14 Temmuz 2024

Bir ada hikâyesi

Farklı anlatım biçimleriyle, farklı disiplinlerle; herkesin, her bedenin bir "ada" olduğunu vurgulayan eserleri görmek için 18 Ağustos'a kadar vaktiniz var

Yunan adalarının en güzellerinden biri Leros. İtalyan işgali altında geçen 30 seneden geriye mimari açıdan çok güzel binalar kalmış. Diktatörlerin gösterişe en düşkünlerinden Mussolini'nin bu adaya özel ilgisinin olması, bu güzelliklerin en önemli nedeni. Bu güzel binaların yanı sıra, yeraltına yapılan devasa sığınaklar, "korku dağları bekler" özlü sözünü akla getiriyor! Bugün o güzel yapıları görmek için bile Leros'a gidilebilir.

Adanın bize yakınlığı, ulaşımı da kolay hale getiriyor. Bodrum'dan yapılan deniz otobüsü seferleriyle 1,5 saatte buraya ulaşmak mümkün. Lakin yaz aylarında Ege'nin bitmek bilmeyen rüzgarları, bu seferlerin aksamasının en büyük sebebi. Niyetlenenler, rüzgar durumunu kontrol etmeyi unutmasın.

Leros iki yıldır etkileyici bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. 2022 yılında Burcu Fikretoğlu tarafından kurulan bağımsız kültür sanat platformu Perasma tarafından düzenlenen ve tüm adaya yayılan bir sergi bu etkinlik. Henüz ikinci yılı olmasına rağmen, Türkiye'den ve dünyadan bir çok sanatçıyı bir araya getirmeyi başaran sergi, 30 Haziran'da başladı ve 18 Ağustos'a dek sürecek. Burcu Fikretoğlu'nun Gizem Naz Kudunoğlu'yla birlikte seçtiği, değişik ülkelerden 17 sanatçıyı buluşturduğu sergi, adını edebiyatın en kırılgan ve en duygusal isimlerinden Cesare Pavese'nin, Yalnızlık Tutkusu şiirinin bir mısrasından alıyor: All Things Become Islands Before My Senses. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Pavese'nin Şiirler kitabında mısrayı "Her şey yalıtılmış karşısında duyularımın" olarak çevirmiş Kemal Atakay. Island/Ada kelimesini, izole olma, yalıtılma anlamında kullandığı için büyük yazar, bu kelimeyi kullanmayı tercih etmiş Atakay. Bu mısra da, Leros'a, yalnızlık haline ve elbette sergiye çok yakışmış.

Sergide Necla Rüzgar, Nermin Er, Cevdet Erek ve Cansu Yıldıran; Türkiye'den katılan sanatçılardı. Dördü de işlerini takip ettiğim, sevdiğim sanatçılar olunca, bu sergiyi görmek şart dedim ve iki günlük bir Leros kaçamağı yaptım. İyi ki yapmışım! Dört sanatçının da burası için yaptığı veya buraya uyarladığı eserleriyle buluşmak harikaydı.


Serginin yaratıcıları Gizem Naz Kudunoğlu ve Burcu Fikretoğlu

Genç fotoğraf sanatçısı Cansu Yıldıran "misafir sanatçı" programı kapsamında geldiği Leros'ta uzun bir süre geçirerek, adanın ve serginin ruhuna uygun işler üretmiş. Yıldıran, adada geçirdiği bu süre içinde çektiği fotoğrafları, ipek mendiller üzerine bastırmış. Mendillerin kenarlarınaysa, adadan topladığı bitkilerle doğal baskı yöntemiyle çerçeveler yapmış. "Mendiller geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki bağlar, yarin kokusu, hasretlik gibi derin anlamlarla ağırlaştı ve benim de bu ağırlıklar üzerine düşünmemi sağladı" diye anlatıyor, Leros'ta tasarladığı ve gerçekleştirdiği işlerini Yıldıran. Fikir ve uygulama o kadar yaratıcı ki, hayranlıkla bakakalıyorum eserlerine.

Cansu Yıldıran'ın mendil işleri

Ülkemizin kendi üretim alanında/biçiminde en özel isimlerinden Cevdet Erek de sergide yer alan isimlerden. Eserlerinde görsel-işitsel enstrümanları ve müziği kullanan Erek'in, Çın adını taşıyan eseri, 2017'deki Venedik Bienali'nde Türkiye Pavyonu'nda sergilenmişti. Sanatçı daha önce sergilediği iki projesinin, bu sergi için tasarladığı versiyonlarıyla Leros'taydı. Adanın ikonik mimari eserlerinden İlkokul'da SSS – Sahil Sahnesi Sesi projesinin farklı bir versiyonunu sergiledi/dinletti. Eserle aynı adlı kitabının yeni çıkacak Yunanca çevirisinin Türkçe ve Yunanca okumasının ardından, Atinalı bir tasarımcının giydirdiği üç kişi, performansı gerçekleştirdi. Birlikte yediğimiz yemekte Erek, kitabının Yunanca yayınlanacak olmasından duyduğu mutluluğu, gözleri parlayarak anlattı. Ana sergi mekanındaysa Çıngır adını verdiği eserinin adaya özgü versiyonu vardı. Adadaki keçi çanlarından esinlenerek ürettiği bu cam nesneler ve ses çalma cihazıyla üretilen eser, serginin en unutulmazlarındandı. (Eserin seslerini şu linkten dinleyebilirsiniz.)

Cevdet Erek, adaya uyarladığı Çıngır adlı eseriyle

Çağdaş sanatın ülkemizdeki en önemli isimlerinden Nermin Er'de Leros için ürettiği işlerle sergide yer aldı. Sinema dünyasının da yarattığı animasyonlarla tanıdığı sanatçı, Kuşlar İçin İstasyon adını verdiği, mekana özgü işini şöyle anlatıyor:

"Ada tarihine bakınca gelip, geçen kültürleri görüyoruz. Her biri burada kısa bir süre duraklayıp, yoluna devam etmiş. Bu bana durup, dinlenme ve konaklama ihtiyacının sadece insana ait olmadığını hatırlattı. Adanın üzerinden geçen farklı kuş türlerinin izinde, Leros'ta konaklamalarıyla ilgili bir hayal kurdum." 

Nermin Er'in ada için tasarladığı Kuşlar İçin İstasyon yerleştirmesi

Er'in daha önce sergilenen Yan Yana adlı yerleştirmesinin Leros'a özel versiyonu ve Kıyıya Bakış adlı yeni çalışmaları, serginin öne çıkan işleri arasındaydı. Denizden karaya bir bakış atan kağıt üzerine mavi mürekkep peysajlar, sanatçının daha önce siyah beyaz olarak çalıştığı kent silüetlerinin, devamı gibiydi. Köpeklerin, ağaçların gizlendiği desenler, insanda uzun uzun bakma isteği yaratıyordu.

Nermin Er'in Leros’a uyarladığı Yan Yana yerleştirmesi

Yıllardır üretimini iştahla takip ettiğim Necla Rüzgar'ın sergi için ürettiği sulu boyaları ve bronz heykeli, yine benzersizdi. Eserlerinde öne çıkan hayvan ve kadın figürleri bu sergide de varlığını sürdürüyor ve sanatçı, dile getirmek istediklerini doğanın en özel yaratıkları üzerinden anlatıyordu. Yani geyikler, tilkiler, aslanlar ve kadınlar üzerinden. Adanın Alman ve İtalyan işgali sırasında kışla olarak kullanılan ve işgalcilerin yaptığı duvar resimleriyle bezeli, dağın tepesindeki bir mekan, Rüzgar'ın Yörünge adlı işine ev sahipliği yapıyordu. Şimdilerde koyun ağılı olarak kullanılan yerdeki eser, bir kadına şifa veren bir koyun/insanı resmediyor ve insanla hayvan arasındaki sınırların belirsizleşmesini, iç içe geçmesini anlatıyordu.

Necla Rüzgar'ın ağılda segilenen Yörünge'si

Neysem Oyum adını verdiği kağıt üzerine suluboya işlerinde de yine hayvanlar ve kadınlar var. Bu güzelim canlıların eşlikçisiyse su! "Su, varlıklar arasındaki sınırları silen, yok eden, onları aynı yaşamsal kaynakta buluşturmayı arzulayan, adalet ve eşitlik düşünü temsil ediyor" diyerek tanımlıyor Leros için hayata geçirdiği bu güzellikleri. İşlerine defalarca bakıp, onu niye bu kadar sevdiğimi bir kez daha anlıyorum.

Rüzgar'ın Neysem Oyum serisinden iki suluboya

Serginin açılış gecesi Beylerbeyi İçecek Pazarlama'nın katkısıyla düzenlenen yemekte, ödüllü Neolokal'in şefi Maksut Aşkar ve Atinalı şef Manolis Papoutsakis'in birlikte hazırladıkları yemekler yendi, bol bol Beylerbeyi'nin Hello Sunshine'ı tüketildi. DJ'lerin Türkçe ve Yunanca müzikleriyle danslar edildi. Bir geceliğine de olsa "yalnız birer ada" hissi bir kenara bırakıldı.

Açılış gecesi düzenlenen yemekten

Başta da söylediğim gibi, farklı ülkelerden tam 17 sanatçının eserleri var sergide. Farklı anlatım biçimleriyle, farklı disiplinlerle; herkesin, her bedenin bir "ada" olduğunu vurgulayan eserleri görmek için 18 Ağustos'a kadar vaktiniz var.

Necla Rüzgar, Muammer Brav ve Nermin Er

Sergiye katılan sanatçıların listesi

Alice Guittard, Cansu Yıldıran, Cevdet Erek, Enzo Cucchi, Evgenia Vereli, Farida El Gazzar, Goshka Macuga, Kostis Velonis, Laura Footes, Lindsey Mendick, Malvina Panagiotidi, Maryam Turkey, Necla Rüzgar, Nermin Er, Paweł Althamer, Sophie von Hellermann, William Kentridge

 

"
"