23 Mart 2025

İmamoğlu ‘Silivri soğuktur’ korkusunu çöpe attı, dayanışma kimseyi ayırmadan milyonlara yayılıp seçimin yolunu açtı, Yavaş yanlış yaptı

CHP üyesi olmayan milyonlar dayanışma sandıklarına aktı. Bu arada yaşananlara itiraz edenler sadece CHP’liler değil. Muhafazakarlar, milliyetçiler, Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler… Bu ülkenin huzur-barış içinde bir arada yaşamak isteyen makul çoğunluğu…

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş

Ekrem İmamoğlu, Türkiye’de muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmak için ön seçimin yapıldığı gün tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne yollandı. Geçen haftanın ortasında çarşamba günü önce diploması iptal edildi aradan 12 saat geçmeden evinin önüne gelen yüzlerce polisin eşliğinde gözaltına alındı. Gözaltı sebeplerinden biri ‘ihaleye fesat karıştırma, rüşvet ve örgüt kurma’ idi, ayrıca ‘Kent Uzlaşısı’ çerçevesinde ‘terör örgütüne yardımcı’ olduğu da iddia edildi. Aralarında yakın çalışma arkadaşlarının da olduğu 100 kişi de kendisiyle birlikte alındı. Memleketin en büyük şehrini iktidarın adaylarına karşı üç kez kazanmış ismi emniyet müdürlüğünün nezaretinde üç gün geçirdikten sonra pazar sabah saatlerinde Çağlayan’daki ifadesinin ardından Silivri’ye gönderildi. İktidar yanlısı basına sızdırılan hem parasal hem de terör iddialarının çoğunun kimi gizli tanıklara dayandırıldığı ya da ‘duydum, söyleniyor’ gibi kelimelerle sonladığı görüldü. Bu arada ‘yolsuzluklara’ dayanak olduğu söylenen MASAK raporunda da somut bir tespitin olmadığı ortaya çıktı. (Bu konuları iyi bilen, takip eden gazetecilerden Bahadır Özgür’ün ‘hazırlanan rapor kadar bomboş olanını hiç görmedim, sanki dava çöksün diye bilerek yazmışlar bu raporu’ tespiti çok önemli. Ayrıca T24 Yazarı Çiğdem Toker de son sayfadaki final bölümü suç geliri ve aklama konusunda somut bulgu olmadığını dolambaçlı cümlelerle anlatıp, 'topu üzerinden savcılığa atmış’ diye X’te not düştü.)

Gizli tanıktan neredeyse delilsiz suçlamaya buraya kadar yaşananlar Türkiye’nin özellikle iktidarın kendine karşıt hatta kimini ‘düşman’ gördüğü gazeteciden siyasetçiye alışılageldik bir ‘itibarsızlaştırma-gözaltı-tutuklama rutinini’ hatırlatıyor. Ancak burada rutini bozan bir gelişme var. Başta İstanbul, Ankara, İzmir memleketin dört bir yanı Çorum’dan Diyarbakır’a Rize’den Antalya’ya yüzbinlerce kişi, valiliklerin koymaya çalıştığı yasaklara rağmen sokağa döküldü. Gençlerin önünü çektiği bu sivil itaatsizlik eyleminde elbette İmamoğlu önemli bir figür-motivasyondu ama yaşananların her geçen gün geniş bir halkayla değişik şekillerde toplumu kuşatmasına da bir isyandı bu. Bir gazeteci olarak başta Saraçhane İmamoğlu’nun tutuklandığı gün dahil yaptığım yüz yüze konuşmalar ya da sosyal medyada okuduklarım kimi noktaların altını çok kalın çizgilerle çiziyordu:

Gençler hukuksuz düzenin yarattığı çarpıklığa, liyakatın değil sadakatin kazanmasına, gelecek endişeleriyle yaşamaya…

Orta yaş ve üstündekiler 23 yıllık iktidarın özellikle son 10 yılında artan baskıyla ömürlerini tüketmesine…

Pek çok kişi kimin ne zaman, ne şekilde, hangi gerekçeyle hapse yollanacağının belli olmadığı, gelir adaletsizliğinin, yoksulluğun toplumun tüm kesimlerine yayıldığı bir yer haline gelinmesine itiraz ediyordu.

Aile arasında, WhatsApp gruplarında, sosyal medyada en sıradan eleştiriye ‘sevdiklerinin başına bir şey gelmesin’ diye  ‘Silivri soğuktur’ uyarısı yapanlar, son süreçte çoluğunu-çocuğunu alıp meydanlara çıktı. CHP üyesi olmayan milyonlar dayanışma sandıklarına aktı. Bu arada yaşananlara itiraz edenler sadece CHP’liler değil. Muhafazakarlar, milliyetçiler, Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler… Bu ülkenin huzur-barış içinde bir arada yaşamak isteyen makul çoğunluğu…

Peki bundan sonra ne olacak?

- Şimdilik İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanmadı. Ama Demokles’in kılıcı sallanıyor elbet. CHP’ye son kurultayda şaibe yapıldığı iddialarıyla kayyım atanma ihtimalinden bahsediliyor. Bununla ilgili ne yaşanacak göreceğiz. Ama CHP’nin bir arada, ayrışmadan, koltuk kavgasına kapılmadan özel bir hazırlığı var.

- Süreçte CHP Genel Başkanı Özgür Özel önemli bir liderlik gösterdi. Bir yandan sokak çağrısı yaparken bir yandan kitleyi polise karşı korumaya çalıştı, kitlenin de polise karşı aşırı bir tepki göstermemesi için çabaladı. Sözünü esirgemedi, sadece muhalefetin değil toplumun üstündeki ataleti de aldı. Bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ ile topluma verdiği enerjinin benzerini ‘Saraçhane Direnişi’ ile bu kez Özel verdi.

- CHP’li yöneticiler meydanlardaki tepkiyi sürdürmeye kararlı olduklarını söylüyorlar. Ne zamana kadar sorusu şimdilik belirsiz. Bu arada hafta başı itibariyle üniversitelerde ders boykotları, emek kesiminde de iş durdurma-yavaşlatma eylemleri olabileceği söyleniyor. ‘Tüketimden gelen güç kullanma da’ yani kimi ürünleri almama da seçenekler arasında.

- CHP kaynakları, iktidar kanadında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kabinesinden iki bakan ve bir üst düzey parti yöneticisiyle toplantı yaptığı siyaset ve ekonomide olası gelişmeler üzerine brifing aldığını duyduklarını belirtiyor.

- Sokak gösterileri devam ederse OHAL ilan edilebilir mi? Şu an zaten bir nevi ‘sıkıyönetim koşulları’ var. Ancak OHAL çok ileri bir adım olur.

- 22 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin başlattığı, silah bırakma çağrısı yapılan, Kürt Sorunu’nun çözümü için atılan adım nasıl etkilenecek bu süreçten? Türkiye’yi de bölgeyi de olumlu anlamda etkilemesi beklenen süreç yarıda kalır mı? Kalmaması lazım. Ancak iktidarın bu süreci siyasi mühendislik olarak gördüğü sürecin hukuka-demokrasiye adım olmayacağı yolundaki görüş giderek yaygınlaştı.

- Bu süreçte DEM Parti’nin, çözümün ana noktalarından birinin duruşu yaşananlara karşı ne oldu? İlk günden itibaren eş başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan konuyu ‘siyasi darbe’ olarak niteledi. Bakırhan şöyle konuştu:

‘İstanbul'un belediye başkanı tutuklandı. Ne demek yahu? Bu ülkenin artık darbelerden kurtulması gerekiyor. Askeri darbelerden kurtuldu artık siyasi darbelerden kurtulması gerekiyor. Nerede bir Alevi'nin, Kürdün, Türkün iradesi zarar görüyorsa biz oradayız.’

- CHP’nin beş gündür toplumun her kesimini kapsayarak, kimseyi ötekileştirmeden götürmeye çalıştığı süreçte en büyük yol kazası partinin ‘iki cumhurbaşkanı adayından biri olarak görülen’ Mansur Yavaş’ın yaptığı konuşmaydı. ‘Şırnak’taki mitingte bir polisin engelli bir satıcıdan satın alarak oradaki çocuklara verdiği pamuk şekerini’ mevzu etmesi bu durum üzerinden kurduğu dil yanlış oldu. Saraçhane’de dün aralarında milletvekillerinin de bulunduğu pek çok isim bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Bitirirken…

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Silivri’de… Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da… Belediye başkanları Ahmet Özer de, Resul Ekrem Şahan da Murat Çalık da… Hayatını eski eserlere, İstanbul’u güzelleştirmeye adamış Mahir Polat da, akademisyen Mehmet Ali Çalışkan da. ‘Veri yorumlama suçu’ icat edilmiş Buğra Gökce de… Edirne’de HDP eski genel başkanı Selahattin Demirtaş da Selçuk Mızraklı da tutuklu. Gazeteci İsmail Saymaz ev hapsinde, iktidar yakını olmayan televizyonlar lisans iptali tehdidi ya da her gün değişik gerekçelerle kapılarına gelen polislerle uğraşmakta. Önemli iş insanı örgütü TÜSİAD’ın başkanları da hapisle yargılanıyor, yurtdışı çıkış yasakları var, sendikacılar da benzer süreçlerin içinde. Üniversitelerine alınmayan akademisyenler protesto hakkını kullandığı için hapiste olan öğrenciler. Baro yani savunma kıskaç altında. Sanatçılar Rıza Kocaoğlu, Halit Ergenç sorgulandı, haklarında dava var.  

İktidar her görüşten, her kimlikten, her sınıftan insanı aynı boğucu kaderin ortağı yaptı. İktidar ve onun inşa ettiği-yürütmeye çalıştığı sistem ile memleketin insanının arasındaki makas her geçen gün açılıyor. Dün çoluk, çocuk dayanışma sandığına giden sayıları 15 milyonu bulan kitleler bir korku duvarını aştılar. Demokrasiyi, hukuku, birlikte yaşamı en önemlisi umudu, geleceğe dair umudu yaşamak hissetmek istiyorlar. İktidar ister mi emin değilim ama milyonların itirazı bir erken seçimi getirebilir.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Polis İmamoğlu’nun ‘başını eğse’ de, Trabzon’dan Diyarbakır’a toplum yanında durabilir: Horon ve “newroz piroz be”  

İmamoğlu ‘polis eliyle başının öne eğilme ihtimâli’nden bahsediyor. Bunların konuşulduğu, konuşulabildiği bir dönemde, barıştan anayasaya memleketin geleceği için bir araya gelinmesi mümkün olabilir mi?

Suriye’de ABD desteğinde Kürtlerle seküler denge arayışı; Şam-SDG anlaşmasını Ankara nasıl okuyacak?

Silahlarla ilgili kritik madde: Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumların, Suriye devlet yönetimine entegre edilmesi. Burada bölgeyi iyi bilen kaynaklardan biri ‘ağır silahların devlete teslim edilirken, başka bir yapıda (mesela polis gücü) kimi silahların kalabileceğinden bahsediyor

DEM’li üst düzey kaynak: Öcalan’ın okunan mektubunun dışında sözlü iletilen not konusunda devletle mutabakat vardı

“Öcalan en üst noktada bir irade beyanında bulundu. Bundan sonrası devletin atacağı adımlar da önemli. Etap etap gidecek ve sonucu güzel olacak bir geleceği umuyoruz"

"
"