19 Şubat 2024

Maden felaketinde medyanın sorumluluğu

Aslında eleştirel medya yıllardır İliç’teki doğa katliamına karşı yayın yaparken, şirket de imajını parlatmak için yaygın medyayı başarılı şekilde kullandı...

İktidar medyası, Erzincan’daki altın madenindeki felaketi, “Toprak böyle yuttu”, “Yüzlerce ton toprak kaydı”, “Dağ yürüdü”, “Yığma tepe işçileri yuttu” gibi edilgen başlıklarla haberleştirdi. Sanki dağ kendiliğinden yürümüş, toprak durup dururken akmıştı.

Siyasi iktidarın sorumluluğunu gizlemeye çalıştıkları gibi İliç köylülerinin, çevrecilerin yıllardır eylem yaptığından, açılan davalardan, TTB, TBB ve TMMOB gibi meslek örgütleri çevre felaketi yaşanabileceği uyarısında bulunduğundan, muhalefet milletvekillerinin bu madeni defalarca Meclis’te gündeme getirmesinden söz etmediler.

İlhan Cihaner’in Erzincan’da Başsavcı iken bu madene soruşturma açmasından ötürü tutuklandığını unuttular. Tabii bu olayı, iktidarın o dönem FETÖ ile ortaklığından dolayı anılarından silmek istiyor da olabilirler!

Mücadelesinde haklı olduğu kanıtlanan Sedat Cezayirlioğlu’nun gözaltına alınmasını yok saydılar. Sonra da bilirkişi raporuna dayanıp, sahadaki birkaç görevlinin üzerine yıktılar bütün suçu. Siyasi iktidarı ve şirketi aklama yolunda bir adım daha attılar. 

Madeni işleten Anagold Madencilik’i, Kanadalı SSR Mining ile iktidara yakın Çalık Holding ortaklığıyla kurulduğundan da hiçbiri bahsetmedi. Hürriyet, beş gün sonra satır arasında geçti. Oysa Anagold’un bürokratik engelleri çözmesini ve iki yıl önce siyanür borusu patladıktan sonra da çalışmaya devam edebilmesini sağlayan Çalık ile ortaklığıydı.

Aslında eleştirel medya yıllardır İliç’teki doğa katliamına karşı yayın yaparken, şirket de imajını parlatmak için yaygın medyayı başarılı şekilde kullandı. Fikret Çengel’in Dünya gazetesindeki “Altınla tanışan İliç, Doğu’nun Paris’i oldu” yazısı şirkete yönelik güzellemelerden biriydi. Haber kanallarında “gazeteci” diye sunulan “Dijital yayıncı” Adem Metan da bir yıl önce şirket çıkarlarını koruyup kollayan bir videoyu “Tüm gerçekliğiyle Erzincan’daki altın madenlerinde neler yaşandı” başlığıyla yayımlamıştı.

Bloomberg HT’deki “Anagold firmasının sosyal kalkınma projeleri”, İHA’daki “Anagold Madencilik’ten Erzincanlı çiftçileri geliştirme eğitimi” ve ANKA’daki “Anagold Madencilik arama kurtarma ekibi ile deprem bölgesinde”, Ekonomim’deki “Anagold’tan Türkiye’ye 1 milyar dolarlık yatırım” haberleri şirketin medyadaki PR çalışmasından sadece birkaç örnek...

İktidar desteğinin yanı sıra bu tür yayınlar da Anagold’un şirketinin İliç’teki katliamı rahatça sürdürmesine katkıda bulundu. 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu bile sessizce sildirebildiler.

Özgür, bağımsız ve eleştirel gazeteciliğin ne kadar değerli olduğunu bu vakada da gördük. 

Siyasetçiyle top oynayan gazeteciler

AKP’nin İstanbul B. Belediye başkan adayı Murat Kurum’un, “90 dakika bittiğinde kazanan İstanbul olacak” notuyla paylaştığı görüntüler, Pendikspor ziyareti sırasında çekilmişti.

Murat Kurum, topu alıp gazetecilere dönüyor, “FOX, Sözcü’ye atsın. Hadi gel” diyor. FOX TV muhabirinin “Ben kalecilikte iyi değilim” demesi üzerine Murat Kurum ve FOX muhabiri kaleye geçiyor; Sözcü muhabiri de kaleye şut çekiyordu. Kahkahalar, espriler arasında Murat Kurum da Pendikspor kalecisine gol atıyordu. 

AKP, bu görüntüleri Murat Kurum’un seçim kampanyasının bir parçası olarak değerlendirdi.  Sözcü TV de muhabirleri çok başarılı bir iş başarmış gibi ana haber bülteninde “Sözcü vurdu gol oldu” diye haber yaptı.

Halbuki gazetecilerin işi orada Kurum’un ziyaretini izlemek, gördüklerini aktarmaktı. Fakat Kurum ile top oynayarak, izleyen göz olmaktan çıkıp, o ziyaretin öznesi haline geldiler. Siyasetçi ile içli dışlı görüntü vererek temas-mesafe kuralını kameralar önünde çiğnediler.

AKP’nin paylaşımında gazetecilerin rol aldığı o top oynama görüntülerinin kullanılması, o muhabirlerin gazetecilik alanı dışına çıktıklarının kanıtı.

Drone dolandırıcısı önce medyayı kandırmış

“Drone’lu reklamla ocakları yıktı” ve “Üç bini aşkın kişiden 5 milyar toplamışlar” haberleri, binlerce insanın o reklamlar sayesinde kandırıldığını anlatıyordu.

Gerçekte ise insanlar yüksek kâr vaadine sadece o reklamlarla kandırılmamışlar. Düşünün, Yozgat’ta drone fabrikası için arazi tahsis edilmiş, Vali M. Ali Özkan ve yöneticiler temel atma törenine katılmış! Anlaşılan, önce kentin yöneticileri inanıp, dolandırıcılığa zemin hazırlamış.

Vali ve kentin yöneticilerinin yanı sıra medyanın da ciddi katkısı var insanların o hayale kapılmasında. Ocakcı Holding’in Yozgat’ta drone fabrikası kuracağı haberleri yerel medyada geçen yıl temmuz ayında çıkmaya başlamış. Sedat Ocakcı’ın bir mimarlık firmasıyla fabrika yapımı için sözleşme imzalaması ve temel atılması haberleri Sürmeli Haber, Yozgat Haber, Yozgat Medya sitelerinde yayımlanmış.

Hatta drone fabrikası işi yerel medyanın dışına taşıp, Hürriyet, Türkgün ve Yeni Akit’te de yayımlanmış. Türkgün, drone fabrikasının yakında faaliyete geçeceğini yazarken, Hürriyet’te Adnan Kaya “İzmir-Yozgat drone hattı” başlıklı bir yazı kaleme almış, Yeni Akit, “Müthiş gelişme” diye duyurmuş.

Bunları pas geçip Sedat Ocakcı’nın lüks yaşamını, eşine arabalar hediye etmesini, yalandan kurduğu holdingi haber yapmak medyanın yanlışını örtmeye yetmez. Medyanın, hayal satan bu şahıs ilk ortaya çıktığında şüphelenip araştırması gerekirdi. Gazetecilik şüpheden beslenir. 

Gazeteci hapiste, Hotar büyükelçi

A3 Haber Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Gençel, 2013’te İzmir’de “FETÖ borsası” yazı dizisinin yayımından sonra saldırıya uğramıştı. Gençel, saldırıdan AKP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar’ı sorumlu tutuyordu.

Zira yazı dizisinde Hotar’ın, “FETÖ borsası” ile ilişkisi olduğunu öne sürüyordu. Ama Hotar hakkında bir soruşturma, dava açılmadığı gibi, Gençel, Hotar’a hakaret suçlamasıyla yargılandı. Bir davada 2 yıl 1 ay, ikinci davada 1 yıl 2 ay hapis cezası aldı.

Bu arada önemli bir gelişme oldu; Gazete Duvar’ın sorularını yanıtlayan Arjantin'de tutuklu suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş, Gençel’e Prof. Dr. Hotar'ın talimatıyla saldırdığını söyledi. “Bunu bizzat benden bir ofiste Nükhet Hotar talep etti” dedi.

Buna rağmen Gençel, 2 Şubat’tan beri cezaevinde. 10 gündür müddetnamesi hazırlanmadığı için ne kadar yatacağı da hâlâ belirsiz. Bir açıklama yapma gereği bile duymayan Hotar ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Akdeniz için Birlik (AİB) T.C. Özel Temsilcisi olarak görevlendirildi; büyükelçi unvanı verilerek de ödüllendirildi. 

Gençel’in cezaevine atılmasını protesto eden İzmirli gazeteciler, geçen hafta bir de gözaltı furyasıyla karşılaştı. Jinnews muhabiri Melike Aydın, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Delal Akyüz, Tolga Güney ve Semra Turan’ın yanı sıra Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu da gözaltına alındı. İki gün sonra adli kontrol koşuluyla serbest bırakıldılar.

Ne tesadüf ki, Cihan Başakçıoğlu, Arjantin’deki suç örgütü lideri ile söyleşiyi yapan gazeteciydi! Emniyette, savcılıkta sorulan soruların tümü de haberleri hakkındaydı…

Aşkla sevgiyi buluşturan haber

Karar’ın ekonomi sayfasındaki haberin başlığı “H….Jack çiftlerin gönlünü fethedecek”  biçimindeydi. Altına “Ekonomi Servisi” imzası koyduklarına göre, haberi hazırlamak için çaba harcadıklarını, haberin o imzayı hak ettiğini düşünüyorlar. 

Haber, “Türkiye ayakkabı sektörünün köklü markası H… J…yeni sezon modelleriyle bu Sevgililer Günü’nde de ayrıcalıklı bir hediye alternatifi sunuyor” gibi değerli bir bilgiyle başlıyordu. Sonrasında “çiftlerin gönlünü fethedecek “yüksek konfor sağlayan” gibi övgü sözcükleri yarıştırılıyor; haber “…ayakkabılar, aşkla sevgiyi buluşturuyor” diye bitiriliyordu.

Bu haberde gazetecilik emeği olduğunu söylemek zor. Çok açık ki, şirketten gelen bülteni olduğu gibi koymuşlar sayfaya. Yine de “Ekonomi Servisi” imzası koymaları böylesine bir şirket reklamını bile haberden saymaları, haber görünümü altında okura sunmakta beis görmemeleri üzücü. Reklamcılık, gazetecilik üzerinde hiç bu kadar etkili olmamıştı.

Tek cümleyle:

  • DHA’nın, Antalya’daki Rusların azalmasıyla ilgili haberini Posta, “Rusları küstürdük”, Korkusuz “Pahalılık yüzünden turistler de kaçıyor”, NTV “Sırbistan ve Dubai’ye gidiyorlar” başlığıyla yayımlarken Milliyet “Rusların gidişi kiraları düşürdü” diye olumlu gibi sundu.
  • P… Holding, inşaatlarını göstermek için Akşam, Dünya, Ekonomi, Hürriyet, Sabah, Milliyet, Türkiye ve Yeni Şafak muhabirlerini Budapeşte’ye götürdü; onlar da bunun karşılığını geniş haber yaparak ödedi.
  • İngiltere’de okuyan Pakistanlı Mahmnoor Cheema hakkında The Times ve Dail Mail’de yayımlanan haber, Türkiye gazetesinin özel haberiymiş gibi “IQ”su Einstein’dan yüksek” başlığıyla ve M. Emin Arvas imzasıyla yayımlandı.
  • NTV’nin web sayfasındaki “Gece uykusuna düşman kafein içeren 7 şaşırtıcı yiyecek” başlıklı yazıda kolanın “tam yağlı versiyonu” olduğundan bahsedildi.
  • Sabah, son beş yıldır olduğu gibi bu Ramazan öncesinde de okurlarına yine kuponla “Kuran-ı Kerim ve Kuran yolu meali” dağıtıyor
  • Haberlerde maaş-aylık-ücret sözcükleri karıştırılıyor; memurlar maaş, emekliler ise aylık alır.
  • Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, Küçükçekmece’deki saldırıyla ilgili yazısında “adli” ile “adi”yi karıştırdı.
  • Posta ve Takvim, Serdar Ortaç’ın, sosyal medyadaki küfür ve hakaretleriyle ilgili haberde Tarkan’dan özür dilediğini yazarken, CHP’lilere hakareti yok saydı.
  • Akşam, Beyoğlu ve Kocaeli belediyelerinin, Sabah ve Yeni Akit Selçuklu Belediyesi’nin, Posta K. Maraş’taki Onikişubat Belediyesi’nin, Akşam, Hürriyet, Türkiye ve Yeni Şafak ise Kocaeli Belediyesi’nin faaliyetlerini tanıtan metinleri haber görünümü altında tam sayfa yayımladı.
  • Daha önce yazısında bir yatak firmasının reklamını yaptığı için Hürriyet’in Reklam Kurulu’ndan ceza almasına neden olan Ahmet Hakan, bu kez de yazısında bir helva markasının “örtülü reklamı”nı yaptı.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Faruk Bildirici kimdir?

Faruk Bildirici Gaziantep'te doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni (BYYO) bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980'de Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı.

Sabah Gazetesi'nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992'de Hürriyet'e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bu dönemde yazı dizileri hazırladı; portre yazıları kaleme aldı. Araştırma kitapları yayımladı.

Bir süre yine Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilci Yardımcılığı'na getirildi. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazdı.

31 Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayımlandı.

TV8'de "Çuvaldız" (1999-2001), Cine-5'te "Üç artı Bir", Tv 8'de "Nerede kalmıştı?" (2009) adlı programlar yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda üç dönem "Araştırmacı gazetecilik", Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de iki dönem (2014-2015) "Parlamento muhabirliği", Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de üç dönem (2016-2019) "Medyanın güncel sorunları" dersleri verdi.

19 Nisan 2010'dan Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. 3.5 ay kadar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği yaptı; Başkan Ebubekir Şahin'in birkaç yerden maaş almasına karşı çıkması üzerine AKP ve MHP kontenjanından gelen üyelerin oylarıyla RTÜK üyeliğine son verildi. 

Halen bağımsız "Medya Ombudsmanı" olarak, T24'ün yanı sıra bu misyonunu kabul eden ANKA, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Gazete Kapı, Gerçek Gündem, BirGün, 12 Punto, Muhalif'te ve kendi web sitesinde medyadaki etik sorunlara dair yazılar kaleme alıyor.

Yayımlanan kitapları:

Gizli Kulaklar Ülkesi (Şubat 1998), Maskeli Leydi: Tekmili birden Tansu Çiller (Temmuz 1998), Üniforma Slogan Biber (Şubat 1999), Kuzum Bülent: Ecevit'e aileden mektuplar (Şubat 2000), Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi (Temmuz 2000), Anıtkabir Racon Zambak (Nisan 2001), Hanedanın Son Prensi: Mesut Yılmaz ve ANAP'lı yıllar (Aralık 2002), Yemin Gecesi: Leyla Zana'nın yaşamöyküsü (Şubat 2008), Serkis bu toprakları sevmişti (Ekim 2008), Günahlarımızda yıkandık (2018) Medyanın ombudsmanı Saray’ın medyası (2021) 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarı kavga etti, haber değişti

Bir gazetenin, yazarının bir siyasetçiyle kavgaya girişmesi karşısında nesnel tavır alması gerekir. Ancak Yeni Şafak, o olayı okurlarına aktarmadan yazarının yanında saf tuttu

“Teflon gazetecilik” işbaşında

Teflon üreticileri şimdilik zafer kazandılar ama Fransa’da yasaklanacağını duyuran Türkiye medyası, bu gelişmeleri haber yapmadı. Yasağı haber verenler fikri takip yapıp da sonra ne olduğunu yayımlamadı. Böylece Fransa’da yasaklanacağı haberini okuyanlar, o bilgiyle kaldılar...

Linç kültürünü besleyen dizi

Her koşulda hukuktan ve adaletten yana olması gereken gazetecilik, dizideki “yargısız cezalandırmaya” karşı çıkmalı, eleştirmeliydi