15 Ağustos 2024

AKP’nin kuruluşu ve bir ülkenin yıkılışı

Şu 23 yılda iktidar onlara öyle bir kültürel ve psikolojik evren inşa etti ki, gülmeyi, eğlenmeyi, sevişmeyi suç sanıyorlar. Korktukları şeylerin aslında hiç korkulacak şeyler olmadığını, bu düzenin değişebileceğini, isterlerse dünyayı yerinden oynatabileceklerini, gençliğin böyle bir gücü olduğunu anlatın hadi 23 yaşındaki bir çocuğa… İsyan ve başkaldırının adını anamayacak kadar sindirildiler. Sokaklardan men edildiler. Kendi içlerine hapsedildiler. 23 yıl önce bu ülkede doğan bir insana hadi anlatın

"Erdemliler Hareketi", 14 Ağustos 2001'de "AK Parti" adıyla kuruluşunu ilan etti

Dün, 14 Ağustos AKP’nin 23’üncü kuruluş yıldönümüydü. Parti, bu 23 yıl içinde, cumhuriyetin hedeflerinin üzerinden silindirle geçip kendi hedeflerine muazzam bir başarıyla ulaştı.

Öncelikle laiklik ilkesini sildi süpürdü. Muhalefet dahil artık kimse bu ülkede din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini düşünemeyecek hale geldi.

Evrensel değerleri kıymetsizleştirdi. Hak istemeyi ve hukuktan bahsetmeyi suç olarak algılayan bir toplum yarattı.

Bu 23 yılda bu toprakların bir zamanlar çok dilli, çok dinli, çok kültürlü Anadolu toprakları olduğunu anımsayan kalmadı. Herkes Türkiye’nin Ortadoğulu bir İslam ülkesi olduğundan emin hale geldi.

Bireyin refah çıtasını Avrupa standartlarını hedeflemekten çok çok aşağılara indirip, “sadece hayatta kalsak yeter” noktasına sabitledi.

Biat etmenin, liyakatsizliğin, gerçekleri inkarın, hukuku hiçe saymanın, tek adam olma cüretinin demokratik çabalara üstün gelmesini rasyonelleştirdi.

Tarikatların, cemaatlerin ülke politikasında söz sahibi olmasını meşrulaştırdı.

Askeri vesayeti kaldırma vaadiyle muhaliflerini bile büyüleyip onun yerine dini vesayeti getirmeyi becerdi.

Emeklilerini açlığa, yoksullarını ölüme mahkûm ederken uyanık yandaşlarını ihya etti. Ülkenin doğasını inşaatçılara, madencilere peşkeş çekti. Kasasını boşalttı, hukukunu ve medyasını ele geçirdi. Eğitim ve sağlık sistemini mahvetti. Ve halkı bunların hesabının asla sorulamayacağına ikna etti.

Tüm bunların 23 yıl önce kurulmuş niyeti aşikâr bir siyasi parti açısından tartışmasız bir başarı olduğunu kim inkâr edebilir?

Ve tüm bunların 23 yıl önce bu ülkede doğmuş bir çocuk açısından ne anlama geldiğini insan nasıl görmezden gelebilir?

Bundan 23 yıl önce, AKP’nin kurulduğu o günlerde bu ülkede doğan çocuklar, bugün biliyorlar ki artık bu ülkede onlara yer yok.

İster yoksul bir ailenin zar zor okumuş çocuğu olsunlar, ister varlıklı bir ailenin olanakları bol çocuğu, ister yandaş bir aile de büyümüş olsunlar, ister muhalif, hepsinin hedefi bu ülkeden gitmek, gidebilmek.

Çünkü onlar bu ülkede kendilerine vaat edilen bir gelecek olmadığını görüyorlar.

Dünyanın en başarılı öğrencisi olsalar, en zor mesleklerde hüner gösterseler bile öncelikle iş bulamayacaklarını biliyorlar.

Öğretmen olmayı seçseler atanamayacaklarından eminler.

İş bulduklarında kazanacakları parayla yaşayamacakları kesin.

Ailelerinin arka odasından burunlarını çıkaramıyor, geleceğe dair umut dolu hayaller kuramıyor, korkudan ağızlarını açamıyorlar.

Şu 23 yılda iktidar onlara öyle bir kültürel ve psikolojik evren inşa etti ki, gülmeyi, eğlenmeyi, sevişmeyi suç sanıyorlar.

İsyan ve başkaldırının adını anamayacak kadar sindirildiler. Sokaklardan men edildiler. Kendi içlerine hapsedildiler.

23 yıl önce bu ülkede doğan bir insana hadi anlatın;

İnsan haklarının ne olduğunu anlatın. Hayvan haklarının ne olduğunu. Kadın haklarını anlatın, çocuk haklarını, yaşlı haklarını, işçi haklarını anlatın.

Özgürlüğün ne anlama geldiğini anlatın. Sınırsız hayal kurmanın ve o hayalleri gerçekleştirebilmenin ne olduğunu.

Basın özgürlüğünden bahsedin. Kadının özgürleşmesinin aslında ne demek olduğunu anlatın anlatabilirseniz onlara. Okullarda din dersinin neden zorunlu olamayacağını anlatın. Farklı cinsel yönelimi olanların, varlıklarını meşrulaştıran yürüyüşleri neden yasaklanmadan, hiçbir engellemeye maruz kalmadan yapabilmeleri gerektiğini. İktidarı eleştirmenin bir hak olduğunu anlatın. Düşüncenin asla suç olamayacağını anlatın. Anayasayı tanımamanın aslında darbe anlamına geldiğini anlatın.

Korktukları şeylerin aslında hiç korkulacak şeyler olmadığını, bu düzenin değişebileceğini, isterlerse dünyayı yerinden oynatabileceklerini, gençliğin böyle bir gücü olduğunu anlatın haydi 23 yaşındaki bir çocuğa…

Kolaysa.

Anlatamazsınız.

Bugün 23 yaşındaki bir çocuğa “Korkma!” diyemezsiniz.

İşte sırf bu yüzden bile, bu 23 yıllık korkunç öykü AKP’nin başarı, sizin de başarısızlık öykünüzdür.

TIKLAYIN: Türkiye haritası turuncudan kırmızıya dönerken; işte AKP'nin 22 yılda girdiği 19 seçimin sonuçları

Mine Söğüt kimdir?

Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.

Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.

Yayımlanmış yapıtları

- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000)
- Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003)
- Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003)
- Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004)
- Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006)
- Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007)
- Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009)
- Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010)
- Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011)
- Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011)
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019)
- Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020)
- Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suskunluğun dayanılmaz hafifliği

Bir kız çocuğunun varlığıyla yokluğu arasındaki o korkunç boşluğa sığan bunca ifrazatı bu ülke son yüzyılda, elindeki tüm kazanımları suistimal ede ede bizzat ve özenle kendisi biriktirdi. Bu olayın failleri en doğru şekilde tespit edilse ve onlara hukuk çerçevesinde en ağır cezalar verilse bile gerçek suçun ve suçlunun adı asla ağza alınmayacak yine

Ülkesini sevmeyen devlet ve bir ormanı yok etmek için işlenen cinayet

"Suç duyurusunda bulunduk yahu. Gittik insan gibi dilekçe verdik. On tane dilekçe verdik, on tane. On tane! Yaza yaza yaza elimiz yoruldu yahu yaza yaza"

Çocuk mezarlığı

Savaşta öldürülen çocukların korkunç kaderine hep bir ağızdan isyan etmek kolay... Peki hiç düşündünüz mü, aile içlerinde neden bu kadar çok çocuk mezarlığı var ve sulh zamanı yanı başınızda öldürülen bu çocukların kaderini kim yazar?

"
"