasındaki sonuç, halkın da bu tabloyu net olarak gördüğünü anlatıyor.

Halkımızın yüzde 66,3’ü Erdoğan’ın yeniden aday gösterilebilmesi için Anayasa değişikliği yapılmasını onaylamıyor. Onaylayanların oranı yüzde 30’u bile bulmuyor.

Daha önce AKP’ye oy verdiğini söyleyenlerin yüzde 40,2’si de böyle bir Anayasa değişikliğine karşı.

Onun için Erdoğan, gelecek seçimi AKP’nin kazanmasını istiyorsa yapması gereken değişiklik kendisinden başlıyor.

Parti içinde kendi yerine alternatif olabilecek kimseyi bırakmadığı için de işi zor.

Birçok kişiye göre Hakan Fidan bu pozisyonun doğal adayı.

Bu “doğal adaylık” hali de Fidan’ın gelecek ile ilgili planlarını zorlayacak hususlardan biri olarak not edilmeli.

Erdoğan kendi isteğiyle bu pozisyonunu terk edecekse, bu kişinin aileden birisi olmasını tercih edecektir.

Otokratlar kimseye güvenmezler, bunu unutmayalım.

Ancak otokrasilerde, lidere yönelik en büyük tehdidin de her zaman yönetici elit içinde olduğunu da aklımızda tutalım.

Erdoğan’ın bunu bizler kadar iyi bildiğine eminim.

Bu çıkmaz sokaktan çıkma becerisini gösterebilecek mi bakalım?

***

Çıkar gruplarını daha çok seviyorlar

Servis sahiplerinin talepleri ve maddi çıkarları, bu hükümet için çocuklardan daha önemli!

Yöneticilerimizin temel hareket tarzı, vatandaşlardan daha çok çeşitli çıkar gruplarını gözetmek olarak özetlenebilir.

Mesela İstanbul halkı, Erdoğan yönetiminin tutumu yüzünden taksici ve taksi eziyeti çekmeye mahkûm.

Nedeni Erdoğan yönetiminin taksi plakası sahibi bir avuç kitlenin çıkarlarını, vatandaşların rahatından öne koyması.

Benzeri bir şeyi belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılması meselesinde de somut olarak gördük.

Bir bakanlık yetkilisinin, özel okul sahipleri ile yaptığı toplantıdaki konuşması bunun bir başka örneği.

Bir diğer örnek gıda güvenliği meselesi.

Alanya’da bir tarım işletmesi yöneten Mustafa Ezici, farklı zincir marketlerden satın aldığı tarım ürünlerini tahlil ettirdi. Sonuç rezalet.

En güvenilir kurum zannettiğimiz kurumlarda satılan gıdalarda bile zehirli ilaç artıkları var.

Hükümet bu konuda bir şey yapmıyor, vatandaşın sağlığından daha önemli olan bir grup toptancı çünkü.

Bir diğer örnek Resmî Gazete’de geçen hafta yayınlanan Okul Servis Araçları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik.

Servis sürücülerinde aranan şartlar hafifletildi.

D sınıfı sürücü belgesi sahiplerinde deneyim süresi 5 yıldan 2 yıla, D1 sınıfı sürücü belgesi sahiplerinde ise 7 yıldan 5 yıla indirildi. (Bu sınıflardaki ehliyet sahipleri minibüs ve otobüs kullanabiliyorlar.)

Çocukların hayatını emanet edeceğimiz sürücüler artık daha az tecrübeli olabilecekler.

Araç takip sistemi bulundurma ve kayıtlarını en az 30 gün muhafaza etme zorunluluğu bu yıl da uygulanmayacak.

Koltuklarda oturmaya duyarlı sensörler olacaktı, ertelendi.

Tüm koltukları görecek şekilde iç ve dış kamera ile en az 30 gün süreli kayıt yapabilen kameralar bulundurulacaktı, ertelendi. Servis camları beyaz cam olacaktı, ertelendi.

12 yaşından büyük araçlar servis olarak kullanılamayacaktı, artık kullanılabilecek.

Niye ertelendi derseniz nedeni belli: Servis sahiplerinin talepleri ve maddi çıkarları, bu hükümet için çocuklardan daha önemli!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

Erdoğan niye “kambura yatıyor?”

Mevcut Anayasa, yapmak istediği neyi yapmasına engel oluyor ki Anayasa’yı “kambur” diye tanımlıyor? Memlekette her gün bir gazeteci tutuklanıyor. Barolara dava açılıyor. Sadece doğrulanmış bir haberi yayınladı diye okuduğunuz bu internet gazetesi T24 hakkında soruşturma başlatabiliyor. Kamburdan kurtulursa ne yapacak, gerçekten merak ediyorum

"
"