02 Eylül 2024

“1 Eylül Dünya Barış Günü” ve Filistinli çocuklar

Savaşlar doğa için, işçiler, emekçiler, yoksullar, gençler, kadınlar ve çocuklar için asla iyi bir şey değil, özellikle de çocuklar için

1939 yılında 1 Eylül günü Hitler’in orduları Polonya’ya karşı saldırıya geçerek işgali başlattı. Sonrasında Polonya’da tarihin en büyük katliamları yaşandı.

Bunu hatırda tutarak savaşlara karşı çıkmak için 1 Eylül günü dünya çapında ‘Dünya Barış Günü’ olarak anılıyor.

Bugün savaşlar, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle, İsrail’in Filistin topraklarında yaptığı katliamlarla, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yapılan askeri operasyonlarla ve Afrika’nın bazı bölgelerindeki sıcak çatışmalarla sürüyor.

Oysa savaşlar doğa için, işçiler, emekçiler, yoksullar, gençler, kadınlar ve çocuklar için asla iyi bir şey değil, özellikle de çocuklar için.

Öyle ki İsrail’in Gazze’deki saldırıları yaklaşık 16,000 çocuğun ölümüne ve 34,000'inin yaralanmasına neden olurken, 21,000'i kayıp ve 17,000'i yetim kaldı. (1)

Çocuklar öldürülmesin

Nâzım Hikmet’in Sadako Sasaki adına yazdığı ve Hiroşima'da atom bombasıyla yedi yaşındayken öldürülen bir kız çocuğunun on yıl sonraki barışa çağrısını anlatan ve savaş karşıtı bir mesaj olarak büyük başarı kazanmış olan “Kız Çocuğu” adlı şiirinde dediği gibi:

“Kapıları çalan benim, kapıları birer birer

Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler

Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar

Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar

Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu

Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu

Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok

Şeker bile yiyemez ki kâğıt gibi yanan çocuk

Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver

Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.”

Ve Kelly Denton-Borhaug’un çocuklarla ilgili şu çağrısına kulak verelim: 

Lütfen hiçbir yerde çocukları kaçırmayın, sakat bırakmayın, aç bırakmayın ya da su, elektrik veya sağlık hizmetlerinden mahrum bırakmayın. Çocukları ebeveynlerinden ayırmayın, boğmayın, bombalamayın, tecavüz etmeyin, yakmayın, hapsetmeyin, vurmayın, enkaza gömmeyin, canlı kalkan olarak kullanmayın ya da öldürmeyin. Lütfen bu tür dehşetleri haklı gösterecek yollar bulmayın. Bunun yerine, onların gözlerinin içine bakın ve çocuklar için alternatif bir yol açın. Bu yıkıcı anda bu gezegende insan olarak kalacaksak, başka çaremiz yok.”  (2)

Dip notlar:

  1. https://www.aa.com.tr/en/middle-east/-suffering-horrifically-10-months-of-israel-s-war-on-children-in-gaza (11 July 2024.)
  2. https://www.truthdig.com/articles/the-dehumanizing-nature-of-war (9 November 2023.)

Mustafa Durmuş kimdir?

Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989).

TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı.

Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var.

Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında.

Yazarın Diğer Yazıları

"Fakirin cuğarasına dokunma!"

Daha yüksek fiyatlı sigaranın vergisinde düşüş sağlanırken, daha düşük fiyatlı sigaranın vergisi yükseltildi. Böylece vergi yükü sigara tüketicileri arasında yeniden dağıtılmış oldu. Öyle ki bundan böyle, göreli olarak daha düşük gelirliler sigara vergisinin yükünü daha fazla taşıyacaklar

Kıdem tazminatıma dokunma, geleceğimi karartma!

Kıdem tazminatı bir lütuf, bağış ya da hayırseverlik kurumu değildir. İşçilerin çalışarak kazandıkları bir haktır, onların mevcut işlerinin ve geleceklerinin güvencesidir. Hangi gerekçeyle ya da biçimde (örneğin Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası) olursa olsun bunun ortadan kaldırılmaması ya da bir başka şeye dönüştürülmemesi, finans kapitale aktarılacak bir kaynak olarak, finansallaşma aracı olarak görülmemesi ve emekçilerin geleceklerinin finans piyasalarının insafına ya da performansına bırakılmaması gerekir

12 Eylül darbesinden siyasal İslamcı rejime doğru 44 yıl

Türkiye ekonomisi 12 Eylül Askeri Darbesinden bu yana karşılaştığı en derin ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Üstelik bu kriz sosyal, siyasal ve ekolojik krizlerle birlikte “çoklu bir krize” dönüşmüş durumdadır

"
"