10 Ocak 2025

Dünyada kaos, içeride belirsizlik-fakirlik büyürken, pışık ile kırmızı kart arasında yönünü arayan muhalefet

Demokrasinin, hukukun, ifade özgürlüğünün olmadığı memlekette elbette ana muhalefetten beklenti çok. Ancak elbette pışık ile kırmızı kart arasına sıkışmayan, karikatürleşmemiş bir muhalefetten…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel

Dünya her geçen gün daha da kaotik bir yöne doğru sürükleniyor. 20 Ocak sonrası Trump’ın ABD başkanlığını devralmasıyla karışıklığın daha da büyüyeceği ortada. Panama Kanalı’ndan Grönland’a ‘toprak talebinden’ Kanada’ya eyalet olma önerisine, Meksika Körfezi’nin adının değiştirilmesine kadar dur durak bilmeyen ‘istekler.’ En yakınındaki ismin, Musk’ın sahip olduğu sosyal medya gücünü X’te kullanarak Avrupa’da aşırı sağa verdiği destek. Almanya’da AfD’ye, İngiltere’de Reform UK’e. Bütün bunların yanında Türkiye’nin yanı başında yaşananlar. Irak’ta, İran’da ve tabii Suriye’de. İsrail’in Ortadoğu’da yaptıkları-yapabilecekleri özellikle Trump ile birlikte İran üzerinde oluşturabileceği basıncın doğurabileceği potansiyel sonuçlar. Bu ülkenin ulusal güvenlik stratejilerini belirlemek için kurduğu ‘Nagel Komitesi’ adlı kuruluşun ‘Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki etkisini kazanma çabaları nedeniyle’ potansiyel bir sıcak çatışmadan bahsettiği rapor…

Sadece içeriyi değil, başta Suriye'ye yakın bölgeyi de etkileme potansiyeline sahip Kürtlerle yeni bir görüşme-barış-çözüm arayışı. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı süreç sonucunda DEM Parti heyeti ile Öcalan arasında yapılan görüşme. Ardından heyetin siyasi partileri gezerek yaşananlar hakkında bilgi vermeleri. Bu arada Suriye’de HTŞ’nin kurmaya çalıştığı yeni rejimin hem ülke hem bölge için yaratabileceği riskler, seçimsiz geçileceği açıklanan 4 yıl. Trump’ın bir kesimin övgü olarak anladığı ‘Türkiye’nin yeni rejimin kurulmasında ve geleceğindeki etkisine dair’ söylediklerinin getirebileceği riskler.

Suriye’de SDG’nin durumu. HTŞ ile yapılan görüşmeler. ABD’nin ve Fransa’nın Türkiye’nin ya da bağlı grupların müdahalesine karşı ‘devrede olması, diplomatik çalışmalar silahsızlandırılmış bölge’ önerileri. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘kansız problemsiz’ geçiş tarifi içinde SDG’ye ‘PKK’lı yöneticilerin ülkeyi terk etmesinden silahların bırakılarak yeni sistem ordusuna dahil olunması’ aksi takdirde askeri müdahale yapılacağını söylemesi. ‘ABD’ye rağmen mi?’ sorusuna ‘Gerekirse evet, daha evvel Afrin’de yaptık’ demesi…

Riskler, belirsizlikler, arayışlar…

Tüm bunlar olurken sorular…

Mesela…

Türkiye’de 2015'ten beri demokratik çözümün askıya alındığı, güvenlikçi bakış açısının etkili olduğu Kürtlerle başlayan yeni arayışın ‘demokrasisi boğulmuş ülkeye yeni bir nefes olup olamayacağı...’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yarın Diyarbakır’da vereceği mesajın ‘yeni sürecin resmi açılışı olup olmayacağı, Baldıran içmekten yine bahseder mi?’ beklentileri…
 
- ‘Barış ve demokratik arayış bir arada gitmezse süreç nereye evrilir?’ sorusu da-korkusu da ‘Barış için en ufak bir umut var ise sonuna kadar gidilmeli’ diyen de haksız mı?
 
- ‘Şeffaf bir şekilde kamuoyuna her şey anlatılmalı’ diyen de ‘Süreç anayasa değişikliği için kaldıraç mı?’ diye düşünen de ‘Barışı isteyen-görüşen saf mı bunlara alet olsun?’ diye yanıtlayan da yaşanmışlıklara baktığınızda dışlanabilir mi?

Ne yazık ki bu soruların her yönüyle  tartışılabileceği, ne medya ne akademi ne entelektüel düzey kaldı. Sayıları sınırlı isimleri elbette bir kenara ayırıyorum. Ancak bu kadar kritik süreçlerde çok seslilik önemlidir. Ve tabii ‘lümpenleşmeden’, karşılıklı ‘tehdit etmeden’ konuşabilmek de…

İçeride ve dışarıda çok kritik gelişmelerin-görüşmelerin olduğu günler… Ana muhalefet CHP’ye bakıyorum. Şu anda DEM heyetinde olan Ahmet Türk’ün yönettiği Mardin’e kayyım atandığı gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel orada… TUSAŞ saldırısı ile kesilmese Diyarbakır’da başlayan bir geziyle Doğu ve Güneydoğu için yollarda olunacaktı. Üstelik önce Selahattin Demirtaş da ziyaret edildi. Esenyurt’ta kayyım sonrası yapılan mitingde DEM Eş Genel Başkanı, CHP otobüsünün üstündeydi. Partinin potansiyel cumhurbaşkanı adaylarından Ekrem İmamoğlu, sert sözlerle kayyım sürecini eleştirdi o günlerde… CHP geri kalmıyordu yaşananlardan…

Ancak 8 Aralık sonrası, yani Suriye’de yönetimin değişmesinin ardından CHP’de özellikle dış politikada yaşananlar konusunda geride kalma-geri durma görülüyor. Elbette açıklamalar, söyleşiler var ama bir bütünlük arz etmiyor. Bu geri kalma hali Kürtlerle barış arayışının yeni döneminde de somut olarak ortada.

‘CHP esas politik gücünü-dilini halkın doğrudan günlük hayatını etkileyen konularda ‘yoksulluk-fakirlik’ alanlarında gösteriyor’ denebilir. Kısmen doğrudur. Ancak bu konuda da patinaj olmaya başladı. Dün sabah saatlerinde Parti Genel Başkanı'nın ‘önemli bir açıklama’ yapacağına dair yayılan haberlerinin ‘iktidara kırmızı kart göstermekle‘ finalize olması son derece büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu

Bundan bir gün önce de İmamoğlu’nun ‘Ekrem tökezlesin de belki onun yerine geçerim diyenlere pışık derim’ cümlesi konuşuldu. Elbette pek çok kişi bu ‘pışığın’ parti içine yapıldığını düşündü. Bu arada İmamoğlu’nun Sözcü TV’deki Uğur Dündar’a verdiği söyleşide dünyadan Türkiye’ye pek çok alanda ‘konulara hakim bir görüntü verdiğini’ söylemeliyim. Ama bunu artık sadece belediye başkanı şapkasıyla daha ne kadar yapar, başka bir yola-pozisyona talip olur mu ya da adaylık açıklamasının zamanlamasını yakınlaştırır mı bunun da netleşmesi gerekiyor. (Bu arada İmamoğlu’nun 21-b denilen yani davet usulü yöntemle metro ihalesini partisi tarafından uzun süre ‘beşli çete olarak anılan şirketlerden birinin kazanmasıyla ilgili de’ kamuoyuna bir açıklama yapması gerekir.)    

Bitirirken…

Şu anda iktidar ve ortağı siyaseten söz üstünlüğünü ele geçirmiş durumda. Demokrasinin, hukukun, ifade özgürlüğünün olmadığı memlekette elbette ana muhalefetten beklenti çok. Ancak elbette pışık ile kırmızı kart arasına sıkışmayan, karikatürleşmemiş bir muhalefetten…

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘Musksist kapitalist’ düzende Kent Lokantaları tek başına halkın ‘politik ihtiyacını’ doyurur mu?

CHP, İmamoğu, Yavaş, önümüzdeki seçimlerde şanslı olmak istiyorlarsa ‘yerel siyaseti’ iyi yapmakla birlikte, dünyayı da iyi okuyarak Türkiye’nin önüne bütünlüklü genel bir projeyi artık sunmalılar. Kent Lokantası önemlidir bugün kitlelerin karnını doyurur. Ancak güvenlikten aidiyete yeni bir siyaset biçimi ortaya konulamazsa ‘politik doygunluk’ yaratmaz

Selçuk Bayraktar’ın ‘dili’, İtalya girişimi, iktidarın hem içinde hem dışında ‘tekno-milliyetçi' gücü

Daha zaman olsa da Cumhur İttifakı’nın adayının Erdoğan olacağı kesin gibi ama bence Selçuk Bayraktar yakında siyaseten daha aktif bir alanda olacak

Yeni paradigma: Yerli-milli eşitleyen süreç, diğer ülkelerdeki Kürtleri de kapsayacak bir soft power güç mü?

‘Eşme Ruhu’ diye biten dokuz yıl önceki son mesaj, o ruhun bugün Suriye içinde etkisini de belirleyebilecek şekilde yeniden ortaya çıkıyor. Üstelik sürece kapıyı Türk milliyetçisi partinin Genel Başkanı Devlet Bahçeli açıyor. Öcalan’ın açıklamalarını da dikkate alarak şu an yaşananları alt alta yazmakta fayda var

"
"