“Ölüm acı, ama sevdiğinin cenazesinin verilmemesi daha acı. Yüzüne karşı alaycı bir şekilde cenazenin kurda kuşa yem edildiğinin söylenmesi ise, bu acının tarifi yok. Oğlum 93 doğumluydu. Askerliğini de yapmıştı. Askerden sonra dağa gitti. Bu yıl 5 Mayıs’ta oğlumun çatışmada öldürüldüğü haberini aldık. Televizyonlarda çıkmış ölüm haberi. Çukurca’da öldürülmüş. İnternete girdik, sosyal medyada, güvenlik güçleri tarafından kullanıldığı söylenen “kanlıkule” isimli twitter hesabından oğlumuzun parçalanmış cenazesinin resminin paylaşıldığını gördük.
Resimde özel timler ayakları ile basmışlardı oğlumuzun cenazesine. Taziyemizi kurduk. 20 gün sonra eşimle birlikte Hakkari’ye gittik. İlgili komutanla görüştük. ‘Cenazemizi almaya geldik’ dedik. ‘Cenazeniz yok, dereye attık’ dedi. Dedim ki ‘Bak paşam, çocuğumu niye öldürdün demiyorum sana. Kirli bir savaşın içindeyiz hepimiz. Ama cenazemi bana vermekle mükellefsin. Çocuğum idamla yargılanmış olsaydı bile, mahkemesi bitmiştir artık. Benim ana baba olarak çocuğumu gömme hakkım var. Siz araziye gidip alamıyorsanız, ben gidip alayım çocuğumun cenazesini’ dedim. Hatta ‘gideyim tüm analar adına tüm cenazeleri alayım’ dedim. ‘Geçen hafta öldürdüklerimizi kediler köpekler yiyor alanda’ dedi. ‘Senin çocuğun var mı?’ diye sordum. ‘Bak ben çocuğumu kendim dağa yollamadım. Çocuğum dağa sizin yüzünüzden gitti. Burası bir hukuk devleti ise benim çocuğumu gömme hakkım var. Dünya tarihi boyunca herkes gider, savaştan sonra cenazesini alır ve çocuğunu gömer.” Dedi ki ‘cenazeyi vereyim de 2000 kişi cenaze törenin de mi yürüsün?’ ‘
Oğlumu sessiz sedasız gömeceğim. Annesi bir parça kemik istiyor paşam. Bunu bize yapma’ dedim. ‘Yok, cenaze yok, dereye attık’ dedi. ‘Bak paşam sana yalvarıyorum, elini ayağını öpeyim, bize bu acıyı yaşatma’ dedim. ‘
Herkes gelip senin gibi yalvarıyor, sonra da HDP’ye yüzde 90 oy çıkıyor seçimde, hepiniz aynısınız’ dedi. ‘
Paşam’ dedim, ‘ O oy neden çıkıyor diye oturup düşüneceksiniz. Ben oğlumun cenazesini istiyorum. Bu cenaze bana verilmezse, 20 yıl, 30 yıl da sürse ben peşinizi bırakmam. Sizi mahkemeye vereceğim, hakkımı arayacağım’ dedim.
Çocuğumun cenazesinin parçalanmış resimlerini gösterdim. ‘Yargılanacaksın, bugün olmazsa 30 yıl sonra, ama muhakkak bir gün yargılanacaksın paşa’ dedim. ‘İstediğin mahkemeye git, elinden geleni ardına koyma’ dedi.”
Bu sözler geçen hafta Diyarbakır’da görüştüğümüz bir babaya ait.
Bu görüşmede benim yanım sıra İstanbul’dan gelen aydın ve yazarlar da vardı. Sadece bu aile değildi görüşme yaptığımız. İlgili kurum ve sivil toplum örgütleri, din adamlarından da cenazelerin durumuna ilişkin bilgiler aldık.
Özellikle Çukurca bölgesinde öldürülen PKK’lilerin hiçbirinin cenazesinin verilmediğini, cenazelerin alanda bırakılarak kurda kuşa yem edildiğini öğrendik.
Bazı cenazeler ise işkence edilmiş halde morga getiriliyorlar. Gözleri oyulmuş, başları kesilmiş cenazelerden bahsediyorum. Bu parçalanmış cenazelerin, işkence edilmiş cenazelerin resimleri ise bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılıyor. Bu hesapların en bilinenleri “kanlıkule”, “ihanetinbedeli” ve “namlununadaleti”...
Aileleri korumak için isimleri ve yaşanan vahşetin bazı detaylarını burada yazamıyorum. Ancak şunu söyleyebilirim. Bu olayların detayını, isimler, dilekçeler ve diğer evrakla birlikte dün hem Başbakanlık, hem de Cumhurbaşkanlığı'nın ilgili birimlerine ilettim.
Bölgede yaşanan bu vahşetin durdurulması, bu vahşetin içinde yer alan, cenazeleri parçalayan, dereye atan, kurda kuşa yem eden kişilere ilişkin derhal soruşturma açılması, “kanlıkule”, “ihanetinbedeli” ve “namlununadaleti” ... isimli sosyal medya hesaplarının derhal soruşturulması gerekiyor. Bugünler geçecek elbet. Ama insanlığa karşı bu suçları işleyenler, göz yumanlar yargılanacaklar. İki elimiz hep yakalarında olacak.
Bitirmeden şunu da söylemek isterim. Aylardır bölgede yerde bırakılan cenazeleri yazıyorum. Bölgede yerde cenazeler olduğundan ne zaman bahsetsem, birçok insana bu inanılmaz geliyor, demokrat bazı arkadaşlarım bile abartmış olabileceğimizi düşünüyorlar. İnanın ben de şu son 2 yıldır görüp duyduklarım, yaşadıklarım, şahit olduklarım gerçek olmasınlar istiyorum. Hatta bir yanım sürekli fısıldıyor bana, bu yaşananları unut, görme diyor. Ama işte unutamıyor, gözünü kapayamıyor insan.
Şimdi ben bu yazıyı yazacağım, ama biliyorum muhtemelen siz okuduğunuzda inanmayacaksınız!