Hem güce tapıp hem de adil olunamayacağı artık çok iyi biliniyor.
Ama insan hâlâ o iki değerden birini net olarak seçmesi gerektiğinin idrakında değil.
Gücün adaleti, adaletin de gücü hiçe sayması kafasını karıştırıyor.
Hayalinde hep güçlü ve adil bir egemen var. Güce hiç ihtiyaç duymayan sadece adil olan bir düzeni tahayyül bile edemiyor.
Güce güvenip adalete güvenmeyen insan, adaletin gücüne güvenmek yerine, güçlü olandan adalet ummayı yeğliyor. Ve her seferinde, varlığını canı gönülden kötülüğün gücüne kurban vermiş halk yığınları olarak tarihe geçiyor.
Bu ülkede bugün biz de adaleti değil gücü seçmiş olmanın ağır sancısını yaşıyoruz.
Bu yüzden kendi anayasasını tanımayan bir muktedirle başımız dertte.
Uluslararası hukuku hiçe sayan, üst mahkemelerin kararlarını uygulamayan bir sistemin işkencesini çekiyoruz.
Cadı avına çıkıp, mahkemeleri engizisyonlara, hapishaneleri orta çağ zindanlarına çevirmelerini “Sıra bize ne zaman gelecek acaba?” tedirginliğiyle izliyoruz.
İnsanların sokağa çıkma ve gösteri yapma hakkını gasp eden, işine gelmeyen her eylemi “terör” diye damgalayan bir iradenin tahakkümüne katlanmaktan başka çaremiz yok sanıyoruz.
Nicedir tehdit, şantaj ve gözdağı ile biçimlendirilen hukuksuz değil, hukuküstü bir sistemin esiriyiz.
Tepemizdeki iktidarın dur durak tanımamasına alıştık. Vitesi yükselttikçe yükseltmesine, gaza bastıkça basmasına şaşırmıyoruz.
Adalete güvenmeyen ve güce tapan kalabalıkların değişmez kaderini yaşıyoruz.
Korkuyoruz.
Korkudan, suça suç, suçluya suçlu diyemiyoruz. Dilimiz ancak hukuksuzluk demeye dönüyor. İktidar da her seferinde bu lafa kahkahalarla gülerek bildiğini okumaya devam ediyor.
Gerçek şu;
İktidar aslında bir hukuksuzluk yapmıyor, evrensel ve laik hukuku cebren ve hile ile alaşağı edip kendi bireysel hukukunu inşa ederek hukuka meydan okuyor ve evrensel hukuk nezdinde suç işliyor.
Bu iktidar;
Adalet istemeyi suç sayıyor.
Oysa adalet istemek suç değildir ama adaleti sağlamamak suçtur.
Sokaklarda “Açız” diye bağırmayı suç sayıyor.
Oysa halkın “Açız” diye bağırması suç değildir ama halkı aç bırakmak suçtur.
Muhalif gazetecileri susturmak için dava üzerine dava açıyor.
Oysa gazetecilik suç değildir ama gazeteciliğin yapılmasını önlemek suçtur.
Gezi eylemlerini kriminalize etmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Oysa halkın sokağa çıkıp eylem yapması suç değildir ama bu anayasal hakkı suç, anayasal hakkını kullanan insanları da suçlu olarak tanımlamak suçtur.
Ülkeyi kötü yönettiğini söyleyen herkesi anında tutuklatıyor.
Oysa iktidarı kötülemek suç değildir ama iktidarı kötüye kullanmak suçtur, hem de en büyük suçtur.
* * *
Bu ülke nasıl kurtulacak diye soruyoruz ya birbirimize;
Bu ülke suça suç, suçluya suçlu diyebildiği gün kurtulacak.
Bir de bunu “Allah’ın izniyle” değil evrensel hukukun ve adaletin iradesiyle demeyi becerdiğinde…
Mine Söğüt kimdir?
Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.
Yayımlanmış yapıtları
- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000) - Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003) - Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003) - Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004) - Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006) - Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007) - Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009) - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010) - Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011) - Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011) - Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019) - Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020) - Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)
|