23 Temmuz 2024

Siyaset ve iş dünyası kulislerinde yayılan iki kritik soru: Büyük koalisyon olur mu, MHP olmasa ‘Fetullahçılar’ devletten tasfiye edilebilir miydi?

MHP’den milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş’ın ‘FETÖ üyesi’ olduğu gerekçesiyle nisan ayında tutuklanmasına farklı itirazlar getirilebilir. Ancak bu soruyu, yani “Fetullahçıların devletten MHP’siz temizlenmesi mümkün olur mu?”yu önümüzdeki günlerde MHP’li isimlerden daha çok duyma ihtimalimiz var mı?

Meslek icabı pek çok isimle görüşüyorum. Akademisyenden iş insanına bürokrattan politikacıya. Kimi yüz yüze, kimi herhangi bir toplantıda, kimi telefonda. Yazılmak üzere konuştuklarım kadar, kimi daha sonra yazacaklarım için bilgi, kimi "Şimdi değil ama ismimi vermeden daha sonra yaz istersen" diye anlatanların notları… Bir de kendi elindeki bilgiyi "Sizde de benzer duyumlar var mı?" şeklinde soru kalıbıyla ileten. Doğal olarak bunlar tek bir kaynaktan gelirse, tabii kaynağın kim olduğuna da bağlı olarak "araştırayım-başka kaynaklara da sorayım" diye tasnif ediliyor. Aynı sorular farklı kişilerce farklı şekillerde dile getirilirse elbette yine başka kaynaklara da sorularak, sorunun detayına inilmeye çalışılıyor, bir yandan da yazı zamanı gelmiş diye düşünmek gerekiyor.

Devlet Bahçeli ve Mustafa Çintaş

Yaklaşık 20 gündür en sık duyduğum soru: "Büyük koalisyon olur mu, büyük koalisyon mu kuruluyor?" Nedir bundan kasıt; belki tarihi de önceden belirlenmiş-açıklanmış erken seçime kadar gidecek bir AKP-CHP hükümeti. İçinde başta seçim sistemi değişikliği, kimi acil hukuki düzenlemelerin de olduğu bir birliktelik. Mümkün mü? Bana göre neredeyse imkânsız… Özellikle böyle bir birliktelik CHP yukarı doğru bir ivme yakalamışken partiyi aşağı çekebilme potansiyeli taşıyor. Özgür Özel'in 'normalleşme' adımları bile partide, partili kamuoyunda bu kadar yoğun tartışılırken geçici de olsa böyle bir iş birliği büyük tepki çekebilir. Hem de eylül ayında yapılacak ve belli ki tartışmalı geçecek Tüzük Kurultayı'na (Ertelenebileceği de konuşuluyor. Kaynak: Ayşe Sayın) gidilirken. Burada tekrar altını çizeyim. Benim ne düşündüğümden çok bu soruyu soran isimlerin kamuoyunun yakından tanıdığı "ciddi isimler" oluşu. Kimileri özellikle ekonomideki duruma da dikkat çekerek (hukuk vurgusu ne yazık ki daha az) büyük bir koalisyonun öneminden bahsediyor.

Hamza Özel Kuvvetler Komutanı Seyf Polat ve Süleyman Şah Tümeni Komutanı Muhammed Cesim'in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile görüşmesinden

Gelelim bir diğer soruya. Soru MHP ile ilgili. İçeriği şu: "MHP olmasaydı devleti Fetullahçılardan temizlemek mümkün olur muydu?"

Bu soruya "tam olarak temizlendi mi?"den, iki dönem MHP'den milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş'ın 'FETÖ üyesi' olduğu gerekçesiyle nisan ayında tutuklanmasına farklı itirazlar getirilebilir. Ancak bu soruyu, yani "Fetullahçıların devletten MHP'siz temizlenmesi mümkün olur mu?"yu önümüzdeki günlerde MHP'li isimlerden daha çok duyma ihtimalimiz var mı? Bana soruyu aktaran da benim konuyu kontrol için sorduğum isimler de bunun mümkün olduğunu söylüyor. MHP'nin ve Devlet Bahçeli'nin "devletin içindeki bir grubun" sözcüsü-temsilcisi, gücü olarak var olduğunu bilmeyen var mı? Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz'in Bahçeli'nin elini öpmesinden, Erdoğan'ın Suriye'de farklı bir yola girme hazırlığında olduğu sırada iki ÖSO'cu Seyf Bolat ve Muhammed Cesim'in MHP lideri ile verdiği fotoğrafa… MHP hakkında soruları sıralayan kaynak "Bahçeli'nin görüşlerine etki eden eski MİT Müsteşarı"nı da anmadan geçmedi.

Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz

Ankara'nın nabzını iyi tutan gazetecilerden Murat Yetkin son yazılarından birinde "Bahçeli Erdoğan'dan ne istiyor?" sorusuna da yanıt aramıştı.

Yanıtı şuydu:

"Erdoğan kuşkusuz Bahçeli'nin kendisinden ne istediğini biliyor. Burada iki soru var yanıt bekleyen:

1- Erdoğan Bahçeli'nin talepleri, artık her ne ise yerine getirecek mi?

2- Medya üzerinden bu kadar güç gösterisine daha nereye kadar sabredecek?'"

AKP-MHP ittifakı zor günler geçiriyor. Sinan Ateş cinayeti temel bir kırılma noktası. Tabii bu cinayetin kapatılmaması, yönlendirenlerin ortaya çıkarılması için çabalayan, hedef haline de gelen gazetecilerin büyük çabasıyla. Türkiye uzun süredir çok ağır ekonomik ve hukuki, insani zorluklarla boğuşuyor. İki kritik sorunun yanıtı yakından izlenmeli.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel’in önemli adımları; siz hiç yoksulluk defteri gördünüz mü, ben gördüm, utandım…

Bir kısmı kamuoyuna açık, bir kısmı sivil toplumla yaptığı kapalı konuşmalarda ‘oy hesabının ötesinde’, tarihe de mâl olacak, Kürt sorununu çözecek bir süreçte sorumluluk almaktan bahsediyor. İktidarın çizdiği çerçeveye bağlı kalmadan şeffaf, açık, Meclis’in merkezde olduğu yeni bir dönemin konuşulabilir olması için çaba sarf ediyor. İktidardan farklı olarak HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı da sürecin bir tarafı olarak tarif etmekten geri durmuyor

Teröre rağmen barışın peşini bırakmama mesajı veren üç farklı isim: Bahçeli, Demirtaş, Özel…

24 saatte bir şehrin insanlarının umudu, şaşkınlığı, üzüntüyü, hayal kırıklığını nasıl yoğun bir şekilde yaşadığına şahitlik ettim. Sanki elini uzatsan tutacağın bir duygu durumu idi gördüğüm

Diyarbakır’da Bahçeli konuşurken açılan televizyonlar ve altı çizilen yorum: ‘Devlet’ Öcalan ile belli bir noktaya ulaşmasaydı hareket etmezdi

Sur’dan bindiğim taksinin sürücüsü "Barış söyleyen dert görmesin" diyor, Hasanpaşa Hanı’nda buluştuğum bir sivil toplumcu "İki haftadır Bahçeli’nin konuşma saatlerinde canlı yayını açıyoruz" diye gülümsüyordu...

"
"