12 Ocak 2020

Ahmet Hakan'sız bir mangal mı?.. Asla!

Türkiye'de beslenme alışkanlığı gereği (!) kağıt gazete asla bitmez ama gazetecilerin o pek fiyakalı, kahraman imajı tarihe gömüldü bile...

İletişim bilimciler ve sosyologlar ısrarla dünyada "kâğıt gazete"nin öldüğünü, dijital medyanın artık alternatifsiz olduğunu söyleseler de bu gerçek Türkiye'ye pek uymaz. Tamam, bizde de ciddi tiraj kayıpları vardır ama kâğıda basılı gazete ülkemizde sonsuza dek yaşayacaktır.

Bunun nedeni, gerçek bir "mangal ülkesi" olmamızdır. Hafta sonu kıyılara, piknik alanlarına ve hiç olmadı TEM otoyolunun kenarına gider, ailece mangal ziyafeti çekeriz. Bütçeye göre, üstünde ister köfte pişsin ister tavuk pirzola; o mangal muhakkak yanmalıdır. Bunun için de kâğıt gazete şarttır.

Mangalı ideolojimize uygun yakardık!

O zamanlar pek farkında olmasak da 90'larda şanslıydık. Zira mangal yakmak için çok seçeneğimiz vardı. Merkez medyayı oluşturan Doğan Grubu; Hürriyet ve Milliyet gibi prestij yayınlarının yanı sıra sola hitap eden Radikal'i ve "yurdum şairleri"ne yer veren Posta'yı çıkartıyor, birçok kesimi kucaklıyordu.

Aynı dönem Cem Uzan'ın Star örneğindeki gibi büyük holdingler, medya sektörüne giriyor ve genç muhabirlerin iş bulabileceği çok sayıda alternatif oluşuyordu.

Elbette mangalcılar için de güzel bir gelişmeydi bu. Zira bakkala gittiğimizde hemen her siyasi görüşe yakın bir gazeteye rastlıyor, mangalımızı dilediğimiz ideolojiyle yakabiliyorduk!

Bir 'kahraman' gibiydi gazeteci...

Çetin Emeç'ler çağına yetişememiştik belki. Ama hâlâ daha "gazeteci"nin icabında "kelle koltukta" gezen, bir tür süper kahraman gibi algılandığı zamanlardı 90'lar. 

Orta Doğu'da sıcak çatışmaların içinde, doğal afetlerin göbeğinde haber kovalayanlar bir yana; otopark mafyasını, ekmeğe hile karıştıran fırıncıları araştıranlar bile ayrı ayrı saygındılar.

En güzel yanı da yılların sanatçılarına, kalantor iş insanlarına, hatta en "baba" siyasilere bile dilediklerini cesurca sorar ve cevap alırlardı. Muhtaç oldukları kudret ceplerindeki "Basın - Press" yazan sarı kimlik kartında ve ellerindeki küçücük teypte mevcuttu.

'Havuz medyası'nın mangalla çok özel ilişkisi!..

Derken 2000'lerde AKP ile "havuz medyası" kavramı giriverdi hayatımıza... Gazeteler tek bir elde toplanmaya, gerçekten gazetecilik yapmak isteyen insanlar işsiz kalmaya başladı. "Soru sorma" döneminin yerini "kopyala - yapıştır" haberciliği aldı. Böylece "muhalif yayınlar" peyderpey tarihe karıştı.

Emekliye maaş müjdesi, ÖTV'de "yeniden değerleme oranı", elektrik ve doğalgazda "fiyat güncellemesi" vardı artık sayfalarda... Köşe yazarları bile "Diliniz kaba, vicdanınız taş!" gibi ortak başlıklar kullanabiliyordu. Avrupa'nın bizi kıskandığını manşetlerden öğreniyor, ABD ve Rusya'yı haraca kesiyor, yüzyıllar sonra dünyaya adeta yeniden hükmediyorduk!

Bu durumda biz mangalcılar için de gazete seçiminin pek bir önemi kalmıyordu. Çoğumuz ucuz diye "tek doğru yazdığı şey günün tarihi" (!) olan spor gazetelerini tercih ediyorduk. Bir kısmımız ise hacme önem verir olmuştu zira ne kadar çok sayfa, o kadar mangal demekti! Ve bu hesaba göre Hürriyet, gerek sayfa sayısı, gerek sektörel ve "advertorial" ekleriyle gazetelerin "amiral gemisi"ydi! 

İyimserliğin yolu Hürriyet'ten geçer...

Bu hafta Ahmet Hakan Coşkun'u ekranda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında görünce Hürriyet'i artık sırf hacmi için değil, içeriği için de tercih etmemiz gerektiğini anladık. Zira Coşkun, ülke ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu anlatırken hiç bilmediğimiz gerçekleri açığa çıkarıyor, bizzat Erdoğan'ı bile hayretlerden tebessümlere sürüklüyordu.

Libya konusunda toplumsal bir mutabakat içinde olduğumuzu, "yerli otomobil"e halkça bayıldığımızı da Coşkun'dan öğreniyorduk.

Meğer yıllardır T24 ve Gazete Duvar gibi kaynaklardan ne kadar yalan yanlış bilgiler alıyormuşuz! İşin içinde bit yeniği olduğu belliydi zaten. Hem bu "dijital medya"yı mangal yakarken de kullanamıyorduk!

Şimdi artık spor gazeteleri yerine arada sırada Hürriyet alıp iyimserlikle dolabiliriz! Akşamları da kilosu 90 liralık kuzu pirzolaları değilse bile 35 liralık soslu tavuk kanatları ızgaraya dizer, mangal keyfine en ekonomik biçimde devam ederiz!

Yazarın Diğer Yazıları

Alkollüydüm, şeytana uydum, Rabbim affetsin!

Bizler millet ve devlet olarak fevkalade kusursuzuz ama çeşit çeşit dış güç bizi kandırıyor, mütemadiyen yoldan çıkarmaya çalışıyor

İlk taşı en dürüst olanımız atsın!

'Karşı cenah'tan birini ahlaki açıdan 'tutarsız' diye linç etmek kolay ama ya biz 'öteki'ler ne kadar samimi, ne kadar güveniliriz?

Kereviz salatası ve dehşetin elastik sınırları!

Türkiye'de gece yatağa "Artık hiçbir şeye şaşırmam!" diye girip ertesi sabah daha da garip olaylara uyanıyoruz

"
"